Harun Yahya



6. Bölüm: Önemli Bir Aşama: Filizlenme




Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
(Rad Suresi, 4)


 




mısır

Taze bir tohumdaki yedek besin, nemli, zengin bir jeldir ve embriyonun etrafında bulunur. Tohum kurudukça kendini uzun süre saklayacak bir şekil almak için sertleşir. Bu sırada besin deposu da sertleşir. Tohum yeniden nemlendiğinde besin maddesi yine sulu bir jele dönüşür, kökü ve gövdeyi kendi besinlerini sağlayacak hale gelene kadar besler. Bu durumu mısırda çok kolay gözlemlemek mümkündür. Tazeyken mısır tohumu yumuşaktır, kuruduğunda ise sertleşir. Tazeyken tatlı olan mısırın içindeki şeker, kuruduğunda nişastaya dönüşür. Yeniden su ile nemlendiğinde nişasta yine şekere dönüşür. Tohum bu kimyasal değişikliği geçirmek için suya ihtiyaç duyar.



Döllenmenin ardından oluşan tohumun bir bitkiye dönüşmesindeki ilk aşama önceki bölümde incelediğimiz gibi taşınmadır. Taşınmanın ardından da filizlenme safhası başlar. Bir tohum olgunlaştığında genellikle hareketsizdir, hemen filizlenmez. Çünkü tohumun filizlenmesi için pek çok faktörün birarada olması gerekmektedir. Bir tohumun filizlenebilmesi için uygun sıcaklık, nem ve oksijen gereklidir. Bu şartlar biraraya geldiğinde, uyku halindeki tohumlar canlanmaya başlar. Bu şartlardan herhangi birinin eksik olması filizlenmeyi durdurur.

Bir tohumun filizlenmesi için öncelikle suya ihtiyacı vardır. Çünkü olgun tohumlardaki embriyoların suyu bulunmaz, metabolizmanın tekrar aktif hale gelmesi için yani büyüme işleminin başlayabilmesi için hücrelerde sulu bir ortama ihtiyaç vardır. Ayrıca büyüme için gerekli enzimlerin etkinliğinin artması da suya bağlıdır. Bu ihtiyaç tohumların ıslanması ile karşılanır. Tohumların uyanması yani metabolizmalarının harekete geçmesi ile birlikte kök ve filiz de büyür ve bu aşamada hücre bölünmesi başlar. Bir yandan da belirli fonksiyonların özel dokular tarafından gerçekleştirilebilmesi için hücre farklılaşması olur.50

Bu aşamada oksijene mutlaka ihtiyaç vardır. Tohum, içindeki besinlerden oksijenli solunumla enerji ve ısı üretimine başlar. Çünkü çimlenen tohumlarda yeni oluşan bitkinin kısımlarının oluşabilmesi için enerjiye ihtiyaç vardır. Uygun sıcaklık da, enzimlerin maksimum hızlarda çalışmasını sağlar.51

Görüldüğü gibi, tohumun büyümek için enerjiye yani besine ihtiyacı vardır. Fakat tohumun, topraktaki mineralleri kökleriyle alacak hale gelene kadar beslenebileceği bir kaynağı yoktur. Öyleyse tohum, büyümesi için gerekli olan besini nasıl bulmaktadır?

Bu sorunun cevabı tohumun yapısında gizlidir. Daha önceki bölümlerde de detaylı olarak ele alındığı gibi, döllenme sırasında tohumla birlikte oluşan besin deposu, bitki filiz verip toprak dışına çıkana kadar tohumlar tarafından kullanılır. Tohumlar bir bitki olarak kendi besinlerini üretir hale gelinceye kadar, bünyelerindeki bu yedek besinlere ihtiyaç duyarlar.






Uykudan Uyanan Tohumlar






tohum, hormon, enzim, çimlenme, fotosentez
y1. Amilaz
y2. Endosperm Nişastası (mg/tohum)
x. Çimlenme Zamanı


a. Nişasta
b. Sindirim Enzimleri
c. İlk Yapraklar
d. Koleoptil


e. Nişastalı Endosperm
f. Alevron Tabakası
g. Sindirim Enzimleri
h. Koleoptil
i. Kotiledon
j. Kök
k. Besin Maddesi
l. Kalan Nişasta
A. Tohumun nemlenmesiyle birlikte bazı hormonlar ve sindirim enzimleri salgılanmaya başlar.
B. Enzimler endospermde bulunan nişasta ve diğer besinlerin sindirilmesini sağlar.
C. Bu aşamadan sonra filiz ve kök gelişmeye başlar.
D. Çimlenmenin son aşamasında yedek besin deposu bitmiştir.
E. Ortaya çıkan ilk yapraklar fotosentez yapmaya başlar.
(Musa Özet, Osman Arpacı, Ali Uslu, Biyoloji 3, Sürat Yayınları, s.46)



Yukarıda söz ettiğimiz şartlar biraraya geldiğinde tohum içinde kimyasal bazı işlemler gerçekleşir. Biraz önce de belirttiğimiz gibi tohum filizlenmeden önce uyku halindedir. Embriyonun uyku halinde kalmasını sağlayan ise bazı bitki hormonlarıdır. Bunların en önemlisi absisik asittir. Ayrıca tohumların kabuğu gaz alışverişini engelleyecek kadar sık ve sert dokulu olduğundan embriyonun faaliyetini engeller ve uyku halinde kalmasına neden olur. Tohum ıslatıldığında ise, tohum örtüsü şişer ve embriyo hücrelerinde bulunan enzimler faaliyete geçerek "giberellin" isimli yeni bir hormon salgılamaya başlarlar. Bu hormon uyku durumunda kalmayı sağlayan absisik asitin etkisini ortadan kaldırır. Bu asitin etkisinin ortadan kalkması ile de sindirim enzimleri (alfa-amilaz) faaliyete geçer. Bu enzimler besin deposu içindeki nişastanın parçalanarak şekere dönüşmesini sağlar. Ortaya çıkan şekerler embriyo hücreleri tarafından solunumda kullanılır ve böylece hücrelerin bölünmesi için gerekli enerji sağlanmış olur.52



İnsanlar bir tohumu toprağa attıklarında genellikle bu işlemlerden hiç haberdar olmazlar. Birkaç gün sonra o tohumun filizlenmesine ve yavaş yavaş bir bitki haline dönüşmesine ise doğal bir süreç olarak bakarlar. Oysa yukarıda sıraladığımız işlemler, görüldüğü gibi son derece komplekstir. Önce son derece uygun şartlar oluşmakta, ardından birbiri peşisıra kimyasal işlemler gerçekleşmekte, bir enzim diğerine etki ederek tohumun bitki haline dönüşmesini sağlamaktadır. İnsanlar bu kusursuz sistemler üzerinde biraz derinlemesine düşündüğünde, büyük bir yaratılış gerçeği ile karşı karşıya olduğunu anlayacaktır. Çünkü böyle içiçe, biri olmazsa diğeri aktif hale geçmeyen sistemlerin kör tesadüfler sonucu ortaya çıkamayacağı son derece açıktır. Üstelik bu kompleks sistem filizlenme ile de son bulmamakta, daha da mucizevi işlemlerle devam etmektedir.
Gereken koşullar sağlanıp da çimlenme başladığında tohum topraktan suyu çeker ve embriyo hücreleri bölünmeye başlar, daha sonra tohum kabuğu açılır.
Filizlenme süresince bitkinin tohumdan çıkan ilk bölümü kökçüklerdir. Bitkilerdeki kök sisteminin ilk aşaması olan bu kökçükler sürekli sürgün verir ve toprakta aşağı doğru büyürler. Kökler büyüdükçe toprağı zorlamaya başlar ve yüksek derecede bir sürtünmeyle karşılaşırlar ancak hiçbir zarar görmezler. Çünkü yeni oluşan bitkinin köklerinin uç kısmındaki hücreler daima aktif haldedirler. Ve en uçtaki hücreler, kökün sert toprak parçaları arasında hareket ederken korunmasını sağlarlar.





bitki, kök
1. Hücrelerin Büyümesi 2. Emici Tüy 3. Olgun Kök 4. Kaliptra 5. Çekirdek 6. Epidermis

7. Parenkima
8. Floem
9. Endodermis
10. Perisiki
11. Apikal Meristem
12. Koleoptil

Bitkilerin kökleri yerçekiminin etkisiyle, toprağın alt tabakalarına doğru hızlı bir büyüme gösterirler. Kök uçları çok hızlı bölünme yeteneğine sahip bir büyüme bölgesinden (meristem doku) oluşur. Bu doku, parenkima hücrelerinden oluşan bir tabaka (kaliptra) tarafından korunur. Buradaki hücreler "müsilaj" adı verilen bir madde üretirler. Bu madde, köklerin toprak içinde hareketini kolaylaştırırken aynı zamanda topraktan bazı maddelerin (iyonlar) emilimini hızlandırır. Köklerdeki meristem doku bölündükçe oluşan yeni hücreler, köklerin uzamasını sağlarlar. Bunun yanı sıra olgunlaşarak farklılaşan bu hücreler bulundukları konuma göre taşıma, depolama veya epidermis hücresi olarak görev alırlar. (Biyoloji 3, sf.48 şekil 2.7)


Bu koruyucu tabakanın (kaliptra) arkasındaki hücreler ise çok hızlı bölünme (mitoz bölünme) özelliğine sahip olup, kökün günde yaklaşık 11 cm. kadar uzamasını sağlarlar. Kökçükler gelişerek dallandıkça, topraktan gerekli besini emebilecekleri yüzeyi artırmanın yanında, bitkinin toprağa daha sağlam tutunmasını da sağlarlar. Buna ilave olarak kökçüklerde oluşan emici tüyler de bitkinin topraktan gerekli maddeleri emerek alma kapasitesini artırmada büyük rol oynamaktadır.53

Kökçüklerin gelişmesini, sap ve yaprakları üretecek olan tomurcukların gelişimi izler. Tohum toprak üstüne, ışığa doğru yönelir ve sürekli güçlenir. Toprağın üstüne çıkan filizin ilk gerçek yaprakları açıldığındaysa bitki, fotosentez yoluyla kendi besinini üretmeye başlar.



Buraya kadar anlatılanlar, aslında herkesin çok iyi bildiği, hatta sık sık gözlemlediği konulardır. Tohumların toprağı yararak içinden çıkmaları herkes için çok alışılmış bir görüntüdür. Ama tohumun büyümesi sırasında gerçekte bir mucize gerçekleşmektedir. Ağırlığı ancak "gram"larla ifade edilebilecek olan tohum, üzerindeki kilolarca ağırlıktaki toprağı delerek yukarı çıkarken hiç zorlanmaz. Tohumun tek amacı toprağın üstüne çıkıp ışığa ulaşmaktır. Çimlenmeye başlayan bitkiler incecik gövdeleriyle sanki boş bir alanda hareket ediyormuş ve üzerlerinde onca ağırlık yokmuşçasına, oldukça rahat bir şekilde, yavaş yavaş gün ışığına doğru yol alırlar.




Toprağın altındaki tohumun yüzeye çıkış yolu çeşitli yöntemlerle kapatılarak, gün ışığına ulaşmasını engellemek için deneyler yapılmıştır. Deneyler sonucunda ortaya çıkan sonuçlar çok şaşırtıcı olmuştur. Tohum, önüne çıkan her engelin etrafından dolaşacak kadar uzun filizler çıkartarak ya da büyüdüğü yerde baskı yaratarak sonuçta yine gün ışığına ulaşmayı başarmıştır. Tohumların filizlenme işlemi hızlandırılmış görüntü şeklinde izlendiğinde filizin kararlılığı ve yönünü şaşırmadan güneşe doğru hareket etmesi çok daha iyi anlaşılmaktadır.


Çimlenmeye başlayan tohumların amaçları güneş ışığına ulaşmak olduğu için filizler her zaman toprağın üstüne çıkacak şekilde hareket ederler. Ancak çimlenen bir tohumda iki yönde büyüme gerçekleşir. Filiz yukarıya doğru yani yerçekimine ters yönde hareket ederek büyümektedir. Kökler ise yerçekimine uygun hareket ederek toprağın içlerine doğru ilerlemektedir.

Bir bitkinin iki ayrı organının birbirine tamamen zıt yönlere doğru büyümeleri elbette ki düşündürücüdür. Nasıl olup da hem kökler hem de filiz hangi yöne gideceklerini bilmektedir?
Bitkilerde büyümeyi yönlendiren uyarılar, ışık ve yerçekimidir. Tohumdan çıkan ilk kök ve filiz bu iki çeşit uyarıya karşı oldukça duyarlı sistemlerle donatılmıştır. Filizlenen bitkinin köklerinde yerçekimi sinyallerini algılayan hücreler bulunur. Yukarıya doğru yükselen gövde kısmında ise ışığa duyarlı olan hücreler bulunur. İşte bu hücrelerin ışığa ve yerçekimine duyarlı olması da bitkinin parçalarını gereken yerlere doğru yönlendirir. Bu iki uyarı türü, köklerin ve filizin büyüme yönü eğer dikey değil de farklı bir yöne doğru ilerliyorlarsa, yönlerini düzeltmelerini de sağlar.54



asfalt çatlakları arasından çıkan yapraklar

Bitkiler büyüme süreçlerinde, geliştikleri yerde büyük bir baskı yaratabilirler. Mesela yeni yapılmış bir yolda yarıkların içinde yetişen bazı fideler yarıkların daha da genişlemesine yol açabilirler. Kısacası tohumlar gün ışığına çıkarken engel tanımazlar.




Filizlenmeye başlayan tohumla ilgili dikkat çeken bir yön daha vardır. Bilindiği gibi, toprağın genel olarak çürütücü, parçalayıcı özelliği vardır. Ancak toprağın içindeki tohum ve milimetrenin yarısı inceliğindeki kökler hiçbir zarar görmezler. Aksine toprağı kullanarak sürekli gelişir ve büyürler.

Buraya kadar verilmiş olan bilgiler tekrar gözden geçirildiğinde çok olağanüstü bir durumla karşı karşıya olunduğu hemen görülecektir. Tohumu oluşturan hücreler birdenbire başkalaşmaya başlamakta ve değişik şekiller alarak bitkinin değişik bölümlerini oluşturmaktadır. Üstelik köklerde ve gövde de görüldüğü gibi farklı yönlerde hareket etmektedirler.



Gelin, kökün yerçekimiyle hareket ederek toprağın derinliklerine gitmesini, gövdenin de toprağın üstüne doğru hareket etmesini biraz daha derinlemesine düşünelim. Dıştan bakıldığında son derece güçsüz bir görünüme sahip olan bu yapıların farklı iki yöne doğru toprağı yararak yaptıkları hareketler akla pek çok soru getirmektedir.




filizlenme

Bitkilerin filizlenmesi sırasında kökler yerçekimine uygun olarak toprağın derinliklerine doğru ilerlerken, filiz de toprağın üstüne güneş ışığına doğru ulaşmak için hareket eder.


Öncelikle bu noktada göz önünde bulundurulması gereken çok önemli bir karar anı vardır. Bu karar anını, yani hücrelerin başkalaşmaya başladığı zamanı belirleyen, onlara gidecekleri yönü gösteren kimdir ya da nedir? Nasıl olup da her hücre hangi bölümde yer alacağını bilerek hareket etmektedir? Nasıl olup da bir karışıklık çıkmamakta örneğin kök hücreleri sadece toprağın içine doğru uzamakta, toprağın üstüne çıkmaya çalışmamaktadır?


Bunlara benzer bütün soruların aslında tek cevabı vardır. Bu kararı alan ve uygulayan, karışıklık çıkmaması için gerekli olan sistemleri belirleyen ve bünyesinde bunları oluşturan elbette ki bitkinin kendisi değildir. Bitkiyi oluşturan hücreler de bunları yapamazlar.
Bir hücrenin tahmin ve karar yeteneği, şuuru, ışığı veya yerçekimini ayırt edebilecek bir bilinci, zekası olamaz. Başka bir canlının müdahalesiyle de bu sistemlerin oluşması mümkün değildir. Örneğin, bir insana (bitkiler konusunda dünyanın en bilgili uzmanı da olsa) yerçekimine duyarlı bir bitki hücresi meydana getir deseniz, bunu başarması mümkün değildir.

Bütün bunlar bize bitkilerin üstün ilim sahibi bir güç tarafından yaratıldıklarını ve yönlendirildiklerini gösterir. Yani bu kararı hücrelere aldırtan, onlara görevlerine göre ne yöne gitmeleri gerektiğini gösteren ve sahip oldukları tüm yapıları yaratan üstün bir akıl sahibi vardır. Benzeri olmayan bu sonsuz aklın sahibi tüm alemlerin Rabbi olan Allah'tır. Allah kuru tahta benzeri tohumlardan mucizevi işlemlerle çeşit çeşit bitkiler yaratmakta ve bu bitkiler sayesinde de yeryüzüne hayat vermektedir:


Biz gökten belli bir miktarda su indirdik ve onu yeryüzünde yerleştirdik; şüphesiz Biz onu (kurutup) giderme gücüne de sahibiz. Böylelikle, bununla size hurmalıklardan, üzümlüklerden bahçeler-bağlar geliştirdik, içlerinde çok sayıda yemişler vardır; sizler onlardan yemektesiniz. (Müminun Suresi, 18-19)




asfalt çatlakları arasından çıkan yapraklar

Filizlenme sırasında hücreler hızlı ve şiddetli bir şekilde bölünmeye başlar. Büyüme suyun emilmesini hızlandırır ve artırır. Filizlenme sırasında ortaya çıkan enerji çok kuvvetlidir, o kadar ki normal hava basıncının tam tersine olacak şekilde ve yaklaşık 100 katına eşit bir kuvvet uygulayarak ortaya çıkar. Bu sayede genç filizler kayaları yarabilecek, betondan evleri çatlatabilecek kuvvette olurlar. (Grains de Vie, s.82 )








asfalt çatlakları arasından çıkan yapraklar







asfalt çatlakları arasından çıkan yapraklar

Resimlerde sümbül çiçeğinin filizlenme aşamaları görülmektedir. Bu bölümde sayılmış olan tüm işlemler, filizlenen bitkilerin tümünde eksiksiz olarak gerçekleşir. Bütün hormonlar ve enzim- ler eksiksiz olarak salgılanır. Aksi durumda filizlenme gerçekleşmez. Bu, dünyadaki bütün bitkiler için geçerlidir. Bu durumda filizlenme işleminin tesadüfen gerçekleştiğini iddia etmek mümkün değildir. Filizlenmenin her aşaması Allah'ın bilgisi ve kontrolü altında gerçekleşir.





Filizlerin Kararlılığı




filizlenme

Resimlerde meşe palamudunun büyümesindeki çeşitli aşamalar görülmektedir. Sol üstteki tohumlar toprağa ulaştıktan bir süre sonra filizlenmeye başlar. Soldaki küçük resimde görülen filizler zaman içinde, sağ sayfada görülen dev boyutlardaki meşe ağaçlarına dönüşür.



Tohumun yarılıp içinden filizin çıkabilmesi için çok yüksek miktarda kuvvet gerekmektedir. Bu kuvvetin büyüklüğü, filizlerin asfalt kaldırımların kenarlarını çatlatarak çıktıkları düşünüldüğünde çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Bu etkili gücün kaynağı her bitkiyi oluşturan hücrelerin içinde bulunan hidrolik basınçtır. Bitkinin büyümesi için mutlaka gerekli olan bu basınç hücre duvarını esnetip, genişletme özelliğine sahiptir. Eğer bu özellik olmasaydı bitkilerdeki hücre büyümesi gerçekleşemezdi, yani tohum filizlenemezdi.55

Büyük bir güç kullanarak topraktan çıkmaya çalışan filiz, daha önce de belirttiğimiz gibi her zaman uygun bir ortama ulaşamayabilir. Güneş ışığını engelleyecek bir cismin altında kalması durumunda bitkinin fotosentez yapması zorlaşacaktır. Bu da bitkinin büyüyememesi demektir. Bu nedenle toprağın altından çıkan her filiz, yeryüzüne ulaştığında hemen ışık kaynağına doğru büyüme yönünü değiştirir. Bu işlem fototropizm olarak adlandırılır. Fototropizm, bitkilerde bulunan ışığa duyarlı yön tayin sisteminin bir göstergesidir.56

Evinizdeki bitkileri daha karanlık ya da güneşi doğrudan almayan bir yere koyduğunuzda bir süre sonra güneşin geldiği yöne doğru döndüklerini görürsünüz. Bunun için kimi zaman yapraklarının boylarını uzattıklarına ve yapraklarının yönlerini değiştirdiklerine hatta kıvrıldıklarına şahit olursunuz. Bir filizin, toprağın altından çıkar çıkmaz ya da karanlık bir yere konulduğunda hemen güneşin geldiği yönü tesbit edebilmesi ve bilinçli bir şekilde o yöne yönelebilmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Bitkiler sahip oldukları ışığa ve yerçekimine dayalı kusursuz yön tayin yetenekleri sayesinde kolaylıkla bu başarıyı elde etmektedirler. Hayvanlarla ve insanlarla karşılaştırdığımızda bitkiler, ışığı algılama konusunda daha avantajlı durumdadırlar. Çünkü hayvanlar ve insanlar sadece gözleriyle ışığı algılayabilirler. Bitkilerdeki yön tayin sistemleri ise son derece keskindir. Bu yüzden hiçbir zaman yönlerini şaşırmazlar.



Çimlenme küçücük bir cisimden metrelerce uzunluktaki ve tonlarca ağırlıktaki bir bitkinin oluşmasının ilk aşamasıdır. Yavaş yavaş büyüyen bitkinin kökleri yere, dalları yukarıya doğru uzanırken, içindeki sistemler de (besin taşıyacak sistemler, döllenmesini sağlayacak sistemler, bitkinin uzamasını, genişlemesini ve bunların durmasını kontrol eden hormonlar) hep birlikte ortaya çıkar ve hiç birinin oluşumunda bir aksama ya da gecikme olmaz. Bitki için gerekli olan herşey aynı anda gelişir. Bu, son derece önemli bir detaydır. Örneğin; bir yandan çiçeğin döllenme mekanizması gelişirken, diğer yandan da taşıma boruları (besin ve su taşıma boruları) oluşmaktadır. Aksi takdirde, mesela çiçek döllenme mekanizması oluşmayan bir bitkide, su ve besinleri taşımaya yarayan soymuk ya da odun borularının var olmasının hiçbir önemi olmayacaktır. Bu durumda köklerin oluşmasının da bir anlamı yoktur. Çünkü böyle bir bitki neslini devam ettiremeyeceği için ek mekanizmalar bir işe yaramayacaktır.
Ancak bitkilerin gelişiminde bu yönde bir aksaklık görünmez. Herşey tam olması gerektiği şekilde ve olması gerektiği zamanda gerçekleşir.

Buraya kadar anlatılanlardan anlaşılacağı gibi bitkilerdeki birbirine bağlı ve tam uyumlu olan bu mükemmel sistemlerde kesinlikle tesadüfen oluşamayacak bir plan vardır. Evrimci bilimadamlarının iddia ettikleri gibi kademeli bir oluşum, diğer canlılar gibi bitkiler için de hiçbir şekilde söz konusu değildir.
Bu kitap boyunca incelediğimiz tohumdaki kusursuz yapılar herşeyi en ince ayrıntısıyla bilen ve meydana getiren bir Yaratıcı'nın varlığının delilidir. Bitkilerin yaşamındaki yalnızca ilk aşama yani tohumun oluşumu bile bize üstün güç sahibi olan Allah'ın yaratmasındaki benzersizliği açıkça göstermeye yeterlidir.




güzel çiçek

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)







ayçiçeği

Ayçiçekleri bitkilerin güneş ışığına yönelmesine en güzel örneklerdendir. Yukarıda güneşin hareketine göre bir ayçiçeğinin gün içindeki dönüşü resmedilmiştir.








ayçiçeği

Tohumun kabuğunu yararak çıkan filiz aslında son derece zor bir işi başarmaktadır. Kirazın ya da fındığın kabuğunu düşünün. Sert bir cisimle vurarak kırabildiğiniz bu sağlam maddeleri küçük yumuşak bir çıkıntı olan filiz kolaylıkla delip geçebilmektedir. Bu işlemi kolaylaştıran, tohumun su almasıyla birlikte kabuğunun yumuşaması ve kabuğun içindeki iç basıncın yükselmesi gibi etkenlerdir. Filizleri bu özellikleri ile birlikte yaratan Allah'tır.








çam ağacı, kozalak

Yukarıda görülen çam kozalaklarınının içinde korunmakta olan tohumlar toprağa ulaştıktan sonra bir plan dahilinde gerçekleşen işlemlerle filizlenmeye başlar. Bu küçük tohumlardan bir süre sonra görkemli çam ağaçları oluşacaktır.








kozalak, ağaç, fosil

Kozalak


Dönem: Senozoik zaman, Paleojen dönemi
Yaş: 65 - 23 milyon yıl
Kozalakların yapısını inceleyen bilim adamları, kozalaklardaki üreme yapısının kompleksliği karşısında hayrete düşmüşlerdir. Kozalaklar, rüzgarla polenleşme sistemini kullanır, dolayısıyla aerodinamik kuvvetlerden faydalanırlar. Yapılan araştırmalar bu canlıların, rüzgarın doğrusal hareketlerini üç şekilde değiştirebildiklerini ortaya koymuştur. Kuşkusuz aklı ve şuuru olmayan bu ağaç  parçasının, rüzgarın hareketlerini kullanmak gibi akıl gerektiren bir işlemi gerçekleştiriyor olması evrimcilerin iddia ettiği gibi tesadüflerle açıklanamaz. Tesadüfler, bir bitkiye rüzgarı nasıl kullanacağını öğretmekten aciz oldukları gibi, böyle kompleks bir sistemin tek bir parçasını bile meydana getirme gücüne sahip değildirler. Kozalaklardaki bu mükemmel yapı, üstün güç ve akıl sahibi Rabbimiz'in eseridir.








filizlenme, yaratılış delilleri

Resimlerde çeşitli bitkilerin filiz hallerinden örnekler görülmektedir. Bu cılız filizler gün geçtikçe büyüyerek dev ağaçları oluşturacaktır. Bu inanılması güç değişim tohumlara Allah tarafından yerleştirilmiş olan bilgi sayesinde gerçekleşmektedir.








filizlenme, Yaratılış, orman, bitkiler

Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbirşeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
Toprağı yararak çıkan bu küçük filizlerin yanda görülen ağaçlara dönüşmesinde aklını kullanabilen insanlar için pek çok ibret vardır. Düşünen her insan Allah'ın ihtişamlı sanatını baktığı her yerde görebilir.



 



Dipnotlar


50- Plantwatching, s.47
51- Musa Özet, Osman Arpacı, Ali Uslu, Biyoloji 3, Sürat Yayınları, s.46
52-Solomon, Berg, Martin, Villie, Biology, Saunders College Publishing, s.766-768
53- Musa Özet, Osman Arpacı, Ali Uslu, Biyoloji 3, Sürat Yayınları, s. 48
54- Malcolm Wilkins, Plantwatching, New York, Facts on File Publications, 1988, 65-66
55- Plant watching, s.56
56- Helena Curtis, N. Sue Barnes, Invitation to Biology, Worth Publishers, Inc. s.356-357



Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü