Harun Yahya

Allah'ın Detay Sanatı (06-10)



Vücuttaki Kusursuz Uyarı Sinyalleri










İnsan derisindeki alıcılar, belli bir süre sonra beyne, cilde temas eden madde ile ilgili uyarı göndermeyi durdururlar. Bu nedenle, cildimizle sürekli temas halindeki giysileri veya kolumuzda taşıdığımız saati sürekli olarak hissetmeyiz. Bu, Allah'ın yarattığı büyük bir nimettir.





İnsan, üzerinde sürekli cildiyle temas halinde olan giysilerle muhataptır. Ama onları her an hissetmez. Gece yatarken üzerine çektiği yorganın, koluna taktığı saatin ya da oturduğu koltuğun kendisiyle temas halinde olduğunu da sürekli olarak algılamamaktadır. Bunun önemli bir sebebi vardır. İnsan derisindeki alıcılar belirli bir süre sonra beyne, cilde temas eden madde ile ilgili sinyalleri göndermeyi durdururlar. İnsan cildi, kendisiyle temas halinde olan maddeye karşı alışkanlık kazanır ve onunla ilgili his sinyallerini zamanla iletmemeye başlar.

Bu, harika bir sistem ve mükemmel bir detaydır. İnsan, çoğu zaman böyle bir detayın farkında bile değildir ama, rahatlık içinde yaşaması bu mükemmel sistemin kusursuz şekilde çalışması ile mümkün olur.

Vücuttaki bu "alışma" mekanizması olmasaydı giyinmek gibi sıradan bir olay insan için büyük bir sıkıntı haline gelirdi. İnsanın üzerindeki giysileri sürekli olarak hissetmesi bir eziyete dönüşür, ayrıca dokunduğu diğer şeylerden gelen sinyalleri almakta da güçlük çekerdi. Dikkati sürekli, giydiği çorabın bileğini ne kadar sarıp sıktığını, saatin sürekli bileğinde hareket ettiğini düşünmek gibi konularda olabilirdi. Bu nedenle kişi rahat uyuyamaz, dinlenemezdi. Hayatı bu sıkıntı verici detaylardan dolayı oldukça zorlaşırdı.

Hissetmenin bir nimet olması gibi, hissin zamanla kaybolması da insana sunulmuş büyük bir nimettir. Tek bir detay, bir insan yaşamını kolaylaştırmakta, onun rahat yaşamasına vesile olmaktadır. Evrimcilerin hayali mekanizmalarının, bir insan bedeninin ne zaman hissetmesi, ne zaman hisse alışması gerektiğini belirleyecek bir bilinci yoktur. Bu nimeti insana sunan, varlığı tüm varlıkların bütün ihtiyaçlarına yeten, Kafi olan Yüce Allah'tır.

"Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O'na yalvarmaktasınız." (Nahl Suresi, 53)

Üstün Özelliklere Sahip Bir Canlı: Keser Balığı










Keser balığı, yukarı bakan iri gözleri nedeniyle yukarıdaki tehlikelerin daima farkındadır. Ama aynı şekilde alttan gelecek tehlikelere karşı da hazırlıklı olmalıdır. Bu nedenle canlı, karın kısmında bulunan fotofor hücreleri ile donatılmıştır. Işık üreten bu hücreler, yukarıdan gelen ışığın rengini taklit eder ve canlı bu sayede, derinlerde bulunan avcılar tarafından fark edilmemiş olur.





Büyük bir yaratılış harikası olan Keser balığı, okyanusların 1000 m derinliklerinde yaşar. Okyanus derinliklerinde yaşayan balıkların büyük bölümünde olduğu gibi bu balık da iyi görmesini sağlayan iri gözlere sahiptir. Ve bu gözler yukarı bakacak şekilde yerleştirilmiştir. Bunun sebebi, bu derinlikte yaşayan balıkların genellikle üstlerinden geçen balıkları avlamalarıdır.

Ama bu canlılar, bir yandan da yukarıdan gelebilecek tehlikelere karşı görünmez olmak zorundadırlar. Sahip oldukları bedenin üstün tasarımı, canlıya tehlikelerden korunma özelliği vermektedir. Keser balığının vücudu yassıdır. Bedeninin rengi ise gümüş rengidir, bu nedenle karanlıkta rahatlıkla kamufle olabilir.

Peki bu canlı, aşağıdan gelebilecek tehlikelere karşı nasıl korunmaktadır? Elbette ondan daha derinlerde yaşayan balıklar da iri gözleri sayesinde onun için birer avcıdırlar. Ancak Keser balığı, karnında bulunan ve "fotofor" adı verilen hücreler sayesinde avcılara karşı müthiş bir yanıltma özelliğine sahiptir. Bu hücreler ışık üretirler. Bu, biyolojik bir ışıktır. Farklı iki kimyasal madde bir araya gelir ve bir kimyasal reaksiyon başlatarak bu ışığı oluştururlar. Bu olağanüstü hücreler, yukarıdan süzülen ışığın değişen rengini olduğu gibi taklit eder ve tamamen aynı renkte ışık meydana getirirler. Bu mükemmel mekanizma sayesinde Keser balığının gölgesinin aşağıdaki avcılar tarafından fark edilmesi engellenmiş olur.

Keser balığının varlığından belki de hiçbir zaman haberiniz olmadı. Onun neye benzediğini, nasıl yaşadığını belki de hiçbir zaman bilmediniz. Şimdiye kadar adını bile duymamış olduğunuz ve belki de hiç yakından görmeyeceğiniz bir hayvanın bu müthiş özelliklere sahip olduğunu bilmenizin size nasıl bir faydası olabilir? Allah dilese, bu canlıyı saydığımız işlevlerle yaratmaz veya sayısız özelliği, yaşamasına sebep kılmazdı. O halde karşımızdaki bu müthiş detaylardan nasıl bir fayda elde ederiz?

İnsana sunulan detaylar, kişilerin tüm yaşamını ve bakış açısını değiştirebilir, onları dünyevi hırsların peşinde koşan huzursuz ve endişe dolu insanlarken, mutlu, mutmain ve ahiret beklentisi içindeki inançlı insanlar haline getirebilir. Bunun için karşılaşılan her şeyin Allah'ın yarattığı nimetler olduğunu görmek ve Allah'ın mutlak varlığını düşünmek yeterlidir. Karşımıza çıkan her güzellik ve her detay, tüm bunları bize kesintisiz sunmakta olan Allah'a aittir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:

Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4)

Bize Daima Geri Dönen Su










Hayatımızın en önemli ihtiyaçlarından biri olan suyun oluşabilmesi için hidrojen ve oksijen atomlarının çarpışmaları gerekmektedir. Yeryüzü, bu çarpışmaya olanak verecek ısı ve enerji seviyesine sahip değildir. Ancak su, Dünya'nın oluşumu sırasında bir defaya mahsus olarak meydana gelmiştir ve aynı su, arınmış hali ile bize sürekli olarak sunulmaktadır.





Allah insana birçok konuda bilgi ve imkan vermiştir. Örneğin günümüzdeki teknoloji sayesinde, pek çok şeyin oluşumu laboratuvar ortamında izlenebilir. Ancak öyle temel olaylar vardır ki, bunların oluşumunu insanlar ne laboratuvarlarda izleyebilir, ne de bunu sağlayabilirler. Bu büyük nimet, dünyanın büyük bir kısmını kaplayan ve en temel ihtiyaçlarımızdan biri olan "su"dur. Su, dünyanın oluşumu sırasında bir defaya mahsus olarak oluşmuş, ardından oluşum devresi son bulmuştur.

Havada serbest halde dolaşan iki molekül olan Hidrojen ve Oksijen gazının bir araya gelerek suyu oluşturabilmeleri için atomlarının çarpışmaları gerekmektedir. Çarpışma sırasında hidrojen ve oksijen moleküllerini oluşturan bağlar zayıflar ve bu molekülleri oluşturan atomlar yeni bir molekül olan suyu (H2O) meydana getirmek üzere birleşirler. Söz konusu çarpışma ancak çok yüksek bir sıcaklıkta ve yüksek bir enerji seviyesinde meydana gelmektedir. Şu anda yeryüzünde suyun oluşumuna olanak sağlayacak kadar yüksek bir ısı yoktur. Bu nedenle suyun oluşumu imkansızdır. Dünya'da var olan su, Dünya'nın oluşumu sırasındaki yüksek sıcaklık sonucunda oluşan sudur.

Bu suyun miktarında hiçbir zaman bir değişme olmaz. İçtiğimiz, kullandığımız, yaşamımızın bir parçası olan su her zaman aynı sudur. Yeryüzündeki su döngüsü sebebiyle buharlaşan sular, yepyeni tazelenmiş olarak bulutlardan bize geri dönerler. Allah bu gerçeği ayetleriyle haber vermiştir:

Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? (Vakıa Suresi, 68-69)

Eğer Allah yeryüzünde hazır olarak var ettiği suyu kurutup giderse, onu geri getirmeye güç yetirebilecek hiçbir varlık yoktur. Eğer Allah bulutlara çektiği suyu bir daha indirmese, onu yeryüzüne geri indirebilecek bir güç yoktur. Nimetlerin tümü Allah'tandır. İnsana sürekli olarak ikram edip sunan, yoktan var eden, üstün güç sahibi olan Yüce Allah'tır.

Biz gökten belli bir miktarda su indirdik ve onu yeryüzünde yerleştirdik; şüphesiz Biz onu (kurutup) giderme gücüne de sahibiz. (Müminun Suresi, 18)

Taklit Edilemeyen En Üstün Sistemlerden Biri: Fotosentez



Elinize tek bir yaprak alın ve ona dikkatlice bakın. Bu yaprak, müthiş kapsamlı kimyasal işlemler sonucunda "fotosentez" yapar. Bir başka deyişle, insanların günümüzde laboratuvarlarda başaramadıkları bir işlemi saniyeler içinde başarır. Küçük bir yaprağın büyük bir sükunetle gerçekleştirdiği bu kimyasal işlem, insanın yeryüzünde yaşamını sürdürebilmesinin başlıca sebeplerinden biridir.

Bu yaprağın sadece 1 milimetre karesinde 500 bin adet klorofil bulunur. Bir başka deyişle, fotosentez için gerekli olan ve yine insanların hiçbir şekilde laboratuvarlarda elde edemedikleri muhteşem molekül, bu yaprağın içinde milyonlarcadır. Eğer klorofil molekülünü inceleyebilme imkanı olsaydı, daha fazla detay karşımıza çıkardı. Klorofilin içindeki işlemin hızı saniyenin on milyonda biri kadardır. Yani, yapraktaki suya ulaşan ışığın, atomaltı parçacıkları harekete geçirmesi ve onların yörüngelerini değiştirmelerini sağlaması gibi karmaşık bir işlem, her saniye on milyon kere tekrarlanmaktadır. Üstelik bu işlem her klorofil molekülünde ayrı ayrı gerçekleşmektedir.








Yaprak, müthiş kapsamlı işlemler sonucunda "fotosentez" yapar. Bunu yapabilmesi için yaprağın her milimetre karesi 500 bin adet klorofil molekülü ile donatılmıştır. Henüz laboratuvarlarda gerçekleştirilememiş olan bu özel işlem, Allah'ın dilemesiyle tek bir yaprağın her milimetre karesinde kusursuz bir şekilde gerçekleşmektedir.





Bir gün Allah'ın dilemesiyle klorofil molekülleri, söz konusu işlemleri yapmayı durdursalar veya bitkiye ulaşan ışığın dalga boyu fotosentez yapmaya uygun olmasa, yeryüzüne oksijen sağlayabilecek başka bir kaynak bulabilme imkanı yoktur. Bitkiler fotosentez yapmasa, insan ve hayvanların solunumundan dolayı ortaya çıkan aşırı karbondioksiti tekrar oksijene dönüştürecek başka bir yol yoktur. Yeryüzündeki yaşamı sürdürebilmek için bir klorofil molekülünün tesadüflerin eseri olarak meydana gelip havayı temizlemesini ve besin oluşturmasını beklemek kuşkusuz mantıksız olacaktır. Çünkü böylesine karmaşık bir sistemin tesadüflerle oluşması imkansızdır.

Bir bitkinin karbondioksit soluyup oksijen açığa çıkarabilecek üstün bir yeteneğe sahip olması, büyük bir mucizedir. Bu olağanüstü sistem, alemlerin Rabbi olan Allah'ın büyük bir nimeti, hayranlık uyandırıcı bir eseridir.

Güzel şehrin bitkisi, Rabbinin izniyle çıkar; kötü olandan ise kavruktan başkası çıkmaz. İşte Biz, şükreden bir topluluk için ayetleri böyle çeşitli biçimlerde açıklıyoruz. (Araf Suresi, 58)

Bal Arılarındaki Üstün Yetenek ve Mimari Harikası Petekler



Tam olarak 109 derece 28 dakikalık birbirine bitişik altıgen şekiller yapmak söz konusu olduğunda, bu şekilleri belirtilen açıda, kusursuz olarak yapabilmek için çeşitli açı ölçerlere ve düzgünlüğü sağlayabilmek için cetvellere ihtiyaç vardır. Bir insan için bu şekilleri çizerken arada yanlışlık yapma ihtimali çok büyüktür. Ayrıca çeşitli düzeltmeler yapmak, gerekirse bazı altıgenleri baştan çizmek ve buna muhtemelen oldukça uzun bir vakit ayırmak gerekecektir. Şaşırtıcı olan, insan, akıllı ve şuurlu bir varlık olarak tüm bunlarla uğraşırken, aynı çalışmayı bal arılarının hiçbir açı ölçer veya cetvel kullanmadan hatasız ve aralıksız şekilde gerçekleştirmeleridir. Bal arıları, dünyanın her yerinde bu kusursuz açıyı kullanarak petekler yaparlar. Kovan etrafında yüzlerce arı bulunmasına rağmen bunların tek bir tanesinin bile hata yapması söz konusu değildir. Bu canlılar, peteklerini inşa ederken tam olarak 109 derece 28 dakika ve 70 derece 32 dakikalık iki açı kullanırlar. Hesapta en ufak bir sapma olmaz. Peteklerin uçlarını ise 13'er derece yükselterek inşa ederler. Bu önemlidir, çünkü bu eğim sayesinde bal, petekten dışarıya akmaz.






Her bir balarası peteği pek çok bireyin işbirliği ile hazırlanır ve tabandan yukarı doğru inşa edilir. Eşkenar dörtgen şeklindeki bölüm ilk yapılan taban bölümüdür (1), bunu birbirine bitişik iki petek duvarı izler (2), ikinci eşkenar dörtgen tabana eklenir (3) ve iki petek daha oluşturulur (4). Üçüncü eşkenar dörtgen bölüm (5) ve iki duvar (6) altıgeni tamamlar. Balarısı petekleri dikey olarak asılır, her iki taraftaki petekler de ortadan bir duvar ile ayrılırlar. İşçiler daha balmumunu yoğurur ve yumuşatırlar ve bunu, kalınlıkları 0.02 mm'den daha kalın olmayacak şekilde çeşitli kalınlıklarda duvarlara yerleştirirler. Arıların inşasındaki  bu mükemmellik Rabbimiz'in detay sanatının tecellilerindendir.





Bir peteğin yakınlarında dursanız oradan oraya uçuşan arılardan başka bir şey görmezsiniz. Oysa uçan her arı, taşıdığı balmumunu hangi açıyla peteğin neresine yapıştırması gerektiğini bilen üstün bir matematikçidir. Bir arının böylesine usta ve yetenekli olması mümkün müdür? Bir arı, insandan daha iyi hesap yapabilme kabiliyetine sahip midir? Elbette arı ne matematik bilgisine ne de üstün yeteneklere sahiptir. Peki bu kusursuz peteği oluşturmayı tesadüfen mi öğrenmiştir? Milyonlarca yıldır, her balarısı, tesadüfen bu yetenekle doğmuş olabilir mi? Kuşkusuz insanın sahip olmadığı bu yeteneğe, bir arının tesadüfen sahip olması mümkün değildir. Bu canlıları, üstün özellikleri ile birlikte meydana getiren, canlılara Kendi fazlından ilim veren, sonsuz kudret ve güç sahibi Yüce Allah'tır.

Rabbin balarısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 68-69)

 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü