Harun Yahya

Romantizmin Fiziksel Tahribatları






Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez.
Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar. (Yunus Suresi, 44)

Duygusallık kişide ruhsal ve manevi yönden büyük bir yıkıma yol açtığı gibi, fiziksel olarak da ciddi bir tahribat yapar. Bunların başında kişinin gizleyemediği, herkes tarafından gözlemlenebilen fiziksel değişimler gelir. Çünkü ruhen yaşanan huzursuzluklar, gerilimler, üzüntüler doğal olarak insanın dış görünümüne de yansır. Yüz kasları, bakışları, mimikleri, el ve kol hareketleri, ses tonları bu kimselerin her açıdan duygusallığın etkisi altında olduklarını hissettirir.
Duygusal insanlarda "psikosomatik" hastalıkların, yani ruhsal problemlerin yol açtığı fiziksel bozuklukların tümüne rastlanabilir. Vücudun fiziksel anlamda direnci kırılarak, güçten düşer. Bunun sonucu olarak bağışıklık sistemi çöker ve birbiri arkasına hastalıklara yakalanır veya mevcut bir hastalığının iyileşmesi gecikir.

sadwoman

sadman

Duygusallığın yol açtığı ruhsal problemler, fiziksel rahatsızlıklara sebep olmakta, bu da çeşitli hastalıklarla kendini göstermektedir.







Hastalıkların yanı sıra saç dökülmesi, ağarması, matlaşması, cildin neminin çekilerek kuruması, kalınlaşması, esnekliğini kaybederek kırışması, çatlaması, bunun sonucunda dışarıdan her türlü enfeksiyona açık hale gelmesi, hücrelerin yenilenmesi geciktiği için cilt bozukluklarının kalıcı bir görünüm alması, rengin soluklaşarak yüzün sararması, gözlerin matlaşması gibi daha pek çok olumsuz değişiklik de beraberinde yaşanır. Bu sebeple herşeyi sorun edinen, romantik, hüzünlenmeye eğilimli insanlar erken yaşta çökerler. Vücutları senelerce, günün her anında süren bu gerilimi, duygusal fırtınaları, ruhi dalgalanmaları kaldıramaz. Bunun sonucu olarak şiddetli yaşlılık alametleri görülür ve kalıcı fiziksel tahribatlar oluşur.
Duygusallığın kişiye fiziksel olarak verdiği zararlar bu kadarla da kalmaz. Kişinin içindeki karanlık ve hüzün yüzüne ve tavırlarına da yansıdığından bütün dinamizmi, canlılığı, yaşama sevinci, şevki dolayısıyla da insani güzelliği ve gösterişi ciddi şekilde azalır. Bakışlarının donuklaşması, gözlerinin küçülmesi, saçlarının seyrekleşmesi ya da cansızlaşması, yüz kasları gerildiği için ifadesinin gergin, kasvetli ve itici olması bu değişimlerden sadece birkaçıdır. Nitekim neşeli, rahat, huzurlu olan kimselerin gerilimli, stresli, ağlamaya yatkın kişilere göre daha uzun yaşadıkları, daha sağlıklı oldukları da pek çok bilimsel araştırmayla doğrulanmış bir gerçektir.

angryman

angryman






Dahası, vücutlarındaki bu değişimler karşısında dünyanın gelip geçici bir yer olduğunu, ne kadar acizlik içinde olduklarını düşüneceklerine ve Allah'a teslim olup iman edeceklerine, yaşadıkları bu kabusu daha da şiddetlendirirler. Yaşlanmanın, hastalanmanın da kendilerine hayır olabilecek yönlerini takdir edemedikleri için, bu durumları morallerini bozan, sürekli akıllarından çıkmayan bir endişeye dönüşür. İşte bu kısır döngü sonucunda vücutlarının da kaldıramayacağı bir yükün altına girerler. Nitekim çoğu doktor birçok hastalığın sebebini üzüntü, sıkıntı, stres olarak açıklarken, tek kurtuluş yolu olarak da yüksek moral ve neşeyi önerir.
Stres ve depresyona bağlı olarak uyku ve beslenme düzensizlikleri, tansiyon hastalıkları, mide, böbrek, kalp gibi iç organlarda ortaya çıkan çeşitli hastalıklar, astım gibi solunum bozuklukları, alerji, egzama, sedef gibi deri hastalıkları, migren, kanser türleri ve daha pek çok sorunun psikolojik kaynaklı olduğu tespit edilmiştir. Vücudun stres karşısında tepkisi sonucu, vücuttaki biyokimyasal reaksiyonlar, enerji tüketimi maksimum seviyeye çıkar. Bu stres halinin sürekliliğinde ise vücut fonksiyonları değişerek dengesizliklere sebep olur.
Stresin sebep olduğu ağrılardan ise uzmanlar şöyle bahsetmektedirler:

Stres ve stresin doğurduğu gerginlik ve ağrı arasında önemli bir ilişki vardır. Stresin sebep olduğu gerginlik damarların daralmasına, kafanın belirli bölgelerine giden kan akımının bozulmasına ve o bölgeye giden kanın bir hayli azalmasına yol açar. Diğer taraftan bir dokunun kansız kalması doğrudan ağrıya sebep olur. Çünkü muhtemelen bir taraftan gergin dokunun daha çok oksijene ihtiyaç göstermesi, diğer taraftan dokunun zaten yetersiz kanla beslenmesi özel ağrı alıcılarını uyarır. Bu arada adrenalin ve noradrenalin gibi stres sırasında sinir sistemini etkileyen maddeler de salgılanmış olur. Bunlar da doğrudan veya dolaylı olarak kasların gerginliğini artırır ve hızlandırır. Böylece ağrı gerginliğe, gerginlik kaygıya, kaygı da ağrının şiddetlenmesine yol açar. 16

İman etmeyen kimselerde depresyon, stres, bunalım sonucu hafıza zayıflaması, dikkat dağınıklığı, yorum bozuklukları, mantıksızlıklar, tikler, kontrolsüz tavırlar görülürken, müminler aklen ve ruhen son derece sağlıklı ve dengeli olurlar. Çünkü gerçek huzur, kalıcı neşe ancak Allah'a teslim olmakla, tevekkül etmekle mümkün olur. Müminler de Allah'a ve Allah'ın yarattığı kadere teslimiyet ve tevekkül içinde yaşadıklarından neşeleri de, huzurları da daimi olur. Allah'tan bir nimet olarak bu tür bir yıpranmanın etkilerinden korunmuş olurlar.
Romantizmin insanlara getirdiği büyük bir bela olan hüzün duygusu, ancak imanın getirdiği tevekkül ve sevinçle ortadan kalkar. Allah, cennete giden müminlerin şu şekilde hamd ettiklerini bildirmektedir:
Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamdolsun; şüphesiz Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir." (Fatır Suresi, 34)



Dünyanın En Güzel Yönü Allah'ı Sevmektir
ADNAN OKTAR: Bu kovalamaca içerisinde yine de dünyaya çok meraklı oluyor birçok insan. Sanki dünyadan çok acayip bir şey kazanacaklarmış gibi. Dünyada bir şey yok. Dünyanın en güzel yönü Allah’ı sevmektir, Allah aşkıdır, tutkuyla Allah’a bağlanmaktır, Allah’ın hükümlerini, Kuran’ın hükümlerini çok sevmektir. Allah’ın hükümlerini yapmak çok lezzetlidir yerine getirmek. Dinden taviz vermemek mesela çok zevklidir. Kuran’dan asla taviz vermemek çok zevkli bir olaydır. Kuran’a sıkı sıkıya sarılmak çok zevklidir. Ayrı bir derinliği vardır, ayrı bir özel zevki vardır, Müslümanların bildiği özel bir zevktir. Allah’ı aşk ile tutkuyla sevmek zaten muazzam bir nimettir ve aşkla tutkuyla Allah sevildiğinde  insanları da o zaman biz aşkla tutkuyla, Allah rızası için severiz. Allah’ın tecellisi olarak severiz.
ADNAN OKTAR:O zaman da o bizde derin ve şiddetli etki meydana getirir. Yoksa insanda bir şey yok ki. Yani protein, kemik, bağırsak, karaciğer, dalaktan falan oluşmuş bir et yığını, bir şey yok insanda. Allah’ın tecellisi olduğu için bu kadar şiddetli seviyoruz. Bu tutkunun nedeni Allah’ın tecellisi olmasıdır. Allah çünkü bize insan şeklinde tecelli ediyor beynimizde, bu şekilde görüyoruz. Allah’ı sevdiğimiz için, insanı seviyoruz biz. Yoksa öbür türlü insan bizim için hiçbir şey ifade etmez, dünya da hiçbir şey ifade etmezdi. Denizler bizi korkuturdu, dağlar korkuturdu hatta insan da korkuturdu. İnsanı gördüğünde insan kaçacak yer arardı. Yani hiçbir şey ifade etmeyecekti. Allah’ı sevdiğimiz için, içimizdeki bu aşk ve tutku duygusu şiddetli olarak ruhumuzda var. Çünkü Allah sonsuz güzel, bize de sonsuz aşk ruhu vermiştir. O devreye girdiğinde mümin olduğunda şahıs, cenneti aşkla seviyor. Cennetin ağaçlarını aşkla seviyor, Cennetin bitkilerini, insanlarını oradaki vildanları, hurileri hepsini aşkla seviyor, Allah aşkıyla seviyor. Ondan dolayı çok zevk alıyor. Yoksa bir dinsizi götürsen cennete koysan sıkılır adam bunalır. Cennet köşkleri onun için hiçbir şey ifade etmez. Cennetteki insanlardan da rahatsız olur. Ancak imanla bu zevkli oluyor. (Aksu TV, 28 Ocak 2010)

 

Dipnotlar



16. Acar Baltas, Zuhal Baltas, Stres ve Basa Cikma Yollari (Stress and Ways to Cope With It), Remzi Kitabevi, July 1997, p. 162.





Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü