Harun Yahya


"Evrimci Yaratılış"
Tezindeki Yanılgılar



Evrim teorisi konulu Ceviz Kabuğu programlarında evrim teorisi lehinde söz alan kimselerin, temelde yaratılışı reddetmek amacında oldukları açıkça görülen bir gerçektir. Ancak bunun yanında, programda söz alan bazı yorumcular, evrim teorisi ile yaratılış arasında bir tür "orta nokta" bulmaya çalışmışlar, hatta evrim teorisine Kuran'da delil bulmak istemişlerdir.

Söz konusu "evrimci yaratılış" teorisi de bir yanılgıdır ve bu bölümde cevaplandırılacaktır. Ancak bundan önce, bir hususu belirtmek gerekir.

Gözlerden asla kaçmaması gereken bir gerçek, evrim teorisi-yaratılış tartışmasında temel meselenin "tesadüf" iddiasında odaklanmış olmasıdır. Evrim teorisini savunanlar, canlılığın bir tesadüfler zinciri ile oluştuğu iddiasındadırlar. Darwin'in yazılarının özü budur ve onu izleyen tüm evrimciler aynı iddiayı korumaktadır. Evrim teorisinin varlık amacı bu iddiadır. Aynı zamanda evrim teorisinin saçmalığı da bu iddiadan kaynaklanmaktadır, çünkü bilim doğada "tesadüfün" değil "tasarımın" hakim olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, bir insan "tesadüf" iddiasını kabul etmedikten, canlıların Allah tarafından yaratıldığını tasdik ettikten sonra, temelde doğru bir anlayışa kavuşmuş olur.

Yaratılış gerçeğini kavradıktan sonra ise, bir insanın yapması gereken, "yaratılışın nasıl bir sistemle olduğunu" anlamaya çalışmaktır. Bunun için önünde iki kaynak vardır:


Bilimsel kanıtlar, özellikle de canlıların dünya üzerinde nasıl bir formda çıktıklarını gösteren fosil kayıtları.

Kuran'da bu konuda verilen İlahi bilgiler.


İşte "evrimci yaratılış" tezi, bu iki kaynak açısından da hatalıdır. Ne bilimsel bulgular canlı türlerinin birbirine dönüştüğünü göstermektedir, ne de Kuran ayetlerinde yaratılışın bu şekilde olduğuna dair bir ifade vardır. Aksine, fosil kayıtları farklı canlı gruplarının yeryüzünde aniden ve özgün yapılarıyla belirdiklerini göstermektedir. Kuran ayetleri ise, canlıların Allah tarafından metafizik bir biçimde, tek bir "Ol" emriyle yaratıldığını haber vermektedir.

Evrim teorisini geçersiz kılan bilimsel kanıtları kitabın önceki bölümlerinde ele aldığımız için, bu kısımda sadece Kuran ayetlerini inceleyecek ve "evrimci yaratılış" tezini savunan yorumcuların bazı ayetler hakkındaki hatalı yorumlarını ortaya koyacağız.


İsrailoğulları'nın Maymun Kılınmasının Evrimle Hiçbir İlgisi Yoktur



Ceviz Kabuğu programında gündeme gelen "Evrimci yaratılış" tezi yönündeki yorumlardan biri, programının sunucusu Sayın Hulki Cevizoğlu'na aittir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Sayın Cevizoğlu, daha önceki bazı programlarında da olduğu gibi, evrim teorisi konulu programlarda da olumlu bir yaklaşım sergilemiş, evrimci konuşmacıların bazı mantıksal çelişkilerini tespit ederek cevaplandırmış, tartışmayı akılcı bir zeminde tutmaya gayret etmiştir. Ancak Hulki Cevizoğlu'nun bir ayet konusundaki yorumu isabetli değildir. Kendisi ilk programda aşağıdaki ayeti okumuş ve buradan evrim teorisinin insan-maymun akrabalığı iddiasına bir paralellik kurmak istemiştir:

Andolsun, sizden (İsrailoğullarından) cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik. Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık. (Bakara Suresi, 65-66)

Oysa ayetten evrim teorisine paralel bir mana çıkarılamayacağı aşikardır. Bunun bir kaç ayrı sebebi vardır:


1) Ayette kast edilen ceza, programda Prof. Babuna'nın da belirtmiş olduğu gibi, büyük olasılıkla manevi bir anlamdadır. Yani söz konusu Yahudilerin fiziksel anlamda değil, karakter yönünden maymuna benzetilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

2) Eğer kast edilen ceza fiziki manada gerçekleşmiş olsa bile, bu doğa kanunlarının dışında gerçekleşen bir mucize olur. Burada Allah'ın dilemesiyle, bir anda mucizevi bir dönüştürme, yani bilinçli bir yaratılış söz konusudur. Evrim teorisi ise, türlerin milyonlarca yıllık zaman dilimlerinde rastlantılarla yavaş ve kademeli olarak birbirlerine dönüştüklerini öne sürer. Dolayısıyla Kuran'da bildirilen bu hadiseyle evrimin savunduğu senaryonun birbirleriyle hiçbir ilişkisi yoktur.

3) Ayette kast edilen ceza, tarihte tek bir kez ve sınırlı sayıda insan için gerçekleşmiştir. Oysa evrim teorisi tüm insanların maymunlar ile akraba oldukları gibi bir senaryo öne sürer.

4) Ayette, insanların maymuna dönüşmesinden söz edilmektedir. Oysaki evrim teorisinin iddiası ters yöndedir.

5) Kuran'da, Maide Suresi'nin 60. ayetinde de Allah'ın gazablandığı sapkın bir topluluğun maymunlara ve domuzlara çevrildiğinden bahsedillir. Ayet şöyledir:


De ki: "Allah katında, 'kesinleşmiş bir ceza olarak' bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Allah'ın kendisine lanet ettiği, ona karşı gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı ile tağuta tapanlar; işte bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok sapmışlardır." (Maide Suresi, 60)

Bu durumda, baştan beri incelediğimiz hatalı mantık örgüsü, ayette insanın yalnız maymunla değil domuzla arasında da bir evrimsel bağa işaret olduğu gibi gerçek dışı bir sonucu çıkartacaktır. Halbuki evrimcilerin dahi domuzla insan arasında böyle bir bağlantı olduğuna dair bir iddiaları yoktur.

Buraya kadar da anlaşıldığı gibi, Kuran'ın bazı ayetlerinde evrim teorisine dair birtakım işaretler bulunduğu iddiası hem Kuran'ın bütünüyle hem de evrim teorisinin kendi tezleriyle çelişen bir yanılgıdır.


Prof. İsmail Yakıt'in  "evrimci yaratılış"  yanılgıları




van allen kuşakları


Evrim teorisi konulu Ceviz Kabuğu programlarının ikincisinde stüdyo konuğu olan Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. İsmail Yakıt da "Kuran'da insanın evriminin söz konusu olduğu" yönünde bazı iddialarda bulunmuştur. Sayın Yakıt daha da ileri giderek sözde "evrimin İlahi bir kanun olduğunu" ileri sürmüş, bazı ayetleri de bu iddialarına delil olarak yorumlamıştır.

Ancak Sayın Yakıt'ın bu iddiaları isabetli değildir. Kendisi bazı ayetleri yanlış yorumlamaktadır. Gerçekte ise Kuran'da evrim teorisine dayanak oluşturan hiçbir ifade yoktur. İlerleyen maddelerde Sayın Yakıt'ın yanılgıları incelenecektir.


1. Yanılgı: İnsanın "Evrimsel Merhaleler" Sonucu Yaratıldığı Yanılgısı



"Size ne oluyor ki, Allah'tan bir vakarı ummuyorsunuz? Oysa O, sizi gerçekten tavır tavır yaratmıştır." (Nuh Suresi, 13-14)

İsmail Yakıt yukarıdaki ayette geçen "tavır tavır" kelimesini "evrim merhalelerinden geçirerek" şeklinde çevirmiştir. Oysa ayette geçen Arapça "etvaren" kelimesinin "evrim merhaleleri" şeklinde çevrilmesi Sayın Yakıt'ın tamamen şahsi yorumudur ve İslam alimleri tarafından da ittifakla kabul görmemektedir.

"Etvar" kelimesi "tavır, halet, durum" anlamına gelen "Tavru" kelimesinin çoğuludur ve Kuran'da bu şekilde başka bir ayette geçmemektedir. İslam alimlerinin bu ayetle ilgili tefsirleri de bu gerçeği ortaya koymaktadır:

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Kuran-ı Kerim Tefsiri'nde bu ayeti "Oysa o sizi aşama aşama birçok hallerden geçirerek yaratmıştır" şeklinde tercüme etmiştir. Ayetin tefsirinde bu aşamaları "evrim mertebeleri" şeklinde ifade etmiştir. Ancak burada "evrim mertebeleri" ifadesi ile kast edilen mananın insanın farklı bir canlı türünden kaynaklandığını öne süren evrim teorisi ile hiçbir ilgisi yoktur. Nitekim tefsirin hemen devamında bu aşamaların neler olduğu şöyle ifade edilmektedir:

"… Ebu's-Suud'un açıklamasına göre; önce unsurlar halinde, sonra gıdalar halinde, sonra karışımlar halinde, sonra sperma halinde, sonra embriyon halinde, sonra et parçası halinde, sonra kemik ve et halinde, sonra da bambaşka bir yaratılışla şekil vermiştir. "Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şanı ne yücedir." (Müminun Suresi, 23/14). Bunları yapan o güzel yaratıcı ululama ve saygıya layık değil mi? O sizi daha başka bir şekil ve yaratışla yükseltemez mi? Yahut ezip yok ederek elem verici o azaplara düşüremez mi? Siz niye bunları düşünmüyorsunuz?"89

Elmalılı'nın yukarıdaki ifadelerinden de anlaşıldığı gibi, bu ayette geçen aşamalar bir insanın sperm olarak ulaştığı anne rahminde, önce embriyo, ardından bir et parçası, sonra kemik ve et haline gelişip, sonra da bir insan olarak dünyaya gelişini ifade etmektedir.

İmam Taberi'nin Tefsiri'nde Nuh Suresi'nin 14. ayeti; "Halbuki O sizi merhalelerden geçirerek yaratmıştır" şeklinde çevrilmiş ve "Önce sperma halindeydiniz; sonra sizi kan pıhtısına, ondan sonra da bir çiğnem et parçasına dönüştürüp yarattı"şeklinde açıklanmıştır.90

Ömer Nasuhi Bilmen ise ayeti; "Halbuki, sizi muhakkak türlü türlü derecelerde yaratmıştır" şeklinde çevirmiş ve şu şekilde tefsir etmiştir:

Haalık-ı Kerim (sizi muhakkak türlü türlü derecelerde) muhtelif suretlerde (yaratmıştır). Siz bidayeten birer nutfe idiniz, sonra kan parçası, et parçası, kemik sahibi oldunuz, sonra da bir insan olarak vücut sahasına atıldınız. Bütün bu muhtelif, ibret feza hadiseler, inkılaplar, bir Haalık-ı Hakim'in varlığına, kudret ve azametine birer parlak delil değil midir? Ne için siz kendi yaradılışınızı hiç düşünmüyorsunuz!"91

Görüldüğü gibi İslam alimleri Nuh Suresi'nin 14. ayetinde geçen ifadeyi ittifakla aynı şekilde yorumlamış, sperm halinden insan haline geliş arasındaki aşamalar olduğunu ifade etmişlerdir. Ayetin bu şekilde yorumlanması gerektiği ise, "Kuran ayetlerinin yine Kuran ayetlerine göre tefsir edilmesi" prensibi gereğince açıktır. Çünkü Allah başka ayetlerde insanın yaratılış aşamalarını anne rahmindeki aşamalar olarak anlatmaktadır. Dolayısıyla "etvaren" kelimesinden bu mananın çıkarılması gerekir. Bu kelimeden, insanın kökenini bir başka canlı türüne bağlamaya çalışan evrim teorisine dayanak aramak, dayanaksız bir yorumdur.


2. Yanılgı: Kuran'da Evrimsel Sürece İşaret Bulunduğu Yanılgısı



"Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti." (İnsan Suresi, 1)

Yukarıdaki ayet gerek Sayın İsmail Yakıt'ın gerekse programa İstanbul'dan katılan Sayın Cengiz Özakıncı'nın evrime delil olarak sundukları bir diğer ifadedir. Yine Sayın Yakıt'ın kişisel yorumlarına dayalı bir çeviriyle "kendisinden anılmaya değer bir şey değilken" ifadesi "insanın bir insan olmadan önceki hallerinin ifade edildiği" şeklinde açıklanmıştır. Oysa ilk iddia gibi bu evrimci iddia da gerçeklerden uzaktır.

Altı çizili ifadenin Arapçası şu şekildedir:

"lem yekun şeyen mezkuren"

Lem yekun        : değildi

Şey'en               : bir şey

Mezkuren          : zikredilen, adı geçen

Bu ifadeyi "evrimsel yaratılış"a bir delil olarak göstermek çok zorlama bir yorumdur. Nitekim bu ayet İslam alimleri tarafından evrimsel bir süreç olarak yorumlanmamaktadır. Örneğin Elmalılı Hamdi Yazır bu ayetteki zaman ifadesini şu şekilde tefsir eder:

"Başlangıçta ilk maddeleri olan unsurlar ve madenler, sonra onlardan aşama aşama yaratılıp orta maddeleri olan bitkisel, hayvansal gıdalar "çamur hülasası" (Müminun, 23/12), sonra onlardan süzülen yakın maddesi olan meniye doğru yavaş yavaş aşama ve mertebeler içinde gelen bir şey olmuş, fakat insan diye anılan şey olmamıştı. Gerçekte insanın her ferdi gibi cinsi de ezeli değil, sonradan olmadır. Hem dehrin başlangıcından, âlemin yaratılışından çok sonra var olmuştur."92

Ömer Nasuhi Bilmen ise ayeti şu şekilde tefsir eder:

"Bu ayetler, Cenab-ı Hak'kın insanları hiç mevcut, malum değillerken bilahare birer katre sudan işitir ve görür bir halde yaratmış ve onları imtihana tabi tutmuş olduğunu bildiriyor... Nev'i insan, bidayeten hiç mevcut değildi, sonra bir müddet içinde bir katre sudan bir topraktan ve çamurdan musavver bir ceset haline gelmiştir. O insan, o zaman malum değildi, onun ne gibi bir ismi haiz ve ne için yaradılmış olduğu gök ve yer halkınca bilinmiyordu. Sonra kendisine ruh nefh edilmiş, hayata kavuşmuş, yaradılışındaki gaye anlaşılmış, kendisi de bilinip yadedilmeye başlanılmıştır."93

İmam Taberi ise ayeti, "İnsanın ‘(Adem'in) üzerinden öyle bir zaman dilimi geçmiştir ki; o esnada o, şanı ve üstünlüğü olan bir şey bile değildi. O sadece yapışkan bir çamur ve değişken bir balçıktı" şeklinde tefsir etmektedir.94

Dolayısıyla da bu ayette geçen ve zaman ifade eden tanımı "evrimsel süreç" olarak yorumlamak, Kurani yönden dayanağı olmayan subjektif bir yorumdur.


3. Yanılgı: Sudan Yaratmanın Evrimsel Yaratılışa İşaret Ettiği Yanılgısı



Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. (İnsan Suresi, 2)

İsmail Yakıt birçok ayette geçen "insanın sudan yaratıldığı" şeklindeki ifadeleri de evrimsel yaratılışa bir delil olarak göstermeye çalışmaktadır. Sudan hareketle bütün canlıların oluştuğunu iddia etmektedir.

Oysa insanın sudan yaratıldığının ifade edildiği ayetler de yine İslam alimleri ve tefsirciler tarafından her zaman spermadan yaratılma olarak açıklanmıştır. Örneğin Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, İnsan Suresi'nin 2. ayetini şu şekilde tefsir eder:


"… Şu şekilde yaratıldı bir nutfeden. Rağıb'ın açıkladığı üzere nutfe, esasen saf suya denir. Erkeğin suyuna da nutfe denilmiştir. Örfte nutfe ile meni eş anlamlı gibi sayılmıştır. Fakat Kıyâmet sûresinin sonunda da geçtiği gibi Kur'ân'da "Dökülen meniden bu nutfe." (Kıyamet, 75/37) buyrularak nutfenin meniden bir parça olduğu ifade edilmiştir. "Sahih-i Müslim"de rivayet olunduğu üzere "Suyun hepsinden çocuk olmaz." hadis-i şerifinde de bir bütünün her parçası kastedilerek "Bir suyun her bir parçasından" buyrulmamış, bir parçası kastedilerek "suyun tamamından" buyrulmuş olmasından çocuğun meydana geldiği o suyun, suyun toplamı olan bütün meni değil, onun bir parçasından ibaret olduğu anlatılmış bulunduğundan nutfe, meniden bir cüz olan saf tohumun adı olduğu anlaşılır."95


İbni Taberi ise bu ayeti "… Adem'in zürriyetini erkeğin ve kadının birbirine karışan döl sularından yaratmışızdır" şeklinde tefsir etmektedir.96

Ömer Nasuhi Bilmen tefsirinde ise bu ayet şöyle açıklanmaktadır:


"... (Şüphe yok ki: Biz insanı karışık bir damla sudan yarattık.) Erkek ile kadının birbirine karışan sularından vücude getirdik. Evet... insanlar, bir müddet, nutfe, yani: duru, safi bir su halinde ve bir müddette "alaka" yani: uyuşmuş kan halinde ve bir müddette muzga, yani: küçük et parçası halinde bulunmuşturlar. Daha sonra da kemik kesilip et ile bürünmüş, berhayat hale gelmişlerdir..."97


Bu açıklamalardan da görüldüğü gibi insanın "karmaşık olan bir damla sudan" yaratılmasının evrim teorisinin suyun içinde tesadüfler sonucu oluşan bir tek hücreden aşama aşama insanın meydana gelmesi iddiası ile hiçbir bağlantısı yoktur. Tüm büyük müfessirlerin açıkladığı gibi bu ayette insanın anne karnındaki yaratılışına dikkat çekilmektedir.

İnsanın yaratılış aşamalarının anlatıldığı bir diğer ayet de dikkatli incelendiğinde İsmail Yakıt'ın yorumlarındaki köklü yanılgı gözler önüne serilmektedir:

Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkca göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir. (Hac Suresi, 5)

Ayette bir insanın yaratılış aşamaları tarif edilmektedir. Birinci aşama olan toprak, insandaki temel mineralleri ve elementleri içeren hammaddedir. İkinci aşama ise bu elementlerin, anne karnındaki yumurtayı döllemek için gerekli yapıya ve genetik bilgiye sahip olan spermleri içeren ve Kuran'da karmaşık bir su tabiriyle tarif edilen menide bir araya gelmesidir. Kısacası insanın temel hammaddesi topraktır. Toprağın özü, bir damla menide o insanı meydana getirecek bir şekilde toplanmıştır. Ayette bu "su" aşamasının hemen ardından insanın ana karnındaki gelişim aşamaları belirtilmiştir. Oysa evrim teorisi, canlılığın sözde suda başlamasından insanın ortaya çıkması arasında milyonlarca farazi aşama (ilk hücre, tek hücreliler, çok hücreliler, omurgasızlar, omurgalılar, sürüngenler, memeliler, primatlar, vs. ve bunların sayısız ara aşamaları gibi) olduğunu varsayar. Oysa ayetteki sıralamada hiçbir şekilde böyle bir mantık ve tarif olmadığı çok açıktır. İnsanın bir damla su halinden sonra alak haline geldiği bildirilmektedir.

Dolayısıyla, çok açıktır ki ayette, İsmail Yakıt'ın yorumladığının aksine, insan türünün geçirdiği evrim aşamaları değil, tek bir insanın anne karnından önceki, anne karnındaki ve doğduktan sonra yaşlılığına kadar devam eden yaratılış aşamaları tarif edilmektedir.

İnsanın ve diğer canlıların sudan yaratıldığını bildiren diğer ayetlerde de yine evrim teorisine dayanak oluşturacak bir mana yoktur. Bu ifadeyi içeren bazı ayetler şu şekildedir:

O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30)

Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

Bazı yorumcular bu ayetlerdeki "canlıların sudan yaratılması" ifadesinde, evrim teorisine paralel bir mana var zannetmektedir. Oysa bu çok yanlış bir yorumdur. Ayetlerde canlıların sudan yaratıldığı bildirilerek, canlıların temel malzemesinin su olduğu haber verilmektedir. Nitekim modern biyoloji ortaya koymuştur ki su, dünyadaki her canlının vücudunun en temel unsurudur. İnsan vücudunun yaklaşık % 70'i sudur. Her canlı, vücudundaki su sayesinde hücre içi, hücreler arası ve dokular arası ulaşımı sağlar. Su olmadan canlılık olamayacağı kabul edilen bir gerçektir.

Bunun evrim teorisiyle hiçbir ilişkisi olmadığı ise açıktır. Evrim teorisinin, "her canlının sudan çıkıp evrimleştiği" gibi bir iddiası yoktur ki böyle bir ilişki kurulsun. Aksine teori, canlı türlerinin birbirlerinden türediklerini ileri sürmektedir ki bu iddia her farklı canlı grubunun Allah tarafından sudan yaratılmış (yani ayrı ayrı yaratılmış) olduğu gerçeğiyle tamamen çelişkili bir iddiadır.  


4. Yanılgı: Önce Topraktan Sonra Sudan    Yaratılmanın Evrimsel Yaratılışa İşaret       Ettiği Yönündeki Yanılgı



"Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin?" (Kehf Suresi, 37)

İmam Taberi bu ayeti şu şekilde yorumlamaktadır:


"... Baban Adem'i topraktan yaratan, sonra seni bir erkeğin ve kadının spermasından meydana getiren, sonra seni tastamam bir insan kılığına büründüren, kadın değil, erkek haline getiren Allah'ı mı inkar ediyorsun? Sana bunca şeyleri veren ve seni bu hale getiren Allah, ölüp toprağa dönüştükten sonra seni yeniden yeni bir mahluk olarak meydana getirdi."98


Ömer Nasuhi Bilmen ise aynı ayeti şu şekilde tefsir eder:


"... Senin aslın ve yaradılışın sebebi olan Hazreti Adem'i (topraktan) yaratan (sonra) da seni (bir nutfeden) en yakın maddei vücudun olan bir katre meniden (yaratan sonra da seni bir erkek olarak tesviye eden) seni böyle müteaddit etvari hayatiye neticesinde tam, baliğ bir insan olarak vücuda getiren Haliki Kerimi (inkar eder mi oldun) çünki ahiret hayatını inkar, onun zuhura geleceğini haber veren ve ona kadir olan     Allah Teala'yı inkar demektir..."99


Yukarıdaki tefsirlerde de görüldüğü gibi Kehf Suresi 37. ayetin ve insanın sudan yaratıldığının ifade edildiği diğer ayetlerin evrimsel yaratılışa bir delil olarak gösterilmesi sadece kişisel yorumdur; ayetin böyle bir manası yoktur. Ayette geçen "topraktan yaratılma" Hz. Adem'in yaratılışını, sudan yaratılıp düzgün bir adam haline gelme ise spermden başlayan gelişmeyi anlatmaktadır. Zaten Kuran'da anlatılan yaratılış aşamaları dikkatle okunur, birbirini takip eden süreçler göz önünde bulundurulursa İsmail Yakıt'ın yorumunun yanlış olduğu da hemen anlaşılır. Kuran'da aynı konuya işaret eden pek çok ayet bulunmaktadır:

Şüphesiz, Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi. (Al-i İmran Suresi, 59)

İsmail Yakıt'ın söz konusu yorumunu bir an için kabul ettiğimizi varsaysak o takdirde yukarıdaki ayetten yaratılışı Hz. Adem'e benzetilen Hz. İsa'nın da evrimle yaratıldığı gibi bir sonuç çıkarmak gerekir ki bunun ne kadar mantıksız olduğu ortadadır.

Topraktan ve sudan yaratılmanın geçtiği diğer ayetlerde de, az önceki maddede incelediğimiz gibi insanın evrim aşamaları değil, insanın yaratılışının anne karnına düşmeden önceki, ana karnındaki ve doğumdan sonraki aşamaları tarif edilmektedir:

Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkca göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir. (Hac Suresi, 5)

O'dur ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo) yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür vermektedir). Sizden kiminin daha önce hayatına son verilmektedir; adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah sizi böyle yaşatır). (Mümin Suresi, 67)

Bir damla sudan (döl yatağına) meni döküldüğü zaman. (Necm Suresi, 46)


5. Yanılgı: İlk İnsanın Bir Süreç   İçinde Yaratıldığı Yanılgısı



Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. (Sad Suresi, 71)

Diğer iddialarında olduğu gibi bu iddiasında da İsmail Yakıt ayette geçen bir ifadeyi kendi kişisel yorumlarına göre çevirmektedir. Yakıt altı çizili ifadeyi "çamurdan bir beşer yapmaktayım" şeklinde tercüme etmekte ve bunun evrim süreci içinde, yavaş yavaş yaratılışa işaret ettiğini iddia etmektedir. Ancak ayetin Arapçası Yakıt'ın bu çevirisinin kişisel bir yorum, kendi iddiasını desteklemek için kasıtlı bir çarpıtma olduğunu açıkça ortaya koymaktadır:

"İnni halikun beşeren min tın." = "Ben çamurdan bir beşer yaratanım."

Bu ayette "yapmaktayım" şeklinde bir ifade bulunmamaktadır. Nitekim ayetin devamında "onu bir biçime sokup üflediğim zaman O'na secdeye kapanın" şeklinde geçmekte, ve buradan da "yaratma" fiilinin bir anda olup bittiği anlaşılmaktadır.

Nitekim İslam alimleri de bu ayeti İsmail Yakıt gibi çevirmemektedir. Örneğin Süleyman Ateş tefsirinde şu şekilde açıklamaktadır:

"Rabbin meleklere demişti ki "Ben çamurdan bir insan yaratacağım."

Allah, kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağını meleklere söylemiş, çamuru insan şekline koyup içine de kendi ruhundan üfledikten sonra meleklere, insana secde etmelerini emretmiş. Meleklerin hepsi secde etmiş. Yanlız cinlerden olan İblis, kendisinin ateşten yaratıldığını, çamurdan yaratılan insandan hayırlı olduğunu ileri sürerek insanın atasına secde etmemiştir."100

İbni Taberi de aynı ayeti"Ben çamurdan bir insan yaratacağım"şeklinde çevirmiş ve şu şekilde tefsir etmiştir:


"… Bir zamanlar Rabbin meleklere: Ben, çamurdan bir adam yaratacağım, buyurmuştu… Onun yaratılışını tamamladığım, suretini düzelttiğim, ruhumdan da ona üflediğim zaman, kendisine secde edin."101


6. Yanılgı: Hz. Adem'in İlk İnsan Olmadığı Yönündeki Yanılgı



Prof. İsmail Yakıt'ın "evrimci yaratılış" tezi çerçevesinde dile getirdiği bir diğer iddia, Hz. Adem'in ilk insan olmayabileceği ve hatta insan olmayabileceği şeklindeydi. Sayın Yakıt bu iddiasına delil olarak aşağıdaki ayeti gösterdi:

Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi. (Bakara Suresi, 30)

Prof. Yakıt ayette geçen "halife var edeceğim" şeklindeki ifadede geçen Arapça "ceale" fiilini, "tayin etmek" kelimesi ile açıkladı. Oysa "ceale" kelimesinin Kuran'da kullanılan anlamları şu şekildedir:

Ceale: Yaratmak, icad etmek/ çevirmek, yapmak, koymak, kılmak

Kur'an'da "ceale" filinin geçtiği diğer ayetlerden birkaç örnek şöyledir:

Sizi tek bir nefisten yarattı, sonra ondan kendi eşini var etti (ceale) ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi… (Zümer Suresi, 6)

De ki: "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren (ceale) O'dur. Ne az şükrediyorsunuz?" (Mülk Suresi, 23)

"Ve ayı bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır. (ceale)" (Nuh Suresi, 16)

"Allah, yeri sizin için bir yaygı kıldı. (ceale)" (Nuh Suresi, 19)

Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi "Ceale" kelimesi Kuran'da "tayin etmek" manasında kullanılmamıştır. Çoğu yerde "yaratmak, icad etmek, yapmak" gibi anlamları vardır.

Ayrıca pek çok ayette de Hz. Adem'in topraktan yaratıldığı belirtilmektedir. Hz. Adem'in, Yakıt'ın iddia ettiği gibi diğer insanlar içinde bir insan olmadığı, özel ve farklı bir yaratılışa sahip olduğu bu ayetlerden de anlaşılmaktadır.

Kuran'da Hz. Adem'in ilk insan olduğu hakkında verilen bir diğer önemli bilgi de onun cennetten çıkarılmasıdır. Hz. Adem ilk insandır ve Allah'ın ilk elçisidir. Bu konudaki ayetler herhangi bir yoruma yer vermeyecek kadar açıktır.


Dipnotlar



      89  www.kuranikerim.com/telmalili/nuh.htm
90   İmam Taberi, Taberi Tefsiri, cilt 6, s. 2631
91  Ömer Nasuhi Bilmen, Kuran-ı Kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, cilt 8, s. 3915
92  www.kuranikerim.com/telmalili/insan.htm
93  Ömer Nasuhi Bimen, Kuran-ı Kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, cilt 8, s. 3915
94  İmam Taberi, Taberi Tefsiri, cilt 6, s. 2684
95  www.kuranikerim.com/telmalili/insan.htm
96   İmam Taberi, Taberi Tefsiri, cilt 6, s. 2684
97   Ömer Nasuhi Bimen, Kuran-ı Kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, cilt 8, s. 3915
98  İmam Taberi, Taberi Tefsiri, cilt 3, s. 1268
99   Ömer Nasuhi Bimen, Kuran-ı Kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, cilt 4, s. 1958
100 Süleyman Ateş, Yüce Kuran'ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, s. 486
101 İmam Taberi, Taberi Tefsiri, cilt 4, s. 1991


 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü