Harun Yahya

Giriş



Yaşadığımız dünyada küçük ya da büyük her toplumun barış ve huzurunu tehdit eden önemli bir sorun vardır: Ahlaki dejenerasyon. Bir başka deyişle, insanların iyi, doğru, dürüst, bağışlayıcı, adaletli, merhametli, namuslu olmak gibi ahlaki erdemleri terk etmeleri, "ahlak dışı" olmayı kendilerine bir yaşam felsefesi haline getirmeleri. Temelinde bencillik, aç gözlülük, acımasızlık, umursamazlık gibi hastalıkların yattığı bu sorunun nasıl çözüleceği ise, 21. yüzyılın en önemli meselelerinden birini oluşturmaktadır.




immorality_punk



Ahlaki dejenerasyon, başta gençler olmak üzere tüm toplumu büyük bir çöküntünün içine itmektedir.





Aslında pek çok insan -çözümünü bulamasa da- bu sorunun varlığının farkındadır. Hemen her ülkede ahlakın önemli bir kaynağı olarak görülen "aile değerleri" savunulmakta ve dejenerasyondan en çok etkilenen kesim olan gençleri korumak amacıyla çeşitli girişimlerde bulunulmaktadır. Eğitim projeleri, düzenlenen seminerler, bizzat devlet eliyle ya da çeşitli sivil toplum kuruluşları aracılığıyla başlatılan kampanyalar, bu ahlaki çöküşün önünü almayı hedeflemektedir. Ancak bu girişimler çoğu zaman kalıcı bir sonuç vermemekte, ahlaki çöküş her geçen gün daha da büyük bir hız kazanmaktadır. Çünkü çözümler yanlış yerlerde aranmakta, girişimler kısır bir döngü içinde kalmaktadır.

Bu kısır döngünün en önemli nedeni, ahlaki dejenerasyonla mücadele etmek adına yola çıkan kişi ya da grupların söz konusu dejenerasyonu destekleyen ve yönlendiren organize hareket hakkında gerçekçi bir bilgiye sahip olmamalarıdır. Ahlaki dejenerasyon çoğu kişi tarafından, toplumun içinde bulunduğu kötü koşulların sonucunda ortaya çıkan kaçınılmaz bir olgu olarak kabullenilmektedir. Bu kabul, doğruluk payı içermekle birlikte dejenerasyonun nedenleri ve çözümleri ile ilgili net bir tablo ortaya koyamamaktadır. Çünkü bu yaklaşımla çok önemli bir gerçek göz ardı edilmekte, toplumsal çöküntü kendi kendine ortaya çıkan bir durum gibi düşünülmektedir. Oysa, dünyanın pek çok ülkesinde yaşanan ahlaki dejenerasyon, son derece kapsamlı ve girift ilişkilerle kurulmuş, karanlık bağlarla birbirine bağlanmış büyük bir "sosyal sınıf" tarafından bilinçli bir biçimde desteklenmekte ve yönlendirilmektedir. Tüm propaganda araçlarını yoğun biçimde kullanan bu sınıf, özellikle din ahlakının yaşanmadığı, manevi değerlerin zayıf olduğu toplumlarda etkin olmakta ve hatta devlet kadrolarına dahi sızabilmektedir. (Kitabın ilerleyen bölümlerinde göreceğimiz üzere bazı Latin Amerika ülkeleri bu durumun çarpıcı bir örneğidir.)

Bu büyük sosyal sınıf, birbiriyle çıkar ilişkisi bulunan, her milletten, her dilden ve her meslekten yüzlerce hatta binlerce kişiyi bünyesinde barındırmaktadır. Aralarında kurdukları illegal veya ahlak dışı menfaat ilişkileri, dini değerlere ve din ahlakına karşı duydukları düşmanlık, paylaştıkları sapkın felsefe ve yaşam biçimleri bu sınıfın ortak yönlerini oluşturur. Aslında bu büyük kitleyi dünyanın dört bir yanına dağılmış bir "klan"a benzetmek mümkündür. Tarihin geçmiş dönemlerinde ve halen bazı Afrika toplumlarında tek bir toteme bağlı olan büyük insan gruplarını tanımlamak için kullanılan bu kavram, modern toplumlardaki ahlaki çöküşün öncülüğünü yapan bu kitleyi de çok iyi tanımlamaktadır.

Klan, sözlüklerde "aralarında ya tek yanlı akrabalık bulunan ya da mutlaka biyolojik anlamda bir kandaşlık bulunmamakla birlikte, gruplarının simgesi olarak kabul edilen tek bir toteme bağlı kişiler grubu" olarak tanımlanır. Özellikle Afrika kıtasındaki kabilelerin büyük çoğunluğu klanlar halinde yaşarlar. Ünlü antropolog ve sosyolog L. H. Morgan, Ancient Society (Eski Toplum) isimli eserinde "Klan yaşamının örneğini, kavga ve kan davalarında, toprağın klanlar tarafından paylaşılmasında ve ortaklaşa işletilmesinde, klan üyelerinin ve şeflerinin birbirlerine karşı bağlılıklarında buluyoruz."1 der. Yapılan araştırmalar her klanın kendine özgü kuralları ve yasakları olduğunu ortaya koymaktadır. Fransız tarihçi Georges Dumézil totemler ve klanlar üzerine yazdığı bir makalesinde, her klanın diğer klanlar tarafından bilinmeyen özel yasaklara sahip olduğunu, bazıları için kutsal görülenlerin diğerleri tarafından değersiz görüldüğünü yazmaktadır.2




tableau



... Bu suçlu-günahkarlara, kurdukları hileli düzenleri nedeniyle şiddetli bir azab ve Allah Katında bir küçüklük isabet edecektir. (Enam Suresi, 124)





Klanın en önemli özelliği ise üyelerinin birbirlerine olan bağlılıklarıdır. Klan üyeleri ayrı yerlerde yaşasalar bile, birbirlerine çok güçlü bağlarla bağlıdırlar. Birlik ruhuna sahiptirler, aralarında sağlam bir dayanışma vardır. Birbirlerini her şart altında mutlaka korur ve savunurlar. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, bu, çıkar ilişkisine dayalı bir dayanışmadır. Klanın korunmasının önemi ise çeşitli kaynaklarda şu şekilde tarif edilir:

... Ana öğe kişi değil, klan/kabiledir. Toprak, yiyecek, ticaret, tabu, hukuk, su kaynağı, av alanı vs. de temel öğe klan/kabiledir... Kabilenin başında büyük adam (Big Man) vardır. Bu, kabilenin tecrübeli kişisi, en iyi avcısı, en iyi savaşçısıdır... Sözü dinlenir, saygı duyulur, ancak kabile kararlarını kabile üyeleri ortaklaşa verirler... Dıştan gelen bir düşmana karşı klanlar çabuk birleşip topyekün karşı koyarlar...3

"Kara klan" kavramını seçmemizin amacı da, günümüzde dünya üzerindeki ahlaki dejenerasyonu organize eden ve adeta bir ağ gibi tüm ülkelerde uzantıları bulunan bir sosyal yapıyı tanımlamaktır. Bu yapı kendisini son derece modern gibi gösterse de, gerçekte tarihteki totemist klanlara benzer bir yapılanma göstermektedir. Dünya üzerindeki uyuşturucu trafiğini yöneten, fuhuş şebekelerini kontrol eden, ahlaksızlığın reklamını yapan bu kara klan, her türlü kirli işin, pisliğin, sapkınlığın arkasında yer almaktadır. Bu klanın üyeleri, medyadaki uzantıları sayesinde kendilerini halka farklı şekilde tanıtmakta, güvenlik birimlerindeki bazı uzantıları sayesinde bir tür dokunulmazlık elde etmekte, adli kadrolardaki uzantılarıyla hukuku kendi lehlerinde kullanmayı başarmaktadırlar. Üstelik kendilerine düşman olarak gördüklerine karşı güçlü bir birlik oluşturmaktadırlar. Klanın en büyük düşmanı ise, bu karanlık işler ağını ortadan kaldırmak isteyen, güzel ahlakın, sevginin ve barışın dünya üzerinde hakim olması için çaba sarf eden ve insanları bu yönde bilinçlendirmek için tüm varlığıyla fikri mücadele yürüten iman sahipleridir.

Bunları daha iyi anlamak için, bazı Latin Amerika ülkelerinin içine düştüğü durumun hatırlanmasında fayda vardır. Bu ülkelerde yaşanan yolsuzluklar ve toplumsal çöküntü, aslında söz konusu klanın faaliyetlerinin birer neticesidir. Aynı ülkelerde dikkat çeken bir diğer durum da; samimi Hıristiyanların ve klanın zulümlerine karşı koyan, masum halkın yanında yer alan Kilise'nin sürekli baskı altında tutulmaya çalışılmalarıdır. Bu da kara klanın din ahlakını yaşayan insanlara karşı aldığı tavrın önemli göstergelerinden biridir.

Bu kitabı okurken unutulmaması gereken bir diğer önemli bilgi de, kara klanın yakın tarihlerde ortaya çıkmış bir yapı olmadığıdır. Kötülüğü örgütleyen, insanları inkara ve dejenerasyona yönlendiren, yeryüzünde karışıklık ve anarşi çıkaran, huzuru ve güvenliği bozan klan tipi bir örgütlenme ve birlikler her dönemde var olmuştur ve kıyamete kadar da var olacaktır. İyi ile kötünün fikri mücadelesi tarih boyunca süregelmiştir. Allah'ın dinini ve güzel ahlakı anlatan her iman sahibinin karşısında benzer bir güruh yer almış, iman edenleri etkisiz hale getirmek, güzel ahlakın yayılmasını önlemek için mücadele yürütmüştür.

Bu, Allah'ın Kuran'da bizlere bildirdiği bir gerçektir. Kuran'da "inkarcıların önde gelenleri" olarak tarif edilen kimselerle klanın beynini oluşturan kişilere işaret ediliyor olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.) Allah, Enam Suresi'nde "Böylece Biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli- düzenler kursunlar diye- oranın suçlu-günahkarları kıldık. Oysa onlar, hileli-düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar." (Enam Suresi, 123) şeklinde buyurmaktadır. Onları biraraya getiren gücü ise Allah, "… Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar..." (Enam Suresi, 121) ayetiyle bildirmiştir. Kara klanı biraraya getiren, iman edenlere karşı örgütleyen, onların stratejilerini tayin edip belirleyen şeytandır.

Şeytan ve ona uyanlar ise sonunda mutlaka hüsrana uğrayacaklardır. Allah Kuran'da şöyle bildirmiştir:

İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o. (Al-i İmran Suresi, 12)




palace



De ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir. (Meryem Suresi, 75)

19: Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar…(Münafikun Suresi, 4)





 


Dipnotlar



1. L.H. Morgan, Ancient Society, Londra, 1877, s. 357-360

2. Georges Dumézil, Les survivances de Totémisme dans le monde indo-européen, Revue d’histoire des Religions 28 (1898)

3. http://www.araf.net/dergi/sayi08/html/csoy963.shtml

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü