Harun Yahya


50 Maddede Evrim Teorisinin Çöküşü (21-30)



21- Canlılık Uzaydan Geldi İddiası Hayal Ürünüdür



Evrimci çevreler ilkel dünya şartlarında tesadüfen amino asit oluşamayacağı gerçeği karşısında yeni açıklama arayışlarına yönelmişlerdir. Ortaya atılan yeni iddialardan birine göre, uzaydan yeryüzüne düşen meteorlarda bulunan amino asitler ile organik maddeler reaksiyona girmiş ve böylece canlılık oluşmuştur. Oysa ilkel dünya atmosferinin amino asitleri parçalayıcı özellikte olduğu bilinmektedir. Ayrıca, ilkel dünya koşullarında, uzaydan çok bol miktarda amino asit gelseydi ve hatta yeryüzü tamamen amino asitlerle kaplı olsaydı dahi bu, canlıların kökenini açıklayan bir durum olmazdı. Çünkü amino asitlerin tesadüfen ve rastgele biraraya gelerek son derece kompleks, üç boyutlu bir proteini ve proteinlerin, hücrenin organellerini, ardından bu organellerin de tüm mucizevi yapısıyla bir canlı hücreyi meydana getirmesi mümkün olmazdı.

Bir diğer görüşe göre ise, ilk canlılık dünya dışında, başka gezegenlerde oluşmuştur. Daha sonra bu canlıların spor ya da tohumları göktaşları ile Dünya'ya taşınmış ve canlılık başlamıştır. Ancak bugünkü bilgilere göre spor ve tohumların uzayda, Dünya'ya gelişleri sırasında sıcaklık, basınç, zararlı ışınlar vb. koşullara dayanması mümkün görülmemektedir. Kaldı ki, ilk hücrenin başka bir gezegende oluştuğu iddiası aslında evrimcilerin sorununu çözmemekte, sadece başka bir adrese taşımaktadır. Canlılığın tesadüfen oluşumu önündeki engeller Dünya'da ne ise, bir başka gezegende de odur.

22- "Hayatın İlkel Dünyada Tesadüfen Oluşabildiği İspatlanmıştır" Yalanı




miller deneyi



Bu iddiayı öne süren evrimci kaynaklarda tek kanıt olarak 1953 yılındaki Miller Deneyi gösterilir. Oysa bu deneyde canlı bir hücre oluşturulmamış, sadece birkaç basit aminoasit sentezlenmiştir. Aminoasitlerin tesadüfen doğru sıralamayla dizilerek proteinleri oluşturmaları, bunların da bir hücre meydana getirmeleri matematiksel olarak imkansızdır. Kaldı ki, Miller'ın sentezlediği aminoasitler dahi anlam taşımamaktadır. Çünkü Miller deneyinde ilkel dünya atmosferinde bulunmayan gazlar kullanmıştır.

23- Evrim Teorisi, Proteinlerin Yeteneklerinin



Nasıl Oluştuğunu Asla Açıklayamaz

Vücuttaki proteinlerden biri olan albumin, kolesterol gibi yağları, hormonları, zehirli safra kesesi maddesini  ve penisilin gibi ilaçları kendine bağlar. Daha sonra kanla birlikte vücutta gezerek, topladığı maddeleri karaciğerde kullanılır hale getirilmek üzere  bırakır, besin maddelerini ve hormonları ise gerekli oldukları yerlere götürür.

Albumin gibi, hiçbir bilgisi, şuuru olmayan atomlardan oluşmuş bir molekül nasıl olur da, yağları, zehirleri, ilaçları, besin maddelerini birbirinden ayırt edebilir?

Dahası, nasıl olur da karaciğeri, safra kesesini tanıyıp, taşıdığı maddeleri şaşırmadan, yanılmadan, hiç hata yapmadan her seferinde doğru yere ve ihtiyaç oranında bırakabilir? Kanda taşınan zehirli maddeleri, ilaç ve besin maddelerini insanlar dahi birbirinden ayırt edemezken, atomlardan oluşmuş bir molekül bunu nasıl başarabilmektedir?

24- Vücudumuzda Bir Enerji Santrali Kurmayı



Şuursuz Atomlar mı Düşünüp Tasarlamışlardır?

Milimetrenin 100'de biri büyüklüğünde olan hücrelerimizin içindeki "mitokondri" isimli enerji santrali, bir petrol rafinerisinden ya da bir hidroelektrik santralinden daha komplekstir. Binlerce mühendisin, teknik uzmanın, işçinin, tasarımcının biraraya gelerek, en yüksek teknolojiyi kullanarak sağladıkları enerjiyi, belirli sayıda atomun birleşmesinden oluşan, şuur ve bilgi sahibi olmayan hücrelerimiz çok daha ekonomik ve pratik bir yöntemle elde ederler.

Hücrelerimizdeki enerji santralinde, enerji tasarrufundan artık maddelerin değerlendirilmesine kadar her türlü detay planlanmış ve kusursuzca yaratılmıştır. Evrim teorisi, hücrenin içindeki bu gibi detaylardan bir tanesinin bile oluşumunu açıklamaktan acizdir.

25- DNA'daki 25 Ciltlik Ansiklopedi Dolusu Bilgi Tesadüfen Ortaya Çıkamaz



İnsanın tek bir DNA molekülünde bir milyon ansiklopedi sayfasını dolduracak bilgi bulunmaktadır. Bu bilgilerin tamamı çok önemli bir sıralamaya sahiptir. Şimdi düşünün, milyonlarca harfi rastgele caddeye serpsek, serpilen bu harflerin hepsi bir makale haline dönüşse, sonra bu milyonlarca harf gazete sayfasındakiler gibi yazılar oluştursa, bunun kör bir tesadüf eseri olduğunu söylemek mümkün müdür? Elbette ki hayır. Ancak Darwinist anlayışa göre bu olağanüstü olayın tesadüfen gerçekleşmesi mümkündür.


DNA-kütüphane



26- Farklı Canlı Türleri Nasıl Farklı DNA'lara Sahip Olmuşlardır?



Evrimciler, canlı türlerinin farklı genetik bilgilere sahip olmalarını mutasyonlara bağlarlar. Mutasyon DNA'da radyasyon ya da kimyasal etkiler sonucunda meydana gelen değişikliklerdir. Oysa mutasyonlar DNA'ya ya zarar verir ya da üzerinde etkisiz olurlar.

Bunu şöyle bir örnekle açıklayalım: Kalın bir dünya tarihi kitabının baştan sona bilgisayara yazılmasını isteyelim. Bu iş yapılırken, kitabı birkaç kez baştan yazdıralım ve her seferinde kitabı yazan kişiye arada tuşlara gözlerini kapatarak (tesadüfen) basmasını isteyelim. Bu yöntemle tarih kitabı gelişir mi? Örneğin daha önce kitapta var olmayan "Eski Mısır Tarihi" gibi bir bölüm oluşabilir mi?

Elbette ki kitaba eklediğimiz harf hataları kitabı geliştirmez, aksine tahrip eder, anlamını bozar. Ama evrim teorisinin iddiası, "harf hatalarının bir kitabı geliştirdiği" yönündedir.

27- Genlerdeki Hiyerarşik Düzenin Kurucusu Kimdir?



Bazı genler diğerleri üzerinde kontrol yetkisine sahiptir. Örneğin bazı kontrol genleri, çocukluk döneminde hemoglobin üreten genin çalışmasını durdurur. Bu, üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken bir bilgidir. Genler, atomlardan oluşan moleküllerdir. Peki bu moleküller, aralarında böylesine düzenli bir organizasyonu nasıl kurmuşlardır? Nasıl olup da, bir molekül bir insanın artık boyunun uzamasını durdurma kararı alır, bu kararını diğerine iletir, diğeri ise bu kararı nasıl anlayıp, itaat edip, uygulamaya koyar? Bu disiplinin kurucusu kimdir? Dahası, milyonlarca yıldır, trilyonlarca gen, aynı disiplin, itaat, akıl ve şuurla görevini eksiksiz yerine getirmektedir.

Böyle kusursuz çalışan bir sistemin tesadüfen oluştuğunu iddia etmek, çok büyük bir safsatadır.

28- Evrimcilerin İçinde Bulundukları Çıkmazı Gösteren Bir Örnek




varil



Evrimciler, büyük varillerin içine canlılığın yapısında bulunan fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi elementlerden bol miktarda koysunlar. Hatta normal şartlarda bulunmayan ancak bu karışımın içinde bulunmasını gerekli gördükleri malzemeyi de bu varillere eklesinler. Karışımların içine, istedikleri kadar (dünya atmosferinde kendiliğinden oluşumu mümkün olmayan) amino asit, istedikleri kadar da (bir tekinin bile rastlantısal oluşması imkansız olan) protein doldursunlar. Bu karışımlara istedikleri oranda ısı ve nem versinler. Bunları istedikleri gelişmiş cihazlarla karıştırsınlar. Varillerin başına da dünyanın önde gelen bilim adamlarını koysunlar. Bu uzmanlar nöbetleşe milyarlarca, hatta trilyonlarca sene varillerin başında beklesinler. Bir insanın oluşması için hangi şartların var olması gerektiğine inanılıyorsa hepsini kullanmak serbest olsun. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar o varillerden kesinlikle bir insan çıkaramazlar. Zürafaları, aslanları, arıları, kanaryaları, bülbülleri, papağanları, atları, yunusları, gülleri, orkideleri, zambakları, karanfilleri, muzları, portakalları, elmaları, hurmaları, domatesleri, kavunları, karpuzları, incirleri, zeytinleri, üzümleri, şeftalileri, tavus kuşlarını, sülünleri, renk renk kelebekleri ve bunlar gibi milyonlarca canlı türünden hiçbirini oluşturamazlar. Değil burada birkaçını saydığımız bu canlı varlıkları, bunların tek bir hücresini bile elde edemezler.

Kısacası, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyi oluşturamazlar. Sonra yeni bir karar vererek oluşan bu hücreyi ikiye bölüp, sonra art arda başka kararlar alıp, elektron mikroskobunu bulan, sonra kendi hücre yapısını bu mikroskop altında izleyen profesörleri yaratamazlar. Madde bilinçsiz, cansız bir yığındır ve ancak Allah'ın üstün yaratmasıyla hayat bulur.

Bunun aksini iddia eden evrim teorisi ise, akla tamamen aykırı bir safsatadır. Evrimcilerin ortaya attığı iddialar üzerinde biraz bile düşünmek, üstteki örnekte olduğu gibi, bu gerçeği açıkça gösterir.


29- Evrim Teorisi, Canlılardaki Bilinçli Tasarımı Açıklayamaz



Bir odaya girdiğinizde eğer masanın üzerindeki kağıdın üzerinde mürekkep lekesi görürseniz, mürekkep şişesinin bir şekilde kağıdın üzerine döküldüğünü ve orada rastgele bir şekil oluşturduğunu düşünürsünüz. Ancak eğer bu kağıdın üzerine mürekkeple yazılmış "BABANI ARA" diye bir not görürseniz, bu yazının kağıdın üzerinde rastgele oluşmadığını bilirsiniz. Notun sahibini görmeseniz bile, bunun bilinçli bir kişi tarafından yazılmış anlamlı ve amaçlı bir not olduğundan şüphe etmezsiniz. Veya, çok güzel bir tablo gördüğünüzde, ressamını görmemiş olsanız bile bu tablonun bilinçli bir tasarımın eseri olduğunu bilirsiniz.



sofra



Boyaların yere dökülerek bu resmi rastgele oluşturduğunu hiçbir zaman düşünmezsiniz. Aynı gerçek canlılıktaki kusursuz tasarım için de geçerlidir. Canlılardaki kusursuz ve olağanüstü tasarım, onların tesadüflerin eseri olmadıklarını, bilinçli bir tasarımın sonucu olduklarını açıkça göstermektedir. Evrim teorisi ise, bu gerçek karşısında çökmüştür. Canlılıktaki bilinçli tasarımın sahibi, alemlerin Rabbi olan Allah'tır.


30- Canlılardaki İndirgenemez Kompleks Yapılar Evrim Teorisine Meydan Okuyor



Evrim teorisinin iddialarını tümüyle geçersiz kılan indirgenemez komplekslik, evrimcilerin iddia ettikleri aşama aşama gelişimi imkansız hale getirir. Örneğin biraraya gelerek gözü oluşturan, gözyaşı bezi, retina, iris gibi organellerin aşamalarla teker teker oluşmaları mümkün değildir. Çünkü gözü oluşturan tüm parçalar eksiksiz olduğunda görme gerçekleşecektir. Biri eksik olsa organ işlevsiz olacağından evrime göre işlevsiz bir organın "doğal seleksiyona" uğrayarak yok olması gerekmektedir.











 


Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü