Harun Yahya


Savunma Sistemi



Yaklaşık 250 yıl önce, mikroskobun icadıyla birlikte bilim adamları çıplak gözle göremediğimiz birçok küçük canlı ile iç içe yaşadığımızı ortaya çıkardılar. Üstelik bu canlılar soluduğumuz havadan içtiğimiz suya, dokunduğumuz herhangi bir cisimden vücudumuzun yüzeyine kadar her yerde mevcuttu. Dahası bu canlılar sık sık insan vücudunun içine de girmekteydiler.

Bu düşmanın varlığı 250 yıl önce keşfedildi. Ancak ona karşı mükemmel bir savaş veren "savunma sistemi"ndeki sırların çoğu bugün bile henüz aydınlatılamadı. Vücuttaki bu moleküler sistem, içeriye bir yabancı girdiği andan itibaren son derece ince hesaplanmış bir planla otomatik olarak devreye girer ve amansız bir savaşa başlar. Sistemin işleyişine şöyle bir baktığımızda her aşamanın bu titiz plan dahilinde yürüdüğü görülür.


Uyumayan Sistem



Biz farkında olmasak da vücudumuzda her saniye milyonlarca işlem ve reaksiyon gerçekleşir. Vücudumuzdaki bu hareket uyku esnasında dahi devam eder.

Bu yoğun çalışma bizim için çok kısa sayılabilecek zaman aralıkları içinde düzenlenmiştir. Bizim günlük yaşamımızdaki zaman kavramı ile vücudumuzun biyolojik zaman kavramı çok farklıdır. Günlük hayatta çok kısa bir süreyi temsil eden 1 saniyelik bir süre, vücudumuzdaki sistemler ve organellerin pek çok faaliyeti için çok uzun bir süre sayılabilir. Bedenimizdeki tüm organların, dokuların ve hücrelerin bir saniye içinde yaptığı faaliyetler kağıda döküldüğünde insan aklının sınırlarını zorlayacak kadar geniş bir tablo ortaya çıkar.

Sürekli hareket halinde olan ve bir an dahi yaptığı görevi bırakmayan bu hayati sistemlerden biri de savunma sistemidir. Vücudumuzu her türlü işgalciden gece-gündüz durmaksızın koruyan bu sistem, tam teçhizatlı bir ordu gibi, olanca gücüyle vücudunda yaşadığı insan için çalışmaktadır.

Vücuttaki her sistem, organ ve hücre topluluğu görev dağılımına göre bir bütünlük içerisindedir. Bu sistemde en ufak bir eksiklik olduğunda düzen bozulur. Savunma sistemi de bu "olmazsa olmaz" sistemlerden biridir.

Acaba savunma sistemimiz olmasaydı yaşamımızı devam ettirebilir miydikş Ya da bu sistem bazı görevlerini eksik yapsaydı nasıl bir yaşam biçimimiz olurdu?

Bunu tahmin etmek hiç de zor değil. Tıp dünyasında rastlanan bazı örnekler vardır ki, savunma sisteminin ne kadar hayati bir önem taşıdığını gözler önüne serer. Bu konuyla ilgili pek çok kaynakta yer alan bir hastanın öyküsü, savunma sisteminde oluşabilecek herhangi bir eksiklikte yaşamın ne denli zor bir hale geleceğini gösterir.

Bu hasta, doğumundan sonra mikroplardan arındırılmış plastik bir çadırın içine yerleştirildi. İçeriye dışarıdan birşey sızması tamamen engellenmişti. Başka bir insana dokunması yasaktı. Büyüdükçe daha büyük bir plastik çadırın içine yerleştirildi. Bu plastik çadırdan sadece plastik astronot elbisesini giyerek çıkabiliyordu. Peki bu çocuğun diğer insanlar gibi yaşamasını engelleyen neydi?

Doğumundan sonra, vücudu gelişirken savunma sistemi oluşmamıştı. Vücudunda kendisini düşmanlardan koruyabilecek bir ordu yoktu...

Çocuğun doktorları, bu çadırdan çıktığında başına nelerin geleceğini biliyorlardı. Hemen soğuk algınlığı başlayacak, boğazında hastalıklar başgösterecek, antibiyotiklere ve diğer ilaç tedavilerine rağmen bir enfeksiyondan diğerine geçecekti. Bir süre sonra ilaçlar işe yaramayacak ve çocuk ölecekti.

Bu plastik çadırın dışında ancak birkaç ay veya birkaç yıl yaşayabilirdi. Yani çocuğun bütün dünyası ancak plastik bir çadır olarak kalacaktı.

savunma sistemi hücreleri

VÜCUDUN ASKERLERİ

Lenf nodu içinde vücudun korumaları ile düşman arasında bir savaş meydana gelir. Bakteriler bir lenf kanalından geçerken (1), makrofaj saldırganların bir kısmını yutar (2), sindirir ve onların kimliğini belirten bir işareti kendi yüzeyinde taşımaya başlar. Bu kimyasal mesaj, yardımcı T hücresi adı verilen bir tür beyaz kan hücresine iletilir (3). Yardımcı T hücresi buna cevap olarak çoğalır (4) ve daha fazla savunucuyu göreve çağıran kimyasal mesajlar gönderir(5). Diğer T hücreleri, B hücrelerine savaşa katılma sinyali verir (6). Bazı B hücreleri çoğalmaya başlar (7).Bu yeni hücreler vücudun aynı saldırgana karşı bir başka gün savaşmasına yardımcı olmak üzere bilgi depolar (8). Diğer B hücreleri ise her saniye binlerce antikor üreterek (9) bakterileri kümeleşmeye zorlar (10). Artık makrofajlar kümeleşmiş bakteri grubunu yutabilir. Bu sırada özel protein molekülleri ve antikorlar bakterileri makrofajlar tarafından sindirilebilir duruma getirir (11). Kimi zaman proteinler bakterilerin hücre duvarlarını parçalayarak doğrudan kendileri öldürürler(12). Daha sonra tüm noddaki savaş artıkları, dağılmış olan antikorları, ölü bakterileri ve tüm diğer artıkları yutan çöpçü makrofajlar tarafından temizlenir. Ve enfeksiyon yatışır.


Bir süre sonra doktorlar ve ailesi çocuğu, evinin içinde kurulmuş ve mikroplardan tamamen arınmış bir odaya yerleştirdiler. Ama bütün bu uğraşlar bir sonuç vermedi. 12 yaşından sonra çocuk tahmin edildiği gibi peşpeşe gelen enfeksiyonlar sonucunda hayatını yitirdi.1

Çocuğun yaşamını sürdürebilmesi için, ailesi, doktorları, kaldığı hastane ve ilaç firmaları herşeyi denediler. Bütün imkanlar seferber edildiği ve bulunduğu yer sürekli dezenfekte edildiği halde çocuğun ölümü engellenemedi.

Bu örnek açıkça gösteriyor ki, kendisini mikroplardan koruyacak bir savunma sistemi olmadan, insanın yaşamını sürdürmesi mümkün değildir. Bu da savunma sisteminin bir bütün olarak, eksiksiz, ilk insandan bu yana var olması gerektiğinin açık bir ispatıdır. Bu durumda evrim teorisinin iddia ettiği gibi, böyle bir sistemin uzun bir zaman dilimi içinde aşama aşama gelişmiş olması söz konusu olamaz. Çünkü savunma sistemi olmayan veya tam olarak görevlerini yerine getirmeyen bir insan, bu örnekte görüldüğü gibi kısa bir süre içinde ölecektir.

 



DİPNOTLAR



1. Edward Edelson The Immune System, Chelsea House Publisher, 1989


 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü