Harun Yahya

İnsan Allah'a Kulluk Etmek İçin Yaratıldı



İnsan Allah'ın yarattıkları arasında şuuru olan, doğruyu ve yanlışı ayırt etme yeteneğine sahip bir varlıktır. Bu nedenle Allah'ın varlığının delillerini, üstün yaratma gücünü kavrayabilecek, dünya ve ahiret hayatının gerçek amacını anlayabilecek kapasitededir. Ancak sahip olduğu bu üstün özellikler beraberinde ona birtakım sorumluluklar yükler. Çünkü tüm bunları aklıyla kavrayabilen bir insan, asıl kulluk etmesi gereken gücün Allah olduğunu ve Allah'tan başka ilah olmadığını anlar. Kendisine dünya hayatında yüklenen sorumluluğun asıl olarak Allah'a iman etmek olduğunun şuuruna varır. Allah Kuran'da kullarına şöyle buyurmaktadır:

Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi yoktur. O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka ilah yoktur. Herşeyin Yaratıcısıdır, öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi, 101-102)

Şu çok açık bir gerçektir ki, dünya hayatında aranılan huzur, mutluluk ve başarının temelinde insanların, kendilerine yükletilen sorumluluğu bilmeleri ve yalnızca Allah'a kulluk etmeleri yatmaktadır. Bu durum, toplumsal açıdan da geçerlidir ve toplum içinde bir dengenin oluşmasını sağlamaktadır. Ancak aksi söz konusu olduğunda; yani Allah'ın varlığını inkar edenlerin, O'nun vereceği cezadan ve ahiret gününün getireceklerinden korkmayanların sayısı arttığında, bahsettiğimiz bu denge bozulur. İnsanların Allah'a kul olduklarını unutup başka varlıklara yönelmelerinin önemli bir sonucu olarak, ahlaki dejenerasyon, insan ilişkilerindeki yozlaşma, menfaate dayalı ilişkiler, güçlünün zayıfı ezmesi, acımasızlık, zalimlik, sahtekarlık, düşmanlık gibi fiiller toplum içinde rahatlıkla hayat sahası bulurlar. Bunun sonucunda ise aile ve toplum düzeni, ülke huzuru ve dünya barışı tehlikeye girer. Kuran'da, insanların Allah'ın emirlerini terk edip kendi hevalarına uymalarının, insanlığı ciddi bir dejenerasyona götüreceği şöyle haber verilmektedir:

Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve herşey) bozulmaya uğrardı. Hayır, Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar. (Müminun Suresi, 71)

Günümüzde insanların birçoğu, içinde yaşadıkları ve sürekli şikayet ettikleri dejenerasyonun kökenindeki nedenlerin, kendi bencil tutkularına uymaları ve Allah'a eş koşmaları olduğunu düşünmezler. Bu nedenle de çözümü çok farklı yerlerde ararlar. Yalnızca ekonomik, sosyal ve kültürel reformlar yaparak, ülkenin zenginliğini artırarak ve teknolojisini geliştirerek sorunlarını çözebileceklerini düşünürler. Oysa şirkten tamamen arınmadan ve insanlar arasında güçlü bir Allah inancını yerleştirmeden, bu yöntemler kesin çözümler getirmez. Sürekli yeni çözümler üretilmesine karşın, Allah'ın emrettiği güzel ahlaka aykırı uygulamaların sürdürülmesi nedeniyle hiçbir kesin başarı kazanılamaz.

Kimi insanların içinde yaşadıkları bu karanlık ve ürkütücü yaşam tarzından kurtulabilmelerinin, huzurlu, güvenilir ortamlar içinde yaşayabilmelerinin tek bir yolu vardır. Bu yol, toplumu oluşturan bireylerin "insanlara tapınma dini"nin pençesinden kurtulmaları, yalnızca Allah'a iman etmeleri ve Allah'ın Kuran'daki emir ve yasaklarına uymalarıdır. Bu, tüm insanlar için mutlak bir kurtuluş demektir. Çünkü insanı Allah yaratmıştır ve onun ruhunun neye ihtiyacı olduğunu da en iyi Allah bilir. Kuran'da bu gerçek şöyle haber verilmektedir:

Allah, rızasına uyanları bununla (Kuran ile) kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 16)

 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü