Harun Yahya


U



Uçan Sürüngenler



Sürüngenler sınıfı içinde yer alan ilginç bir canlı grubu, uçan sürüngenlerdir. Bunlar, yaklaşık 200 milyon yıl önce Üst Triasik devirde ilk kez ortaya çıkmış ve daha sonra ise soyları tükenmiş bir canlı grubudur. Bu canlılar birer sürüngendirler, çünkü sürüngen sınıfının temel özelliklerine sahiptirler: Metabolizmaları soğukkanlıdır (ısı üretemezler) ve vücutları pullarla kaplıdır. Ancak güçlü kanatlara sahiptirler ve bu kanatlar sayesinde uçabildikleri düşünülmektedir.

Uçan sürüngenler bazı popüler evrimci yayınlarda Darwinizm'i destekleyen bir paleontolojik bulgu olarak gösterilir ya da en azından böyle bir imaj oluşturulur. Oysa aksine, uçan sürüngenlerin kökeni evrim teorisi adına ciddi bir sorundur. Bunun en açık göstergesi de, uçan sürüngenlerin kara sürüngenleriyle aralarında hiçbir geçiş türü olmadan, bir anda ve eksiksiz olarak ortaya çıkmalarıdır. Uçan sürüngenlerin, üstün bir yaratılışa sahip kanatları vardır ve bu organlar hiçbir kara sürüngeninde yoktur. "Yarım kanatlı" herhangi bir canlıya ise fosil kayıtlarında rastlanmamaktadır.

Nitekim "yarım kanatlı" canlıların yaşamış olması da mümkün değildir. Çünkü bu tür hayali canlılar, eğer yaşamış olsalardı, ön ayaklarını kaybettikleri ama henüz uçacak durumda da olmadıkları için diğer sürüngenlere göre dezavantajlı hale geleceklerdi. Bu durumda, evrimin kendi kabulüne göre elenip soylarının tükenmesi gerekirdi.

Eudimorphodon, uçan sürüngen

Eski uçan sürüngen türlerinden biri olan Eudimorphodon'un fosili. Kuzey İtalya'da bulunan bu örnek, yaklaşık 220 milyon yıl yaşındadır.


Uçan sürüngenlerin kanatlarının yapısı incelendiğinde, bunun asla evrimle açıklanamayacak kadar kusursuz bir yapıyla yaratıldığı görülür. Uçan sürüngenlerin kanatları üzerinde diğer sürüngenlerin ön ayakları gibi beş tane parmakları vardır. Ancak dördüncü parmak, diğer parmaklardan ortalama 20 kat daha uzundur ve kanat da bu parmağın altında uzanır. Eğer kara sürüngenleri uçan sürüngenlere evrimleşmişlerse, o halde söz konusu dördüncü parmak da yavaş yavaş, kademe kademe uzamış olmalıdır. Sadece dördüncü parmak değil, tüm kanat yapısı rastlantısal mutasyonlarla gelişmeli ve tüm bu süreç de canlıya avantaj kazandırmalıdır. Evrim teorisinin paleontolojik düzeydeki önde gelen eleştirmenlerinden biri olan Prof. Duane T. Gish, bu noktada şu yorumu yapar:

Bir kara sürüngeninin kademeli bir biçimde bir uçan sürüngene dönüşebileceği varsayımı tümüyle tutarsızdır. Böyle bir dönüşüm sırasında ortaya çıkacak olan yarım, tamamlanmamış yapılar, canlıya bir avantaj kazandırmak bir yana, onu tümüyle dezavantajlı hale getirecektir. Örneğin evrimciler, bazı mutasyonların sadece dördüncü parmağı etkilediğini ve onu zaman içinde yavaş yavaş uzattığını varsayarlar. Elbette, diğer bazı rastlantısal mutasyonların da, her ne kadar inanılmaz gözükse de, bu yönde tam bir işbirliği yaparak, kanat zarının, uçuş kaslarının, tendonların, sinirlerin, kan damarlarının ve kanat için gereken diğer yapıların kademeli olarak evrimleşmesini sağlamaları gerekmektedir. Belirli bir aşamada, gelişmekte olan bu uçan sürüngen %25'lik bir kanat dokusuna sahip olacaktır. Ancak bu garip yaratık hiçbir şekilde yaşayamayacaktır. %25'lik bir kanat dokusu ona ne avantaj sağlayabilir? Açıktır bu canlı uçamayacaktır ve artık eskisi gibi koşamayacaktır da.262

uçan sürüngenler

Uçan sürüngenlerin kanatları, diğer parmaklardan ortalama 20 kat daha uzun olan "dördüncü parmak" boyunca uzanır. Önemli olan nokta, bu ilginç kanat yapısının fosil kayıtlarında bir anda ortaya çıkmasıdır. "Dördüncü parmak"ın kademeli bir biçimde, yani evrimle uzadığını gösterebilecek ara form örneği yoktur.


Uçan sürüngenlerin kökeninin Darwinist evrim mekanizmalarıyla açıklanması imkansızdır. Nitekim fosil kayıtları da böyle bir evrim yaşanmamış olduğunu ortaya koyar. Fosil katmanlarında, sadece bugün tanıdığımız gibi kara sürüngenleri ve kusursuz uçan sürüngenler vardır. Hiçbir ara form yoktur. Omurgalı paleontolojisi alanında dünyanın en önde gelen birkaç isminden biri olan Robert Carroll, bir evrimci olmasına karşın bu konuda şu itirafta bulunur:

Triasik devirde ortaya çıkan tüm uçan sürüngenler (pterosaurlar) uçuş için çok özelleşmiş yapıya sahiptir... Atalarının ne olduğu konusunda ve uçuşlarının kökeninin ilk aşamaları hakkında ise hiçbir bulgu yoktur.263

Uçan sürüngenlerin evrime delil oluşturan hiçbir yönü yoktur. Ancak sürüngen terimi çoğu insan için sadece karada yaşayan canlıları ifade ettiği için, popüler evrimci yayınlar, "uçan sürüngen" kavramıyla "sürüngenlerin kanatlanıp uçması" imajı vermeye uğraşırlar. Oysa kara sürüngenleri ile uçan sürüngenler, aralarında hiçbir evrimsel ilişki olmadan ortaya çıkmışlardır.


Uçuşun Kökeni



bkz. Karadan havaya geçiş kandırmacası; Cursorial teori; Arboreal teori

Umulan Canavar uydurması (Hopeful Monster Theory)

"Umulan Canavar Teorisi" (Hopeful Monster Theory) bir gün bir sürüngenin bir yumurta bıraktığını ve tesadüfen içinden kahverengi tüylü bir yaratık çıktığını iddia etmektedir. Evrimcilere göre bu memeli büyüdüğünde de, tesadüfen diğer bir sürüngen yumurtasından aniden çıkan bir eş bularak yeni bir hayvan türü ortaya çıkmıştı. Sağduyu sahibi bilim adamlarının buna tepkisi ise "Bu bir bilim masalı mı, Yunan miti mi yoksa Anderson'un peri masalı mı?" şeklinde oldu. Ancak her nasılsa bir çok bilim adamı tarafından halen evrimsel probleme bir çözüm olduğuna inanılmaktadır. Aslında bu tam anlamıyla bir çaresizliktir. Evrimcilerin ünlü isimlerinden Gould da bir makalesinde bu problemi açıp genişleterek "umulan canavarlar"ın muhtemel tek cevap olduğunu söylemektedir, sonra da bu masala şöyle bir eklemeyle yeni bir boyut kazandırmıştır: "tamamen farklı yaratıklardan aniden doğmuş, bütünüyle yeni türler. Bir gün bir kertenkele bir yumurta bıraktı ve içinden bir kunduz çıktı."264 Görüldüğü gibi evrimcilere göre her canlı yumurtadan kusursuz, bambaşka bir hayvan olarak çıkabilirdi.(!)

Farklı canlı gruplarının fosil kayıtlarında aniden ortaya çıkması,265 canlı türlerinin arkalarında bir evrim süreci olmadan var olduklarını göstermekteydi. Bu durum doğal olarak evrimciler arasında çok büyük bir sıkıntı yarattı.

Bunun üzerine 1930'larda Avrupalı paleontolog Otto Schindewolf tarafından ortaya atılmış olan "Hopeful Monster" (Umulan Canavar) teorisi ile, canlıların neo-Darwinizm'in öne sürdüğü gibi küçük mutasyonların zamanla birikmesi sonucuyla değil, ani ve dev mutasyonlarla evrimleştiklerini öne sürüldü. (bkz. Makro mutasyon kandırmacası) Schindewolf teorisine örnek verirken tarihteki ilk kuşun, bir "grossmutasyon"la, yani genetik yapıda tesadüfen meydana gelen dev bir değişiklikle bir sürüngen yumurtasından çıktığını iddia etmişti.266

Aynı teoriye göre, bazı kara hayvanları geçirdikleri ani ve kapsamlı bir değişiklikle birdenbire dev balinalara dönüşmüş olabilirlerdi. Schindewolf'un bu fantastik teorisi, 1940'lı yıllarda Berkeley Üniversitesi'nden genetikçi Richard Goldschmidt tarafından benimsendi ve savunuldu. Ama teori o kadar tutarsızdı ki, kısa zamanda terk edildi.

Harvard Üniversitesi paleontologları Stephen Jay Gould ve Niles Eldredge, fosil kayıtlarında hiçbir "ara form" olmamasından ötürü, durumu açıklamak için "umulan canavarlar"a yeniden el atmak zorunda kaldılar. Gould'un, "Return of the Hopeful Monsters" (Umulan Canavarların Geri Dönüşü) adlı ünlü makalesi, bu zorunlu geri dönüşün bir ifadesiydi.267

Gould ve Eldredge, Schindewolf'un fantastik teorisini aynen tekrarlamasalar da teoriye "bilimsel" bir kimlik kazandırabilmek için, söz konusu "ani evrimsel sıçrayış"lara bir tür mekanizma geliştirmeye çalıştılar. (bkz. Sıçramalı evrim hikayesi) Gould ve Eldredge'in teorisi ilerleyen yıllarda diğer bazı paleontologlar tarafından da benimsendi ve detaylandırıldı. Oysa sıçramalı evrim teorisi, neo-Darwinist evrim teorisinden bile daha büyük çelişki ve tutarsızlıklara dayanıyordu.


Urey, Harold



Harold Urey, Amerikalı araştırmacı Stanley Miller'ın Chicago Üniversitesi'ndeki hocasıdır. Miller'ın 1953 yılında hayatın kökeni konusunda yaptığı çalışmaya olan katkısından dolayı Miller'ın deneyi "Urey-Miller Deneyi" olarak da bilinir. Bu deney evrim sürecinin ilk aşaması olarak öne sürülen "moleküler evrim" tezini sözde ispatlamak için kullanılan yegane "delil"dir. Fakat bu deney canlılığın kökeni konusunda evrimcilerin iddialarını destekleyecek hiçbir bulgu sunamamıştır. (bkz. Miller deneyi)


Urey-Miller Deneyi



(bkz. Miller deneyi)


Uzaydan Gelen Hayat Komedisi



(bkz. Panspermia görüşünün mantıksızlığı)

anne şefkati

 












Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. (Hac suresi, 73)












 


DİPNOTLAR



262. Duane T. Gish, Evolution: The Fossils Still Say No, ICR, San Diego, 1998, s. 103.

263. Robert L. Carroll, Vertebrate Paleontology and Evolution, s. 336.

264 "Evolution's Erratic Pace", Stephen Gould, Mayıs 1977, Natural History, cilt 86, ss. 12-16.

265 "Evolution's Erratic Pace", Stephen Gould, Mayıs 1977, Natural History, cilt 86, ss. 12-16.

266. Stephen M. Stanley, Macroevolution: Pattern and Process, W. H. Freeman and Co., San Francisco, 1979, ss. 35, 159.

267. S. J. Gould, "Return of the Hopeful Monster", The Panda's Thumb, W. W. Norton Co., New York, 1980, ss. 186-193

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü