Harun Yahya

Yakın Zamana Kadar "Dinokuş Masalları" Vardı



Kuş tüylerine sahip dinozorlar veya diğer bir isimle hayali "dino-kuşlar", geçtiğimiz 10 yıl içinde Darwinist medyanın en gözde propaganda malzemelerinden biri oldu. Birbiri ardına manşetlere "dino-kuş" haberleri, çizilen rekonstrüksiyonlar ve evrimci "uzman"ların yaptıkları iddialı açıklamalar, geçmişte yarı kuş yarı dinozor canlıların yaşadığı konusunda pek çok insanı ikna etti.

Bu teorinin en son ve en detaylı savunuluşu ise, Scientific American dergisinin, Mart 2003 sayısında ünlü ornitologlar (kuşbilimciler) Richard O. Prum ve Alan Brush tarafından kaleme alınan "Kuş Tüyü mü Kuş mu? Hangisi Önce Geldi?" (The Feather or The Bird? Which Came First?) başlıklı bir makalede ortaya kondu. Prum ve Brush, o kadar iddialıydılar ki, kuşların kökeni hakkında evrimciler arasında süregelen tartışmayı artık noktaladıklarını düşünüyor, bulguların sözde "çarpıcı bir sonuç" ortaya koyduğunu ileri sürüyorlardı. Buna göre, "kuş tüyleri, kuşların ortaya çıkmasından önce, dinozorlarda evrimleşmişti." Prum ve Brush kuş tüylerinin uçuş değil, "insülasyon, su yalıtımı, karşı cinsi cezbetmek, kamuflaj ve savunma" gibi amaçlar için evrimleştiğini, en son olarak uçuş için kullanıldığını öne sürüyorlardı.




Scientific American



Medyadaki "dino-kuş" furyasının hiçbir bilimsel temeli yok. Scientific American, Mart 2003





Ancak bu tez gerçekte bilimsel kanıtlardan yoksun bir spekülasyondan ibaretti. Prum ve Brush tarafından geliştirilen ve Scientific American dergisi tarafından sahiplenilen yeni tez, son birkaç on yıldır bir furya halinde, gözü kapalı bir fanatizmle savunulan "kuşlar dinozordur" teorisinin yeni ama içi boş bir versiyonundan başka bir şey değildi. Ve gerçekte, evrimin diğer ikonları gibi, o da çürüktü.

Bu konuda görüşlerine başvurulabilecek bir kişi de Kuzey Carolina Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden Alan Feduccia'dır. Dr. Feduccia, kuşların kökeni konusunda dünyanın en bilinen otoritelerinden biridir. Dr. Feduccia evrim teorisini kabul etmekte ve kuşların evrimle ortaya çıktıklarına inanmaktadır. Ancak onu Prum ve Brush gibi "dino-kuş" taraftarlarından ayıran yön, evrim teorisinin bu konuda içinde bulunduğu belirsizliği kabul etmesi ve kasıtlı olarak sürdürülen gerçekte ise hiçbir dayanağı olmayan "dino-kuş" furyasına itibar etmemesidir.

Alan Feduccia'nın The American Ornithologists' Union (Amerikan Ornitologlar Birliği) tarafından yayınlanan ve ornitolojinin en teknik tartışmalarına zemin olan The Auk dergisi için kaleme aldığı, Ekim 2002 tarihli "Birds are Dinosaurs: Simple Answer to a Complex Problem" (Kuşlar Dinozordur: Kompleks Bir Soruna Basit Bir Cevap) başlıklı yazıda çok önemli bilgiler verilmektedir. Dr. Feduccia, John Ostrom tarafından 1970'lerde gündeme getirilen ve o zamandan bu yana da hararetle savunulan kuşların dinozorlardan evrimleştiği teorisinin bilimsel kanıtlardan yoksun olduğunu, böyle bir evrimin mümkün olmadığını detaylarıyla anlatmaktadır.

Feduccia, Çin'de bulunduğu öne sürülen "dino-kuş"lar hakkında ise çok önemli bir gerçeği açıklamaktadır: Tüylü dinozor olarak ileri sürülen sürüngen fosillerinin üzerinde bulunan "tüyler"in ilkel bile olsa kuş tüyü olduğu net değildir. Aksine "dino-fuzz" denen bu fosil izlerinin kuş tüyleri ile ilgisi bulunmadığını gösteren pek çok kanıt vardır. Feduccia şöyle yazmaktadır:

İlkel kuş tüylerine sahip olduğu ileri sürülen fosillerin çoğunu çalışmış kişiler olarak, ben ve diğer pek çok uzman, bu yapıların ilkel kuş tüyleri (protofeathers) olduğuna dair inandırıcı bir kanıt görmemekteyiz. Pek çok Çin fosili, "dinofuzz" olarak adlandırılagelen garip birer haleye sahiptir ama her ne kadar bu materyal kuş tüyleri ile homolog (benzer) sayılsa da, bu yöndeki argümanlar ikna edicilikten çok uzaktır.151

Feduccia, bu tespitinin ardından, Scientific American'daki makalenin yazarı Prum'un bu konuda önyargılı davrandığını da şöyle belirtmektedir:

Prum'un görüşü pek çok paleontolog tarafından paylaşılmaktadır: kuşlar dinozordur; dolayısıyla dromaeosaurlar (theropod dinozorlar) üzerinde korunmuş herhangi bir ipliksi yapı, mutlaka ilkel kuş tüyü olmalıdır.152




Alan Feduccia



Ünlü ornitolog Feduccia, "dino-kuş" masalına karşı.





Feduccia'ya göre bu önyargıyı çürüten nedenlerden biri, kuşlarla hiçbir ilgi kurulamayacak fosillerde de söz konusu "dino-fuzz" izlerine rastlanmasıdır. Aynı makalede Feduccia şöyle söylemektedir:

En önemlisi, dino-fuzz şimdi artık çok sayıda kategoride keşfedilmektedir. Bunların bazıları henüz yayınlanmamıştır ama özellikle Çin'de bulunmuş bir pterosaur'da (uçan sürüngen) ve bir therizinosaur'da (etobur bir dinozor grubu) bunlar bulunmuştur. En şaşırtıcı durum ise, dino-fuzza çok benzeyen deri fiberlerinin Jurassic devre ait bir ichthyosaur'da da bulunmuş ve detaylı olarak tarif edilmiş olmasıdır. (Ichthyosaurlar, soyu tükenmiş deniz sürüngenleridir.) Söz konusu canlılardaki dallanmış fiberlerin bazıları, morfoloji açısından, "ilkel kuş tüyleri" (protofeather) denen ve (Çinli paleontolog) Xu tarafından tanımlanan yapılara çok benzerdir. Sözde "ilkel kuş tüylerinin" archosaurlarda (Mesozoic döneme ait sürüngenlerde) böyle geniş bir dağılıma sahip olması, bunların kuş tüyleri ile hiçbir ilgileri olmadığını tek başına gösteren bir delildir.153

Feduccia, geçmişte de fosillerin çevresinde bazı yapılar bulunduğunu, ancak fosile ait sanılan bu yapıların sonradan inorganik maddeler olduğunun belirlendiğini hatırlatmaktadır:

İnsanın aklına, Solnhofen fosillerinde bulunan ve dendritler olarak bilinen çalı benzeri izler gelmektedir. Bitkiye benzer şekillerine rağmen, bu yapıların aslında, fosil yataklarında, çatlaklardan veya fosillerin kemiklerinden oksitlenerek sızan manganez solüsyonunun etkisiyle oluşan inorganik yapılar olduğu artık bilinmektedir.154

Bu konuda dikkat çekici bir diğer nokta ise, "tüylü dinozor" olarak gündeme getirilen fosillerin tümünün Çin'de bulunmuş olmasıdır. Acaba bu fosiller neden dünyanın başka hiçbir yerinde değil de Çin'de ortaya çıkmaktadır? Ayrıca Çin'deki fosil yatakları, sadece "dino-fuzz" gibi belirsiz bir yapıyı değil, aynı zamanda kuş tüylerini de son derece iyi şekilde saklayabilecek bir yapıya sahipken, neden evrimcilerin tüylü olduğunu iddia ettikleri therapod ve dinozorların üzerinde tüy veya tüy sapı bulunamamaktadır? Bunun cevabı çok açıktır: Çünkü bu canlılar kuş tüyüne sahip değillerdir. Feduccia da aynı garipliğe şöyle dikkat çekmektedir:

Aynı zamanda, neden vücudun dış yüzeyinin saklanabildiği başka yataklarda bulunan başka theropodların ve diğer dinozorların hiçbir "dino-fuzzz"a sahip olmadıkları, aksine herhangi bir kuş tüyü benzeri yapıdan tamamen yoksun gerçek sürüngen derisine sahip oldukları da açıklanmalıdır. Ve neden dino-fuzza sahip Çinli dromaeosaur fosilleri, normalde bekleneceği şekilde kuş tüyü sapı sergilememektedirler -eğer bunlar gerçekten var olsa, kolaylıkla korunmuş olabilecekken?155

Peki Çin'de bulunan tüm bu sözde "tüylü dinozorlar" nedir? Sürüngenler ile kuşlar arasında ara geçiş formları gibi gösterilmeye çalışılan bu canlıların gerçek kimliği nedir?




Haeckel, sahte embriyo şemaları



Evrimcilerin dino-kuş senaryosunun çok temel bir çelişkisi, kuşların atası olarak gösterilen theropod dinozorların, bilinen en eski kuş olan Archeopteryx'ten çok daha genç olmalarıdır. Diğer bir deyişle, kuşların sözde atası olan theropod dinozorlar ortaya çıktıklarında, kuşlar zaten vardılar. Resimlerde Archeopteryx'in fosili ve rekonstrüksiyonu yer alıyor.





Feduccia, "tüylü dinozor" olarak gösterilen canlıların bir kısmının "dino-fuzz" sahibi soyu tükenmiş sürüngenler, bazılarının da gerçek kuşlar olduğunu açıklamaktadır:

Açıktır ki, aslında, Çin'in Yixian ve Jiufotang bölgelerindeki Cretaceous devrine ait göl yataklarında iki farklı fosil olgusu vardır; birisi "dino-fuzz" kalıntıları sergileyen -ki bunun iyi bir örneği sözde "tüylü dinozor"ların ilk bulunan örneği olan Sinosauropteryx'tir- gruptur. Diğeri ise gerçekten kuş tüylerine sahip olanlardır. Nature dergisinin kapağında gösterilen ve tüylü dinozorlar olarak sunulan ancak sonradan önemsiz, uçucu olmayan kuşlar olduğu anlaşılan fosiller gibi.156

Yani tüm dünyaya "tüylü dinozor" veya "dino-kuş" olarak gösterilen fosiller, ya tavuklar gibi uçamayan bazı kuşlara ya da "dino-fuzz" denen ancak kuş tüyleri ile ilgisi bulunmayan organik bir yapıya sahip olan sürüngenlere aittir. Ortada kuşlar ve sürüngenler arasında "ara form" oluşturacak tek bir fosil bile yoktur. (Feduccia üstte saydığı bu iki temel grubun yanında bir de "sık rastlanan gagalı kuş Confusiusornis", bazı enantiornithinesler ve yeni tanımlanan bir tohum-yiyici kuş olan Jeholornis prima'dan söz etmektedir ki, bunların da hiçbiri "dino-kuş" değildir.)

Dolayısıyla Richard O. Prum ve Alan Brush'ın Scientific American dergisinde yayınlanan makalelerinde öne sürülen, "kuşlar dinozordur" tezinin fosillerle kanıtlandığı iddiası, gerçeklere tümüyle aykırıdır.

Evrimcilerin Gizlemek İstediği Yaş Sorunu ve "Cladistics" Yanılgısı






Richard Owen



Kuşların tüyleri, bu canlılar ile sürüngenler arasına aşılmaz bir sınır koyan yapılardan biridir. Sürüngen pulları ile tamamen farklı yapıdaki kuş tüylerinin bu pullardan türemesi imkansızdır.





Gerek Richard O. Prum ve Alan Brush'ın Scientific American dergisinde yayınlanan makalelerinde, gerekse "dino-kuş" furyasını körükleyen tüm evrimci kaynaklarda ısrarla göz ardı edilen, hatta gizlenen çok önemli bir gerçek vardır:

Yanıltıcı bir biçimde "dino-kuş" ya da "tüylü dinozor" dedikleri fosillerin yaşları, 130 milyon yıl öncesinden geriye gitmemektedir. Oysa "yarı kuş" olarak göstermek istedikleri bu canlılardan en az 20 milyon yıl daha yaşlı olan, gerçek bir kuş zaten vardır: Archaeopteryx. Bilinen en eski kuş olma özelliği taşıyan Archaeopteryx, kusursuz uçuş kaslarına, uçuş tüylerine ve normal bir kuş iskeletine sahip gerçek bir kuştur. 150 milyon yıl önce dünya göklerinde başarılı bir biçimde süzülmüştür. Durum bu iken, Archaeopteryx'ten çok daha sonraki tarihlerde yaşamış canlıların kuşların ilkel ataları olarak gösterilmesi tek kelimeyle saçmalıktır. Peki evrimciler böyle bir safsatayı nasıl savunabilmektedirler?

Darwinistler bunu savunmak için kendilerince bir "yöntem" bulmuşlardır: Bu yöntemin ismi "Cladistics"tir. Bu terim, son 20-30 yıldır paleontoloji dünyasında sıkça kullanılan yeni bir fosil yorumlama yöntemidir. Cladistics yöntemini savunanlar, bulunan fosillerin yaşlarının tamamen göz ardı edilmesini, sadece eldeki fosillerin karakteristik özelliklerinin birbiri ile karşılaştırılmasını ve bu karşılaştırma sonucunda ortaya çıkan benzerliklere göre evrimsel soy ağaçları kurulmasını savunurlar.

Bu görüşü savunan evrimci bir internet sitesinde, fosil yaşı Archaeopteryx'ten çok daha genç olan Velociraptor'un Archaeopteryx'in atası sayılmasının sözde neden "mantıklı" olduğu şöyle açıklanmaktadır:

Şimdi şunu sorabiliriz: Velociraptor nasıl olur da Archaeopteryx'in atası olabilir, ondan sonra gelmiş olmasına rağmen?

Çünkü fosil kayıtlarındaki boşluklardan dolayı, fosiller her zaman "tam vaktinde" ortaya çıkmazlar. Örneğin Geç Kratase devrine ait, Madagaskar'da bulunmuş Rahonavis adlı yeni bulunan bir fosil, kuşlarla Velociraptor gibi bir sürüngen arasında geçiş formu gibi durmaktadır, ama 60 milyon yıl geçtir. Ama hiç kimse bunun geç ortaya çıkışının kayıp halka olmasına engel teşkil ettiğini söylememektedir, çünkü çok uzun bir süre yaşamış olabilir. Bu gibi örnekler "hayalet bağlantılar" olarak adlandırılır; bu hayvanların daha önce de var olduklarını varsayıyoruz, onların muhtemel atalarına sahip olduğumuz ve muhtemel torunlarına da sahip olduğumuz zaman.157

Cladisticsin özeti olan bu açıklama, bu yöntemin ne kadar büyük bir çarpıtma olduğunu da göstermektedir. Öncelikle şunu belirtmeliyiz: Yukarıdaki alıntıda belirtilen Velociraptor, kuşların dinozorlardan evrimleştiği masalında sözde ara-geçiş formu olarak sunulan fosillerden biridir. Ancak bu fosil de diğerleri gibi, evrimcilerin taraflı yorumlarından başka bir şey değildir. Hayali Velociraptor çizimlerinde görülen tüyler tamamen evrimcilerin hayalini yansıtmaktadır; gerçekte ise bu canlının tüyleri olduğuna dair hiçbir delil bulunmamaktadır. Ayrıca yine yukarıdaki alıntıda gördüğümüz gibi, evrimciler, açıkça, fosil kayıtlarının sonuçlarını, kendi teorilerinin gereklerine göre çarpıtmaktadırlar. 70 milyon yıllık bir fosilin sahibi olan bir türün, aslında 170 milyon yıl önce de yaşadığını varsaymanın ve buna göre bir evrimsel akrabalık ilişkisi kurmanın, gerçekleri çarpıtmaktan başka bir anlamı yoktur. Cladistics, evrim teorisinin fosil kayıtları karşısındaki yenilgisinin gizli bir itirafı ve yeni bir boyutudur aslında. Özetlemek gerekirse;

1) Darwin, fosil kayıtları detaylı olarak incelendiğinde, bildiğimiz türlerin hepsinin arasını dolduracak "ara formların" bulunacağını öne sürmüştür. Teorinin beklentisi budur.

2) Ancak 150 yıllık paleontoloji çabası, ara formları ortaya koymamış, bu canlıların izine rastlanamamıştır. Bu, teori adına büyük bir yenilgidir.

3) Ara formlar bulunamadığı gibi, evrimcilerin, sadece benzerliklerinden dolayı birbirlerinin atası olduğunu ilan edebilecekleri canlıların da yaşları çelişkilidir. Daha "ilkel" gibi görünen bir canlı, daha "gelişmiş" gibi gözüken bir canlıdan daha geç ortaya çıkmaktadır.

cladistics

Cladisticsle birlikte, Darwinizm, "bilimsel bulgulara dayanan, bunlardan yola çıkan" bir teori olmadığını, aksine "bilimsel bulguları çarpıtan, bu bulguları kendi varsayımlarına göre değiştiren" bir dogma olduğunu açıkça gözler önüne sermiştir.

Bir zamanlar Sovyetler Birliği'nde uygulanan Lysenkoizm (Genetik kanunlarını reddeden ve kalıtımın Lamarck'ın teorisine göre gerçekleştiğini savunan Trofim Lysenko tarafından geliştirilen ve Stalin döneminde SSCB'nin resmi bilim doktrini olan safsata) gibi. Bununla birlikte Darwinizm'in Lysenkoizm gibi bilimsellikten uzak olduğu da anlaşılmıştır.




Haeckel, sahte embriyo şemaları



80 milyon yıllık Velociraptor fosili ve yanda hayali Velociraptor çizimi. Velociraptor, kuşların dinozorlardan evrimleştiği masalında sözde ara-geçiş formu olarak sunulan fosillerden biridir. Ancak bu fosil de diğerleri gibi, evrimcilerin taraflı yorumlarından başka bir şey değildir. Çizimde görülen tüyler tamamen evrimcilerin hayalini yansıtmaktadır; gerçekte ise bu canlının tüyleri olduğuna dair hiçbir delil bulunmamaktadır.





Kuşlar ile Dinozorlar Arasındaki Aşılmaz Farklar



Sadece Prum ve Brush'un tezi değil, "kuşlar dinozordur" teorisinin her versiyonu çürüktür. Çünkü kuşlar ve dinozorlar arasında hiçbir evrimsel süreçle kapatılamayacak bir "yapısal farklılık" vardır. Birçok kitabımızda ayrıntılı olarak incelediğimiz bu farkların bazılarını, kısaca özetleyelim:

1) Kuşların akciğer yapısı, sürüngenlerden ve tüm diğer kara omurgalılarından tamamen farklı bir yapıdadır. Kuşlarda, kara omurgalılarının aksine, hava akciğer içinde tek yönde hareket eder ve böylece kuş daima oksijen alıp karbondioksit verebilir. Kuşlara özgü bu yapının standart kara omurgalı akciğerinden evrimleşmiş olması imkansızdır, çünkü ara bir yapıda canlının nefes alması ve dolayısıyla yaşamını devam ettirmesi mümkün değildir.158

2) Alan Feduccia ve Julie Nowicki tarafından 2002 yılında, kuşlar ve sürüngenlerin embriyoları arasında yapılan karşılaştırmalar, iki canlı grubunun ayak yapılarının çok büyük farklılık gösterdiğini ve aralarında evrimsel bir ilişki kurulmasının imkansız olduğunu kanıtlamıştır.159

3) İki canlı grubunun kafatası arasındaki en son karşılaştırmalar da aynı sonucu vermektedir. Andre Elzanowski 1999 yılında yaptığı bir inceleme sonucunda "dromaeosauridlerin çenelerinde ve üst çenelerinde hiçbir spesifik kuş benzerliği bulunamamıştır" sonucuna varmıştır.160

4) Dişler, kuşlar ile sürüngenleri birbirinden ayıran farklardan biridir. Geçmişte yaşamış bazı kuşların gagalarında dişler olduğu bilinmektedir. Uzun zaman evrime sözde bir kanıt gibi gösterilen bu durumun hiç de öyle olmadığı, çünkü kuş dişlerinin çok özgün olduğu ise zamanla anlaşılmıştır. Feduccia bu konuda şöyle yazar:

Belki de theropodlar ve kuşlar arasındaki en çarpıcı benzerlik, dişlerinin yapısı ve dişlerin çıkışının doğasıdır. Kuş ve theropod dişleri arasındaki dramatik farklılıklara dikkat edilmemesi oldukça şaşırtıcıdır; özellikle de memeli paleontolojisinin büyük ölçüde diş morfolojisiyle ilgili olduğunu hatırladığımızda. Kısaca ifade etmek gerekirse, kuş dişleri (örneğin Archaeopteryx, Hesperornis, Parahesperornis, Ichthyornis, Cathayornis ve tüm diğer Mesozoic kuşlarda görüldüğü gibi) birbirlerine dikkat çekici biçimde benzer ve theropodlarınkinden belirgin bir biçimde farkılıdır... Form, gelişim ve yenilenme açısından, kuşların ve theropodların diş yapıları arasında hiçbir ortak, aktarılmış özellik yoktur.161

5) Kuşlar sıcakkanlı, sürüngenler ise soğukkanlı canlılardır. Bu, son derece farklı iki ayrı metabolizma demektir ve aradaki dönüşümün rastlantısal mutasyonlarla gerçekleşmesi mümkün değildir. Dinozorların sıcakkanlı oldukları yönündeki tez ise, bu zorluğu giderebilmek için ortaya atılmıştır. Ancak herhangi bir kanıta dayanmayan bu tezin geçersizliğini gösteren pek çok delil vardır.162

Tüm bunlar, kuşların kökeni hakkındaki evrimci tezin hiçbir bilimsel dayanağı olmadığını göstermektedir. Darwinist medya belki kısa bir süre daha "dinokuş" furyasını sürdürebilir, ama bunun tümüyle bilim dışı bir propaganda kampanyası olduğu ortaya çıkmış durumdadır. Kuşların ve doğadaki tüm canlıların kökenine materyalist dogmadan sıyrılarak bakan herkes ise, açık bir gerçeği görecektir: Canlılar, doğal etkenlerle ve rastlantılarla asla açıklanamayacak son derece kompleks özelliklere sahiptirler. Bunun tek açıklaması, yaratılış gerçeğidir.

Tüm canlıları her türlü yaratmayı bilen, üstün bir ilim sahibi olan Allah bir anda ve kusursuz olarak yaratmıştır. Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:

İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir. Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." (Yasin Suresi, 77-79)




Kuş kanatları



Kuş iskeleti incelendiğinde, kemiklerin içinin boş olduğu, ince kirişlerle sağlamlaştırıldığı görülür. Bu hem hafif hem de çok dayanıklı bir yapıdır. Kuş tüyleri ise içiçe geçmiş binlerce kanca ve mini tüyden yapılmış bir yaratılış harikasıdır.






Dipnotlar



151- Alan Feduccia, "Birds are Dinosaurs: Simple Answer to a Complex Problem", The Auk, Ekim 2002, vol. 119 (4), s. 1187–1201

152- Alan Feduccia, "Birds are Dinosaurs: Simple Answer to a Complex Problem", The Auk, Ekim 2002, vol. 119 (4), s. 1187–1201

153- Alan Feduccia, "Birds are Dinosaurs: Simple Answer to a Complex Problem", The Auk, Ekim 2002, vol. 119 (4), s. 1187–1201

154- Alan Feduccia, "Birds are Dinosaurs: Simple Answer to a Complex Problem", The Auk, Ekim 2002, vol. 119 (4), s. 1187–1201

155- Alan Feduccia, "Birds are Dinosaurs: Simple Answer to a Complex Problem", The Auk, Ekim 2002, vol. 119 (4), s. 1187–1201

156- Alan Feduccia, "Birds are Dinosaurs: Simple Answer to a Complex Problem", The Auk, Ekim 2002, vol. 119 (4), s. 1187–1201

157- http://www.geocities.com/CapeCanaveral/Hall/2099/DinoKabin.html

158- Michael J. Denton, Nature's Destiny, Free Press, New York, 1998, s. 361

159- David Williamson, "Scientist Says Ostrich Study Confirms Bird 'Hands' Unlike Those Of Dinosaurs", EurekAlert, 14-Aug-2002, http://www.eurekalert.org/pub_releases/2002-08/uonc-sso081402.php

160- A Elzanowski 1999. "A comparison of the jaw skeleton in theropods and birds, with a description of the palate in the Oviraptoridae". Smithsonian Contributions to Paleobiology 89:311–323

161- Alan Feduccia, "Birds are Dinosaurs: Simple Answer to a Complex Problem", The Auk, Ekim 2002, vol. 119 (4), s. 1187–1201

162- MORELL, V.."A Cold, Hard Look at Dinosaurs", Discover, 1996, 17(12):98–108.

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü