Harun Yahya

Sudan


Çatışmalardan ve İç Savaşlardan Kurtulamayan Bir Ülke


sudanSudan'ın en önemli sorunlarından biri, ülkede on yıllardır süren kuzey-güney çatışmasıdır. Bu hem dini hem de etnik bir çatışmadır. Ülkenin kuzeyinde Müslüman Araplar yaşar. Güneyde ise Hıristiyan Afrikalılar çoğunluktadır. Bu dini ve etnik farklılık, ülkenin sınırlarını masa başında üreten İngiliz sömürge yönetiminin bir mirasıdır. Ve bu miras, kanlı bir mirastır; 1960'lı yıllardan bu yana, güneyli Hıristiyanlar, kuzeydeki Müslüman Arapların denetimindeki Hartum yönetimine karşı örgütlü bir ayaklanma halindedirler. Ayaklanma, Anya-Nya adlı Hıristiyan örgütü tarafından yönetilmektedir.

Ve 1989 yılında ülkede İslami bir yönetimin kurulmasından bu yana, güneydeki ayaklanma daha da güçlenmiştir. Çünkü "birileri", bu ayaklanmayı Hartum rejimine karşı sürekli olarak kışkırtmaktadır.

Tahmin edilebileceği gibi Anya-Nya ayaklanmasını destekleyen güçlerin başında İsrail gelmektedir. Benjamin Beit-Hallahmi, The Israeli Connection isimli kitabında İsrail'in Güney Sudanlı isyancı güçleri 1960'lı yıllardan bu yana desteklediğini bildirmektedir. Buna göre İsrail, o tarihlerden başlayarak Anya-Nya hareketine silah yardımı ve askeri eğitim vermişti. Mossad, komşu ülkeler Uganda, Çad, Etiyopya ve Kongo'daki istasyonları aracılığıyla Güneyli ayaklanmacılarla bağlantı kurmuş, Torit kentindeki Mossad merkezinde 30 kadar Anya-Nya gerillası özel eğitimden geçirilmişti. İsrail 1970 yılında Sudan'ın güneyindeki Uganda ile bir anlaşma yaparak, Uganda-Sudan sınırını rahatlıkla kullanma ve Anya-Nya'ya destek verme imkanını genişletmişti. Eski bir Alman gerillası Rolf Steiner'ın söylediğine göre, İsrail, Güney Sudanlı ayaklanmacılara destek veren en önemli güç konumundaydı.41
sudan haritası
1989 yılına kadar çok çalkantılı bir siyasi dönem geçiren Sudan'da, o yıl yönetimi, genel başkanlığını Hasan Turabi'nin yaptığı Müslüman Kardeşler örgütü ele aldı. O tarihten sonra da Hasan Turabi önderliğinde İslami devlet sistemi kuruldu. Ve Sudan Parlamentosu'nun İslam kanunlarını yürürlüğe koymasının ardından, güneydeki Anya-Nya hareketi SPLA (Sudan Halk Kurtuluş Ordusu) adı altında yeniden ayaklanma başlattı. SPLA lideri John Garang, Sudan yönetimi ile masaya oturmak için ilk önce, "İslam kanunlarının yürürlükten kaldırılması" şartını öne sürdü. Parlamento böyle bir ön şartı kabul etmeyince olaylar daha da şiddetlendi. İslami rejime karşı yürütülen bu ayaklanma pek çok ülke tarafından desteklendi.

İslami rejime karşı yeniden başlatılan ayaklanmanın en büyük destekçisi ise eskiden olduğu gibi yine İsrail oldu. Turabi, ayrılıkçıların silahları hangi yollardan sağladığı sorusuna "Ne yazık ki İsrail ve bazı komşularımız bizimle savaşmaları için Garang'ı silahlandırıyor" demişti.42 Zamanla ortaya çıkan bilgiler, Hıristiyan ayaklanmacılara Protestan ve Anglikan kiliseleri tarafından tabutlar içinde getirilen silahların asıl kaynağının İsrail olduğunu ortaya çıkardı.

Sudan'da Açlık Oyunu ve "Terörist Ülke" Aldatmacası





GÜNEY SUDAN'DAKİ AYRILIKÇILARI, İSLAM KARŞITI GÜÇLER DESTEKLİYOR
güney sudan
ABD'nin, Sudan'ı terörist ülke ilan ederken ortaya attığı diğer bir iddia, ülkenin güneyindeki insan hakları ihlalleridir. Oysa burada İslami rejime karşı şiddet eylemleri gerçekleştiren ayaklanmacılara karşı sürdürülen bir mücadele vardır. Ayaklanmacılar, Batılı devletlerden aldıkları destekle savaşı sürdürmekte ve Devlet Başkanı El-Beşir, silah bıraktıkları takdirde serbest bırakılacaklarını söylemesine rağmen bütün çağrıları cevapsız bırakmaktadırlar.
Buna karşın ABD, hiçbir somut delil olmadan, 1993 yılının Ağustos ayında Sudan'ı terörist ülke ilan etti. Bunun ardından Sudan'a ekonomik ambargo uygulandı, IMF ve Dünya Bankası'ndan gelen yardımlar kesildi, bölgeye silah ambargosu uygulaması getirildi. Ayrıca Sudan'a yapılan gıda sevkiyatı da kesildi. Resimlerde Güney Sudan'daki Hıristiyan ayaklanmacılar görülmektedir.



İsrail destekli ayrılıkçı gerillalar
İsrail destekli ayrılıkçı gerillalar
Şu an Sudan'daki yönetime karşı etkili bir savaş açılmış durumdadır. Sudan'a açılan savaşın iki ayrı boyutu var: Biri açlık oyunu, öteki "terörist ülke" kavramı.

Aslında Sudan, doğal kaynaklar yönünden son derece zengindir. Ülkede uranyum, altın ve petrol yatakları vardır, topraklar da son derece verimlidir. Ancak uzun yıllardır süren iç savaş nedeniyle Sudan, bugün oldukça fakir bir ülke konumundadır.

Herşeye rağmen Sudan, 1989 yılında iktidara gelen rejimle birlikte ciddi bir kalkınma hamlesi yaptı. "Kalkınmanın gerçek motoru dindir" diyen ve Sorbonne Üniversitesi mezunu olan Hasan El-Turabi'nin önderliğindeki İslami yönetim, iktidara geldikten sonra binlerce dönüm araziyi ekim alanı haline getirdi. Nil nehrinin kolları sayesinde çok zengin su kaynaklarına sahip olan bölgede 1,5 milyon dönüm araziyi sulayacak ve Sudan'ı elektrik enerjisi yönünden zengin konuma getirecek iki büyük baraj projesine başlandı. Ama Sudan, bu çabalar sonucunda elde ettiği ürünleri pazarlayamadı. Çünkü malum çevreler tarafından "terörist ülke" ilan edilmişti ve üzerinde ekonomik ambargo vardı.

güney SudanSudan'ın 25 milyonu bulan nüfusunun %83'ü Müslüman, %10'u animist, %7'lik kısmı ise Hıristiyandır. Hıristiyan ve animistler güneyde, Müslümanlar kuzeyde yaşamaktadır. Kuzeydeki verimli topraklar, "Sudan'da açlık var" propagandasını açıkça yalanlamaktadır.

Kısacası ABD, IMF gibi örgütler aracılığıyla Sudan'ın kalkınmasını engellemiş ve halen de engellemektedir. Öte yandan, son dönemlerde sık sık Batı basınında Sudan'da büyük bir açlık yaşandığına dair haberler çıkmaktadır. Oysa ülkede açlık yaşanan tek bölge, merkezi otoriteye isyan eden güney Sudan'daki bazı bölgelerdir. Amerika önce "Sudan'da açlık var" propagandası yaparak hükümeti sorumlu gibi göstermekte, sonra da açlık çeken Sudan'a gıda yardımı yaptığını söyleyerek kendi propagandasını yapmaktadır. Ancak Amerika'nın yolladığı yardım malzemelerini yerinde görenler, gıdaların ancak hayvanların yiyebileceği kadar kalitesiz olduğunu söylemektedirler. Bu konuda bir gözlemcinin açıklamaları şöyledir:

ABD'nin Sudan'a yardım diye gönderdiği buğdayları gözlerimle gördüm. Sudan yönetimi, hem son derece kalitesiz olması dolayısıyla hem de kullanım süresi geçmiş olduğu için, bu buğdayların hayvanlara verilmesine karar vermiş. Acaba ABD, bu buğdayları Sudan'a göndermeseydi ne yapardı sorusuna verebileceğimiz tek cevap ya imha ederdi ya da hayvanlara yedirirdi şeklinde olacaktır. İşte ABD'nin ve Batı'nın sürekli propaganda malzemesi olarak kullandığı yardımların gerçeği bu. Yeni yönetim artık yardım alacağım diye baskıcı ülkelerin kapısını aşındırmıyor.43

Diğer yandan Sudan'ın "terörist bir devlet" olduğu, terörizmi desteklediği propagandası da devam etmektedir. Böyle bir şüphe, kuşkusuz araştırılması gereken ciddi bir ithamdır. Terörizm gibi tüm insanların güvenliğini ilgilendiren konularda, hassas davranılması da son derece olağandır. Ancak terörün engellenmesi adına, terörle ilgisi olmayan masum insanların zarar görmesine neden olabilecek hiçbir tedbir alınmamalıdır. Alınan tedbirler barışı, huzuru ve adaleti tesis edebildiği ölçüde başarılıdır. Bunun için de vicdani değerlerin belirlediği ölçülerden ayrılmamak şarttır.

Kitap boyunca sık sık vurguladığımız gibi, Sudan'da yaşananların tek nedeni, bu ülkede İslami inancın güçlü olmasıdır. Gerçi Hasan El-Turabi sonrası iktidara gelen Ömer Hasan El-Beşir yönetimi, bazı farklı girişimlerde bulunmaktadır ve Sudan'ı Arap milliyetçiliğine taşımakla suçlanan El-Beşir'in, El-Turabi gibi tüm İslam devletlerinin desteğini alan önemli bir kişiyi tutuklamak istemesi ise bu güçlü İslam ülkesinde olumsuz gelişmeler olduğuna işaret etmektedir. 

DİPNOTLAR


41- Benjamin Beit Hallahmi, The Israeli Connection: Who Israel Arms and Why, Pantheon Books, 1987, s. 47-49
42- Nehir, Kasım 1993.
43- Ahmet Varol, İslam Dünyasından Kesitler 3, Seha Yayınları, İstanbul, 1992, s.151

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü