Harun Yahya


Evrim'in Sözde Delilleri


Tüm bu nedenlerden dolayı, Mason kaynaklarının da açıkça söylediği gibi, Evrim, din-dışı güçlerin mutlaka ve mutlaka topluma kabul ettirmek zorunda oldukları bir düşüncedir. Mason Dergisi'nin özenle vurguladığı gibi, "en büyük masonik görev, Evrim'i insanlar arasında yaymak"tır.
Ancak kuşkusuz bu "büyük masonik görev", yalnızca Evrim inancını insanlar arasında yaymakla sınırlı kalamaz. Bir de bu teorinin "ispatlanması" gerekmektedir. Çünkü insanlara, yalnızca, "siz Evrim sonucu oluştunuz, sizi Allah yaratmadı" demek yetmez, bir de bu konuda bazı "delil"ler öne sürmek lazımdır.
İşte Evrim Teorisi'nin en büyük çıkmazlarından biri buradadır: Çünkü Evrim Teorisi'ni destekleyecek somut deliller bir türlü bulanamamıştır ve bulunamamaktadır. Güneş balçıkla sıvanamamakta, tarihin en büyük yalanlarından biri olan Evrim, hiç bir şekilde ispatlanamamaktadır. Yapılan bütün araştırmalara ve harcanan büyük paralara rağmen Evrim Teorisi’ni destekleyecek bulgular bir türlü ortaya çıkmamaktadır. Oysa, eğer Evrim diye bir şey gerçekleşmiş olsaydı, milyonlarca delilin bulunmuş olması gerekirdi.
Evrimcilerin milyonlarcasını bulmuş olmaları gereken bu "delil"ler, "ara geçit formu" denen canlıların fosilleridir. Evrimin iddiasına göre, canlılar birbirlerinden türemişlerdir. Örneğin insan, bu iddiaya göre, maymunlardan dönüşerek oluşmuştur. Bu dönüşüm bir günde olmadığına, hatta Evrimci iddiaya göre yüzbinlerce hatta milyonlarca yıl sürdüğüne göre, yarı insan-yarı maymun milyonlarca canlının yaşamış olması gerekir. Aynı şey sudan karaya geçiş, ya da karadan havaya geçiş için de geçerlidir: Milyonlarca yarı balık-yarı sürüngen, ya da yarı sürüngen-yarı kuş canlının yaşamış olması gerekir. İşte Evrim'deki dönüşümleri gösteren bu "ucube" varlıklara arageçit formu denilir.
Ve eğer Evrim gerçekleşmişse, bu ara geçit formlarından yüzbinlercesinin fosilleşerek günümüze ulaşmış olması gerekir.
İşte Evrim'in çıkmazı buradadır: Bir yüzyılı aşkın bir süredir hararetle yürütülen "ara geçit formu bulma" çabalarına rağmen, bir türlü istenen fosiller bulunamamaktadır. Evrimcilerin bu konuda yaptıkları bazı "itiraf"lar, oldukça çarpıcıdır. Örneğin ünlü doğabilimci A. H. Clark, şöyle der:
"Madem ki biz fosil veya yaşayan büyük gruplar arasında geçiş gösteren en ufak bir delile sahip değiliz o halde, böyle ara tiplerin hiç bir zaman olmadığını kesinlikle kabul etmemiz gerekir." (Clark, A.H. in The New Evolution: Zoogenesis, A.H. Clark. ed Williams and Baltimore, sf. 189)
Tanınmış bir genetikçi ve evrimci olan Richard B. Goldschimdt ise, "ara geçit formu" diye bir şeyin olmadığını itiraf ettikten sonra, türlerin "birden bire ortaya çıktıklarını" şöyle kabul ediyor:
"Pratikte bütün bilinen familyalar görünen herhangi bir geçiş formu olmaksızın aniden ortaya çıkmaktadır." (R.B. Goldschmidt, American Scientist, vol. 40, sf. 97)
Ara geçit formu olmamasının anlamını Evrimciler de kabul etmektedirler: Canlılar "birden bire" ortaya çıkmışlardır. Ve açıktır ki, "birden bire ortaya çıkmak" demek, yaratılmak demektir.
Ancak kuşkusuz canlıların "birden bire" ortaya çıkmış, yani yaratılmış oldukları gerçeği, Evrimciler tarafından, "ideolojik" nedenlerden dolayı kabul edilemez. Üstte sözlerini aktardığımız birkaç bilim adamı bunu itiraf etse de, genel olarak Evrimciler, "ara geçit formu bulunmadığı" gerçeğini kabul etmezler.
Bu durumda Evrimcilerin yaptıkları tek bir şey vardır. Milyonlarca yıl önce yaşamış ve soyu tükenmiş olan bazı canlıların fosillerini bulur ve bu fosillerin birer "ara geçit formu" olduğunu öne sürerler. Bu yöntemle üretilmiş olan sözde ara geçit formları da, tüm dünyaya "Evrimin büyük delili" olarak gösterilir. Oysa Evrimciler tarafından "işte ara geçit formu" diye öne sürülen bir kaç canlının da hiçbiri gerçekte böyle bir özelliğe sahip değildir. Zamanla bu gerçek ortaya çıkmıştır.
Örneğin Evrimciler tarafından yaklaşık 70 milyon yıl önce soyu tükenmiş bir canlı olarak tanıtılan ve sudan karaya geçiş formu olarak gösterilen Coelacanth (Rhipitistian Crossopterigian) adlı balık, Evrimcilerin büyük şaşkınlığı altında, 1939 yılında Madagaskar açıklarında canlı olarak bulunmuştur. Aynı balık daha sonra açık denizlerde 50'ye yakın kez yakalandı. Ve görüldü ki, balığın "ara geçit formu" olarak tanıtılmasına neden olan organları (iç kulak girintileri, baş tipli omurgası ve yüzme kesesi) hiç de "ara geçit formu" olacak özelliklere sahip değildi.
Evrimciler tarafından "işte büyük delil" olarak sunulan ikinci canlı ise, Archaeopteryx adıyla bilinen 135 milyon yıllık bir kuş fosiliydi. Hayvan, kanat kenarlarındaki pençeye benzer organları, küçük dişleri ve kuyruğundaki omurgası nedeniyle Evrimciler tarafından "sürüngenlerden kuşlara geçiş formu" olarak tanıtıldı. Ancak ilerleyen yıllarda, 1984'de Batı Teksas Çölü'nde bulunan 225 milyon yıllık bir kuş fosili tüm bu iddiayı çürüttü. Çünkü Protoavis adı verilen bu hayvan, "kuşların atası" olduğu öne sürülen Archaeopteryx'ten 75 milyon yıl daha yaşlı olmasına rağmen tam bir kuştu. Ayrıca Archaeopteryx'in "ara geçit formu" olarak gösterilmesindeki en büyük neden olan pençeleri de hiç bir şey ifade etmiyordu: Bugün Güney Amerika'da yaşayan Opisthocomus Hoatzin adlı kuşun da pençeleri vardır.
Evrim'in "üç büyük delil"inden üçüncüsü ise At Serileri'dir. Evrimciler soyu tükenmiş at türlerini, yalnızca işlerine gelenleri kullanarak küçükten büyüğe doğru dizmiş ve günümüzdeki atın bu seri içinde evrimleşerek oluştuğunu iddia etmişlerdir. Oysa bu sıralamada tırnak sayısı, kaburga sayısı gibi birbirini tutmayan ve sırayı bozan etkenler vardır. Bu nedenle At Serileri'nin de gerçek bir delil olma özelliği yoktur. Evrimcilerin bu At Serileri'nde yaptıkları şey, daha pek çok yerde uyguladıkları gibi, birbirine benzeyen ve soyu tükenmiş hayvanları ard arda dizip bunların birbirinden Evrimleştiğini iddia etmektir. Oysa bu hayvanların birbirinden evrimleştiklerini gösteren hiç bir delil yoktur; tam tersine evrimleşmediklerini gösteren çok sayıda delil vardır.
"İşte delil" diye sundukları tüm fosillerin birbiri ardına çürümesi, Evrimcileri büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştır kuşkusuz. Ancak yine de, "belki bir gün çıkar" umuduyla, delil bulma arayışı sürmektedir.
Fakat kurdukları din-dışı dünyayı Evrim Teorisi'ne dayandıran güçlerin "belki" bulunacak bu delilleri beklemeye zamanları yoktur (ki ne kadar beklerlerse beklesinler bulamayacaklardır). Biraz öne de belirttiğimiz gibi, Evrim siyasi hedeflere hizmet eden bir düşüncedir ve bu nedenle de ne şekilde olursa olsun ispatlanmalı ve toplumlara kabul ettirilmelidir! Bu işi için gerektiğinde kirli yöntemler, yani sahtekarlıklar da devreye sokulmalıdır.
Nitekim sokulmuştur. Evrimci çalışmaların tarihi, büyük bilim sahtekarlıkları ile doludur.





 


Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü