Harun Yahya

İnsanları Çevreleyen Sinsi Bir Hastalık: Gaflet


Dünya üzerinde bazı insanlar, yaratılış amaçlarını düşünmeden, nefislerinin arzularıyla oyalanıp boş ve yararsız işlerle uğraşarak şuursuzca yaşamlarını sürdürürler. "Gününü gün etme" mantığıyla, sadece dünyadaki nimetlerin en iyisine ve en fazlasına sahip olmayı hedeflerler. Gaflet içindeki kişiler için önemli olan, "Dünyaya bir daha mı geleceğiz" düşüncesiyle bu zamanı en iyi şekilde değerlendirmektir. Bu yüzden de yalnızca kendilerini düşünür, sözde eğlence adı altında kendilerine ve çevrelerine zarar veren davranışlar sergiler ve boş işlerle vakit kaybetmekte hiçbir mahsur görmezler. Oysa her insanın dünyadaki hayatı bir gün mutlaka sona erecektir. Belki bir gün sonra, belki bir saat sonra, belki bir dakika, belki de şimdi... Gaflet hali, kişinin, Allah'ın ve ahiretin varlığından habersiz olması ya da haberi olduğu halde bu bilginin gerektirdiği bilinç ve sorumluluğu, davranış şeklini göstermeyerek, kayıtsız ve umursuz bir tutum içinde bulunmasıdır. Gaflet hali kimi zaman iman eden bir kimse için kısa süreli, geçici bir unutkanlık ya da dalgınlık şeklinde olabildiği gibi kimi zaman da (Allah'ı tenzih ederiz) Allah'a iman etmeyen ya da O'na ortak koşanlarda olduğu gibi tüm yaşamlarını ve yaşamlarının her ayrıntısını kaplayacak derecede derin olabilir.

Örneğin gaflet içinde, Allah'ın ve ahiretin varlığını göz ardı eden insan, dünyada belli istek, beklenti ve tutkulara odaklanmıştır; bunların peşinden adeta büyülenmişçesine koşar. Kendince belirlediği; makam, mevki, mal-mülk sahibi olmak gibi amaçları vardır, bütün gücüyle bunlar için çaba sarf eder. Bunlarla o kadar meşgul olur ki Allah'ın emir ve yasaklarını göz ardı eder, hatta aklına bile getirmez. En kötüsü de Allah'ın ilim ve kudretini hakkıyla kavrayamadığı için O'nun emir ve yasaklarını yerine getirmemekte bir sakınca görmez. Gaflet içindeki kişiler boş ve yararsız işlerle geçirdikleri uzun zamanları "yoğunluk", "meşguliyet" olarak nitelendirirler. Bu "boş yoğunlukları" nedeniyle de kendilerini önemli ve yeterli hissederler. Oysa gaflet, Allah'ı ve ahiret gününü unutmuş insanları çepeçevre sarmış sinsi bir hastalık gibidir. Bu, insanın zihnini uyuşturan, aklını örten bir hastalıktır. Yüce Rabbimiz insanları gaflet tehlikesine karşı şöyle uyarmıştır: İnsanları sorgulama (zamanı) yaklaştı, kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar. Rablerinden kendilerine yeni bir hatırlatma gelmeyiversin, bunu mutlaka oyun konusu yaparak dinliyorlar. (Enbiya Suresi, 1-2) Gaflet Halinden Nasıl Kurtulunur? Gaflet içindeki insan, herşeyin yolunda olduğunu ve rahat bir hayat yaşadığını zannedebilir. Herşeyin bilincinde olduğunu ve herşeyi doğru yaptığını düşünmesi, bunun en belirgin göstergesidir. Ancak bu gaflet hali, ahiret günü Allah'ın huzurunda sona erecektir. "Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir." (Kaf Suresi, 22) ayetiyle bildirildiği üzere artık insan, gaflet halinin hakim olduğu, dünya hayatında sürekli yüz çevirdiği, inanmamakta direndiği gerçekleri, alenen görmeye başlayacaktır. Böyle bir günde pişman olanlardan ve cehennem azabıyla karşılık görenlerden olmamak için gaflet halinden kurtulmaya vesile olacak bazı ahlak özellikleri vardır. Kuran Okumak ve Ayetler Üzerinde Düşünmek Gaflet tehlikesine karşı en etkili çözüm, Allah'ın kullarına yol gösterici bir nur olarak indirdiği Kuran'ı okumak ve ayetler üzerinde düşünmektir. Kuran okumak, insanın Allah'a yakınlaşmasını, O'nun üstün ilim ve kudretini kavramasını sağlar. Ayrıca insanın daha önce bilmediği, düşünmediği, düşünüp de cevabını bulamadığı birçok konuda en açık ve en doğru bilgiyi verir. Bu nedenle Kuran'ı samimi bir niyetle okuyan ve anlayan bir insan tatmin bulmuş olarak Allah'a yönelir. Rabbimiz'in üstün ilim ve kudretini kavrar ve Allah'a karşı duyduğu korku ve sevgi artar. Rabbimiz şöyle buyurur: "Şüphesiz, bu Kuran, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir."(İsra Suresi, 9) Kuran'ı okuyan insan, dünyada geçirdiği her anın, yaptığı herşeyin hesabını vereceğini ve yaptığı işlerin sonucunda cennete veya cehenneme gireceğini anlar. İşte bu gerçeğin bilincine varan insan gafil olmaktan, hakkı unutmaktan veya uygulamamaktan şiddetle kaçınır. Allah'ın Yaratışı Hakkında Bilgi Edinmek Bilgi gafletten kurtulmayı sağlayan en önemli etkenlerden biridir. Çünkü evreni saran yaratılış delillerini öğrenmek, insanın üzerinden gafleti dağıtır. Allah'ın üstün ilim ve kudreti, araştırma ve tefekkürle hakkıyla takdir edilebilir. Allah, "Biz, bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık" (Enbiya Suresi,16) ayetiyle evrenin ve içindeki varlıkları özel bir hikmet üzere yarattığını bildirmektedir. Gerçekte, tüm yaratılmışlar, Yüce Allah'ın varlığının açık delilleridir. Bu deliller üzerinde detaylı bilgi edinmek, detaylardaki üstün aklın tecellilerini görmeye sebep olacaktır. Allah'ın her yarattığının çok mükemmel sistemlerden oluştuğu, detayların incelenmesiyle kolaylıkla fark edilir. Bu detaylar karşısında insan, Allah'ın varlığını kesin olarak kavrayarak, O'nun üstün güç ve kudretinin farkına varır, O'nun varlığını her an hisseder. Gözlerini kör eden ve şuurunu işlemez hale getiren gaflet perdesini aralamayı ve samimi bir şekilde yapacağı derin tefekkürlerle de bu perdeyi tamamen kaldırmayı başarır. Dünyanın Kısa ve Geçici Olduğunu Bilmek Dünya hayatı bir gün aniden bitecek ve insan ebediyen yaşayacağı ahiret yurduna geçecektir. Oysa dünya hayatının geçici ve son derece kısa olduğunu fark edemeyen gaflet içindeki bazı insanlar, büyük bir tutku ve hırsla dünyaya bağlanır ve sadece dünya için yaşarlar. Ömürleri, bu oyalanmalarla, dünyanın ne kadar kısa ve geçici olduğunu düşünmeden aniden son bulur. Ahirette insanların kendi aralarında dünya hayatının kısalığına dair yaptıkları konuşma Kuran'da şöyle bildirilmektedir: Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor." Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz" (Müminun Suresi, 112-114) İnsanın Allah'ın huzuruna yalnız başına getirileceği bu günle karşılaşmadan önce dünya hayatının ne kadar kısa ve geçici olduğunu anlaması ve tefekkür etmesi gerekmektedir. Dünyanın çok kısa bir süre sonunda mutlaka sona ereceği gerçeği, insanın boş ve yararsız işlerden yüz çevirmesine, dünya hayatındaki kısa zamanını en iyi şekilde değerlendirerek, Yüce Rabbimiz Allah'ın izniyle içinde bulunduğu gafletten kurtulmasına vesile olacaktır. Asıl Yurdun Ahiret Olduğunu Bilmek İnsana dünyada belirli bir süre verilmiştir. Bu süre bittiğinde ölümle mutlaka karşılaşacaktır. Kuran'da her insanın bir gün mutlaka ölümle karşılaşacağı şöyle haber verilir: “De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahade edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir."” (Cuma Suresi, 8) Ölüm, kendisinden kaçan, korkan ve öleceğini hiç düşünmeyen gaflet içindekiler dahil tüm insanlara gelecektir. Buna rağmen, bu gerçeği ve ahiret yurdunun varlığını kavrayamayan gafil kimselerin ortak özelliği, sadece dünyada tatmin bulacakları yer ve imkanlara sahip olmayı şiddetle arzu etmeleridir. Fakat elde edecekleri bu tür geçici değerler onları, sandıkları gibi çok mutlu edip, onların dertsiz yaşamalarını sağlamaz. Çünkü dünya hayatında sahip olunan herşey eskiyip çürüyecek, bozulup yok olacaktır. Buna kişinin kendi bedeni de dahildir. Bu nedenle gaflet içindeki bu gibi insanlar, sevdikleri ve değer verdikleri şeylere zarar geleceği korkusuyla sürekli tedirgin yaşarlar. Dünya hayatının geçici süsüne karşı insanlar, Kuran'da şöyle uyarılırlar: “Ey kavmim, gerçekten bu dünya hayatı, yalnızca bir meta (kısa süreli bir yararlanma)dır. Şüphesiz ahiret, (asıl) karar kılınan yurt odur.” (Mümin Suresi, 39) Bu dünyanın geçiciliğinin farkına varmak, gaflet içinde olan bir insanın gafletten kurtulmasına vesile olur. İnsan, geçici fayda sağlayan dünya nimetlerine duyduğu tutkulu isteklerden arınır, sonsuz güzellikteki cennet nimetlerini ve Allah'ın rızasını kazanmaya yönelir. Unutmamak gerekir ki, samimi bir şekilde yapılacak ciddi bir tefekkür, cennetin dünyadaki hiçbir mükemmellikle kıyaslanamayacağını anlamak için yeterlidir. Bunu anlayan insan, cennet arzusu ve özlemiyle orayı hak edebilmek için çalışmaya başlayacak, kendisini cennetten uzaklaştıracak ve ebediyen mahrum bırakacak olan gaflet halinden ise, bütün gücüyle sakınacaktır. Sonuç Gaflet, her insanı hiçbir ortam ve şart gözetmeden, şeytanın ve nefsin telkinleriyle sarıp kuşatmaya çalışan sinsi bir tehlikedir. Ancak gaflet içinde kalmaya, şeytanın dostu olmaya razı olmayan vicdanlı kimseler için, kurtuluş yolu her zaman açıktır. Allah gafletten kurtulmanın yollarını Kuran'da ayrıntılı olarak bildirmiştir. Allah'ı sürekli anmak, O'na yönelmek, O'ndan korkup sakınmak ve her an O'nun rızasını aramak gafleti yok eder, insanı üstün bir şuura, akla ve imana kavuşturur. Bu da en güzel, en rahat, en emin ve en kolay yoldur. O halde, samimi bir biçimde Allah'a yönelip dönen bir kimse hiçbir şey için geç kalmış değildir ve Rabbimiz'in rahmetini umut edebilir. Ayette şöyle buyrulmaktadır: “Rabbiniz, sizin içinizdekini daha iyi bilir. Eğer siz salih olursanız, şüphesiz O da, (Kendisine) yönelip dönenleri bağışlayıcıdır.” (İsra Suresi, 25) Açık bir zihne ve vicdana sahip olan kişi, yaşadıkları üzerinde düşünerek de gafletten kurtulabilir. Örneğin doğal afetler, insana ne kadar aciz olduğunu, Allah'ın sonsuz ilim ve kudret sahibi olduğunu, herşeyi kuşattığını, her an herşeyden haberdar olduğunu hatırlatır. İnsan Allah'tan, korkması gerektiğini çünkü O'nun herşeye güç yetirdiğini, her an Allah'ın azabıyla karşılaşabileceğini anlar. Gafletten kurtulmak için insan kendisine tanınan bu fırsatları değerlendirmelidir. Yaşadığı sıkıntıları, ve bu sıkıntıların sonrasında Allah'ın ona verdiği rahatlığı sık sık düşünüp Rabbimiz'e yönelmelidir. Gaflet halindeki insan kendisini kuşatan ve bekleyen gerçeklerin farkına varamaz. Bu nedenle bu insanlar görebilme, duyabilme gibi duyulara sahip olmalarına rağmen, gördüklerini ve duyduklarını değerlendirme ve muhakeme etme yeteneklerini kaybetmişlerdir. Çünkü kendilerini saran gaflet akıllarını örtmüştür. Gaflet içindeki insanlar tüm zamanlarını nefislerinin sınırsız isteklerini tatmin etmek için sarf ederler, başka bir şey düşünmezler. İstek ve tutkularını, tüm benliklerini adadıkları birer ilah edinmişlerdir. Onların durumu Kuran'da şöyle bildirilir: “Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar.” (Furkan Suresi, 43-44)

Masaüstü Görünümü