Harun Yahya

Serdar ile Ateş Böceği



Serdar ve ailesi yaz akşamları yemeklerini evlerinin bahçelerinde yerlerdi. Yine bir yaz akşamı Serdar masadan kalkarken, birden bahçenin kenarındaki ağaçların arasında yanıp sönen bir ışık gördü. Ağaçların yanına gidince bunun bir böcek olduğunu fark etti. Ama bu böcek gündüz gördüğü böceklerden çok farklıydı, ışıklar saçarak uçuyordu.

ateşböceği

Ateş Böceği: Görüyorum ki seni çok şaşırttım, uzun zamandır beni izliyorsun. Benim adım ateş böceği, seninki nedir?

Serdar: Benim adım Serdar. Evet doğrusu daha önce hiç yanıp sönen bir böcekle karşılaşmamıştım. Vücudunuzdan sarı yeşil renkte ışıklar çıkıyor. Bir keresinde yanan bir ampule dokunduğumda elimin yandığını hatırlıyorum. Peki bu ışığın çıkması sizin vücudunuza zarar vermiyor mu?

Ateş Böceği: Haklısın Serdar, lambalar ışık verirken ısınırlar. Ampuller, elektrik enerjisini kullanarak ışık üretirlerken bu enerjinin bir kısmı da ısıya dönüşür. Bu da ampulün ısınmasına sebep olur. Ama biz vücudumuzdaki ışık için dışarıdan enerji almayız.

Serdar: Öyleyse bu sizin ısınmadığınız anlamına mı geliyor?

Ateş Böceği: Doğru bildin. Biz enerjimizi kendimiz üretiriz ve bu enerjiyi çok dikkatli kullanırız. Bu sayede hem enerjimizin bir kısmı boşa harcanmış olmaz, hem de vücudumuza zarar verecek bir ısı açığa çıkmaz.

mantar

Serdar: Bu çok iyi düşünülmüş bir sistem…

Ateş Böceği: Evet, Allah bizi yaratırken ihtiyacımız olan herşeyi en güzel şekilde planlamış. Uçarken çok sayıda ve hızlı kanat çırpıyoruz. Tabii bu çok enerji gerektiren bir iş. Ama ışığımız enerjimizi çok harcamadığı için bir sorun yaşamıyoruz.

Serdar: Işığınız size ne fayda sağlıyor?

Ateş Böceği: Biz bunu hem kendi aramızda haberleşmek hem de kendimizi savunmak için kullanıyoruz. Birbirimize bir şey anlatmak istediğimizde ışığımızı titreştirerek konuşuyoruz. Bazen de düşmanlarımızı korkutup, kendimizden uzak tutuyoruz.

Serdar: Yani ihtiyacınız olan herşey vücudunuzun içinde sizin için hazır ve sizin yorulmanıza hiç gerek kalmıyor.

Ateş Böceği: Bilim adamları çok çalışmalarına rağmen bizim sahip olduğumuz gibi bir sistem geliştirememişlerdir. Daha önce de söylediğim gibi Allah, diğer canlılarda olduğu gibi bizi de en güzel ve ihtiyacımıza en uygun şekilde yaratmıştır.

tavşan

Serdar: Teşekkür ederim. Bana çok güzel şeyler anlattın. Bu anlattıklarından sonra geçen gün okuduğum “Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?” (Nahl Suresi, 17) ayetini şimdi daha iyi kavrayabiliyorum. Allah’ın yarattığı tüm canlılar bizim üzerinde düşünüp, öğüt almamız için çeşitli örneklerle dolu!

Ateş Böceği: Evet Serdar, bütün canlılar Allah’ın üstün yaratma sanatının birer delilidir. Artık baktığın herşeyde bunu sen de görebilirsin. Artık gitmeliyim, konuştuklarımızı unutma.

Serdar: Seni tanıdığıma sevindim, tekrar görüşmek üzere...

Serdar eve girerken bir yandan ateş böceğindeki üstün tasarımı düşünüyor, diğer yandan da onunla yaptığı konuşmayı ailesine anlatmak için sabırsızlanıyordu...


O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)


 


Kızıldeniz iki büyük çöl arasında kalan bir denizdir. Kızıldeniz'e hiçbir nehir ya da başka bir tatlı su boşalmaz, yani buraya hiçbir yerden oksijen ya da nitrojen ulaşımı yoktur. Normal şartlarda bu denizin verimsiz ve çevrildiği karalar gibi bir çöl olması gerekirken, Kızıldeniz'de tüm mercan çeşitleri bulunur. Zor şartlara rağmen burada yaşamayı başaran mercanların bu başarısı, alg isimli bitkiye benzer bir canlıyla yaptıkları "ortak bir yaşam" ile gerçekleşir. Alg, mercan iskeletinin arasında düşmanlarından korunarak güneş ışığıyla fotosentez yapar. Bu iki canlının uyumlu yaşamları Allah’ın üstün yaratışının delilidir.


 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü