Harun Yahya


Bilim Ve Teknik Dergisi Ekim 1998 Sayısındaki
"Evrimci Propaganda Örnekleri"



TÜBİTAK'ın sürekli yayını olan Bilim ve Teknik dergisinin Ekim sayısında başlığı ve içeriği evrim teorisini çağrıştıran ve teoriye bilimsel bir gerçek havasını sağlamaya yönelik dokuz ayrı yazı yayınlanmıştır. Derginin farklı sayfalarına serpiştirilmiş olan bu yazılar sırasıyla;


Neandertal İnsanı Konuşabiliyor muydu?

Organların Büyüme Yarışı

Eski Gobi Çölü Kuşu

Bir Milyon Yaşında Homo Sapiens

Evren Yaratıldı mı, Evrimle mi Oluştu?

Mağaradaki Büyükbaba

Primatı İnsana Dönüştüren Ellerimiz

Adem'in İzinde

Hayvanların Soyu Neden Tükenir? başlıklı yazılardır. Ancak bu yazıların hiçbiri, gerçekte ne evrime delil oluşturan ne de evrimin temel iddialarını açıklayan yazılar değildir.


Dergide izlenen bu evrimci politikayı, komünist bir derginin Marksist bir ekonomi sayfası hazırlamasına benzetmek mümkündür. Bu tür bir dergi,"Marx bir kez daha haklı çıktı: Dolar Alman Markı karşısında geriledi" ya da"Engels'in öngörüleri tekrar doğrulandı: Microsoft şirketi yeni bir ürün çıkardı" gibi haberler yayınlayarak kendi ideolojisini ne kadar"ispatlamış" olursa, Bilim ve Teknik dergisindeki yazılar da evrimi o denli ispatlayabilir.

Çünkü Bilim ve Teknik'teki evrimle ilgili yazıların ortak üslubu, bazı biyoloji bilgilerinin önüne-arkasına "evrim" kelimeleri, terimleri ve sloganları serpiştirilerek anlatılmasından ibarettir.


Bilim ve Teknik, Teorinin Temel
İddialarını Neden Savunamamaktadır?



Bu durum karşısında Bilim ve Teknik dergisinin okuyucuları kendilerine şu soruları sormalıdırlar:

Acaba söz konusu dergi, evrimi savunmak için neden teorinin iddialarını açık ve net bir biçimde ortaya koyup sonra da bunları destekleyecek bilimsel bulguları getirme yolunu seçmemektedir?

Neden sadece evrimi çağrıştıran bazı cümleleri serpiştirerek ya da ilgisiz biyoloji konularından söz ederek dolaylı propaganda yapmak yoluna gitmektedir?

Örneğin, Bilim ve Teknik dergisi, neden canlı yaşamın nasıl olup da tesadüfen oluştuğunu anlatmaya çalışmamaktadır?

Neden bir proteinin nasıl meydana geldiğini, bir molekülün tesadüfen sentezlenme şansının ne olduğunu anlatmamaktadır?

Ya da, neden evrim teorisinin öngördüğü ara geçiş formlarının dünyanın hiçbir yanında, hiçbir fosil tabakasında bulunamayışının nedenini açıklamamakta ısrarlıdır?

Veya neden mutasyon ve doğal seleksiyon mekanizmaları ile canlıların kompleks organlarının, söz gelimi DNA'nın, gözlerin, kulakların, kanatların nasıl oluşabildiğini izah etmeye yanaşmamaktadır?

Evet Bilim ve Teknik dergisi, evrim teorisinin bu en temel konularının hiçbirine girememektedir. Aynı şekilde başka hiçbir evrimci yayın organı da bu konulardan söz etme riskini göze alamamaktadır. Çünkü bu gerçeklerin her birinin evrim teorisini çok açık bir biçimde geçersiz kıldığının farkındadırlar. Bu nedenle sürekli olarak ya ucuz propaganda yöntemlerine ya da 19. yüzyıldan kalma"evrim bilimdir, yaratılış dindir" gibi klişeleşmiş sloganlara başvurmaktadırlar.

Zaten bugün dünyada evrim teorisinin hala belirli bir etkiye sahip olmasının tek nedeni bu propagandadan başka bir şey değildir. Evrimciler, sadece ve sadece propagandanın gücüne dayanarak çoktan ölmüş olan teorilerini ayakta tutmaya çalışmaktadırlar.

O nedenle hem dünya çapında materyalist güç odakları tarafından yürütülen, hem de aynı odakların yerli temsilcileri tarafından taklit edilen evrimci propaganda tekniklerini iyi analiz etmek gerekmektedir.


Bilim ve Teknik Dergisindeki Psikolojik
Telkin Ve Etkileme Metotları



Bilim ve Teknik dergisinin kullandığı ve dünya çapındaki evrimci yayınlara özgü diğer klasik belli başlı psikolojik telkin ve propaganda yöntemlerini şöyle inceleyebiliriz:

Bilimsellik İmajı

Evrimcilerin en sık kullandıkları propaganda yöntemi olan teoriye "bilimsellik" imajı verme yöntemini Bilim ve Teknik de aynen uygulamaktadır. Özellikle yabancı bazı dergilerden alıntılar yaparak bu imajı sağlamaya çalışmaktadır. Discover, National Geographic, Science et Vie gibi koyu evrimci dergilerden yapılan çevirilerle, okuyucuların kafasında yoğun bir"bilimsellik" imajı uyandırılmaktadır. Bu tür kaynaklara atıfta bulunularak,"bu teori bilimsel bir gerçek ve tüm bilim otoriteleri tarafından kabul ediliyor" görünümü verilmeye çalışılmaktadır.

Oysa söz konusu kaynaklarda da aslında evrimi savunmak için kullanılabilecek bilimsel veriler yoktur. Söz konusu dergilerde, sadece farklı evrimcilerin farklı senaryoları dile getirilir, bol bol spekülasyon yapılır. Ama ortada hiçbir delil yoktur.

Görsel Tekniklerle Göz Boyama Yöntemi

Derginin genel görünümü, kapak tasarımı, sayfa düzeni, kullanılan renkler, seçilen fotoğraflar okuyucuya çekici ve etkileyici gelecek bir şekilde hazırlanmaktadır. Bu tür bir ambalaj altında sunulan bilgiler de konu hakkında bilgisi olmayan kesimlerde bir güven ve teslimiyet duygusu oluşturmaktadır. Böyle teknik bir kalitenin büyüsüyle, okuyucunun aklına evrim hakkında anlatılanların bilimselliğinden ve gerçekliğinden şüphelenmek gelmemektedir.



Derginin geneline yayılmış evrimci yazı ve makalelerden bazı örnekler.


Evrim Mesajlarını Derginin Bütününe Yayma Yöntemi

Evrimle ilgili konular derginin geneline yayılmıştır. Tek bir yerde topluca anlatılsa halk okuyup geçebilir, dolayısıyla etkisi azalabilirdi. Fakat konu derginin tümüne dağıtılınca okuyucu sık sık evrimle karşılaşmaktadır. Böylelikle daha geniş bir telkin zemini oluşturulmaktadır. Ayrıca evrim sanki her konuyla bağlantılıymış gibi de bir görüntü verilmektedir.

Okuyucunun Güvenini İstismar Etme Yöntemi

Bilim ve Teknik dergisinde halkın bilime ve bilim adamına duyduğu saygı ve güven istismar edilmektedir. Evrim teorisi bilim maskesi altında empoze edildiği için halk bütün bilim dünyası, bütün bilim adamları, profesörler evrimi savunuyor zannetmektedir; 'onlar öyle diyorsa öyledir' mantığıyla yaklaşmaktadır. Halkın bilim adına öne sürülen konuları inceleme, araştırma ve sorgulama imkanı olmamasından faydalanılmaktadır.

Yabancı Dergilerden Yapılan Tercümelerin Arasına
Kendi Ateist Mesajlarını Sıkıştırıp, Bu Mesajları Söz Konusu
Yabancı Yayına Mal Etme Yöntemi

Bilim ve Teknik dergisi yabancı kaynaklardan tercüme edip aktardığı makalelerin içine, bizzat kendi ifadeleriyle doğrudan ateizm propagandası içeren cümleler sıkıştırıp, bu ifadelerin orijinal metinde yer aldığı gibi bir yanıltma yaparak, aciz bir tavır içine girmiştir.

Derginin asıl amacının Allah'ı inkar etmek, ateizm propagandası yapmak olduğu, Selçuk Alsan'ın tercüme ettiği belirtilen,"Adem'in İzinde" başlıklı yazıda açıkça vurgulanmaktadır:

... Bu ipuçlarını izleyerek insanın nasıl bir Yaratıcı tarafından yaratılmadan maymunlardan evrimleştiğini, Afrika'dan dünyaya dağıldığını ve uygarlıklar kurduğu saptanabiliyor.

Ne ilginçtir ki Science et Vie isimli evrimci bir Fransız dergisinden aynen tercüme edilerek konulmuş bu yazının Fransızca orijinalinde yukarıdaki ifadeler yer almıyor. Orijinal tercümenin arasına sıkıştırılan bu bir cümlelik Yaratıcı'yı inkar vurgusu bizzat Bilim ve Teknik'in kendisıine ait... Anlaşılan yabancı bir evrimci makalenin ateizm ve dinsizlik telkinini yeterli görmeyen Bilim ve Teknik kadrosu, ana hedefleri olan ateist ve materyalist propagandayı bu noktada kendi ifadeleriyle pekiştirmek istemişler. Tabi ki 'Science et Vie'ye mal ederek...



Yükarıda görülen makalenin tümü yabancı bir dergiden birebir tercüme edilerek konulduğu halde, yanda işaretli 'ateist propaganda' bölümü Bilim ve Teknik dergisi tarafından özel olarak eklenmiş. Üstelik sanki yazının orijinalinde varmış izlenimi uyandırmak için, Bilim ve Teknik dergisine ait ifadeler akış metnine doğrudan eklenmiş, herhangi bir ayırma yapılmamış. Bu yolla yazıyı okuyan insanların söz konusu propagandayı yabancı bilimsel bir kaynağın yazdığını düşünmeleri amaçlanmış.


Evrimin Temel Açmazlarını Göz ardı Etme Yöntemi

Dergide evrimle ilgili son derece detay konular işlenmektedir, ancak evrim teorisinin ana konularına hiç girilmemektedir. Örneğin ilk canlı hücresi tesadüfen şöyle aşamalardan geçerek oluştu veya proteinler şu süreçler sonucunda rastlantılarla meydana geldi gibi, evrimin asıl açıklaması gereken konulara hiç değinilmemektedir. Göz ya da benzeri sayısız kompleks organın evrimle nasıl oluşabileceğinden asla bahsedilmemektedir. (Bunu yapmaları zaten beklenemez, çünkü bu konular evrimi kökünden iptal eden çok büyük açmazlardır.) Bu temel konular yerine, sanki evrimin temeli ve mekanizmaları çok net açıklanmış da birtakım detaylar kalmış gibi, bazı teferruatlarla ilgili çalışmalar, araştırmalar öne sürülmektedir. Örneğin,"Neandertal adamı konuşabiliyor muydu?" gibi bir başlık atarak; bu yanıltıcı taktik ile okuyucuya, Neandertal adamının insanın ilkel atası olduğunun çoktan ispatlandığı, geriye sadece konuşup konuşmadığı gibi bir detayın kaldığı izlenimi verilmeye çalışılmaktadır. Oysa bütün fosil kayıtları ve paleontolojik bulgular Neandertallerin bugünkü insandan hiçbir farkı olmayan, nesli tükenmiş bir insan ırkı olduğunu tartışmasız delillerle ortaya koymuştur. Neandertaller evrim süreciyle hiçbir ilgisi olmayan insanlar olduğuna göre de her insan gibi konuşmaları son derece doğaldır; bunu sorgulamak bilimsel açıdan anlamsızdır. (Nitekim söz konusu makalede de Neandertal insanının çene yapısının, bu insanların gayet normal biçimde konuşabildiklerini gösterdiği anlatılmıştır.)

Bunların yanı sıra, daha evrimin nasıl bir mekanizmayla meydana geldiği konusunda bile evrimciler iki karşıt gruba ayrılmış durumdadırlar: Bunlardan birincisi, Richard Dawkins'in öncülüğünü yaptığı 'Neo-Darwinistler', diğeri ise Stephen Jay Gould'un başını çektiği 'sıçramalı evrim' tezini savunanlar. Her iki grup da birbiriyle taban tabana çelişen zıt teoriler öne sürmektedirler. Her iki grup da birbirlerinin varsayımlarını acımasızca eleştirmekte ve geçersizliklerini ortaya koymaktadırlar. Yani daha evrimin temel mekanizmaları hakkında bile evrimciler arasında bir görüş birliği yokken, Bilim ve Teknik dergisi, evrimi bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek edasıyla işleyerek Türk halkını yanıltmaya devam etmektedir.

Evrimci Yalanları Bilimsel Gerçekler Arasına Sıkıştırıp
Bilinç Altına Telkin Etme Yöntemi

Evrimci yayınlarda, doğru ve gerçek bilgiler evrimci yalanlarla birlikte ve iç içe sunularak yanıltıcı bir zemin oluşturulur. Biyolojik ya da tıbbi konular bir yandan gerçek veriler ve kanunlar kullanılarak anlatılırken, bir yandan da evrimci terimler, evrimci yorum ve mantıklar sanki aynı bilimsel gerçeklerin bir parçasıymış gibi araya sıkıştırılır. Örneğin, Bilim ve Teknik'de, genetik hakkında birçok doğru teknik bilgi verilerek, sonra araya yerleştirilen birçok evrimci terim ve evrimci yorumlarla, genetik biliminin de evrimi kanıtladığı imajı yaratılmak istenmiştir. Bu tür yanıltma yöntemleri, dikkati zayıf, şuuru bulanık, dolayısıyla her türlü telkine açık cahil kesimlerde oldukça etkili olmaktadır.

Evrimi Yalanlayan Konuları Demagojiyle
Evrimi Destekler Görünüme Sokma Yöntemi

Dergide, evrimi çürüten konular bile sanki evrimin kanıtıymış gibi çarpıtılarak aktarılmıştır. Örneğin, mitokondriyel DNA testlerinin bütün insanların tek bir anneden ve babadan türediğini gösterdiği söylenmektedir. Sonra bunun antropologların keşiflerine uyduğu belirtilmektedir. Aksine bu, Kuran'da bildirilen Hz. Adem ve eşinin varlığını kanıtlamaktadır.

Tamamen Teknik Konuları Dahi Evrimci Başlık,
Slogan ve Resimlerle Süsleyerek Evrime
Malzeme Yapma Yöntemi



Evrimci bir başlık, alt başlık ve resmin altında eller hakkında tamamen teknik bir konu anlatılmış. Yazının içine herhangi bir evrimci yorum koymaya bile gerek duyulmamış. Amaç, yalnızca başlıklara göz atıp geçenlere 'her konu evrimle bağlantılıdır' mesajı verebilmek.


Evrimci bir başlık ve evrimci bir sloganın altına, evrime en ufak bir noktadan bile kanıt oluşturmayan, tamamen teknik bir yazı konulmuştur. Örneğin"Primatı İnsana Dönüştüren Ellerimiz" başlığının altına"Bundan milyonlarca yıl önce bir canlı türü iki ayağı üzerinde durmayı başardı" şeklindeki beylik bir evrimci slogandan oluşan bir alt başlık yerleştirilip, bunun altında da iki sayfa tamamen elin fizyolojisiyle ilgili tıbbi bilgiler verilmiştir. Başlığın yanına da bir insan ile bir maymunun elele tutuşmuş bir fotoğrafı konulmuştur.

Böylece yazıyı okumadan geçen kimsede sanki 'her konu evrimle açıklanıyor', 'her konunun mutlaka evrimle bağlantısı var' izlenimi bırakılmak istenmiştir.
Yazıyı hazırlayan kimse bu göz boyamayı o derece yeterli bulmuş ki yazının içinde ya da sonunda konuyu evrime bağlayan o klasik evrimci sloganlardan tek bir tane bile kullanmaya gerek görmemiştir.

Evrimcilerin Tek Taraflı ve Önyargılı Çalışmalarını,
Kişisel Yorumlarını ve Varsayımlarını Bilim Dünyasının
Ortak Kabulü Şeklinde Yansıtma Yöntemi

Üç beş evrimci araştırmacının kişisel deneyleri ve evrimci yorumlarından oluşan çalışmalar sanki dünya çapında kanıtlanmış ve kabul görmüş bilimsel kanunlar, gerçekler havasında sunulmaktadır.

Yabancı evrimcilerin, bütünüyle varsayımlardan ve ön kabullerden oluşan çalışmaları sanki çok büyük sırları açığa çıkarmış gibi abartılı başlık ve sloganlarla verilmektedir. Örneğin"Adem'in İzinde" başlıklı yazıda iki evrimcinin,"molekül saati","mutasyon oranı" gibi hiçbir kesinliğe sahip olmayan, doğruluğu test edilemeyen yöntemlerden, varsayımlardan yola çıkarak ulaştıkları sonuçlar insanın evrimine çok büyük ışık tutuyor havasında verilmektedir.

Elbette tüm yazı boyunca sayısız evrimci telkin, slogan ve yorumla birlikte...

Bilim Dünyasının Tümünü Evrimci Gibi Gösterme,
Evrim Karşıtı Sayısız Bilim Adamının Görüşlerini
Örtbas Etme Yöntemi

Özellikle son 20-30 senedir evrim teorisini reddeden dünya çapında bilim adamları vardır. Bunların evrimin bilimsel geçersizliğini çok net biçimde ortaya koyan sayısız araştırmaları ve eserleri bulunmaktadır. Bunlar felsefeci ya da din adamı değil, Amerika, Almanya, İngiltere, Avustralya gibi ülkelerden biyoloji, biyokimya, mikrobiyoloji, anatomi, paleontoloji gibi bilim dallarında uzman, yıllarını bu konuya sarf etmiş akademik kariyer sahibi bilim adamlarıdır. Eğer Bilim ve Teknik dergisi tarafsız ve objektif bir bilim anlayışına sahip olsaydı, evrimi reddeden bu bilim adamlarının tezlerine de yer verirdi. Bilim adına çıkan bir yayın organının bir konu hakkındaki bütün karşıt tezleri ve görüşleri birlikte ortaya koyması gerekir. Fakat evrim karşıtı bilimsel tezlerden ve bunları gündeme getiren bilim adamlarından tek bir söz bile etmeyen dergi, amacının bilime hizmet değil, evrimi tamamen tek taraflı bir tutumla insanlara empoze etmek olan felsefi ve ideolojik bir çevrenin ürünü olduğunu bir kez daha ortaya koymuş olmaktadır.

"Evrim Bilimdir" Telkinini Sık Sık Vurgulama Yöntemi

Konu ne olursa olsun, evrimin artık herkesin kabul ettiği bilimsel bir gerçek olduğu, inkar edilemez olduğu, kanıtlanmış olduğu, genel kabul gören bir konu olduğu ve buna benzer ifadeler sık sık vurgulanmaktadır.

Evrim bilimsel bir gerçek olsa bu tür laf oyunlarına hiç ihtiyacı kalmazdı. Ancak bilimsel temeli olmadığı için bu tür telkinlerle ayakta tutulmaya çalışılmaktadır.

Oysa örneğin, rölativite ya da kuantum hakkındaki hiçbir yazıda bu tür bir bilim dalkavukluğuna ihtiyaç duyulmaz.
Konu evrim olunca, halkta güven uyandırmaya yönelik telkinlere duyulan ihtiyaç ise teorinin ne derece zayıf, temelsiz ve güvenilmez olduğunu ortaya koymaya yeterlidir.

Evrimi Reddedenleri -Bilim Adamı Dahi Olsa-
Dogmatik, Tutucu ve Bilim Dışı Bir Çerçeveye Sokarak
Karalama Yöntemi

Teoriye karşı çıkanlar yalnızca felsefi ya da dini görüşlerine karşı olduğu için reddediyorlar imajı verilmektedir.

Dogmatik yaklaşım, tutuculuk, gericilik, vs. türü tanımlamalarla... Evrimi bilimsel platformda sorgulayan ve geçersizliğini ortaya koyan insanlar da bu çerçeveye dahil edilerek, karşıt bilimsel tezler örtbas edilmeye çalışılmaktadır.

Elbette ki şu bilimsel verileri, kanunları, mantıkları, teknikleri öne sürerek evrimi reddediyorlar deyip de bunu tartışmaya cesaret edememektedirler. Çünkü tartışmayı kaybedeceklerinin baştan bilincindedirler. "Tutucu oldukları için, dindar oldukları için, dogmatik yaklaştıkları için evrime karşı geliyorlar" gibi klasik çarpıtma mantıklarına başvurmaktadırlar.

Bilim ve Teknik Okuyucularina Tavsiyeler

Bilim ve Teknik dergisi okuyucularına tavsiyemiz, yazılanları sorgulayarak, bilinçli bir gözle okumalarıdır. Bilim ve Teknik'te yer alan konuları, yukarıda belli başlı maddeler halinde sıraladığımız telkin ve propaganda yöntemlerini tek tek dikkate alarak değerlendirirlerse söz konusu taraflı ve önyargılı evrimci propagandaya bizzat şahit olacaklardır. Yazılara serpiştirilmiş evrimci slogan, göz boyama, aldatmaca, çarpıtma ve telkinlerin farkına varacaklardır.

Bilim ve Teknik'in, niçin evrimin karanlıkta tutulmaya çalışılan, evrimcilerin yıllardır aralarında ihtilaf halinde oldukları ana konularına değinmediğini, evrimin temel mantığını ve mekanizmalarını anlaşılır ve sade bir dille açıklamaya yanaşmadıklarını dergi yöneticilerine sorsunlar. Tek bir yararlı proteinin nasıl olup da astronomik olasılık engellerini aşarak ilkel dünyada meydana geldiğini, sonra ikincisinin aynı yerde ve aynı zamanda tesadüflerle oluşma şansının ne olduğunu, daha sonra hücrenin organellerinin nasıl bir süreç içinde meydana geldiğini, örneğin laboratuvarda bile cansız moleküllerden sentezlenemeyen bir ribozomun, bir mitokondrinin, bir hücre zarının, hücre zarındaki kapıların ilkel atmosferdeki hangi laboratuvarda üretildiğini açıklamalarını istesinler. Veya sadece bir gözün ne tür aşamalardan geçerek şu anki kompleks yapısına geldiğini ayrıntılı olarak anlatmalarını ya da yeryüzünde hiçbir evrimsel ataya sahip olmadan aniden beliren bir trilobitin gözünü oluşturmak için tek hücrelilerin hangi süreçleri takip ettiğini tarif etmelerini istesinler söz konusu kişilerin bunlara hiçbir yanıt ya da açıklama getiremediklerini göreceklerdir. Yanıt vermeye kalksalar bile ortaya koyacakları tezlerin evrimin hiçbir bilimsel değeri olmayan beylik varsayımlarından, senaryolarından ve laf oyunlarından öteye gidemeyeceği açıktır.


Ulusal Basında "İnsanın Evrimi" Propagandası



24 Eylül 1998 tarihli Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde "3 Milyon Yıl Önce" ya da"4 Milyon Yıllık Değişim" gibi başlıklarla evrim propagandası yapan haberler yayınlandı. Haberlerin kaynağı, Almanya'nın Darmstadt kentinde açılan ve sözde "insanın evrimi"ni çeşitli fosil rekonstrüksiyonları ile sergileyen bir müzeydi. Milliyet ve Hürriyet, bu müzede sergilenen maketleri kesin bir bilimsel gerçek gibi resimlemiş ve okuyucularına, "Üç milyon yıl önceki atalarımız böyleydi" mesajını vermişti. Fakat bu mesaj da yine tüm evrimci mesajlar gibi çok önemli bazı aldatmaca ve yanılgılar içermekteydi. Bu yanılgılar şunlardır:

Sahte Çizim ve Maketlerin Gerçeği Yansıttığı Yanılgısı



Gerek söz konusu gazetelerin, gerekse bu gazetelere kaynaklık eden sözde"bilimsel" kurum ya da yayınların bilimsel birer gerçek gibi öne sürdükleri bu kafatası maketleri (rekonstrüksiyonlar) gerçekte yalnızca birer göz boyamadan ibarettir. İnsanlar görsel yoldan daha kolay etkilendikleri için amaç onları, maketlerini yaptıkları bu hayali yaratıkların geçmişte gerçekten yaşadığına inandırabilmektir.

Eldeki bir kaç kemik parçasından yola çıkılarak yapılan bu uydurma maketler, çizimler ve heykeller sadece ve sadece onları biçimlendiren heykeltraşın "hayal dünyasındaki" yaratıkları yansıtırlar.

Bu hayali yaratıklara katılan birtakım insansı motifler, anlamlı bakışlar ile sözde insanın geçmişte buna benzer maymunsu atalarının yaşadığı izlenimi verilmeye çalışılır. Oysa üç beş kafatası parçasından yola çıkılarak bir canlının gözleri, burnu, kulağı, dudakları, derisi, kaşları, saçları ve tüyleri konusunda bir yorum yapmak mümkün değildir. Canlının görünümünde asıl belirleyici ayrıntılar, zamanla yok olmuş ve fosil kayıtlarında yer almayan bu yumuşak dokulardır. Bu sebeple yumuşak dokuların söz konusu gazete haberlerindeki gibi, spekülatif bir biçimde yorumlanmasıyla rekonstrüksiyonu yapan kişinin hayal gücünün sınırları içinde herşey mümkündür. Nitekim bu düzmece maketlerin temelindeki en önemli unsurun hayal gücü olduğu Hürriyet'in haberindeki şu ifadelerden de anlaşılmaktadır:

Yontu ustası Wolfgang Schnaubelt, bilgisayardan çıkan patronlar üzerinde çalışırken hayal gücünü bir hayli çalıştırmak zorunda kaldığını söylüyor.

Görüldüğü gibi ressamların ya da heykeltraşların hayal dünyasını yansıtmaktan başka bir anlamı olmayan bu maketler evrimciler ve onların çığırtkanlığını yapan basın-yayın organları tarafından insanların gözlerini boyamada kullanılmaktadır. Harvard Üniversitesi'nden Earnst A. Hooten da bu tür hayali canlandırmaların hiçbir geçerliliği olmadığını şöyle açıklamaktadır:

Yumuşak kısımların tekrar inşası çok riskli bir girişimdir. Dudaklar, gözler, kulaklar ve burun gibi organların altlarındaki kemikle hiçbir bağlantıları yoktur. Örneğin bir Neandertal kafatasını aynı yorumla bir maymuna veya bir filozofa benzetebilirsiniz. Eski insanların kalıntılarına dayanarak yapılan canlandırmalar hemen hemen hiçbir bilimsel değere sahip değillerdir ve toplumu yönlendirmek amacıyla kullanılırlar... Bu sebeple rekonstrüksiyonlara fazla güvenilmemelidir.60

Nitekim evrimciler bu konuda o denli ileri gitmektedirler ki, aynı kafatasına birbirinden çok farklı yüzler yakıştırabilmektedirler. Örneğin Australopithecus robustus (Zinjanthropus) adlı fosil için çizilen birbirinden tamamen farklı üç ayrı rekonstrüksiyon, bunun ünlü bir örneğidir. Aynı fosil, National Geographic dergisinin Eylül 1960 sayısında ve Sunday Times'ın 5 Nisan 1964 sayısında birbirinden çok farklı şekilde resmedilmiştir. Aynı fosilin evrimci Maurice Wilson tarafından yapılan çizimleri ise bunlardan tamamen farklıdır.

Fosillerin taraflı yorumlanması ya da hayali rekonstrüksiyonlar yapılması, evrimcilerin aldatmacaya ne denli yoğun biçimde başvurduklarını gösteren delillerdendir.

Evrimciler, yalnızca bu hayali yaratıkların yüz ve vücut şekillerini çizmekle kalmamakta, daha da ileri giderek, bu yaratıkların avlandıkları, aileleriyle yürüdükleri hallerini ya da sosyal yaşamlarından çeşitli kesitleri de son derece ayrıntılı biçimde tasvir etmektedirler. Tamamen birer sahtekarlık ve hayal ürünü olan bu çizimler ve resimler, hiçbir bilimsel veriye ve somut kanıta dayandırılamayan evrim teorisini ayakta tutabilmek için başvurulan en önemli telkin malzemeleridir.



Hürriyet Gazetesi, 24.09.1998


İnsanın Evrimi Masalı

Kitabın çeşitli bölümlerinde, doğada canlıları evrimleştirecek hiçbir mekanizma olmadığını inceledik, sonra da canlı türlerinin bir evrim süreci sonucunda değil, bugünkü kusursuz yapılarıyla bir anda ortaya çıktıklarını, yani ayrı ayrı yaratıldıklarını gördük. Bu durumda elbette "insanın evrimi"nin de yaşanması asla mümkün olmayan bir hikaye olduğu açıktır.

Peki, ama bu hikayenin evrimcilerce öne sürülen dayanağı nedir?

Bu dayanak, evrimcilerin üzerinde hayali yorumlar yapabilecekleri fosillerin çokluğudur. Tarih boyunca 6000'den fazla maymun türü yaşamıştır. Bunların çok büyük bir bölümü, nesli tükenerek ortadan kaybolmuştur. Bugün yalnızca 120 kadar maymun türü yeryüzünde yaşamaktadır. İşte, bu 6000 civarındaki nesli tükenmiş maymun türünün fosilleri evrimciler için çok zengin bir malzeme kaynağı oluşturur.

Evrimciler, yok olmuş maymun türlerinden işlerine gelen bir bölümünün kafataslarını ve kemiklerini küçükten büyüğe doğru dizmiş, bu seriye nesli tükenmiş bazı insan ırklarına ait kafataslarını da ekleyerek insanın evrimi senaryosunu yazmışlardır. Senaryo şöyledir: "İnsanlar ve günümüz maymunları ortak atalara sahiptirler. Bu yaratıklar zamanla evrimleşerek bir kısmı günümüz maymunlarını meydana getirmiş, evrimin diğer bir kolunu izleyen bir başka grup da günümüz insanlarını oluşturmuştur."

Oysa, bütün paleontolojik, anatomik ve biyolojik bulgular bize, evrimin bu iddiasının da diğerleri gibi geçersiz olduğunu göstermektedir. İnsanla maymun arasında herhangi bir akrabalık olduğuna dair hiçbir somut kanıt yoktur. Sahtekarlıklar, çarpıtmalar, göz boyamalar, aldatıcı çizim ve hayali yorumlar dışında...

Fosil kayıtları bizlere, tarih boyunca insanların insan, maymunların da maymun olarak kaldıklarını göstermektedir. Evrimcilerin insanın atası olarak gösterdikleri fosillerin bir bölümü, aslında günümüze çok yakın tarihlere -örneğin 10.000 sene öncesine- kadar yaşamış ve kaybolmuş eski insan ırklarına aittir. Dahası, günümüzde halen yaşamakta olan birçok insan topluluğu ise, evrimcilerin insanın ataları gibi göstermeye çalıştıkları bu soyu tükenmiş insan ırklarıyla aynı fiziksel görünüm ve özellikleri taşımaktadır.

Hepsinden önemlisi, maymunlar ve insanlar arasında sayısız anatomik farklılıklar bulunmaktadır ve bunların hiçbiri evrimle ortaya çıkabilecek türden değildir.

Evrim teorisini savunanların en çok gündeme getirdikleri konu, insanın kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia, bugün yaşayan modern insanın maymunsu birtakım yaratıklardan geldiğini varsayar. 4-5 milyon yıl önce başladığı varsayılan bu süreçte, modern insan ile ataları arasında birtakım "ara form"ların yaşadığı iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali olan bu senaryoda dört temel "kategori" sayılır:


Australopithecus

Homo habilis

Homo erectus

Homo sapiens


Evrimciler, insanların sözde ilk maymunsu atalarına "güney maymunu" anlamına gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu canlılar gerçekte soyu tükenmiş bir maymun türünden başka bir şey değildir. Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard gibi İngiltere ve ABD'den dünyaca ünlü iki anatomistin Australopithecus örnekleri üzerinde yaptıkları çok geniş kapsamlı çalışmalar, bu canlıların sadece soyu tükenmiş bir maymun türüne ait olduklarını ve insanlarla hiçbir benzerlik taşımadıklarını göstermiştir.61

İnsan evriminin bir sonraki safhasını da evrimciler, "homo" yani insan olarak sınıflandırırlar. İddiaya göre homo serisindeki canlılar, Australopithecuslar'dan daha gelişmişlerdir. Evrimciler, bu farklı canlılara ait fosilleri ardı ardına dizerek hayali bir evrim şeması oluştururlar. Bu şema hayalidir, çünkü gerçekte bu farklı sınıfların arasında evrimsel bir ilişki olduğu asla ispatlanamamıştır. Evrim teorisinin 20. yüzyıldaki en önemli savunucularından biri olan Ernst Mayr, "Homo sapiens'e uzanan zincir gerçekte kayıptır" diyerek bunu kabul eder.62

Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus > Homo sapiens" sıralamasını yazarken, bu türlerin her birinin, bir sonrakinin atası olduğu izlenimini verirler. Oysa paleoantropologların son bulguları, Australopithecus, Homo habilis ve Homo erectus'un Dünya'nın farklı bölgelerinde aynı dönemlerde yaşadıklarını göstermektedir.63 Dahası Homo erectus sınıflamasına ait insanların bir bölümü çok modern zamanlara kadar yaşamışlar, Homo sapiens neandertalensis ve Homo sapiens sapiens (modern insan) ile aynı ortamda yan yana bulunmuşlardır.64 Bu ise elbette bu sınıfların birbirlerinin ataları oldukları iddiasının geçersizliğini açıkça ortaya koymaktadır.

Harvard Üniversitesi paleontologlarından Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci olmasına karşın, Darwinist teorinin içine girdiği bu çıkmazı şöyle açıklar:

Eğer birbiri ile paralel bir biçimde yaşayan üç farklı hominid (insanımsı) çizgisi varsa, o halde bizim soy ağacımıza ne oldu? Açıktır ki bunların biri diğerinden gelmiş olamaz. Dahası, biri diğeriyle karşılaştırıldığında evrimsel bir gelişme trendi göstermemektedirler.65

Kısacası, medyada ya da ders kitaplarında yer alan hayali birtakım "yarı maymun, yarı insan" canlıların çizimleriyle, yani sırf propaganda yoluyla ayakta tutulmaya çalışılan insanın evrimi senaryosu, hiçbir bilimsel temeli olmayan bir masaldan ibarettir.

Evrim: Bilim Dışı Bir İnanç

Lord Solly Zuckerman, İngiltere'nin en ünlü ve saygın bilim adamlarından biridir. On yıllar boyunca fosiller üzerinde çalışmış, titiz araştırmalar yürütmüş, hatta bilime yaptığı bu katkıları nedeniyle "Lord" ünvanına layık görülmüştür. Zuckerman bir evrimcidir, yani evrim konusunda yaptığı yorumların kasıtlı olarak aleyhte olabileceği düşünülemez. Fakat, insanın evrimi senaryosuna yerleştirilen fosilleri on yıllar boyunca inceledikten sonra, ortada gerçek bir soy ağacı olmadığı sonucuna varmıştır.

Zuckerman bir de ilginç bir "bilimsel sıralama" yapmıştır. Bilimsel olarak kabul ettiği bilgi dallarından, bilim dışı olarak kabul ettiği bilgi dallarına kadar bir yelpaze oluşturmuştur. Zuckerman'ın bu tablosuna göre en "bilimsel" -yani somut verilere dayanan- bilgi dalları kimya ve fiziktir. Yelpazede bunlardan sonra biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yelpazenin en ucunda, yani en "bilim dışı" sayılan kısımda ise, Zuckerman'a göre, telepati, altıncı his gibi "duyumötesi algılama" kavramları ve bir de "insanın evrimi" vardır! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu şöyle açıklar:

Objektif gerçekliğin alanından çıkıp da, biyolojik bilim olarak varsayılan bu alanlara - yani duyum ötesi algılamaya ve insanın fosil tarihinin yorumlanmasına - girdiğimizde, teorisine inanan bir kimse için herşeyin mümkün olduğunu görürüz. Öyle ki teorilerine kesinlikle inanan bu kimselerin çelişkili bazı yargıları aynı anda kabul etmeleri bile mümkündür.66

Peki evrimi savunan bunca bilim adamının bu dogmada bu denli ısrarlı olmalarının nedeni nedir? Neden, aynı anda birçok çelişkili yargıyı kabul ederek, kendi elleriyle buldukları delilleri hiçe sayarak teorilerini yaşatmaya çalışmaktadırlar.

Bunun tek cevabı, bu kişilerin evrimi terk ettiklerinde karşılaşacakları gerçekten korkuyor olmalarıdır. Evrimi terk ettiklerinde karşılaşacakları gerçek, insanı Allah'ın yarattığı gerçeğidir. Bu ise, sahip oldukları önyargılar ve inandıkları materyalist felsefe açısından kabul edilemez bir düşüncedir.

Bu nedenle hem kendilerini aldatmakta, hem de kendileriyle işbirliği içindeki medyayı kullanarak dünyayı aldatmaktadırlar. Bulamadıkları fosilleri hayali resimler ya da maketler yoluyla "üretmekte" ve insanlara gerçekten evrimi destekleyen fosillerin olduğu izlenimini vermeye çalışmaktadırlar. Materyalist felsefeye kendileri gibi inanmış olan çeşitli medya kuruluşları ise, bu hayali resim ya da maketleri kullanarak, kitleleri aldatmaya, evrim masalını insanların bilinçaltına kazımaya çabalamaktadırlar.

Tüm dünyada süren bu evrimci propagandanın yerli temsilcileri ise, bir kısım köhne komünist yayın organları ile bazı günlük gazetelerdir. Yaratılış gerçeğinin, başta BAV olmak üzere, çeşitli bilinçli kesimler tarafından Türk toplumuna duyurulmasının verdiği şiddetli rahatsızlıkla, evrim propagandası yapmaya çalışmaktadırlar.

Ancak bilmelidirler ki, bir yalan, ne kadar propaganda yapılırsa yapılsın, ancak bir süre ayakta tutulabilir. Gerçek kaçınılmaz olarak ortaya çıkar ve toplum gerçekle yalan arasındaki ayrımı görür. Kaldı ki evrimci medyanın propaganda kampanyası karşısında, "meydan" boş değildir. Türkiye'de gerçeğin ne olduğunu topluma anlatmaya son derece kararlı olan kişi, kurum ve kuruluşlar vardır.


DİPNOTLAR



60. Earnest A. Hooton, Up From The Ape, New York, 1931, s. 332

61. Solly Zuckerman. Beyond The Ivory Tower, ss. 75-94, Charles E. Oxnard, "The Place of Australopithecines in Human Evolution: Grounds for Doubt", Nature, Sayı 258, s. 389

62. J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog: Ernst Mayr", Scientific American, Aralık 1992

63. Alan Walker, Science, vol. 207, 1980, s. 1103; A. J. Kelso, Physical Antropology, 1st ed., New York: J. B. Lipincott Co., 1970, s. 221; M. D. Leakey, Olduvai Gorge, vol. 3, Cambridge: Cambridge University Press, 1971, s. 272

64. Time, Kasım 1996

65. S. J. Gould, Natural History, vol. 85, 1976, s. 30

66. Solly Zuckerman. Beyond the Ivory Tower, 1970, s. 19

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü