Harun Yahya

Galaksimizin Merkezinde Bulunan Dev Çukur


Milyarlarca yıldızın muhteşem bir uyum içinde yüzdüğü galaksimizin merkezinde, çok büyük bir kütlenin varlığı biliniyordu. Ancak bilim adamları arasında bu kütlenin neye ait olduğu üzerinde tam bir anlaşma mevcut değildi. Bazıları bunun, karanlık yıldızların oluşturduğu yoğun bir kümeleşme olduğunu düşünüyorken, diğerleri karadelik ihtimaline ağırlık veriyordu. Karadelikler doğrudan gözlemlenemeyen, varlıkları astronomi biliminin bulgularıyla teorize edilen uzay cisimleridir. Yakıtı tükenen bir yıldızın kendi içine doğru büzülmesi ve en sonunda, yıldız yerine sınırsız yoğunlukta ve sıfır hacimde çok büyük bir çekim alanının ortaya çıkmasıyla oluşurlar. Bu cisimlerin gözle görülemiyor olmaları, bu büyük çekim kuvvetlerinden ışığın dahi kaçamıyor olmasından kaynaklanır.

 

Çöken Yıldız Herşeyi İçine Çekiyor 

 

Yıldızlar ömürlerinin belli bir noktasına ulaştıklarında kütlelerindeki elementlerin dengesi değişir. Bu evreye giren büyük yıldızlar çok şiddetli bir şekilde patlarlar. Süpernova adı verilen bu patlamalarından sonra, çok büyük bir kütlenin yanısıra çok sıkıştırılmış bir hacme sahip karadelikler ortaya çıkar. Bu karadelikler belli bir mesafe içindeki herşeyi yutar. Kütleleri Güneş ' in kütlesinin milyon katından milyarlarca katına kadar değişebilir. 

 

Nature adlı bilim dergisinde yayımlanan bir araştırma karadeliklerin gerçekten varolduğuna dair en sağlam kanıtı ortaya koydu. Almanya ' nın Münih kenti yakınlarındaki Max-Planck Dünyadışı Fiziği Enstitüsü ' ne (Institute for Extraterrestrial Physics) bağlı bir astronom olan Rainer Schödel ve arkadaşları, onyılı aşkın bir süre boyunca galaktik merkezdeki yıldızların yörüngelerini incelediler. Bunlardan S2 adını verdikleri bir yıldızı 1992 yılında incelemeye aldılar. Bilim adamları S2 ' nin yörüngesini 15 yılda tamamladığını hesapladılar. Bir yıldızın galaksinin merkezi etrafındaki turunu sadece 15 yılda bitirmesi güç bir olay. Çünkü bizim Güneşimiz galaktik merkez etrafındaki yörüngesini tam 230 milyon senede tamamlayabiliyor. Böylece Sagittarius A* ' nın son derece yoğun bir cisim olduğu ortaya çıkıyor. Dahası astronomlar tam bu cismin bulunduğu noktadan yoğun olarak X ışınları yayıldığını belirlediler. Bilim adamları bu ısının, Sagittarius A* ' nın çekim alanına yakalanan cisimlerin ısınarak açığa çıkardıkları radyasyon olduğunu, yani Sagittarius A* ' nın bir karadelik olduğunu artık neredeyse kesin olarak kabul ediyorlar. Texas Üniversitesi ' nden Dr. Karl Gebhardt konuyla ilgili olarak: Bu sonuçlar şu ana kadar elimizde, devasa büyüklükte karadeliklerin sadece teoriden ibaret olmadığını, gerçekten var olduklarını gösteren en sağlam kanıtlar yorumunu yapıyor. 

 



Yapılan çalışma bizleri evrenin büyüklüğü hakkında hayrete düşürecek detaylar ortaya koydu. Buna göre:

 

S2 adlı yıldız, karadelik etrafında astronomik bir hızla, saniyede tam 5000 kilometre hızla hareket ediyor.

Bir karşılaştırma yapacak olursak, bir roketin, dünyanın yerçekiminden kurtulması için saniyede 11.2 kilometre hızı yakalaması yeterli.

Karadeliklerin çekim kuvvetinden saniyede 300.000 kilometre hızla giden ışık parçacıkları bile kaçamıyor.

En hızlı taşıtlardan yüzlerce kat hızlı giden bu yıldız, dünyanın etrafını yalnızca 8 saniyede dönebilir.

 

Bu noktalar üzerinde biraz düşünecek olursak, muazzam büyüklükteki bir evrende ve devasa gök cisimleri arasında küçücük bir gezegende boşlukta yüzdüğümüzü anlarız. Tüm evreni bir uyum içinde bir arada tutan ve kozmik felaketleri engelleyen kudretin sahibi Rabbimiz olan Allah ' tır. 

 

Evrendeki muhteşem tasarım bizlere üstün bir Yaratıcının varlığını haber verir. Evrenin yaklaşık 14 milyar yıl önce sıfır hacim ve sonsuz yoğunluktaki bir noktanın patlamasıyla yaratıldığını açıklayan Big Bang teorisi, geçtiğimiz yüzyılda kesin olarak ispatlanmıştır. Çağdaş bilim bu büyük patlamadan sonra ortaya çıkan dengenin tesadüflerle oluşmasının imkansız olduğunu göstermiştir. (Harun Yahya, Evrenin Yaratılışı) 

 

Bu dengenin oluşmasını sağlayan göklerin, yerin ve ikisinin arasındaki herşeyin Rabbi olan Allah'tır. Evrenin her an Allah ' ın kontrolü altında bulunduğu bir Kuran ayetinde şöyle haber verilir: 

“Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, Kendisinden sonra artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O, Halim'dir, bağışlayandır.” (Fatır Suresi, 41) 

Kuran'da Kara Deliklere Dikkat Çekilen Ayetler 

 

20. yüzyılda evrendeki gök cisimleri ile ilgili pek çok yeni keşif yapılmıştır. Karadelikler de bunlardandır. Modern bilimin ortaya çıkarmak için çaba sarf ettiği bu konuya yüce Allah bundan 1400 yıl önce indirdiği Kuran'da dikkat çekmektedir. Yüzey yerçekimi oldukça güçlü olduğu ve ışık içerisinden kaçamadığı için karadeliği en büyük teleskoplarla bile göremeyiz. Ancak içine çöken yıldız bulunduğu yerin çevresine olan etkisiyle algılanabilir. Allah, yıldızların yerleri üzerine yemin ederek bu konuya şöyle dikkat çekmiştir: 

“Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim. Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir.” (Vakıa Suresi, 75–76) 

Karadelikler ifadesi ilk kez, Amerikalı fizikçi John Wheeler tarafından 1969 yılında ortaya atılmıştır. Önceleri tüm yıldızları görebildiğimizi farz ediyorduk; ancak sonraki yıllarda uzayda bizim onları görebileceğimiz ışıkları olmayan yıldızlar olduğu anlaşılmıştır. Çünkü enerjisi tükenen bu yıldızların ışıkları yok olmaktadır. Aşağıdaki ayette de kıyamet günü tasvirlerinin yanı sıra, bir yönüyle de bu bilimsel bulguya işaret ediliyor olabilir: 

“Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman.” (Mürselat Suresi, 8) 

Karadelikler sadece uzayda bükülmeye sebep olmaz, aynı zamanda uzayı delip geçer. Bu sönmüş yıldızların karadelikler olarak adlandırılmasının nedeni de budur. Ayette yıldızlarla ilgili bu bilgiye de dikkat çekilmiş olması, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu ispatlayan bir diğer önemli bilgidir: 

“Göğe ve Tarık'a andolsun, Tarık'ın ne olduğunu sana bildiren nedir? (Karanlığı) Delen yıldızdır.” (Tarık Suresi, 1–3)

Bu makale, Mercek Dergisi 19. sayı (Ocak 2003) 16. sayfada yayınlanmıştır.

 

Masaüstü Görünümü