Harun Yahya


İsrailoğulları İçinde Bazı Kimselerin Çirkin Tavırları



Hz. Musa (as), mücadelesini ilk başta Firavun'a karşı vermişti. Kendi kavmi, yani İsrailoğulları Hz. Musa (as)'dan önce köle olarak sıkıntı içinde yaşıyorlardı. Bu nedenle Allah'ın takdir ettiği vakit geldiğinde Mısır'ı kavim olarak terk ettiler. Ancak bu, onların tümünün samimi olarak iman ettiği anlamına gelmiyordu. Aralarında iman etmedikleri halde, kavim psikolojisi ile hareket eden kişiler de vardı. Bu yüzden de söz konusu bazı kişiler hak dine uymak yerine, zaman zaman eski putperest dinlerine dönmeye çalışıyorlardı. Bu nedenle bu kişiler her fırsatta Hz. Musa (as) ile mücadele etmiş ve onun getirdiği gerçek dinden sapmaya çalışmışlardı.

Allah, önce Hz. Musa (as)'a İsrailoğulları'nı on iki ayrı topluluk olarak böldürdü:

Biz onları (İsrailoğulları'nı) ayrı ayrı oymaklar olarak on iki topluluk (ümmet) olarak ayırdık. Kavmi kendisinden su istediğinde Musa'ya: "Asan'la taşa vur" diye vahyettik. Ondan on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insan- topluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu... (Araf Suresi, 160)

İsrailoğulları'nın bir kısmı imanı kalplerine tam yerleştirememişlerdi. Hatta bir keresinde bazıları Hz. Musa (as)'dan Allah'ı kendilerine göstermesini isteme çirkin cesaretini gösterdiler. Ayette şu şekilde bildirilmektedir:

Ve demiştiniz ki: "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz. (Bakara Suresi, 55)

İsrailoğulları içindeki bazı kimselerin belirgin bir özelliği, sürekli olarak tamahkar ve nankör bir ruh hali içinde olmalarıydı. Allah onları açlıktan kurtarmak için kendilerine mucizevi bir yiyecek sunmuştu. Kuran'da "kudret helvası ve bıldırcın" olarak bildirilen bu yemek Allah'ın ikramı olmasına rağmen, bu kimseler bir süre sonra, büyük bir akılsızlık göstererek saygıya uygun olmayan bir tavır içine girdiler:

Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar Bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler. (Bakara Suresi, 57)

Siz (ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa:) "Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti... (Bakara Suresi, 61)

Burada Hz. Musa (as)'ın kavminin içinde yer alan bir takım şahısların nankörce tavırlarından biri daha açıkça görülmektedir.


Bakara Kıssası



Hz. Musa (as)'ın kavminin içinde bazıları hak dini gerçekten kavrayamamışlardı. Nitekim bu kimseler hep kendilerine gelen hak dini değiştirerek kendi nefislerine ve eski batıl dinlerine uydurmaya çalıştılar. Dinin kolay ve berrak yönünü görmeyip onu kendilerince karmaşık ve zor hale getirip kendilerine putlar yapmaya, Allah'a yönelmeyi zorlaştırıp bunu törenselleştirmeye ve araya putları aracı koymaya çalıştılar.

İsrailoğulları'ndan bir kısmında görülen dinlerini zorlaştırmaya çalışan bu garip mantık, en açık şekilde Bakara Suresi'ndeki bir kıssada anlatılır. Bu kıssada Allah, İsrailoğulları'na bir buzağı kesmelerini emretmiştir. İstenen, sadece bir buzağının kurban edilmesidir ve Hz. Musa (as) da bunu kavmine bildirir. İsrailoğulları'ndan bazı insanlar ise bu çok açık ve kolayca yapılabilecek emri zorlaştırmaya çalışırlar. Allah onlardan sadece sığır kesmelerini ister, onlarsa dinin zor ve karmaşık olması gerektiği yanılgısına kapılarak kendilerinden istenmediği halde teferruata dalarlar. Ayetlerde şu şekilde haber verilmektedir:

Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi. "Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın" dediler. (Musa, Rabbine yalvardıktan sonra) "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi. (Bu sefer) dediler ki: "Rabbine adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi. (Onlar yine:) "Rabbine adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşaAllah (Allah dilerse) biz doğruyu buluruz" dediler. (Bunun üzerine Musa, "Rabbim) diyor ki: O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. (O zaman): "Şimdi gerçeği getirdin" dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı. (Bakara Suresi, 67-71)

Yukarıdaki kıssada anlatıldığı gibi Hz. Musa (as)'ın kavminin içindeki bazı kimseler, Allah'ın emrini yerine getirme konusunda sürekli zorluk çıkardılar; ürettikleri detaylar nedeniyle bu emir neredeyse yapılamaz hale gelince uygulamayı kabul ettiler. Aslında istenen çok kolaydı; sadece bir sığır keseceklerdi.


İsrailoğulları'ndan Bazılarının Emre Başkaldırması ve Lanetlenmesi



Allah, İsrailoğulları Mısır'dan çıktıktan sonra onlara yurt olarak bir toprağı vaad etmişti. Bu yolculuk esnasında, içlerinden bir kısmının Hz. Musa (as)'a yaptıklarını ve ona çıkardıkları zorlukları önceki sayfalarda belirttik. Vaad edilmiş topraklara geldiklerinde de bu kimseler zorluk çıkarmaya devam etiler:

Hani, Musa kavmine (şöyle) demişti: "Ey kavmim, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi." "Ey kavmim, Allah'ın sizin için yazdığı (girmenizi emrettiği) kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza dönmeyin; yoksa kayba uğrayanlar olarak çevrilirsiniz." Dediler ki: "Ey Musa, orda zorba bir kavim vardır, onlar çıkmadıkları sürece biz oraya kesinlikle girmeyiz. Şayet ordan çıkarlarsa, biz de muhakkak gireriz. (Maide Suresi, 20-22)

Allah onlara defalarca yardım etmişti. Onları sudan geçirerek Firavun'dan kurtarmıştı ve bu toprakları onlara vermişti. Oradaki zorba kavimle savaşırlarsa mutlaka kazanacaklarını vaat etmişti. Allah'a tevekkül etmeleri ve elçisine uymaları gerekiyordu. Fakat içlerinden bazıları Hz. Musa (as)'ın uyarılarına karşı çıktılar, korktukları için oraya girmediler. Sadece korkanların içinden iki kişi, Allah'a tevekkül edilmesi gerektiğini ve oraya girilmesi gerektiğini söyledi:

Korkanlar arasında olup da Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki kişi: "Onların üzerine kapıdan girin. Girerseniz, şüphesiz sizler galibsiniz. Eğer mü'minlerdenseniz, yalnızca Allah'a tevekkül edin." dedi.(Maide Suresi, 23)

İsrailoğulları'ndan bir kısmı bu uyarılara rağmen Allah'ın elçisine karşı çıkıp ona çok çirkin bir ahlak gösterdiler:

Dediler ki: "Ey Musa biz, onlar durduğu sürece hiçbir zaman oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burada duracağız." (Maide Suresi, 24)

Artık Hz. Musa (as)'ın kavminin içinde yer alan bu kimselerin azgınlığı iyice artmıştı. Peygamberlerinin hiçbir sözünü dinlemeyecek, açıkça karşı çıkacak hale gelmişlerdi. Bunun üzerine Musa Peygamber Rabbimiz'e yalvarıp kendisi ve kardeşi Hz. Harun (as)'ı bu isyankar kavimden ayırmasını istedi:

(Musa:) "Rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öyleyse bizimle fasıklar topluluğunun arasını Sen ayır." dedi. (Allah) Dedi: "Artık orası kendilerine kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar yeryüzünde 'şaşkınca dönüp duracaklar.' Sen de o fasıklar topluluğuna üzülme." (Maide Suresi, 25-26)

Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi, Allah'a ve elçisine yaptıkları bu isyankarlıktan sonra tam kırk yıl o bölge İsrailoğulları'na haram oldu ve oraya giremediler.

Hz. Musa (as) hayatı boyunca Rabbimiz'in risaletini tebliğ etmeye çalıştı. Kavmini putlardan kurtarıp onlara gerçek dini anlatmak için çaba harcadı. Onun amacı, Allah'ın rızasını kazanmak için insanları uyararak onları cehennem azabından kurtarmaktı. Bu uğurda Firavun'la mücadele etti, kendi kavminin sapkın inançlarını değiştirmeye çalıştı. Bunları yaparken hem Firavun ve çevresinden hem de kendi kavminin içindeki bazı kimselerden eziyet gördü. Fakat Hz. Musa (as) herşeyiyle Allah için yaşayan seçkin bir kuldu ve Rabbimiz onu Firavun'un da kendi kavminin de sıkıntı ve belalarından kurtardı.

Peygamberlerinin izinden gitmeyen, kendilerine emanet edilmiş olan dine yüz çeviren ve "sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın" diyerek nankörlük eden İsrailoğulları içindeki bazı kimseler, tüm inananlar için bir ibret vesilesidir. Allah, tüm insanları peygamberine yüz çevirmiş olan bazı İsrailoğulları gibi olmamaları için şöyle uyarır:

Ey iman edenler, Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Allah onu, demekte olduklarından temize çıkardı. O, Allah Katında vecihti. (Ahzab Suresi, 69)








Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister. (Tevbe Suresi, 55)








 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü