Harun Yahya

Suriye ile oluşan anlaşmazlıkların kardeşlik ve barışla çözülmesi şarttır


 

• Suriye ve komşu ülkelerle sorunların çözülmesi için yapılması gerekenler nelerdir?

• Darwinist komünist fikir sisteminin Arap halkı üzerindeki yıkıcı etkileri neler olmuştur?

• Sayın Adnan Oktar’ın bu konudaki görüşleri nelerdir?

suriye, esad, barış, müslüman

Deccalin İslam’a zarar vermek için kullandığı en etkili yöntemlerden biri, “Müslümanı Müslümana kırdırma” olarak tabir edilen fitne ve savaş çıkarma yöntemidir. Dünya için asıl tehlike Darwinizm, materyalizm ve komünizm gibi kanlı ideolojilerken kimi Müslümanlar deccalin etkisine girmekte, din kardeşlerine düşman olmakta ve hatta onlarla savaşmaktadırlar. Deccal bu yöntemle öncelikle Ortadoğu’dan İslam ahlakını silmek ve sonrasında da kendi komünist sistemini yerleşik kılmak istemektedir. Son günlerde yaşanan krizle birlikte, Suriye’nin Türkiye’ye yönelik dost olmayan tavırlarında ve uçağımızın düşürülmesinin ardında da deccalin bu sinsi oyunu vardır.

Suriye’ye Misilleme Biçiminde Karşılık Verilmesi Deccalin İstediği Sonucu Doğurur

Bazı kişiler uçağımızın düşürülmesinin Türkiye’nin bölgedeki otoritesini sarstığını iddia etmekte ve büyük devlet olmanın böyle durumlarda misilleme yapmayı gerektirdiğini öne sürmektedirler. Türkiye’nin barışçıl yaklaşımlarla konuyu çözme çabalarını da kendilerince pasif kalmak olarak nitelendirmektedirler. Elbette ki bu düşünceler, deccalin kan dökme ve Müslümanları birbirine kırdırma planının bir parçasıdır ve tamamen yanlıştır.

Öncelikle Suriye’ye misilleme olarak bir saldırı yapılması durumunda bu, herkes için çok büyük bir zarara dönüşebilir. Çünkü Suriye komünist blokta yer alan bir ülkedir ve herhangi bir saldırı durumunda Çin ve Rusya, Suriye ile birlik olacaktır. Bu ise çok tehlikeli sonuçlar doğuracaktır.

Bununla birlikte Suriye’ye yapılacak bir misillemede, ülkemizdeki bölücü terör örgütü PKK tehlikesi farklı bir boyuta taşınacaktır. Bilindiği gibi Suriye, terör örgütünün sözde Büyük Kürdistan hayalinin bir parçasıdır. Türkiye’nin bir savaşa girmesi durumunda, bölücü terör örgütü PKK’nın yıllardan beri kurduğu, ancak gerçekleştiremediği komünist devlet hayali gerçekleşme yoluna girecektir. Suriye’nin Türkiye’ye yakın bölgeleri, aynı Kuzey Irak örneğinde olduğu gibi PKK için rahatlıkla kullanılacak bir alan haline gelecektir. Nitekim bölücü örgütün Suriye’deki katliamı desteklemesi ve Türkiye sınırına kamplar kurması da bunun delillerindendir.

Ayrıca böyle bir misilleme, ekonomik olarak da birçok zarara sebep olacaktır. Savaş ortamının oluşması ile birlikte sanayi tesisleri harap olacak, enflasyon dizginlenemez boyutlara çıkacak ve halk daha da yoksullaşacaktır. Dolayısıyla bu durum Türkiye’ye çok büyük ekonomik bir yük de getirecektir.  Bu şekilde düşünüldüğünde, Türkiye’nin  barış yanlısı, itidalli ve sorunları müzakere yoluyla çözme yanlısı tavrını eleştiren ve misilleme yapılması gerektiğini iddia eden bazı kişilerin fikirlerinin ülkemize vereceği zarar açıkça görülmektedir.

Bu kişilere bir cevap olarak, Suriye’de çözüme yönelik alınması gereken önlemler ise şöyle özetlenebilir:

suriye, türkiye, barış

Suriye’de Hükümet Hemen Görevden Çekilmeli ve Yerine Bir Koalisyon Hükümeti Kurulmalıdır:

Günümüzde Suriye, siyasi bakımdan komünist blokta yer alan bir ülkedir. Çin ve Rusya yanlısı bir tutum içinde olduğundan NATO’nun da dikkatle izlediği bir ülkedir, çünkü NATO komünizmi -haklı olarak- büyük bir tehlike olarak görmektedir. NATO Suriye’deki rejimden de rahatsızlık duymakta ve bu rejimi etkisiz hale getirmek istemektedir. Dolayısıyla Türkiye’yi de bu planın içine sokma yönünde hareket etmektedir.

NATO komünist rejimlerin yıkılması konusunda haklıdır fakat kullanılan yöntem yanlıştır. Türkiye elbette ki Suriye’nin demokratikleşmesi konusunda NATO’ya gereken desteği verecektir. Ancak Türkiye’nin Suriye ile savaşa girilmesine neden olacak bir tavır göstermesi mümkün değildir. Öncelikle Suriye toprakları eski Osmanlı topraklarıdır ve Suriye halkı da kardeşlerimizdir. Türkiye hiçbir şekilde Müslüman kanının akıtılmasını istemez ve böyle bir uygulamaya asla müsaade etmez.

Mevcut hükümetin diktatörlük olduğu, Suriye’de demokrasinin olmadığı açıktır. Dolayısıyla Suriye’deki komünizm yanlısı hükümetin görevi acilen bırakması şarttır. Ardından Suriye’de derhal demokratik seçimlere gidilmesi ve halkın özgürce seçimlere katılması sağlanmalıdır. Bir koalisyon hükümetinin kurulması ile birlikte, ülkedeki farklı görüşlerin mecliste temsil edilmesi sağlanmalı ve Suriye gerçek demokrasiye kavuşmalıdır.

Suriye’ye Askeri ve Ekonomik Ambargo Uygulanması Etkili Olacaktır:

Komşu devletlerle yaşadığımız herhangi bir sorunda misilleme yapmak ve savaş çıkarmak hiçbir zaman çözüm değildir. Bunun yerine akılcı çözümlerle, kardeşlik ve sevgiyle sonuca ulaşmak için çalışılmalıdır. Öncelikle Suriye devletine ve halkına musallat olmuş komünist çetenin etkisiz hale getirilmesi şarttır. Bunun için Suriye’nin kara ve denizden askeri ablukaya alınması ve Suriye’ye ekonomik ambargo uygulanması yeterlidir. Bu uygulama Suriye’deki zulmün asıl nedeni olan komünist çetenin kaynaklarını yok edecek ve etkisiz hale getirilmesini sağlayacaktır. Ayrıca Suriye’yi savaş ortamına sürükleyen kişilerin gözaltına alınıp, gerekirse tutuklanıp, yargılanmaları da bir çözümdür. Ancak sorunun hemen ve taraflara eziyet vermeden çözülmesi şarttır.

Türkiye Mehdiyet’in gölgesinde yaşayan bir ülkedir ve komşu ülkelerle sorun yaşadığında her zaman için tavrı, konuları kan dökmeden, sevgi ve kardeşlikle halletmek olmuştur. Bundan sonra da Allah’ın izniyle böyle olacaktır.

Rusya’nın Suriye’ye Verdiği Destek Barışçı Yollarla Engellenmelidir:

Uçağımızın düşürülmesi ve Suriye’de akan Müslüman kanı Rusya’nın da sorumluluğunda olan konulardır. Suriye ile aynı blokta olan Rusya’nın bu konudaki tavrı son derece belirleyicidir.

Bu nedenle Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşmesi çok isabetli bir yaklaşımdır. Nitekim son dönemde Putin’in Suriye’ye olan desteğini kısmen de olsa çekmiş olması umut verici bir gelişmedir. Bilindiği gibi Rusya ile Türkiye tarih boyunca çok yakın ilişkiler içinde olmuştur. Ancak bunun çeşitli nedenlerle değişmesi ve Rusların askeri çıkarlar yüzünden Suriye’deki komünist rejime ve taraftarlarına destek vermesi Türkiye-Rusya ilişkilerini zedeleyebilir. Bu da Rusya’nın tüm dünya önündeki saygınlığını yitirmesine sebep olabilir.

Rusya hemen Suriye’ye desteğini tam olarak çekmelidir aksi takdirde Rusya oradaki Müslüman katliamını, gaddarlığı ve acımasızlığı desteklemiş olacaktır.

Rusya Müslüman dostu olarak bilinen bir ülkedir. Devlet Başkanı Putin de genellikle Müslümanlara sevgisi ve yakınlığı ile tanınır. Bu nedenle Sayın Putin ile tekrar görüşülmeli ve Suriye’ye destek vermemesi sağlanmalıdır. Bu şekilde Suriye’deki Müslümanlara uygulanan zulüm ve Suriye’nin bölgedeki komşularına yönelik pervasız şiddet eylemleri Allah’ın izniyle son bulacaktır.

Bütün bunların yanı sıra Rusya, Türkiye’nin kendisi için çok önemli bir ülke olduğunu unutmadan hareket etmelidir. Başkan Putin’in Türkiye taraftarı bir politika izlemesi, İttihad-ı İslam’ı istediğini ifade etmesi ve Rusya’yı da İttihad-ı İslam’ın içerisine dahil etmesi çok aciliyetlidir. Bu şekilde Rusya güçlü bir askeri pakt içerisinde korunmuş olacak, Rus milleti huzurlu ve rahat yaşayacak, askeri harcamalar büyük bir düşüş gösterecek ve bu da Rus vatandaşlarının refaha kavuşmasına vesile olacaktır.

Az önce de belirttiğimiz gibi yapılması gereken çok kolaydır: Rusya’nın da teşvikiyle hemen Suriye’de meşru seçimlere gidilmeli ve en çok oyu alan parti başa getirilerek bir koalisyon hükümeti kurulmalıdır. Türkiye Cumhuriyetinin önderliğinde, bir barış gücü oluşturulmalı, Suriye ve Türkiye birbirlerine bağlanmalıdır.

Şu an hemen kardeş, hemen dost olma zamanıdır.

Beşar Esad’ın Ülkesinden Can Güvenliği Sağlanarak Çıkarılması Gerekir:

Suriye’de var olan komünist rejim deccali bir yapılanmadır ve gerek Beşar Esad gerekse hükümet bu sistemin göstermelik parçalarıdır. Tıpkı Eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin devrinde olduğu gibi halka yönelik katliamlar komünist derin devletin işidir.  Derin devlet ve onun göstermelik temsilcisi durumundaki hükümet istemese de Allah Cabbar ismiyle bu deccali sistemi yıkacaktır. Fakat Beşar Esad ve ailesinin, eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in yaşadıklarını yaşamamaları için hemen görevi bırakması ve Türkiye’nin güvencesi altında ülkesinden güzellikle ve tam can güvenliği sağlanarak ayrılması gerekir. Esad’ın mal varlığı eksiksiz olarak kendisine takdim edilmeli ve ailesiyle birlikte Türkiye’de huzur ve barış içinde ikamet etmesi sağlanmalıdır. Hem Suriye halkının hem de Beşar Esad ve ailesinin rahat ve güvene kavuşmasının tek yolu budur.

suriye, islam, türkiye, barış, türk islam birliğiSuriye ile Savaşmak Değil Birleşmek ve İttihad-ı İslam’ı İstemek Esastır

Türkiye ile Suriye’nin savaşa girmesi her iki ülkeye de hiçbir kazanç sağlamaz. Müslümanın Müslümanla savaşması haramdır. Savaşın geride sadece yitirilmiş canlar, yıkılmış camiler ve harap olmuş yerleşim yerleri bıraktığı unutulmamalıdır. İçinde bulunduğumuz yüzyıl, Mehdiyet yüzyılıdır. Her iki ülkeye de yakışan dost ve kardeş olmaktır. Aslında bu dostluk ve kardeşliğin temelleri tarihsel süreç içinde atılmıştır. Suriye’nin üzerinde bulunduğu topraklar Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türklerin hakimiyetinde olan ve buradaki kardeşlerimizin barış, güvenlik ve huzur içinde yaşadıkları yerlerdir. Suriye devleti gerçekte, İngilizler tarafından masa başında cetvelle çizilmiş eski bir Osmanlı vilayetidir. Bu nedenle Suriye halkının tamamı aslında kardeşimiz ve evlatlarımızdır. İşte deccalin bu sinsi savaş oyununa son vermenin yolu da bu tarihi temellere dayandırılmalı ve İttihad-ı İslam’ın ilk adımı olarak Türkiye ve Suriye birleşmeli, Türkiye oradaki kardeşleriyle kucaklaşmalıdır. Bunun için Türkiye ve Suriye arasındaki sınırlar açılmalı, vize ve pasaport kaldırılmalı, herkesin iki ülke arasında serbestçe dolaşımı sağlanmalıdır. 

İttihad-ı İslam her iki ülke halkının da rahat ve huzur bulacağı barış içinde yaşayacakları tek çözüm yoludur. Allah’ın adetullahı gereği Rabbimiz mutlaka İttihad-ı İslam’ı oluşturacaktır. Fakat önemli olan daha fazla acı çekilmeden, vakit kaybedilmeden bu farz vazifenin gerçekleşmesi yönünde çalışmaktır.

İlk olarak Suriye ile Türkiye’nin birleşmesi İttihad-ı İslam yolunda atılan çok mübarek ve Kuran ruhuna uygun bir hareket olacaktır. Bu Avrupa’daki komünistlerin, Amerika’nın derin devletinin, Ortadoğu’nun kan dökücülerinin kısacası deccalin ve taraftarlarının oyununa son verecek büyük bir adımdır. Müslümanların bir araya gelmesi “Ya Allah Bismillah” deyip, şeytandan Allah’a sığınıp birleşmeleri Yüce Allah’ın farz kıldığı vazifenin başlangıcı olarak büyük bir sevinç kaynağı olacaktır. Rabbimiz tüm Müslümanların kardeş ve tek bir topluluk olmalarını emreden ayetlerde bu gerçeğe şöyle dikkat çeker:

“Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse Bana ibadet ediniz. Onlar, işlerini kendi aralarında parça parça dağıttılar (dinlerinde bölünmeler yaptılar); hepsi Biz'e döneceklerdir.” (Enbiya Suresi, 92-93)

“Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.    (Al-i İmran Suresi, 103)

“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz.” (Hucurat Suresi, 10)

“Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, 46)

“İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73)

Suriye’yle Türkiye Hemen Birleşmelidir

ADNAN OKTAR: ... Suriye’yi yerle bir etmek; akılcı bir hareket olmaz. Bize ait bir bölge, bize ait topraklar, bize ait bir millet, bize ait insanlar, gidip bombalayacak mıyız! Kendi kolumuzu mu keseceğiz! Ne zorumuz? Orada bir derin devlet yapılanması var bunların ayıklanması gerekiyor. En güzel hareket Türkiye’yle birleşmektir. İttihad-ı İslam’dır. Bunu yapacak olan Hz. Mehdi (a.s.)’dır. (26 Haziran 2012 / A9 TV röportajından)

ARAP KOMÜNİZMİ TEHLİKESİ

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Müslüman Arap halklarının çoğunluğu Darwinist- komünist rejimler ve örgütler tarafından yönetilmiştir. Bu dönemde farklı ülkelerdeki Arap halkları savaşlar, etnik katliamlar, terörist eylemler ya da devlet baskısıyla yaşamak zorunda kalmışlardır. Birbiri ardına gelen komünist ihtilaller sürekli bir istikrarsızlık ve fakirleşme ile sonuçlanmıştır. Samimi Müslüman halk, büyük petrol gelirlerine rağmen her geçen gün daha da fakirleşirken, yönetici kesim ve çevreleri zenginliklerine zenginlik katmışlardır.

Arap komünizmi diğer komünist rejimler gibi her türlü zorbalığı kullanarak gücü elinde tutmuş ve sahte bir Arap milliyetçiliği maskesine bürünmüştür. Bölgede Osmanlı döneminde İslam ahlakı vesilesiyle yaşanan sevgi, şefkat ve merhamet ortamının yerini komünizmin vahşiliği, barbarlığı ve zorbalığı almıştır.

21. yüzyılda Darwinizmin ve Darwinist diktatörlüğün yıkılması ile İslam dünyasında başlayan bu uyanış, Allah'ın izni ile Türk İslam Birliği ile sonuçlanacaktır. Kaderde Allah'ın belirlediği vakit geldiğinde İslam ahlakı tüm dünyaya hakim olacak ve İslam aleminde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hadisleri ışığında yüzlerce yıldır beklenen İslamiyet'in Altınçağ'ı başlayacaktır.

"Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman, Ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir." (Nasr Suresi, 1-3)

Suriye’de Yaşanan Katliamlar Sosyalist-Komünist İdeolojinin Sonuçlarından Biridir

Suriye’nin şu anda içinde bulunduğu karışıklığın tek sebebi komünizmin tertemiz Müslüman halka dayatılmasıdır. İç karışıklıklar gece gündüz bir kısım basında mezhep kavgaları şeklinde lanse edilse de, aslında şu anda Suriye’de komünistlerle Müslümanların çatışması vardır. Suriye, Hafız Esad döneminden beri Marksist-komünist zihniyetle yönetilmektedir. Suriye, bu yönüyle Arap sosyalizminin en önde giden temsilcilerindendir.

Hatırlanacağı gibi Sovyetler Birliği ile yakın ilişkiler içindeki Hafız Esad yönetimi Arap Sosyalist Baas Partisi’nin savunduğu komünist ideoloji dışındaki tüm görüşlerin savunulması yasaklanmıştı. Tüm İslami hareketlere kısıtlamalar getirilmiş, İslami liderler tutuklanıp şehit edilmiş, Müslümanlar büyük baskı, zulüm ve işkence görmüşlerdi. Hafız Esad ve kardeşi Rıfad Esad 1982 yılında Suriye’nin Hama ve Humun şehirlerinde 40 bin Müslümanı katletmişti. Şu an Hafız Esad’ın oğlu Beşer Esad’ın liderliğindeki Suriye’de her gün kesintisiz olarak gerçekleştirilen katliamlar, ülkeye hakim sosyalist-komünist ideolojide herhangi bir değişiklik olmadığını ispat eder niteliktedir.

Esad, Suriye’yi terk etsin ve Suriye’de koalisyon hükümeti kurulsun

ADNAN OKTAR: SURİYE İLE HİÇ VAKİT GEÇİRMEDEN GÖRÜŞME YAPIP, ESAD’I NEZAKETİYLE, RAHATSIZ ETMEDEN ALIP TÜRKİYE’YE GETİRMEK LAZIM. Yine onun hükümetinden adamlar da olsun. Bir koalisyon hükümeti kurulsun. Sınırları kaldıralım. Pasaport, vize vs. hepsini kaldıralım. Suriye ile birleşelim.

SURİYE, HALEP, ŞAM, HEPSİ BİZİM ESKİ VİLAYETLERİMİZ. TATLILIKLA, NEZAKETLE HALLETMEK LAZIM. Türkiye’den bir heyet gitsin Şam’a, gidip konuşsunlar. “Bu kadar olay oldu, bu kadar karmaşık konular var, senin iktidarda kalman fitne olacak, belli. Ama senin canını yakmak, şerefini ezmek falan öyle bir niyet yok. Gel onurunla, şerefinle Türkiye’ye gel, sonrasında güvence içinde ülkene yine gidebilirsin. Şu an ortalık karışık, gel.” dersiniz. Türkiye’nin şahitliğinde bir koalisyon hükümeti kurulur sakince. Taraflara itidal çağrısı yapılır. Asıl istenen İttihad-ı İslam değil mi? İTTİHAD-I İSLAM’IN İLK ADIMINI ATALIM. AKSİ BÖYLE BİR FELAKET OLUYOR. ŞİMDİ TÜRKİYE’YLE SURİYE’Yİ KARŞI KARŞIYA GETİRMEK İSTİYORLAR. ONUN KAZANANI, KAYBEDENİ OLMAZ. HARAM OLUR VE ZULÜM OLUR, BAŞKA BİRŞEY OLMAZ. Yazık. Her iki tarafta da tarihi güzellikler var. Her iki tarafta da kardeşler var, müminler var, Müslümanlar var. …MEHDİYET RUHUYLA KARDEŞLERİMİZİ BİRLEŞTİRELİM.  (A9 TV, 23 Haziran 2012)

Pek çok Müslüman ülke 20. yüzyılda İslam ahlakıyla yönetilmemiştir. Yönetim kadroları Darwinist, komünist ve totaliterdir. Askeri kadrolar komünist eğitimden geçmiştir. Yani Müslüman olmalarına rağmen Sovyetler Birliği ya da Doğu Bloğu ülkelerinden herhangi bir farkları yoktur. Bölgenin geri kalmışlığının sebebi de, yıllardır Darwinist-materyalist çevrelerce telkin edilmeye çalışıldığı gibi İslamiyet değil, bu komünist zihniyet nedeniyle İslam ahlakının yaşanamamış olmasıdır. Bugün Arap dünyasında yönetimi elinde bulunduran kadrolar ve halk, bu Darwinist, komünist eğitimin etkisinden yeni yeni kurtulmaktadır.

Masaüstü Görünümü