Harun Yahya

Sohbetler 21 - 25


SOHBET 21
22 AĞUSTOS 2010 KANAL AVRUPA


ADNAN OKTAR: Hz. Mehdi (as) devrinde, Hz. Mehdi (as)'ın uğraşacağı sırf Darwinizm, materyalizim değildir. Küfür ve dalalet değildir sadece, bir de münafıklarla uğraşacaktır. Münafıkların en rahatsız olduğu konu nedir biliyor musun Hz. Mehdi (as)'da? "Niye dünyaya İslam ahlakını hakim etmek istiyorsun? Otur oturduğun yerde" diyecekler, "hakimiyet niye?" haşa, "Niye İttihad-ı İslam'ı istiyorsun? Niye Türk İslam Birliği'ni istiyorsun? Bak biz evde oturuyoruz, sen de otur. İşine, gücüne bak" diyeceklerdir. Münafığın da en hassas olduğu konu cihattır. Cihad, bak mukatele demedim, o ayrıdır. Kıtal değil, adam öldürme değil. Cihad demek; cehd, gayret etmek, dini yaymak için. İslam'ı tebliğ, dini yayma münafığın en rahatsız olduğu konudur. Çok da üzerine gidersen usulen birkaç kitap dağıtır, bir kaç bir şey söyler. Ama öbür konularda, mesela münafığa hadi bir namaz kılalım dersin, gelir çünkü bir şey kaybetmeyeceğini düşünür, namaz kılmaktan. Oruç tut dersen, başında durursan oruç da tutar, yanında durursan. Olmazsa gider gizli gizli yer, yine devam eder. Münafığın özelliğidir, görünmediği yerde yer... Namazda da, yani eğer görürsen mükemmel namaz kılar. Takkesiyle, hatta sarığıyla böyle sünneti seniyeye tam ittiba ile, bakarsın mükemmel kılıyor. Duayı tam mükemmel yapar, ama görmezsen kılmaz. Münafığın öyle bir dünyası vardır. Onun için en hassas olduğu noktada odur, öbür konularda şey olmaz Müslümanlıkta. Mesela sen desen ki; bir hizmet et, şurayı temizle, şunu yap. Onu yapar, yük de taşır.
OKTAR BABUNA: Hatta çok da çalışabilirler demiştiniz.
ADNAN OKTAR: Çalışır her şeyi yapar. Cihattan rahatsız olur, cihattan yani dinin yayılması. Çünkü zaten dini istemediği için kökten, bir de dünyaya hakim olmasını hiç istemez. Zaten din içinde yaşamak istemez, o dinden kurtulmak ister bilinçaltında. Cihad ne demek? Dünyaya, her yere İslam ahlakının hakim olması demek. İslam ahlakı dünyaya hakim oldu mu, onun için cehennem. Hiç istemez. Onun için cihad yapılması konusunda rahatsız. Dikkat edersen Kuran'da münafıkların, "Niye yemek yemiyoruz? Niye beni çalıştırıyorsunuz?" dediğini görmezsin. Bunlardan hiç bahsetmez münafık. Münafık böyle katır gibidir. İş yapar. İstediğini yaptır, adam katır gibi iş yapar. Cehd etmek rahatsız eder, en hassas olduğu konu budur. Ömrünü vakfetmek Allah'a, Allah yolunda mücadele etmek, cehd etmek; münafığın tek yapamadığı konu budur. Yoksa öbür konularda sen de, istediğini yapar. Yıllarca kalıyorlar Peygamber Efendimiz (sav)'in yanında. Bak Kuran'da dikkat et, ne diyor? "Bu sıcakta yemek yenmez" demiyor, "bu sıcakta yük taşınmaz" demiyor, "bu sıcakta çöp taşınmaz" demiyor "ev silinip süpürülmez" demiyor, "ticaret yapılmaz" demiyor, "işe gidilmez" demiyor. Ne diyor? "Cihat yapılmaz bu sıcakta" diyor. En hassas noktası çünkü. Münafığın en hassas noktası budur. "Bundan kurtulayım ben" diyor. Mesela diyor ki, ikinci bir münafık; bak, Kuran en hayati yönlerini açıklar bunların. Kuran'da detaya girmiyor Cenab-ı Allah, ana kaynaklarla verir. "Biz" diyor, "ben eğer cehd etmeyi bilseydim, sizle gelirdim arkadaşım" diyor. Peki, diyorsun, "kardeşim, sen ticareti bilir misin?" "Oo, yazarım" diyor. "İş yapmayı bilir misin?" "Onu da yaparım" diyor. "Para kazanmayı bilir misin?" "Kazanırım" diyor. "Taş taşır mısın?" "Taşırım." Yani "aklına gelebilecek her şeyi yaparım ben" diyor. "Tek yapamadığın, yeteneğin olmadığı şey ne?" diyorsun. "Cihat yapamam ben, yani o konuda çok bunalırım ben" diyor. "Onu siz yapın, ben de böyle ne istiyorsanız yapayım. Ama ben o konuya girmeyeyim, rica ederim" diyor.
En hassas oldukları nokta odur. Tarihteki münafıklara bakın, günümüzün münafıklarına bakın. Mesela benim, münafık olduduğundan şüphelendiğim tipler var. Baktım, bunlar Facebook'ta kendilerine bölüm yapmışlar. "Kardeşim" dedim, "şöyle dikkatlice bakayım, bunlar ne yapıyorlar." Barda içki içerken var, eğlenirken resimleri var böyle; çifteleniyor falan, hopluyor, hepsi var. Mutluluk resmi, pis pis sırıtma ama acı bir sırıtma yani böyle gülmeye benzeyen bir sırıtma değil. Mutluluk tablosu çizmeye çalışmış ama hani ateşte böyle şeyi yanmış gibi, kulağı yanmış gibi. Baktım ne yazmışlar acaba, sayfalarca baktım. Kardeşim bak, tek bir kelime ama tek bir kelime, bir kere Allah'tan bahsetmiyorlar. Vay zalimler vay. Kafir bile Allah'tan bahseder. Kafir bile yani, değil mi? Haşa, mesela diyor ki, haşa; "Allah'a inanmıyorum" diyor. Yani hiç olmazsa Allah'ı ağzına alıyor, değil mi? Hiç bahsetmemişler, inanılır gibi değil. Mesela öbürkülerine bakıyorum, orada da tek kelime yok. İnşaAllah diyemiyor, maşaAllah diyemiyor. Allah'ın hiç anılmamasından yana adamlar, bu çok manidar. Ama tabii Müslüman gördüğünde yapar; evliya gibi ezberden ayetler, şeyh efendilerden menkıbeler, hadis-i şeriflerden nakiller yapar. Kuran'a dikkatlice baktığımızda, tek kilitlendikleri noktanın cehd olduğunu görüyoruz. Burada korkunç bir azap çekiyorlar. Onun için mesela diyorlar ki; "münafık olur mu adam, baksana hizmet ediyor Müslümanların yanında. Taş taşı dersen taşıyor, çöp taşıyor" diyor adam. "İş yapıyor, bütün gençliğini veriyor." Kardeşim, münafık yapar. "Kardeşim, bak çalışıyor da" diyor. Çalışır, başka işleri de yapar. "Cehd eder mi?" diyorsun. Göstermelik birkaç tane yapabilir, çok dikkat çekeceği için. Mesela gider birkaç tane kitap verir, birkaç kelime söz söyler. Üzerine dikkat çekilmemesi için. Ama acayip canı yanar, yani bir kitap hediye etmek bir münafık için ne demek biliyor musun? Adamın böyle elini, kolunu kopartsan o kadar acı duymaz. Acayip ıstırap duyar. En bunaldığı konudur, en bunaldığı konu. Ya o kitabı okuyan dini yayarsa, bunun yaşayamayacağı bir ortam meydana gelirse, değil mi? Haşa, öyle bir kafadadır. Onun için münafık tespit etmek isteyen buradan baksın olaya. On yıl, yirmi yıl Müslümanlara hizmet edebilir, yardımcı olabilir. Ama cehd etmekten şiddetle kaçınır. Bir, Müslümanların birlik ve beraberlik olmasından çok rahatsız olur, bölünme yanlısıdır. Ama en hayati cehddir. "Aman arkadaşım" der. Çünkü Kuran'da, Cenab-ı Allah açık açık ayetlerinde bunu gösteriyor. Hep cehdden kaçma üzerinedir, hep.
OKTAR BABUNA: Sizin açıkladığınız bir ayet var, okuyorum onu Hocam inşaAllah. Şeytandan Allah'a sığınırım, nasıl kaçtıklarını, "Dediler ki: "Ey Musa biz, onlar durduğu sürece hiçbir zaman oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burada duracağız."" (Maide Suresi, 24)
ADNAN OKTAR: Bakın gördünüz mü? Cehd. Mesela put yapıyor, puta bayağı para gerekmiyor mu? Adam altınlarını, bileziklerini hepsini çıkarıyor, bir münafık için altın çok kıymetlidir, hepsini veriyor. "Kardeşim, erit; bize bir put yap şöyle" diyor. Rezillik yapacak ya ona koşar. Gidip önünde eğiliyor, bükülüyor. Onu da yapar ama "bana Allah'tan bahsetme" diyor. "Cehdden bahsetme" diyor. "Gidin mücadele edin siz" diyor. "Ama sakın beni bu cehdin içerisine yakın getirmeyin" diyor. Ve Müslümanların cehd edeceğini bildiği için, cehd etmenin tehlikeli olduğunu düşünüyor; böyle uyuz it gibi uzaktan seyreder. Ortalık sakinleşti mi, it ne yapar? Kulaklarını sallayarak koşar, yemeğe gider, değil mi? Ama bir gürültü duydu mu, pır; münafık ortadan kaybolur. Münafık gürültüye hiç gelemez. Rahatını ister, aman keyfi kaçmasın. Ya tutuklanırsa, ya hapse atılırsa, ya laf söz gelirse, ya dedikodu olursa, yani anına şanına bir şey gelirse, keyfini kaçıracak bir şey olursa, onun için çok kaçınır münafık. Onun için hep böyle kendine bir yer bulur, domuzun kirli yerinde yaşar, gider yapışır kene gibi, orada onun kanını emer, orada yaşar ve uzaktan da Müslümanların haberlerini izler. Münafığın normalde Müslümanı izlememesi lazım, değil mi? Münafık kaçtı mı, gitti mi küfürle iç içe olması gerekiyor normalde. Mantıken öyle gerekiyor, çünkü Allah'a karşı zaten düşman adam. Allah'a karşı olan adamlarla beraber olması gerekir. Küfre de gitmiyor. Müslümanlarla hiç ilgilenmemesi gerekir. Bak, "uzaktan haberlerinizi izlerler" diyor. Allah içgüdü olarak ona vermiş, illa ki bunu yapıyor. Kurtulamaz bundan, mutlaka izler münafık. Mesela o çok acayip. Kan tutuyor, yani illa ki bakacak. İzler haberleri, ne var acaba, nasıl gidiyor. Ömrü boyunca izler, ama asla da o münafık ruhtan vazgeçmiyorlar. Allah diyor, "kalpleri parçalanmadıkça vazgeçmezler" diyor.
OKTAR BABUNA: Bu söylediğiniz ayeti okuyorum Hocam, inşaAllah. Şeytandan Allah'a sığınırım, "Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (oradan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı." (Ahzab Suresi, 20)
ADNAN OKTAR: Bak yine cehd görüyor musun? "İş yapmazlardı" demiyor Allah, "ticaret yapmazlardı" demiyor, "cehd etmezler" diyor, dini yaymazlar. En hassas oldukları konu budur, Kuran'da nereye bakarsanız, bununla karşılaşırsınız, değil mi? Bu bir mucizedir ve sürekli takip eder Müslümanları, yani kurtulamayacağı bir manyetik alandır o. Ve bütün ömrünce Müslümanlara ve İslam'a karşı mücadele etmesi gerektiğine dair bir içgüdü olur içinde, bundan kurtulamaz. Akıl almaz bir kin duyar. Mesela ahir zaman münafıklarının en şiddetli kin duydukları Hz. Mehdi (as)'dır. Müslümanların da en sevdiği Mehdi (as)'dır. İblis takımının en nefret ettiği Hz. Mehdi (as), Rahman taraftarlarının en sevdiği Mehdi (as)'dır.
Resulullah (sav) zamanında da, müminler aşıktı Peygamberimiz (sav)'e. Mesela Peygamberimiz (sav)'i görüyor Hz. Ebubekir (ra), gözleri doluyor, aşık. "Ne kadar güzelsin, Ya Resulullah!" diyor. Yani ifade edemediği için ne yapacağını bilemiyor. Sürekli onu övmekle geçiyor. Işık saçıyor adeta heybetinden. Mesela Ebu Cehil gördü mü, "Ya Ebu Kasım diyor, ne kadar çirkin insansın sen" diyor. Peygamberimiz (sav) de "doğru söylüyorsun" diyor adama, "ifaden doğru" diyor, Hz. Ebubekir (ra) da diyor ki; "dünyanın en güzel insanısın sen, olağanüstü güzelsin" diyor. Allah'ın nuru, ışığı. "Sen de doğru söylüyorsun" diyor. Sahabeler soruyorlar; "Ya Resulullah! Ona da doğru söylüyorsun diyorsun, sen doğru bir insansın, yalan söylemezsin, ikisine de doğru söylüyorsun diyorsun" "Ben bir aynayım. Allah'ın aynasıyım, bana baktığına adam kendini görür" diyor, "neye bakıyorsa onu görüyor" diyor. Münafığın ruhu kapkaranlıktır, hasta yani şizofren ruhludur, manyaktır, psikopattır. Mesela kadın düşmanıdır münafık, sürpriz olarak böyle bir şeydir. Güzellikten hoşlanmaz münafık. Sadece çıkar ve yiyecek ve güvenlik, yani it özellikleri vardır. Mesela it için güzellik fark etmez, uyuz köpek sadece sığınacak bir yer arar ve yiyecek arar ve kendini güvende hissetmek ister, o kadar. Ve yaşamak ister, uzun yaşamak ister, uyuz köpek gibidir münafıklar. Başka bir şey istemez. Bir de risk var mı, sürekli onu gözler. Kulağını diker, bakar uzaktan; ne oluyor ne bitiyor. Ayette diyor ya, "Üzerine varsan da varmasan da dilini çıkarıp soluyan köpek gibidirler" diyor Allah.
OKTAR BABUNA: Şeytandan Allah'a sığınırım; "Eğer Biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik. Ama o yere meyletti (veya yere saplandı), hevasına uydu. Onun durumu, üstüne varsan dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına bıraksan dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek haberi onlara aktar. Ki düşünsünler." (Araf Suresi, 176)
ADNAN OKTAR: Münafıkla diyalog da mümkün değildir, Kuran ona dikkat çekiyor. Manyak gibidir. Anlatıyorsun bön bön bakar suratına. Sanki ona ifade etmiyorsun, anlatmıyorsun gibi. Akıl almaz mantık bozuklukları vardır, akıl almaz. Kuran'ı inceler, hadisi de çok inceler. Münafığın muazzam Kuran bilgisi olur, hadis bilgisi olur, fakat kendi sistemini nasıl kurtaracak ona göre hareket eder. Cehd etmekten nasıl kurtulabilir, tebliğden nasıl kurtulabilir, nasıl rahat yaşayabilir ve Müslümanlara nasıl saldırabilir? Mesela Peygamberimiz (sav)'e akıl almaz bir kin duyuyordu münafıklar. Fakat çok masum gösterir münafık kendini. Masumluk zırhına bürür münafık kendini, öyle bir maske takar. Bakarsın pırıl pırıl adam havasındadır böyle, tertemiz gösterir. Mesela Dırar mescidini yapıyorlar, çok muazzam bir mescid. "Ya Resullullah! Bizim sana bir müjdemiz var" diyorlar. "Biz güzel bir mescid yaptık, siz de teşrif edin efendim" diyorlar, Dırar mescidine. Halbuki kahpeler Peygamber (sav)'e suikast için oraya silah doldurmuşlar, mescidin içerisine. Suikast yapacaklar Peygamberimiz (sav)'e. Bir de övüyorlar da mescidi. "Buraya kadın, çocuk falan da gelmiyor" diyorlar, aralarında konuşuyorlar. Çünkü Resulullah (sav)'in mescidine hanımlar da geliyor, çocuklar da geliyor. Hatta şakalaşıyorlar, koşuşturuyorlar mescidin içerisinde. Onların ağır ve azametli, böyle enaniyetli yapılarına zıt. Münafık hiç hoşlanmaz çocuktan, nefret eder. Kadın ve çocuk münafığın en illet olduğu şeydir, hiç hoşlanmazlar. Böyle ağır enaniyetli olmak münafık için vazgeçilmez bir istektir. Kendini büyük görür münafık. Ama ne kadar büyük görür biliyor musun? Haşa, Allah'tan daha büyük görür. Onu kendi kendine söyler münafık, kendi aralarındayken söylerler. Müslümana söylemez. Müslümana söylediği sadece şöyledir; mesela kendisinin, farzedelim Peygamber Efendimiz (sav) zamanındaysa Peygamberimiz (sav)'den daha üstün olduğunu söyler. Mesela, "ben kadınlardan uzak duruyorum" diyor. "Ben hevasına, nefsine hakim olan bir insanım." "Resulullah (sav) ne yapıyor?" diyor, "Çok fazla kadınla evli, çok fazla cariyesi var" diyor. "Akşam hanımlarıyla beraber oluyor" diyor. Hz. Hasan (ra), Hz. Hüseyin (ra) onun yetiştirdiği kişiler, "onların da kadınlara karşı müthiş bir istek var içlerinde" diyor. "Çok fazla kişiyle evlendi onlar da" diyor. "Biz ne yapıyoruz?" diyor, "Evliyayız" diyor. "Ben eşimle de hiç ilişkiye girmiyorum" diyor. "Uzak duruyorum" diyor. "Çünkü tamamen kendimi Allah'a verdim ben" diyor. "Haya ederim" diyor. Dolayısıyla Peygamberimiz (as)'i en iyi o noktadan haşa açmaza sokacaklarını zannediyorlar; hanımlarına ve ona saldrıyorlar. Kuran'da çok fazla ona cevap vardır. Hatta hanımlarından bazılarının da bir ara, o münafıkların baskısından tavırları değişiyor Peygamberimiz (sav)'e karşı. Cenab-ı Allah; "Eğer Allah'ı, Resulünü ve Allah yolunda mücadele istiyorsanız gelin benimle devam edin. Ama dünyanın heva ve hevesini istiyorsanız gelin sizi güzellikle bırakayım" diyor. Kardeşim, bir kadın için ne büyük felakettir, Allah vermesin. Bak bunu Cenab-ı Allah onlara hitaben söylüyor, olağanüstü bir durum meydana gelmiş. Münafıklar ayrıca böyle rahatsızlık da veriyorlar, "Peygamberi üzüyorsunuz" diyor Cenab-ı Allah, "ona rahatsızlık veriyorsunuz" diyor. "Peygambere eza etmeyin" diyor Allah, eza ediyorlar. "Hanımlarının güvenliği için perde yapılsın" diyor Cenab-ı Allah, "perde arkasından konuşsunlar" diyor. Hanımlarına da Cenab-ı Allah, "sözü edalı söylemeyin" diyor. "Gönlünde hastalık olanlar tamah ederler" diyor. Kardeşim, nasıl bir insansınız siz? Onlar bizim annemiz, insan iki büklüm olur, iki büklüm olur. Böyle yere, toprağa bakar, inşaAllah. Kim bilir nasıl bir ortam var. Cenab-ı Allah perde çektiriyor ve "sözü edalı söylemeyin" diyor, hanımlarını da uyarıyor. "Ve ondan sonra hanımlarını almak size haramdır" diyor Allah. "Onlar sizin annelerinizdir" diyor, inşaAllah. Peygamberimiz (sav)'in zamanı çok zordu, insanlarla çok zor anlar yaşadı, oradaki insanlarla. Cahillerden ayrı, münafıklardan ayrı, çok baskı gördü Peygamberimiz (sav).

SOHBET 22
23 AĞUSTOS 2010 HARUNYAHYA.TV


ADNAN OKTAR: Sen şimdi zannediyorsun ki biz anlatıyoruz münafık dinliyor, müthiş etkilenir... Münafık zaten hiç muhatap olmaz. Münafık etkilenmez. Münafığı sadece kızdırır, o kadar. Münafıkla ilgili ayetlerden Müslüman etkileniyor. "Aman" diyor, "Allah esirgesin." Allah'a sığınıyor, "aman, aman, aman böyle olmayayım" diyor.
Münafığı en net belirleyen, bakın ne kadar hayret verici, Kuran'a bakın hep konu orada düğümlenir; cehd etmektir. En hassas oldukları konudur. Hacca gider mesela münafık, hacdan kaçınmaz. Namaz da kılar münafık. Müşrikler de mesela hacca gidiyorlar, namaz da kılıyorlar. Oruç da tutar, zekat verir, ama bayağı bir ızdırap duyar, en acı çektiği olay odur münafığın. Allah diyor ya, "mallarınızla ve canlarınızla cehd edin," diyor ya ayette; işte o ayet, canlarını yakan ayet odur; malıyla ve canıyla cehd etmek. Sadece o, o kadardır. Yoksa münafık diğer hepsini yapar, öyle bir konusu yoktur, ne istiyorsan yapar.
OKTAR BABUNA: "Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla-korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler." (Nisa Suresi, 77)
ADNAN OKTAR: Bak konuyu görüyor musun, hangi ayete baksak konu orada kilitleniyor. Bölüm bölüm al ayeti.
OKTAR BABUNA: "Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar."
ADNAN OKTAR: Bak, insanlardan korkma. Bakın şimdi Allah'tan korkar gibi, hatta daha şiddetli. İnsanlara nasıl bağlanıyorlar? Çok şiddetli. Adamlık dininin kökeni odur, direkt insanlara göre hareket eder onlar. "Millet ne der?" Mesela okula gidiyor. "Niye gidiyorsun?" diyorsun. "Etraf ne der, insanlar okuyan adam desinler" diyor. "Niye araba alıyorsun?" diyorsun. "Desinler." Derler ya, halkın arasında hep "desinler", münafığın derdi budur, ana konusu budur. İnsanları ilahlaştırır münafık. Her şeyi insana göre, onlardan gelecek menfaate göre değerlendirir. İnsanı para gelen bir varlık olarak görür, sağlığını insanlardan bilir, yiyecek insanlardan geliyor... Hepsini insanlara bağladığı için insanları putlaştırır. Toplantılarda falan insanların bir kısmı felç olurlar, insanları putlaştırdığı için. Eli ayağına dolaşır, ne konuşacağını şaşırır, sanki onları yaratan Allah değilmiş gibi haşa. Halbuki beyninde Allah yaratıyor insan görüntülerini. Var olan Allah'tır, bir de tecellileri vardır. Adam bunu unutur. İnsanları ilahlaştırır, o görüntüleri ilahlaştırır, Allah'ı unutur, münafığın özelliğidir. O sadece görüntüye kilitlenir, görüntüye göre hareket eder. En korktuğu da canıdır, canı pek kıymetlidir; yorulmak, riske atmak, tehlikeye sokmak bundan çok şiddetli kaçınır. Onun için bak, "yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" Erteleme isterler, sürekli erteleme; şunu yapmasa, bunu yapmasa. Ama cehd etmekle ilgili erteleme. Yoksa münafık eşşek gibi çalışır, öyle çalışmaz diye bir şey yok.
Bak ayette diyor ki; "bir ticaret ya da bir eğlence gördükleri zaman, (hemen) ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar." Mesela bu anormal bir harekettir. "... Bir ticaret", biraz kazanç. Kene ne yapar; gider domuzun en çirkin yerine yapışır. "Ne istiyorsun?" dersen keneye, "kan emmek için." Dersin "böyle rezil bir yerde niye yaşıyorsun?" "Kan var da onun için yaşıyorum." Tek amacı odur onun, onun ticareti de odur. En pis ortamda, en rezil ortamda bile, o oradan bir şeyler kazanmak ister. "... Ya da bir eğlence" işte diskoteğe gitsin, dağıtsın, eğlensin, uyuşturucu kullansın. "... (Hemen) ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar." Yani cehd etmeyi, tebliği, Allah yolunda mücadele etmeyi bıraktılar, diyor. Bak, "sökün ettiler", münafığın özelliği hep kaçmak ve kalleşlik etmek üzerine kuruludur. "Niye kaçıyorsun?" dersin. "Ticaret var, çıkar var, eğlence var, onun için kaçıyorum." "Burada niye durmuyorsun?" "Orada tehlike var," diyor, "ölüm var" diyor. "Saldırı var" diyor, "hakarete uğrayabilirim." "Peki," diyorsun, "cehennemde sonsuza kadar kalacaksın o zaman" diyorsun. "Zaten inanmıyorum ki cehenneme" diyor. "Ne malum cehennem?" diyor. Allah da "biraz beklesinler," diyor; az bir şey, az bir süre, diyor. "Sırtlarına vurularak canları alınırken" zaten anlayacaklarını Cenab-ı Allah söylüyor.
Bak, "yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar" bu mesela münafığın özelliği.
"... Sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar." Münafık keskin diliyle eleştirip incitmede Kuran'ı kullanır ve hadisi kullanır. Kendince Müslümanın açığını arar. "Nereden ben buna saldırabilirim?" Müslüman Kuran'a hassas, hadise hassas, Peygamberimiz (sav)'e hassas. Mutlaka Kuran'ı kullanır, mutlaka hadisi kullanır ki onun vicdanını baskı altına alsın. Eğer Müslüman derin bir bilgiye sahip değilse, münafığın etkisinde kalıp kendisini suçlu hissedebilir. Veyahut Müslümanlardan kendisine çekmek istediğini çekebilir o zaman. Çünkü münafığın bir özelliği de odur; hem dağıtmak ister hem dağıtmamak ister, tereddüt vardır.
"... Fakat Allah uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah'ın azabıymış gibi sayar" Mesela tutuklanma, yakalanma yahut hakaret veya baskı bunlardan şiddetli irrite oluyor. "Ben" diyor, "Allah yolunda mücadele ediyorum, fakat Allah beni hapse koyuyor" diyor. Haşa. "Allah yolunda mücadele ediyorum, Allah bana insanları saldırtıyor"diyor. "O zaman" diyor, "o Allah'a ben inanmıyorum işte" diyor. İmtihanın sırrı da buradadır. Mümin burada Allah'a sarıldığı için cenneti kazanıyor. Münafık da nefsine sarıldığı için cehennemi kazanmış oluyor, onlar için de o şölen olmuş oluyor.
"İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler." Şimdi "iman ettik" deyince sadece onunla bırakmıyor tabi. Kafasında takkesi oluyor, elinde tesbih. Cebinden çıkartıyor şakır şakır tesbihini. Takke yanında, hatta misvakı, gümüş akik taşlı yüzüğü, her şeyi tamamdır. Neyi eksiktir biliyor musun? Cehd etmesi. Bir de zekat, yani Allah yolunda para vermek. Sırf bu iki şeyi istemeyeceksin münafıktan. Eğer münafıktan bu iki şeyi istemezsen, zaten münafık senin yanında kalır, sorun çıkmaz. Bir cehd etmek, Allah'ın dinini yaymak bir de Allah yolunda tasadduk etmesi malını, mülkünü, parasını. Eğer bunu istemiyorsan münafık zaten katır gibi çalışır, öyle bir konusu yok, domuz gibidir. Tarlaya sür çalıştır eşşek gibidirler. Öyle bir konu yok. "Haydi cehd etmeye" denildiğinde "aman!" der hoplar. Ruhu ona karşı şiddetli bir reaksiyon içindedir, kabul etmez. Canı tatlıdır münafığın.
"İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler." Bak, Müslümanlarla karşılaştıklarında "iman ettik". Ne yapıyor? Namaz kılıyor, oruç tutuyor, hacca gidiyor. Haccı bir gezme olarak görürler münafıklar.
"Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise," yalnız kaldıklarında yahut yanlarında kendi gibi böyle üçkağıtçı münafıklar olduğunda "derler ki: "Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."
"Sen onunla Kuran'la konuştun" diyor başka bir arkadaşı. "N'apayım?" diyor, "tabi ki Kuran'la konuşacağım, başka türlü anlamaz ki onlar, onlar Kuran'a inanıyor çünkü" diyor. "Ne gerek var?" diyor. "E başka türlü teknik varsa bana söyle" diyor, "başka bir yöntem varsa" diyor. Haşa, Allah affetsin, onların üslubuna göre. Onun için münafığın Kuran'dan ayet söylemesine, hadis söylemesine aldanmamak lazım. Onlar zaten Kuran'la konuşurlar, yöntemi budur. Ama hemen anlayacağımız şey cehd etmekten kaçınmalarıdır, yani şaşmaz ölçüyü her zaman koymak lazım.
"Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: "Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi" diyorlardı." Şimdi Hz. Mehdi (as) ne diyecek, çıkacak ahir zamanda? "İslam ahlakı dünyaya hakim olacak, Hz. Mehdi (as) çıkacak, İsa aleyhisselam zuhur edecek," diyecek. On yıl geçiyor, çıkmıyor; yirmi yıl geçiyor, çıkmıyor; otuz yıl geçiyor çıkmıyor. "Oo," diyor, "ömür ne kadar ki zaten?" diyor. Peşinci yani. Ayette diyor ya, "kısa bir vakit olsa, hemen netice alacaklarını bilseler" –mealen yaklaşık- "sizle gelirlerdi. Ama çıkılacak yol onlara uzun geldi" diyor. Allah da uzun zamanla imtihan eder zaten. İmtihanın özelliği budur, mesela Hz. Musa (as)'ı 40 yıl çölde gezdirmiştir, mesela Hz. Şuayb (as), kızlarını evlendirmesi için de 8 yıl, diyor. "8 yıl, 10'a tamamlarsan o da senden," diyor. 10 yıl. Çok büyük bir süre. Yani sırf onun için bile 10 yıl.
"Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: "Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi" diyorlardı." Ne olacak mesela zaman gelecek? "Bu Mehdi değil, yalanmış, boş yere bizi aldattı" diyecek. Hatta bu Hz. Mehdi (as) topluluğunda da olacak. Diyecekler ki, "kardeşim sen bize İslam ahlakının hakimiyeti olacak" dedin, "ama 10 yıl geçti, olmadı. 20 yıl geçti, olmadı. 30 yıl geçti, olmadı. Sen bizi boş bir aldanışla aldattın" diyecek. Çünkü adam yatırım yapmış, iki yatırmış, on alacağını düşünüyor. Çünkü gençliğini vermiş, vaktini vermiş, ama sonunda çok büyük bir netice, Mehdilikle bol kazanç, bol para, bol rahatlık, bol itibar kazanacağını zannediyor. Halbuki böyle bir şey olmaz Mehdiyetin sonucunda. Mehdi talebeleri yine mütevazı yaşayacaktır sonunda, yani onun yatırdığı paranın yüz misli karşısına gelmez. Mevcut parası, geri kalan varsa onlar da gider Hz. Mehdi (as)'a uyduğunda onlar da gider. Gençliğini verdiyse geri kalan gençliğinin tamamı gidecektir. Allah rızası için çıkmış çünkü yola. Mehdiyette öyle bir yatırım yoktur. Biz böyle yatırırız bolca da alırız, yoktur. Onun için yatırım yapan ahmak münafıklar süre geçince; "ya," diyor, "biz enayi konumuna düştük" diyor, "ne yaptık biz kardeşim?" diyor. "20 yılı verdik," diyor, "para verdik, imkan verdik, bu Hz. Mehdi (as)'ın çıkacağı yok, İslam ahlakının da hakim olacağı yok. Vah bize ya," diyor, "aldanmışız," diyor. Ayette diyor ya, "tutunacak yeriniz kalmadı derler, dönün derler münafıklar" değil mi? Allah işte onları en hassas yerden yakalıyor, zamana dayanamaz münafıklar. Hassas konularından biri de zamandır. Kuran buna işaret ediyor, açıkça söylüyor Allah, "çıkılacak yol onlara uzun geldi" diyor, "kısa olsaydı peşinizden gelirlerdi" diyor, "çabuk bir kazanç olsaydı." Münafık acelecidir, hemen peşincidir. Halbuki müminin öyle bir şeyi yok, Allah'ın rızasını arıyor ve ahirete göre hareket ediyor. Allah rızasına göre hareket ediyor. Onun mükafatı Allah'ın rızası, başka bir istediği yok. Ama münafık para istediği için, işte imkan, saraylar şunlar bunlar istediği için daralıyor. İslam ahlakı hakim olunca da asıl onların sürprizi olacak. Diyecekler, "biz İslam ahlakını dünyaya hakim ettik, sen de herhalde Mehdi'sin" diyecekler, "e hadi bakalım artık saraylar, eğlenceler artık neyse karşımıza çıksın." Ne diyecek Hz. Mehdi (as)? "Aptallık etmeyin" diyecek. "Allah rızası için hareket ettiğine göre, sen sadece Allah'ın rızasını isteyeceksin" diyecek. "Böyle münafık ağzı, münafık üslubu kullanma. Dolayısıyla senin bundan bir maddi kazancın olmaz" diyecek. "Maddi bir çıkarın olmaz" diyecek inşaAllah.

SOHBET 23
2 EYLÜL 2010 HARUNYAHYA.TV


ADNAN OKTAR: Münafık bilinçaltında münafık olduğunu bilir, ama bilinçüstünde bilmez görünümdedir. Kendini o yönde yönlendirir. Hatta bilakis çok dürüst insan olduğuna, çok namuslu olduğuna, hatta namus bekçisi olduğuna, namus koruduğuna, insanları düzelttiğine, ıslah ettiğine, muslih olduğuna inanır. Ayette diyor ya, "biz ıslah edicileriz, derler" diyor. O kafada olurlar. Ama süper üçkağıtçı ve sahtekardırlar, fakat onu dışarıya hiç sezdirmedikleri için münafık deniyor. O çok dikkatli bir gözle fark edilebilir, Allah'ın dilemesiyle. Muazzam mantık oyunu yapar münafıklar.
Mesela diyor ki ayette, Tevbe Suresi, 54. ayet, "İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah'ı ve elçisini tanımamaları." Bunlar infak ediyor da Allah kabul etmiyor. Yoksa bunlar malını mülkünü istemeye istemeye, canları yana yana verirler. Etleri kopuyor gibi olur. Ömürlerinin sonuna kadar da onun acısını yaşarlar. Durur durur eşeğini kaptırmış köylü gibi, bir fıkrada geçen eşeğini kaptıran bir köylü var ondaki gibi, sürekli durur durur "aman nasıl da kaptırdık, nasıl kaptırdık..." Devamlı onun derdindedir. Ömrü boyunca onun içine uhde olur. Onu Allah için verdiğini düşünmediği için o, sanki kumarda verilen para gibi görür onu. Hani kumarda adam parayı yatırır, fakat karşılığında bayağı bir şeyler kazanır. Bir kumar oynadığını, fakat kaybettiğini düşünür bunlar. Kumarbaz mantığıyla bakar. Ve o da ona çok koyar, çok ıstırap verir. Kumarbaz nasıl kaybettiğinde canı yanıyorsa, bu da "beş koyduk, elli alacakken kaybettik" der. Kumarbaz gibi sürekli canı yanar, ıstırap duyar. "İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah'ı ve elçisini tanımamaları." Bir kere, haşa, Allah'tan üstün görüyorlar kendilerini. Bir de elçisini tanımamaları; imam kabul etmezler yani kendi üstünde bir lider, kendi üstünde bir yönetici kabul etmez. Münafığın en ağırına giden konulardan biri budur. Şeytanın da en ağırına giden konu budur. Diyor ya Cenab-ı Allah, "secde edeceksin" diyor, acayip ağırına gidiyor şeytanın, muazzam ağırına gidiyor. Münafık da aynı iblis gibidir, çok ağırına gider itaat etmek. Onun için itaatten kaçar. Müslümanların yanından kaçmasının en büyük nedenlerinden biri budur. Bir de infak etmek istememesi, çok az da olsa infak etmenin canını yakması. İkincisi de itaat. Çünkü ancak şeytana itaat eder münafık. Başka kimseye itaat etmez. İblis'in emrindedir. Onun için çok çok ağırına gider itaat. Ayet devam ediyor, "namaza ancak isteksizce gelmeleri," namazdan hiç hoşlanmaz münafık. Ama çok hoşlanıyormuş gibi gösterir. En istemediği şey namazdır. Namaz, yalnızken kılmaz münafık, tekken kılmaz. Ama birini gördü mü, takkeyi kapar, tesbihi kapar, böyle kendini kaybetmiş gibi yapar. Huşu içinde namaz kılıyormuş gibi yapar, münafığın özelliğidir. Ve ayet devam ediyor, "ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir." Ama bu hoşlarına gitmemeyi insanlar tam tahayyül edemiyor olabilir. Etini koparıyormuşsun gibi böyle kerpetenle, acayip ıstırap çeker. Münafığa en ıstırap veren konulardan bir tanesi budur.
Muhammed Suresi, 29'da Cenab-ı Allah diyor ki "Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?" diyor. Akılalmaz bir kin vardır münafıklarda. Ta başından itibaren muazzam bir kin vardır. Onu çeşitli şekillerde ifade etmek ister, ama o kahpe, ruhu o sapık ruhu ve o kalleş ruhu ona müsaade etmez. Çünkü enaniyet var ya, şimdi enaniyetiyle itaatsizlik bir arada gitmeyeceği için itaat ediyor gibi görünmesi gerektiği için kinini gizler. Ama kahredici bir kin vardır münafıklarda, öyle az değil. Şeytanın nefretini taşır münafıklar. Aynı şeytanın ruhu. Şeytanın insan haline gelmesi gibidir.
"Şüphesiz 'gizli toplantıların fısıldaşmaları' (kulis), iman edenleri üzüntüye düşürmek için ancak şeytan (ürünü olan işler)dandır." Münafıklar da sürekli gizli toplantı yaparlar. Müslümanları güya rahatsız edeceklerini düşünürler, onları üzeceklerini, kızdıracaklarını... Halbuki münafık Müslümana gıdadır, gıda. Acayip güç kudret olur, azmini artırır, sökücülüğünü artırır. Şevkini artırır. Artırır da artırır, maşaAllah. Ama o akılsızlara göre tabi öyledir, yani kötülük yaptığını düşünür o akılsızlar.
Allah münafıkların karakterini açıklıyor. Kalem Suresi, 10-13; "Yemin edip duran" münafıklar sürekli Allah'ın adını anarak yalan söylerler, hep çok muttaki gibi göstererek hareket ederler. "Aşağılık" diyor Cenab-ı Allah, süper aşağılıktırlar, tam kahpe. "Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen" sürekli Müslümanları ayıplarlar ve kötülerler, sürekli eleştirirler. "Şurasında hata var, burasında bunu yanlış yaptılar." Yani kendi karaktersizliğini, iblisliğini düşünmez, kendisinin mücadeleden kaçındığını, Müslümanlara kinini düşünmez, sürekli Müslümanları ayıplar ve kötüler ve kendince doğru bildiği noktalarda, yanlış ama kendince doğru bildiği noktalarda, sürekli ayıplayıp kötüler. "Söz getirip götüren" kahpeliğinin gereği olarak istihbarat faaliyetinde bulunur, Müslümanlar hakkındaki bilgiyi sürekli taşır. Küfre taşır, diğer münafıklara taşır, Müslümanların düşmanlarına taşır. Gizlice yaptığını zanneder. "Hayrı engelleyip sürdüren" İslam ahlakının dünyaya hakimiyetini engellemeye çalışır. İttihad-ı İslam'ı engellemeye çalışır, Hz. Mehdi (as)'ın çıkışını engellemeye çalışır, Hz. İsa (as)'ın inişini engellemeye çalışır. Ama bunu tabi alenen "Hz. İsa (as) gelmesin, Hz. Mehdi (as)?gelmesin" şeklinde değil, şeytani yöntemlerle, malum yöntemlerle yapar. "Saldırgan" cinayete eğilimlidir münafıklar, çok kahpedirler. Hitler'de, Mussolini'de, Hz. Mehdi (as) devrinin münafıklarında, Peygamberimiz (sav) devrinin münafıklarında hep bunu görürüz. Saldırgan. Böyle kahpe bir saldırganlık içerisindedirler. Var ya böyle sapıklarda saldırganlık olur, görülür. Televizyonlarda bazen görürsünüz sapıkların saldırganlığını, o tarz saldırgandır. "Olabildiğince günahkar" çünkü Kuran'ın temel hükümlerine karşı isteksiz ve öfkelidir. Yani İttihad-ı İslam'a karşı, İslam ahlakının dünya hakimiyetine karşı öfkelidir, isteksizdir. "Zorba-saygısız" Ve zorbadır. Kabalıkla işleri halletmeye, kaba güçle halletmeye çalışır. Hitler'de de Mussolini'de de bütün faşistlerde, Lenin'de de ve bütün karaktersiz, kahpe münafıklarda bunu görmek mümkündür, zorbadırlar. Saygısızdırlar. Saygı çok ağırına gider münafığın. Sahte bir saygısı vardır, mesela farz edelim bir şeyh efendinin önünde ellerini bağlar, ama Allah'a karşı da saygısızdır, Peygamber (sav)'e karşı da saygısızdır, o şeyh efendiye karşı da saygısızdır. Saygı taklidi yapar. Ama bir fırsatını bulduğunda, hemen o kahpe karakterini gösterir ve saygısızlığını bütün açıklığıyla göstermeye başlar. Yoksa taktik yapmıyor değildir. "Sonra da kulağı kesik;" yani tam it kopuk takımıdır.

SOHBET 24
2 EYLÜL 2010 AKSU TV ve KAÇKAR TV


ADNAN OKTAR: Evet, münafıkun ve münafıkat, onlarla ilgili ayetler var. Münafıkların bir özelliği vardır Oktar'ım, kadın düşmanıdırlar. Yani tarihin en eski devirlerine git, ya kadınları yakmışlardır ya feci şekilde öldürmüşlerdir. Böyle yetersiz ve hasta tiplerdir, sapıktırlar. Şimdi onun hıncını da kadınlardan alıyorlar. Yani manyak tiplerdir. Onun için ya kadını feci şekilde döver veyahut feci şekilde öldürür. Münafığın karakteridir bu. Ve bir güvensizlik vardır kadına karşı münafıklarda, müthiş bir nefret vardır, aç Kuran'ı bak. Münafıklarla ilgili hep böyledir. Mesela kız çocuklarını alıp gömerler, nefret eder. Kız, kadın gördü mü nefret eder. Kadın sevgisine de hayret ederler. Peygamberlerin kadın sevgisine, sahabelerin kadın sevgisine, onların çocuklara olan sevgisi, onlara olan şefkati, mesela kendi çocuklarına karşı şefkati.
Münafıklarda müthiş bir gurur ve azamet vardır. Onun için şeytan çok iyi analiz eder. Mesela "münafığın ruhuna ne uygundur, enaniyet ve gurur, neyle tatmin olur, bunlara bir sistem bulayım" diyor, faşizm. Bir faşist müthiş gururlu olur, acayip enaniyetli olur. Azgın, kan dökücü. Tam şeytanın dizaynıdır aslında faşist. Yani faşizmi oluşturanlar şeytanı bir masaya koyuyorlar. "Şimdi bizim üstamız bu," diyorlar. "Bu ne ister bakalım, bir düşünelim? Bir, kan ister, tamam. İki, kadın düşmanlığı, tamam. Üç, hurafe." Faşizmin hurafeye çok ihtiyacı vardır. Hitlerin hurafelerinin ucu bucağı yok. Mussolini'nin hurafelerinin ucu bucağı yoktur. Şimdi, "tamam şeytan faşizmi ister, ama şeytan bununla doyar mı? Bir de onun zıddı olması gerekiyor" diyorlar. "Şeytan biraz renkli şeylerden de hoşlanır: Komünizm." Komünizmde ne var; kan, gurur. Mesela komünistler acayip enaniyetli olurlar epey bir bölümü, büyük bir bölümü. Yani deli kararlılığı oluyor üstlerinde, deli inadı. Mesela PKK'da bunu görüyoruz. Yani işi psikopatlığa vardırır, daha olmasa kendini yakar, cayır cayır yakar, şeytan delirtmiş artık. Şeytani gurur var. Hükümet dedi ki, sizleri işte vatana getirelim, adam gibi hareket edin. Adamların girişini gördün mü sen Güneydoğu'dan, göğüs ileride böyle. Neyine seviniyorsun, ne yaptın da göğüs ileride geliyorsun sen? Utansana, başını öne eğ sen. Göğsün ileride gelecek sen, benim aslan gibi Mehmetçiklerimi sen şehit etmişsin, arkadaşların şehit etmiş -onlar etmemiş tamam da ama o takım etmiş- onların utancını yaşayacaksın sen. Değil mi, başın önde geleceksin, özür dileyeceksin. Göğüs ilerde gelince tabi nevri döndü herkesin, benim de nevrim döndü. Ama benim bayağı bir döndü nevrim, inşaAllah... Gurur. Saldırganlıklarının kökeninde de bu vardır ve kadın düşmanlığı. Mutsuzdur, mesela komünist kadınlara bakın çok mutsuzdurlar. Güzel bir komünist kadın göremezsin, hep çirkindirler genellikle. Bakımsız, pejmurde, perişan. İstisnalar vardır da genelinde böyledir. Mesela faşist kadınlar da öyle, berbattırlar hep. Böyle mafya kadını gibidirler, katil kılıklı olurlar faşist kadınlar. Kadına benzemiyor, erkeksi ve çok iticidirler. Böyle daha değişik ciltleri, eti, kemiği falan tiksinti veren yapıdadır. Bakın Hitler'in takımına hemen anlarsınız, bakın Mussolini'nin takımına hemen anlarsınız, Franco, faşist Franco'ya bakın hemen anlarsınız, aynı, bu şekildedir. Ve muazzam detaycıdırlar ve muazzam üstünlük, ahlak ve adap iddiasındadırlar. Mesela Hitler kendisinin dünyanın en ahlaklı insanı olduğunu iddia eder. Halbuki dünyanın en ahlaksızı kendisi. Her münafığın karakterinde bu vardır. Dünyanın en ahlaksızı olduğu halde dünyanın en ahlaklısı olduğunu iddia eder, kendisinin en ahlaklı olduğunu iddia eder. Mesela Lenin de müthiş ahlaksız bir adamdır, ama ona sorsan dünyanın en ahlaklısı odur. Var, ifadeleri var, yazıyor. Mussolini, dünyanın en ahlaklısı olduğunu ve sisteminin de en ahlaklı insanları yetiştirdiğini iddia ediyor. Ve muazzam girift detayların üzerinde dururlar. Hepsinin de ortak özelliği kadın nefretidir. Dikkat edin mesela Hitler sapıktır, Mussolini sapıktır, Franco sapıktır, Lenin sapıktır, hayret mesela. Açık, ispatlı. Bunların takımı da sapıktır tek tek, yani şahitli ispatı var ortada. Kafa ve mantık bu yöndedir. Onun için şeytanın dizayn ettiği bu felsefeleri incelerken şeytanı iyi bilmek lazım. Şeytanı iyi bildin mi bunları tam teşhis edersin.
Mesela gururu aşağılandığında faşistler de, komünistler de çılgınca tevillere girerler, delice tevillere girerler, zırvalama tarzındadır açıklamaları. Mesela ahlaksızlığını anlatırsın, onu kurtarmak için delice mantıklar ortaya sürerler, delice izahlar yaparlar. Ve karşı suçlamalarla kendilerini kurtarmaya çalışırlar. Mesela Peygamberimiz (sav) zamanında öyleydi. Peygamberimiz (sav)'in Zeynep annemizle izdivacını çok mühim bir konuymuş gibi ele aldılar münafıklar. Peygamberimiz (sav)'e karşı onu koz olarak kullanmaya kalktılar. Ve Allah ayetle Peygamberimiz (sav)'in haklılığını, güzelliğini ve doğruluğunu onlara anlattı. Evliliklerinden rahatsız oldular, Allah onu da açıkladı, ayetlerle açıkladı. Bu sefer hanımlarından onu rahatsız etmek istedi münafıklar, Allah onu da açıkladı. Mesela Hz. Meryem'in zamanındaki o münafıklar... Nur akıyor Hz. Meryem'in elinden yüzünden, tertemiz olduğu açıkça belli. Ona da iftira etmek istediler, Allah onu da temizledi, tahir kıldı. Hz. Musa (as)'ı da, onun gücünü, dedemizin iktidarını, yamanlığını, ihtişamını kıskandı ve haset ettiler. Ayet var; "Allah" diyor "onların iftiralarından onu tahir kıldı, vecih kıldı" diyor, "Allah temizledi" diyor. Gücünü kıskandılar Hz. Musa (as)'ın, dedemdir, iftihar ederim, iftihar ederim. Resulullah (sav)'in gücünü kıskandılar, dedemdir, iftihar ederim. Allah cennette kat kat daha güzellerini nasip etsin, inşaAllah.
Onun için Müslüman hayatı münafık için bir azaptır. Münafıkların en canını yakan kimdir biliyor musun halihazırda, Hz. Mehdi (as)'dır. Şimdi halk diyor ki, biz Hz. Mehdi (as)'ı göremiyoruz. Ben de göremiyorum hakikaten, ben de arıyorum. Ama münafıklar biliyor, sen bunu biliyor musun? Hangi münafığa sorarsan sor, bilinçaltında Hz. Mehdi (as)'ı bilir. Çünkü şeytan, "senin düşmanın o" diyor, "en büyük düşmanın o." Hemen oradan çözer. Yani şu an dünyada münafık olup da Hz. Mehdi (as)'ı bilmeyen bir kişi yoktur, hepsi bilir. Tamamı bilir, merak edenlere duyurulur. Hepsi bilir. Ama mümin tabi Allahualem kalben kanaati gelir. Allahualem o, der. Ve vicdanı kadar da destek olur, anlar.
ADNAN OKTAR: Diyor ki ayette, Bakara Suresi, 14. Şeytandan Allah'a sığınırım, "İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler." Bunlar her yerde Müslüman olduklarını her zaman söylerler. Sormadan da söylerler daha. Niyeyse böyle bir suçluluk hissiyle sürekli Müslüman olduklarını hissettirmeye çalışırlar. Takva olduğunu, oruç tuttuğunu, namaz kıldığını sürekli vurgulamaya çalışır, hissettirmeye çalışır. "İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: "Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." Yani "Kuran'dan, dinden bahsediyoruz, bir şeyler söylüyoruz, yahut onları eleştiriyoruz, ama bizim amacımız bu değil" diyor. Kime bunu söylüyor biliyor musun, kalbindeki şeytana söylüyor bunu. "Ey İblis" diyor, dost olduğunu söylüyor onunla. Onunla konuşuyor. Diyor ki, "şüphesiz, hiç şüphe etme" diyor, "sizinle beraberiz. Bütün şeytan takımıyla beraberiz" diyor. "Biz" diyor "Müslümanlarla yalnızca alay ediyoruz" diyor. "Biz onları eleştiririz, iftira atarız, bir şeyler söyleriz, ama amacımız bizim onların hakikaten iyi olması, hakikaten düzgün olması veyahut hakikaten onlar da bir eksİklik gördüğümüzden değil. Bizim amacımız sadece alay etmek, yani uğraşmak. Yoksa benim zaten böyle bir niyetim olmaz" diyor. "Doğrudan senden yanayım ey şeytan," diyor. Münafığın özelliğidir bu.
Nisa Suresi, 77. Şeytandan Allah'a sığınırım, "Oysa savaş" mücahade, Allah'ın dinini yaymak "üzerlerine yazıldığında," mesela ahir zamanda Hz. Mehdi (as) diyor ki, "bak, Allah'ın emridir, İslam ahlakını yayalım, dünyaya hakim edelim." "Onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar." Münafığın ilahlaştırdığı şey insanlardır. Yani insanlar çok önemlidir münafıklar için. Her şeyi ona göre düşünür, onlara göre ayarlarlar. "Rabbimiz" diyor. Sanki iman ediyormuş gibi. Bakın küstah bir üsluba geçiyor arkasından, sapıklığının alametini görün, bakın, "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın?" Haşa Allah'a söylenecek bir hitap mı bu? Tam münafık aklı. Büyüklük hissinden kaynaklanıyor, Allah'tan daha büyük olduğunu düşünüyor. "Bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. Bakın, düşük aklıyla çok akıllı olduğunu zannettiği için kendini, haşa, Allah'tan da akıllı zannediyor. Onun için haşa Peygamber (sav)'den de akıllı, Hz. Mehdi (as)'dan da daha akıllı zannederler. Yalnız o akılsızlığını göremez, o böyle at gözlüğüyle gibi bakar. Bir kısmını görür bir kısmını göremez. "Bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" Allah'a akıl veriyor haşa. Bu işte şeytanın ilkasıyla olan şeydir, münafıkta da aynısını görürsün.
Allah diyor ki, Bakara Suresi, 11-12; "Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde." Münafıklara deniliyor, fesat çıkartmayın, değil mi? "İslam'ı tebliğ edelim, yayalım. Gidip küfrün bağrına yapışıp onlarla yaşayacağınıza gelin Müslümanlarla beraber olun." "Ben Müslümanlarda şu hataları gördüm o yüzden Müslümanların yanından gittim," diyor. Peki yanına gittiğin münafıkların hataları ne; trilyon. Müslümanlarda gördüğünü iddia ettiğin hata ne; yarım santim. O da senin yalanın. Yarım santim nerede, trilyonlarca metre, trilyonlarca tonluk rezillik nerede? Sen o rezilliğin içine niye öyle balıklama giriyorsun o zaman, madem o kadar dürüstsün, o yarım santimi bahane ediyorsun -ki o da senin uydurman, gözünün göremediği bir gerçek? Bir güzellik var ve sen onu ters görüyorsun. Çünkü İblis gözüyle baktığı için ters görür. "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler." Bu, münafıkların genel özelliğidir. Mesela Hitler ne diyor, "ben ıslah etmeye geldim" diyor dünyaya. Mussolini ne diyor, "ıslah etmeye geldim." Münafık ne der, "ıslah etmeye" geldim. Sen önce şeytanından bir yakanı çıkart bakalım. "Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır." Bakın dünyayı fesada verdiler, 350 milyon insanın katline sebep oldular. "Ama şuurunda değildirler." Allah, "hayvan gibidirler" diyor, "şuurunda değildirler," diyor.
Tevbe Suresi, 49. "Onlardan bir kısmı" Allah, münafıklardan birtakım kesitler göstertiyor. "Bana izin ver ve beni fitneye katma" der. Yani "ben gideyim," diyor. "Ben gideyim, çünkü fitne çıkarıyorsunuz siz burada" diyor. "Nasıl fitne?" diyorsun. "Şimdi kardeşim tamam," diyor, "Kuran'ın yüzde 99.99'unu yapıyorsunuz ama," diyor, "o kısım ne, ben onu anlamadım" diyor. "O yüzden ben gidiyorum" diyor. "Nereye gidiyorsun?" diyoruz. "Domuzun pisliğinin içine" diyor. Balıklama dalacağını söylüyor. Sen yarım santim için –şaşı gözünle göremediğin hak olan yarım santimlik güya eksiklik için- milyonlarca tonluk pisliğin içine giriyorsun, bu nasıl oluyor? Demek ki sen karaktersizsin. "Bana izin ver ve beni fitneye katma" "Ben gideceğim" diyor. "Beni fitneye katma, çünkü fitne çıkarıyorsunuz siz" diyor Müslümanlara. "Haberin olsun, onlar fitnenin (ta) içine düşmüşlerdir." diyor Allah. Tevbe Suresi, 49. Yani "o pisliğin ta içine girmişlerdir" diyor "yanına yanaşırlar" demiyor Allah, "dokundular" demiyor, "ta içine, ortasına kadar gittiniz pisliğin içine" diyor. Münafığın vasfı budur. Ama müthiş bir gurur ve enaniyet vardır, akılsız olduğu için laf, söz de dinlemez. Mesela sen Hitler'e istediğin kadar anlat, anlamaz.
Allah diyor ki, Nisa Suresi 139; "Kuvvet ve onuru (izzeti) onların yanında mı arıyorlar?" Yani, "o pislik güruhunun, o domuz pisliğinin içinde mi arıyorsunuz ey münafıklar?" diyor Cenab-ı Allah. Bak, kuvvet ve onur. Enaniyet buradaki onur. İzzet; büyüklük. Yani iki şeye ihtiyacı var münafığın. Bir, kuvvet arıyor. Para kuvveti, kafirlerin kuvveti, onların desteği, bir onu arıyor. Bir de enaniyet, azamet, büyüklük hissi. "Onların yanında mı arıyorlar?" diyor Allah. "Batağın, pisliğin içinde mi arıyorlar?" diyor Allah. Ama bulduğunu zannediyor tabi. Allah da diyor ki bakın, "Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır." "Boş yere enaniyet yapıyorsunuz, boş yere dışarıda kuvvet arıyorsunuz", "Batağın içindesiniz" diyor, Allah.
Şeytandan Allah'a sığınırım. "Onlardan çoğunun inkara sapanlarla dostluklar kurduklarını görürsün." Maide Suresi, 80. Mesela Müslümanların yanında duramayan bu kişiler ne yapıyorlar? İnkara sapanların ahlaksızlığının, pis yaşantısının içine kadar giriyorlar. "Dostluklar kurduklarını görürsün" diyor, yapışmış. Onların çirkinlikleri içerisinde yaşıyor. Resulullah (sav) zamanındaki münafıklar da öyleydi.
Mümin Suresi, 19, "(Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir." Yani gözlerindeki o hainlik, nefret, o alçaklık bunların gözünde görülür, dikkatlice bakılırsa görülür. "Ve göğüslerinin sakladıklarını Allah bilir" diyor. "Ama Ben istersem" diyor, "gözlerinden anlarsın" diyor. Yani Cenab-ı Allah'ın dilemesiyle anlaşılıyor gözlerinden. "Ama" diyor, "onları bozuk konuşmalarından da anlarsın" diyor Allah. İki delil vermiş Allah. Yoksa, "konuştuklarında dinlersin," diyor Allah ayette. Çünkü mantıklı konuşur münafık, ama akıllı konuşmaz. Şeytani, kusursuza yakın bir mantık örgüsü vardır. Şeytanın aklıyla hareket ettiği için çok zeki zannedersin münafığı. Daldan dala atlar, sürekli oyun oynar. O yalandan o yalana, o taktikten o taktiğe sürekli oyun oynar ve geliştirir. Muazzam bir mantık uygulaması yapar. Onun için zayıf mantıkla bakanlar veyahut orta bir mantıkla bakanlar bazen onu doğru bulabilirler, yani makul gibi gelebilir. Onun için Allah, "konuştuklarında dinlersin" diyor. Dinlenecek gibi görünüyor bakıldığında. Çünkü mantık hakim. Akıl var mı? Akıl hiç yok. Bak, "gözlerinin hainliklerini" bazen mürşit insanlar, veli insanlar bunların gözündeki hainliği görür, anlar ve gerekli ışığı verirler. Yani dikkat çeker, anlaşılır. İnşaAllah.
Tevbe Suresi, 67, "Münafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı bazısındandır; kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar." Mesela İslam ahlakının yayılmasını durdurmaya çalışırlar, Darwinizm'in yıkılmasını durdurmaya çalışırlar, Darwinizm'i sinsice desteklerler, hem Müslümanız der, hem Darwinizm'i gizlice destekler. Bir kısmı tabi cahilliğinden yapıyor, ama bir kısmı münafıklığından yapar.
Kuran'da insan karakterlerini muazzam analiz etmiştir Cenab-ı Allah. Münafık karakterini, faşist karakterini, komünist karakterini, en ince ayrıntısına kadar. Hiçbir psikoloji kitabında yoktur bu.
...
ADNAN OKTAR: Namus da kadının değeri kat kat artıyor. Çünkü değer vermek çok önemlidir kadına, saygı duymak. Saygı duymadın mı, kadın yok olur, bambaşka bir şey olur. Değer vermedin mi bambaşka bir şey olur. Münafığın da özelliği nedir, değer veremez, saygı duyamaz. Onun için Allah onun kalbine nefret verir. Münafıkun ve münafıkat. Münafık kadınlar da münafık eşlerinden acayip tiksinirler, böyle pislikten tiksinir gibi. Ama onun parasına, onun yiyeceğine tenezzül eder. Ömür boyunca o pis sistem içerisinde yaşar. Sorsan, mecbur olduğunu söyler. "Niye mecbursun?" derse. Diyor ya Cenab-ı Allah, "Allah'ın arzı geniş" diyor. O kendice bir mantık bulur. Yani münafığın mantığı vardır, kendince dar bir mantıkla o haysiyetsizliğe, o ezilmişliğe, o aşağılanmaya, o karaktersiz yaşama mutlaka bir mantık bulur. Muazzam bahaneler anlatır. Ben tiksindiğim için bahanelerini söylemeye dahi gerek duymuyorum, pis pis bahaneler. Onursuzca, haysiyetsizce o hayatı yaşar. Bir tabak yemek için. Mümin kadın onurludur. İsterse ömür boyu evli kalmasın, illa ki muttaki, illa ki kendi değerini bilecek, illa ki saygı duyacağı bir insan olmasına özen gösterir. Çünkü öbür türlü ruhu isyan eder, yapamaz. Acı çekecek, ıstırap çekecek, yani asidin içine düşmüş gibi olur.

SOHBET 25
3 EYLÜL 2010 HARUNYAHYA.TV


OKTAR BABUNA: İncil'de Hz. İsa (as)'ın münafıklarla ilgili bir ifadesi var Hocam, okuyayım mı? "Bundan sonra İsa halka ve öğrencilerine şöyle seslendi: Size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama onların yaptıklarını yapmayın, çünkü söyledikleri şeyleri kendileri yapmazlar. Ağır ve taşınması güç yükleri bağlayıp başkalarının sırtına yüklerler, kendileri ise bu yükleri taşımak için parmaklarını bile oynatmak istemezler. Yaptıklarının tümünü gösteriş için yaparlar." (Matta, 23)
ADNAN OKTAR: MaşaAllah, bak Kuran'daki üslubun aynısı maşaAllah. Münafık için kendi evlenmesi, yemesi, içmesi, rahat hayatı. "Ama namaz da kılarım" diyor. Yani, "namaz istiyorsan kılayım" diyor. "Oruç da tutarım" diyor. Ama İslam ahlakını dünyaya hakim etmek, İttihad-ı İslam, kendini Allah'a adamak, varını yoğunu Allah yolunda harcamak, "bunu benden istemeyin" diyor. Klasik vardır, bazı tipler olur böyle, beş karış ensesiyle, ailesiyle mutlu yaşar, sadece zekatını verir, namazını da kılar, "şu oruçlu ağzımla konuşuyorum" der, "şu namazlı ağzımla konuşuyorum" der. Ama İslam ahlakının dünya hakimiyeti onu hiç ilgilendirmez. Fakir Müslümanlar onu ilgilendirmez. İttihad-ı İslam ilgilendirmez, Müslümanların acı çekmesi, canlarının yanması onu ilgilendirmez. Onun derdi güzel ticaretini yapsın, işine gücüne baksın, ailesiyle mutlu yaşasın. Risksiz bir dünya olsun, o kadar. Halbuki Peygamber Efendimiz (sav) zamanına baktığımızda risk de var, zorluk da var. Ve İslam ahlakının alabildiğine yayılması için var gücüyle gayret etmek var, inşaAllah.
OKTAR BABUNA: Siz Hocam münafıklar hacca giderler, gösteriş olsun diye infak ederler, gösteriş olsun diye namaz kılarlar, ama asla cehd etmezler demiştiniz. Ayeti okuyorum Hocam bu konuda, şeytandan Allah'a sığınırım: "Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cehd edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah Katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez." (Tevbe Suresi, 19)
ADNAN OKTAR: Tabi onları yapar adam. Su dağıtır, namaz kılar, hepsini yapar, tek istemediği İslam ahlakının dünyaya hakimiyetidir. O çok rahatsız eder. Bütün müşriklerde ve münafıklarda bunu görürüz. Bir kadın düşmanlığı vardır. Yani kadın düşmanlığı derken, onu estetik ve güzel bir varlık olarak görmez. Onun varlığından rahatsız olur. Onun derdi sapıklıktadır. O şekildedir. Hatta kız çocuklarını daha yeni doğduğu anda, bakıyor kız çocuğu, potansiyel namusuna zarar verecek bir varlık olduğunu düşündüğü için diri diri toprağa gömüyor. Yani münafık böyle psikopattır aynı zamanda. Yani küfür kafasıdır. Münafıkla kafirlerin özellikleri aynıdır. Kafirlerden bahseden ayetler aynı zamanda münafıklardan bahseder. Ama kafirle münafık ayrıdır. Mesela münafığın bazı vasıfları kafirde bulunmaz. Mesela münafık bir çok konuda samimiyetsizdir. Ama kafir açıktır, aleni söyler. Onun da samimiyetsizliği vardır, ama açık söyler. Yani sinsi değildir, belirlidir. Münafık serseri mayın gibidir, Müslümanların yanından bir başka Müslümanların yanına gider, onların başına bela olur. Başka bir yere gider, yine oranın başına bela olur. Dün de söylemiştim, mesela Müslümana der ki, "ben şu, şu, şu hususlarda Müslümanları beğenmediğim için gidiyorum" der. Tamam. Ve Müslümanları beğenmediği hususun ne olduğunu söyler. Şu kadardır (tırnak ucu kadar), o da anlamadığından. Anlasa bambaşka olacak. Yani anlamazlıktan geldiği içindir. Bahane arıyor ya, bahaneyi mutlaka bulur o. Kenardan, köşeden, ucundan, bucağından. Yani karar verecek ya. Yukarıdan bulamazsa aşağıdan arar. Aşağıdan bulamazsa sağdan arar, soldan arar. Ama illa ki bulacağım der. Peki gittiğin, sığındığın yer pisliğin içi. Ta ortası. Ayette diyor ya ta ortasına dalarlar. Hani Müslümanlardan rahatsız olmuştun? Bütün pisliğin, rezilliğin içine niye girdin o zaman? Çünkü senin dediğin yer bir gram. Orada bir milyon tonluk pisliğin içine girmişsin. Oradaki bir gramı da bahane etmişsin, olmadığı halde. Varmış gibi göstertmişsin. Ama orada var olan pisliğin içine girmişsin. İşyerine gider, kafir dediği, din ahlakına tam aykırı dediği adamlarla kucak kucağa olur. Onlarla can ciğer, kuzu sarması olur. Sırdaş olur, onlara güvenir, onlara her şeyini teslim eder, canını da teslim eder. Onlarla iç içe. Hani Müslümanları beğenmiyordun sen? Hani sen doğru yoldaydın? Demek ki menfaatin olan yere, paranın olduğu yere gözü kapalı giriyorsun sen. Müslümanların yanından çıkmanın nedeni senin çıkarların, çıkarın. Ve enaniyetin, kibirin, büyüklük hissini yapamaman. Mesela Dırar mescidinin münafıkları, muazzam bir mescit yaptılar, Dırar mescidi. Bir de Mescid-i Nebevi var, Peygamber Efendimiz (sav)'in mescidi. Mütevazi bir mescit, ama onlar muazzam bir mescit yaptılar, emek emek. Bunlarda inanılmaz bir gayret vardır. Müslümanlardan bazı konularda rahatsız olduklarını, ama oranın mükemmel bir yer olduğunu iddia ediyorlar. Peki Peygamber (sav)'den rahatsız oldunuz, haşa, sahabeden rahatsız oldunuz. Niye gittiniz, dinsiz, imansız, kafirlerin içerisine değil mi? Onlarla niye can ciğer kuzu sarması oldunuz peki o zaman? Niye Medine'de gittiniz münafıklarla, kafirlerle iç içesiniz? Ve müşriklerle böyle can ciğer kuzu sarmasısınız? Onlarla ticaret yapıyorsun, bağrına basıyorsun, arkadaş oluyorsun. Tertemiz sahabeden niye kaçıyorsun, niye Allah'ın Resulü (sav)'den kaçıyorsun? Ve diyorsun "biz burada namazı çok mükemmel kılıyoruz" diyorsun. Ne yapıyor sana Peygamber (sav)? Peygamber (sav)'in gücünü kıskanıyorlardı. Güzelliğini kıskanıyorlardı, sağlığını kıskanıyorlardı. Hz Hasan (ra)'ı görüyorlardı, deli oluyorlardı öfkeden. Hz. Hüseyin (ra)'i görüyorlar, deli oluyorlar. Yakışıklılığını, gücünü, neşesini hepsini inşaAllah. Kendileri, bunlar iğdiş adamlar. Kafası iğdiş, ruhu iğdiş. İğdiş olmuş adam. Bu insanlar gürül gürül, güç insanı. Güzellik insanı, kudret insanları. Onların sağlığını, güzelliğini, mutluluğunu, bu mübarek insanları hasetle kıskanıyorlardı ve oralara gidiyorlardı, konu bu. Çünkü orada mücadele teklifi oldu mu, yani Allah yolunda mücadele teklifi oldu mu hemen mescitten kendi evlerine gidiyorlardı. Ailemiz var, çocuklarımız var, onları korumalıyız, dedemi korumalıyım, babamı korumalıyım, eniştemi koruyacağım. Dede, baba merakının, enişte merakının kökeninde çıkar vardır. Çıkar olmasa oraya gitmez o. Yani kene niçin gidip domuzun en pis yerine yapışsın, kan olmasa orada çekeceği? Kene çiçekten hoşlanır mı, hoşlanmaz. Saraydan hoşlanır mı hoşlanmaz. Kan yok orada çünkü. Nerede var, domuzun kanı olacak ayrıca. Orada emecek, oraya yapışacak. Oranın hayatı onun hoşuna gider. Sorduğunda da zaruri olduğunu söyler. Nasıl zaruret oluyor ayrı bir mescit kurmak? Peygamber Efendimiz (sav) yerle bir etti Dırar mescidini. Oradaki üçkağıtçılar ne yapacaklarını şaşırdılar. Peygamberimiz (sav) münafıklarla ilgili genel konuşuyor, ödleri kopuyordu, hepsi kendilerine hitap edildiğini zannediyordu. Münafıklarla ilgili bir ayet okundu mu, bir Müslüman tedirgin olur mu? Mümin, muttaki olduğunu Allah'ın izniyle bilir ve onun muhatabı olmadığını da bilir. Ama öyle olmaktan korkar ve Allah'a sığınır. Ama münafık öyle olduğundan emin olduğu için hoplar.

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü