Harun Yahya

İngiltere, Independent, 21 Eylül 2008



- Çalışmalarınızı yaratılışçı olarak mı tanımlıyorsunuz?
 


Evet, ben Allah’ın varlığına ve birliğine ve yeryüzündeki tüm canlıları Allah’ın yarattığına inanıyorum. Tüm çalışmalarımı da bu gerçek üzerine bina ediyorum. Bilim Yaratılış'ı gösteriyor, evrimi değil. Eğer bilimsel veriler geçmişte evrim yaşandığını gösterseydi, o zaman, "Allah bu şekilde takdir etmiş, böyle yaratmış" derdik ve biz de o zaman onu savunurduk. Ama bilim "evrim yok" diyor. Evrimi savunmak, bilimi inkar etmek, hurafeyi savunmak oluyor bu durumda. Tek bir protenin dahi tesadüfen oluşması ihtimali matematiksel olarak sıfır. Henüz bir proteninin oluşumunu açıklamaktan dahi aciz olan bir teorinin, milyonlarca farklı türde canlının nasıl ortaya çıktığını ve bu canlıların her birindeki mükemmel sistemlerin nasıl oluştuğunu açıklaması mümkün değil. Nitekim açıklayamıyor da. Özellikle de fosiller karşısında ise büyük bir çıkmaz yaşıyor evrimciler. 100 milyon fosil var dünyanın çeştli bölgelerinden çıkarılmış ve bunların hiçbiri, evrimcilerin iddia ettiği gibi yarım, garip, henüz gelişim aşamasında olan canlılara ait değil. Hepsi kusursuz ve tam. Balık tam balık, örümcek tam örümcek, kaplan tam kaplan. Bugünkü karınca neyse 100 milyon yıl önceki karınca da o. Nerede o zaman aşama aşama gelişim? Yok. Bir tane dahi canlıların aşama aşama geliştiklerini gösteren, bir türün diğerine dönüştüğünü ortaya koyan fosil yok. Nitekim ben aylardır çağrıda bulunuyorum evrimcilere "varsa böyle bir fosil getirin" diye, henüz bir ses çıkmadı. Bu sessizlik, fikri mağlubiyetin sessizliğidir.


- Laik bir ülkeden yazan biri olarak, Hıristiyan ülkelerden yaratılışçı düşünürlerle hiç bağlantınız var mı?
 


Yaratılışı savunan farklı çevrelerle fikri ve ilmi diyaloğumuz oluyor tabi. Bu kuruluşların yöneticilerinden bazıları daha önce Bilim Araştırma Vakfı'nın İstanbul'da düzenlediği "Evrim Teorisinin Çöküşü" konferansına konuşmacı olarak katılmak üzere Türkiye'ye de gelmişlerdi. Ama düşüncelerimiz her konuda aynı değil. Örneğin bu konuda çalışma yapan Hıristiyanların dünyanın yaşı hakkında düşüncelerine katılmıyorum. Bilimsel bulgular evrenin yaşının onların söylediği gibi çok genç olduğunu göstermiyor.
 
- Yaratılışçılık okullarda tartışılmalı mı?
 
Tabi okutulmalı. Fikri yasaklara her zaman karşı oldum ben. Zaten bu çağda, internetin, teknolojinin bu kadar geliştiği, bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir çağda, yasakların bir manası yok. Gençler okulda öğrenmese, internetten öğrenir, orada öğrenmese kütüphaneden öğrenir. Yani yasaklarla bir yere ulaşılmaz. Güzel olan öğrencilerin tüm farklı bilgileri, yorumları, delilleri okumaları ve kendi hür iradeleriyle, vicdanlarıyla neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar vermeleridir. Neredeyse 150 yıldır yasaklarla, baskılarla, propaganda yöntemleriyle Darwinizmi ayakta tutmuşlar, ama artık yolun sonuna geldiler. Kendileri de bunun farkında oldukları için son bir çırpınışla durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Zannediyorlar ki, baskılar, yasaklar devam ederse Darwinizmi koruyabilirler. Ama mümkün değil. Güneş bir kere doğdu, halk aydınlığı gördü. Artık ne yapsalar faydası yok.
 
- Darwinizm hakkında yeteri kadar tatışma olduğunu düşünüyor musunuz? Richard Dawkins gibi tanınmış Darwinist yazarlarla bir tartışmaya girmeyi düşünür müsünüz?
 
Darwinizm pek çok ülkede adeta bir tür tabu haline getirilmiş, dokunulmaz, hakkında konuşulamaz, eleştiri yapılamaz gibi kabullenilmiş. Üniversitelerde, okullarda, araştırma merkezlerinde açık bir Darwinist hegemonya var. Öyle yoğun bir baskı sistemi kurulmuş ki, bilim eşittir Darwinizm gibi bir yalan herkese zorla kabul ettirilmiş ve kimse de kolay kolay buna karşı çıkamıyor. Çıkmaya yeltenen olursa da ya akademik kariyerine son veriliyor, ya istifaya zorlanıyor, ya hakkında yoğun bir karalama kampanyası başlatılıyor. Örneğin Profesör Reiss'ın durumu en yakın örnek. Darwinizm aleyhinde açıkça birşey söylememesine, son derece makul ve akılcı bir öneri de bulunmasına rağmen bir anda adeta bir linç kampanyasına maruz kaldı. Bu demokratik bir yaklaşım değil. Aynı zamanda Darwinistlerin ne kadar büyük bir panik içinde yaşadıklarının da somut bir delili. Açıkça konuşulması, tartışılması, tüm bilimsel bulguların yorumsuz ortaya konulması durumunda halkın Darwinizmin içi boş bir teori olduğunu hemen göreceğini bildikleri için, bundan çok çekiniyorlar ve kaçıyorlar. Richard Dawkins'i de defalarca tartışmaya davet ettik. Her defasında reddetti. Hatta Türkiye'ye davet ettik, her türlü masrafını da karşılayacağımızı da söyledik. Ama "Yaratılış konusunda tartışmamaya yemin ettiğini" söyledi ve kabul etmedi. Oysa tartışmaktan kaçınmak, mevcut gerçekleri değiştirmez.
 
- Türk mahkemesinin, Richard Dawkins'in sitesini ülkenizden erişimini yasaklayan kararından memnun musunuz? Bu yasak Türk insanlarının faydasına olacak mı?
 
Ben yasaklara taraftar bir insan değilim. Ama şu konu çok önemli. Mahkemenin Richard Dawkins'in sitesinin kapatılması yönünde aldığı kararın sebebi sitede yayınlanan yorumların açık hakaretler içermesi. Yani kapatılma sebebi Dawkins'in eserleri, makaleleri değil. İlmi olarak düşüncelerini ifade etmesi de değil. Orada hakaretamiz çirkin sözlere yer verilmesi. Kimse kendisine böyle sözlerin yöneltilmesini istemez. Biliyorsunuz her sitede yer alan yorumlar, o sitenin yöneticisinin denetiminde oluyor. Avukatımız defalarca site yöneticisinden hakaret içeren yorumların çıkarılmasını talep etti, ki bu en doğal ve insani hakkımız. Mahkemeye başvurmadan önce iyi niyetle rica etti avukatlarımız, gerekli önlemler alınmazsa mahkemeye başvurulacağını da söylediler. Sonuç alamayınca son aşama olarak mahkemeye başvurdular. Türk adaleti de bir karar verdi. Dünyanın hiçbir yerinde adalet sistemi insanlara hakaret edilmesine, çirkin sözler söylenmesine müsaade etmez.


- Richard Dawkins'in kitabınız "Yaratılış Atlası" ile ilgili suçlamalarına ve içeriği ile ilgili eleştirilerine nasıl cevap verirdiniz?
 


Sayın Dawkins düşüncelerini istediği şekilde ifade edebilir, ama tabi bu tarz bilimsel olarak mana taşımayan sözler yerine, eserimde yayınlanan yüzlerce fosile karşılık tek bir tane evrimi ispat edebilen ara fosil ortaya koyabilseydi daha bilimsel bir zemin üzerinde konuşabilirdik. Dikkat ederseniz, bu sadece Sayın Dawkins'e has bir üslup değildir. Bu Darwinistlerin klasik olarak başvurdukları bir taktiktir. Somut bulgular üzerine açık ve net olarak konuşmayı pek tercih etmezler. Darwinistlerin yazıları ve kitapları da böyledir. Kelime oyunlarına başvurur, içeriği anlaşılmayan uzun ve karmaşık anlatımlar yapar, hayali bir hikaye üzerine sayfalarca yazarlar. Sanki reddedilmesi asla mümkün olmayan bir şeyden bahsediyor gibi davranırlar, ama biraz dikkatlice incelendiğinde aslında somut hiçbir şey ortaya koyamadıkları hemen görülür. Tekrar söylüyorum ben tüm evrimcilere çağrı yaptım. Evrimi ispat eden tek bir ara fosil getirene 10 trilyon vereceğimi söyledim. Sizin aracılığınızla yineliyorum.


- Yaratılış Atlası'nın dağıtımını nasıl finanse ettiniz?
 


Bu yayıneviyle ilgili bir konu. Benim hiç bilmediğim ve ilgilenmediğim bir yönü. Ancak şu çok dikkatimi çekiyor: Bazı kimseler konunun bu yönüyle çok ilgileniyor, ama nedense Atlas'ın içerdiği bilgiler üzerinde konuşmaktan, bunları tartışmaktan ısrarla kaçınıyorlar. Eğer konuşulacaksa, üzerinde konuşulması gereken bu kitabın içeriğidir, başka birşey değil.
 
- Bir sonraki projeniz nedir?
 
Yaratılış Atlası'nın yedi cilt olarak hazırlıyorum. 4. Cildi bitmek üzere, diğer ciltler üzerine çalışıyorum. Atlasın ilk 7 cildi bittikten sonra bir 7 cilt daha hazırlamayı planlıyorum. Onun da çalışmalarına başladım. Bu 7 cilt daha çok resim ağırlıklı olacak inşaAllah. Sırf kafatası fosillerinden oluşan ayrı bir kitap hazırladım. Türkçe olarak yayınlandı. İngilizcesi de internet üzerinden yayınlanıyor. (http://www.harunyahya.org/tr.m_book_index.php) Bu kitabın da yeni ciltlerini hazırlıyorum şu anda.
 
- Müslümanlarla Müslüman olmayan inançlar arasında barış ve anlayışı geliştirmek için, dünya çapında ne yapabileceğinizi düşünüyorsunuz? Bana "Türk İslam Birliği" fikirlerinizden bahseder misiniz? Bunun nasıl işleyeceğini düşünüyorsunuz?
 
Benim düşündüğüm Türk İslam Birliği, bir sevgi ve gönül birliği. İtidalli, akılcı, güvenilir bir birlik. Çözüm getirici, kucaklayan, koruyan, kollayan bir birlik. Hıristiyanların, Müslümanların, Yahudilerin, Budistlerin, Hinduların, inançsızların ve ateislerin, yani her inançtan ve düşünceden insanın rahat içinde yaşayayabileceği bir birlik. Saygıyı, merhameti, laikliği ve düşünce hürriyetini temel alan bir birlik. Böyle bir birliğin oluşturulması hem çok kolay hem de zaruri. Hem Müslümanların rahatı ve güvenliği için hem de diğer toplumların huzuru için şart bu birliğin oluşturulması. Türk İslam Birliği oluştuğunda terör diye bir sorun kalmaz, ekonomik sıkıntılar, hammadde kaynaklarına ulaşma sorunları. vs hepsi ortadan kalkar. Ticaret canlanır, askeri giderler neredeyse sıfıra iner. Müthiş bir kültürel ve ekonomik kalkınma olur. Sanat ve bilim gelişir. Avrupa da rahat eder böyle bir birlik kurulduğunda, Amerika da, Rusya da, Çin de.
 
Farklı dinlerin mensupları arasında dostluk ve barış olmaması için hiçbir sebep yok aslında. Bunun için din ahlakının gereği olarak sevginin tam yaşanması lazım. Birbirimize merhametle ve anlayışla yaklaşmamız gerekir. Hepimiz aynı Allah'a inanıyoruz. Hepimiz Hz. İsa'yı, Hz. Musa'yı, Hz. Süleyman'ı, Hz. İbrahim'i ve Allah'ın tüm elçilerini seviyoruz, onları saygıyla yüceltiyoruz. Sevdiklerimiz bir, inandıklarımız bir, biz niye ayrı olalım? Niye kardeş olmayalım? Düşmanlık, kavga, anlaşmazlık hiç kimseye yakışmaz. Bu devir sevgi devri. Dostluk, kardeşlik devri. Ben Hıristiyan kardeşlerimi çok seviyorum, Hz. İsa'ya duydukları candan coşku müthiş hoşuma gidiyor. Musevi kardeşlerimi de aynı şekilde. Dinlerine sadakatlerine, imanlarına çok saygı duyuyorum. Eğer birbirimize sevgiyle yaklaşırsak, halledemeyeceğimiz hiçbir sorun olmaz.
    

Masaüstü Görünümü