Harun Yahya

RAMAZAN 2009 - 21.Gün








Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. (Al’i İmran Suresi, 180)


 



"Cimrilik etme ki Allah da sana olan nimetlerinden esirgemesin. Malının fazlasını saklama ki Allah da fazla olan keremini senden menetmesin." (Müslim)







Türkiye Yahudilerinin tarihinde ilk defa bir din adamı ailesiyle birlikte Müslüman oldu / www.nethaber.com / 04.11.2008




36 yıl boyunca çeşitli sinagoglarda, son olarak ise Neva Şalom’da hazanlık (müezzin) yapan Aaron Kohen ve ailesi Ekim ayı başında Beyoğlu Müftülüğü’ne başvurarak İslam diniyle şereflendiler. Kohen ailesi Kelime-i Şehadet getirip Müslüman olarak tüm dünyada yaşanan dine dönüş coşkusunun en güzel örneklerinden biri oldular.

Türk - Yahudi tarihinde ilk kez Yahudi bir din adamının eşi ve çocuğuyla birlikte Müslüman olması çok büyük ses getirdi. Aaron Kohen üç dine de saygısı olduğunu belirterek, “İslam, üç dini de kapsayan mütekamil bir din. Kuran-ı Kerim’de üç dinin de temel özellikleri mevcut. Ben Tanrı’nın huzuruna dini bütün bir mümin olarak çıkmak istediğim için İslam’ı seçtim. Hz. Muhammed’e de çok büyük sevgim ve saygım var" dedi.

Allah tüm insanlara bir nur olarak İslam’ı göndermiştir. Kuran ahlakını yaşayan insanlar Allah’tan bir nimet olarak dünyada güzel bir hayatla yaşarlar, en önemlisi ise ahirette Rabbimiz’in rızasını kazanmış olarak cennetle mükafatlanırlar. Allah tüm inananları Kuran’da şöyle müjdelemiştir:

Sizin yanınızda olan tükenir, Allah'ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle biz muhakkak vereceğiz. Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 96-97)






Havada Asılı Duran Kuşlar

Yüce Allah uçma eylemini gerçekleştiren pek çok canlı yaratmıştır. Bu canlı gruplarından biri de kuşlardır. Kuşlar iskelet sistemlerinden akciğerlerine, tüylerinin diziliminden kanat şekillerine kadar tüm detaylarıyla, uçmalarını sağlayacak özel yapı ve düzenle yaratılmıştır. Yüce Allah’ın detay sanatına ve üstün aklına örnek oluşturan yaratılış delilleri ile donatılmış olan kuşların uçuşlarını kolaylaştıran özelliklerinden bazıları şunlardır: 








Leyleğin açılmış kanatları, tüylerin diziliş sırasını gösteriyor. Uzun tüyler mekanik itmeyi meydana getirir. Üst üste binmiş daha kısa olan tüyler ise kuşa aerodinamik bir yapı kazandırmaktadır.






- Kanatların üstündeki ve altındaki farklı hava basınç alanları:

Kuşlar her kanat çırptıklarında kanatları altındaki havayı hızla aşağı doğru iterler. Bu hareket onların etki tepki prensibi sayesinde havada yükselmelerini sağlar. Kuş kanatlarının üst kısmı bombeli, alt kısımları düzdür. Bu şekil, kanadın üst tarafında, altına göre daha alçak bir basınç oluşturur. Hava basıncındaki bu fark, kanatları yukarı iterek kuşun yükselmesini sağlayan kaldırma kuvvetini oluşturur. Bu, tıpkı yatay vaziyetteki bir kağıdı üflediğimizde kağıdın havalanmasına benzer bir sistem oluşturur.

- Kanadın özel aerodinamik yapısı:

Herhangi bir cisim hava içerisinde hareket ettirildiğinde hareketine etki eden değişik kuvvetler ortaya çıkar. Bu kuvvetlere “aerodinamik kuvvet”, hareketini hava içerisinde devam ettirebilen cismin şekline de “aerodinamik şekil” adı verilir. İşte kuşlar Yüce Allah tarafından var edilmiş bu aerodinamik kanatları sayesinde havada hareket ederken aynı zamanda taşıma kuvveti oluştururlar. Bu taşıma kuvveti onların havada tutunabilmelerini sağlar. Tüyler, üst yüzeydeki havanın alt yüzeydeki havadan daha hızlı akmasını sağlayarak kuşun havalanması için yaratılmışlardır. Böylece kanat üzerindeki hava basıncı da azaltılır. Kanatlar üzerindeki bu kaldırma etkisine "Bernoulli etkisi" denilir. Kuşlarda ise bu etkinin sağlanması için uçuş tüyleri asimetriktir. Ayrıca uçuş esnasında hava ile doğrudan temasta olan ön uçta, daha küçük bir tüy kanadı vardır. Kuşun kanadındaki kompleks aerodinamik prensipler, uçak kazalarının en temel nedeni olan hava boşluğunun olumsuz etkilerini azaltıcı bir mekanizma içerirler. Kuşun kanat ucunda bulunan yarıklar da, hava akımının bir kısmını geçirirler. (www.genclerdarwinistleresorun.com)
  
- Kanatlardaki müthiş kas gücü:

Kuşların yükselirken, kanatlarını ileri ve yukarı doğru güçlü bir biçimde hareket ettirmeleri gerekir. Ancak bu işlem sırasında vücudun sürüklenmesini önlemek için kanatların vücuda yaklaştırılması gereklidir. İşte kuşların böyle önemli bir hareketi gerçekleştirebilmeleri için ciddi bir kas gücüne ihtiyaçları vardır. Nitekim en küçük kuş türlerinden biri olan sinekkuşlarının bile vücut ağırlıklarının %30’u uçuş kaslarından oluşmaktadır.

- Ağırlığın azlığı:

Kuşların kolaylıkla uçabilmeleri için kemiklerinin içi boşluklu olarak yaratılmıştır.  Ancak, penguenler gibi dalgıç kuşların boşluklu kemikleri yoktur,
çünkü avlarına ulaşabilmeleri ve suya dalabilmeleri için ağırlığa ihtiyaçları vardır.

- Uçmaya yardımcı solunum sistemleri:

Kuşların solunum sistemleri bizimkine göre daha verimlidir. Çünkü uçmak için yürüme ve koşmaya göre daha fazla havaya gereksinim duyarlar. İşte bu sebeple birçok kuşun akciğeri ona özel bir yapıyla yaratılmıştır. (www.imanhakikatleri.com)

Kuşların Uçuşundaki Kusursuz Özellikler, Onları Yüce Allah’ın Yarattığının Delillerindendir 

Kuşların kemiklerinin kara canlılarına göre çok daha hafif olması, akciğerlerinin farklı yapı ve işlevleri, kas ve iskelet yapılarının kara canlılarından farklı olması, çok daha özelleşmiş bir kalp-dolaşım sisteminin varlığı, kuşların uçmak üzere yaratılmış özel canlılar olduklarını gösterir. Yüce Allah bir Kuran ayetinde kuşları eksiksiz bir sistemle yaratanın ve onları uçuranın Kendisi olduğunu şöyle bildirir:

Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır. (Nahl Suresi, 79)






Kuran’da Dikkat Çekici Sayılar-6

BENZER 10 SURE GETİREMEMELERİ

Yoksa: “Onu kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Haydi siz, yalan üzere uydurulmuş olarak onun benzeri on sure getirin ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah’tan başka çağırabildiklerinizi çağırın.” (Hud Suresi, 13)

 Bulunduğu ibarede “aşri” (on) kelimesine kadar kullanılan harf çeşidi 10. (Lamelif: 2)

 Ayette “aşri” (on) kelimesine gelinceye kadar olan noktalı harf adedi 10. (Kaf, lam, fe, elif, te, vav, be, ayn, şın, ra)

 Ayette “yalan üzere uydurulmuş olarak onun benzeri on sure” anlamına gelen “biaşri süverin mislihi müftereyatin” ifadesine gelinceye kadar olan hece adedi 10. (Elif: 5, lam:3, ra: 2)

 “De ki: “Haydi siz, yalan üzere uydurulmuş olarak onun benzeri on sure getirin” anlamına gelen “kul fe’tu biaşri süverin mislihi müftereyatın” ifadesindeki noktalı harf adedi 10.

 “Onun benzeri 10 sure” anlamına gelen “aşri süverin mislihi” ifadesindeki harf adedi 10.

 “Aşri süverin mislihi” (onun benzeri on sure) ifadesinden sonra ayet sonuna kadar olan kelime adedi 10.

 “Onun benzeri on sure” anlamına gelen “biaşri süverin mislihi” ifadesinde kullanılan harf çeşidi 10. (Secavend tı'da durarak.)

 Ayette “aşri süverin” (on sure) ifadesine kadar, “aşri süverin” ifadesindeki harfler 10 defa geçmektedir. (Be, ayn, şın, ra, sin , vav, mim, se, lam, he)






Çoğunluk Yapıyorsa Doğrudur Mantığı Dejenerasyonun Ana Kaynağıdır

Asırlardır yaşamış olan tüm toplumlarda; her zaman için en doğru olanın, çoğunluğun uygulamaları olduğu kanısı bazı insanların kabullendiği en temel düşüncelerden biri olmuştur. Bazı insanları, din ahlakının gereklerini yerine getirmekten alıkoyan en büyük engellerden biri de budur. Kişileri içinde yaşadıkları toplumun kendileri hakkında ne diyeceğine, ne düşüneceğine bağımlı hale getiren bu yanlış düşünce tarzı, din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda insanların çok büyük bir bölümü tarafından yaşam şekli olarak benimsenmiştir. Düşünmeksizin çoğunluğa uyum sağlamak şeytanın bir oyunudur ve insanı, dünyada ve ahirette büyük kayıplara sürükler.

Allah insanlara haksız çoğunluğa ve onların nefse dayalı kurallarına uymamalarını emretmekte, çözümün ise Kuran ahlakının gerektirdiği şekilde hareket etmek olduğunu bildirmektedir.

Bazı İnsanlar “Çoğunluk Yapıyor” Mantığına Neden Sığınırlar?

İnsanların bir kısmı kendilerini, "Madem bu toplum içinde yaşıyoruz, toplumun koyduğu kurallara ve öngördüğü hayat şekline de uymak zorundayız" mantığına -aynı hak dinin emriymiş gibi- uyma zorunluluğu içinde hissederler. Din ahlakının gerçek manasını kavramamış olan bu insanlar, dünyada Allah’ın emirleri dışında tüm insanların uyması gereken birtakım kurallar olduğuna, insanın da sosyal bir varlık olması nedeniyle bu kurallara uymak zorunda olduğuna inanırlar. (Belirtmek gerekir ki, burada bir kişinin toplumun huzuru için gerekli olan birtakım kurallara uyması kastedilmemektedir. Yazı boyunca vurgulanmak istenen; çoğunluk din ahlakına göre yaşamıyorsa, bir insanın din ahlakından uzaklaşmasının, Kuran’da yasaklandığı halde çoğunluk içki içiyor, kumar oynuyor, sahtekarlık yapıyor diye bunları yapmakta sakınca görmemesinin yanlışlığıdır.) Bu ahlaka sahip kişiler toplumun bireylerini hoşnut etmeyi en zaruri görevlerinden biri olarak benimserler. Bu nedenle toplumun, "başkaları ne der, insanlar nasıl değerlendirir, ne düşünürler, benim için iyi desinler, akıllı, zeki desinler, zengin desinler, cömert desinler, benim hakkımda şöyle düşünmesinler, şunu demesinler, böyle konuşmasınlar" gibi mantıklarının içinden çıkmayı başaramazlar. Sonuç olarak da din ahlakına göre yaşamadıkları için asla gerçek mutluluk ve huzuru yaşayamaz, ne hoşnut etmeyi amaçladıkları kişileri hoşnut edebilir ne de kendileri hoşnut olurlar.







Çoğunluk Haksız Olabilir

Çoğunluğun yöneldiği hayat şekli, uydukları sahte kural ve yaptırımlar insanları doğruya yöneltmez. Aksine Allah Kuran'da çoğunluğa uymanın, insanı saptıran bir tehlike olduğunu şöyle haber vermektedir:

"Yeryüzünde olanların çoğunluğuna  uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler." (Enam Suresi, 116)

Bu nedenle çoğunluğun Kuran ahlakına muhalif bir hayat şeklini seçmiş olması, insanlara karşı alaycı, zalim tavırlarda bulunmaları, ailelerine hatta devletlerine karşı isyankar bir yapı içinde olmaları, Allah'ın haram kıldığı fiilleri hiç düşünmeden işliyor olmaları o toplumdaki diğer kişileri etkilememelidir. (http://www.kuranrehberdir.com)

“Çoğunluğa Uyma” Mantığı  Topluma Yalnızca Kayıp Getirir

İnsanlar Allah'ın razı olacağı umulan yaşam dışında bir hayat tarzını benimsemişlerse, çoğunluğa uyma mantığının kendilerine getireceği bir kazanç yoktur. Nitekim aklen çökmüş ve ahlaken dejenere olmuş bireylerden oluşan bir toplum dünyada ciddi bir kaosun içine sürüklenir. Çıkar kavgasına dayalı çekişmeler, düşmanlıklar, öfke, nefret, kıskançlık gibi kaçınılması gereken duygu ve düşünceler insanlar arasında büyük bir hızla yayılır. Ve dünya yaşanması güç, huzursuzluğun hakim olduğu bir yer haline gelir.

Müslümanların Rehberi Kuran-ı Kerim ve Peygamberimiz (sav)’in Sünnetidir

Müslümanlar nerede olurlarsa olsunlar, ne yaparlarsa yapsınlar kalplerinde ve konuşmalarında daima Allah 'a olan imanlarını ve bağlılıklarını esas alırlar. Hayatlarının amacı Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak olduğundan, her an bu amaç doğrultusunda hareket ederler. Her yaptıkları işte, Allah'ın, Kuran'da bildirdiği teslimiyet içindedirler. Bu ahlakları nedeniyle, bulundukları kalabalık ortamda Kuran ahlakına uygun hareket eden tek kişi de olsalar bu onlarda asla bir gevşeklik meydana getirmez. Tam tersine daha da dikkatli davranır ve Allah'ın hoşnut olmayacağını düşündükleri hal ve tavırlardan titizlikle sakınırlar.





İstiridye Kabuğu








Dönem: Paleozoik zaman, Karbonifer dönemi


Yaş: 300 milyon yıl



Bölge: Illinois, ABD







Midyelerin, soyu tükenmiş ancak fosil kayıtlarında izlenen yaklaşık 15.000, halen yaşamakta olan ise 11.000 türü olduğu tahmin edilmektedir. Pectinidae familyasına dahil olan resimdeki fosil ise, söz konusu canlıların yüz milyonlarca yıldır aynı kaldıklarını göstermektedir. Bu bilgi karşısında evrimcilerin bir açıklamaları yoktur. Evrimciler bu gibi durumlarda demagoji yapmayı, anlamazlıktan gelmeyi, hayali hikayelerle kafa karıştırmaya çalışmayı tercih ederler. Oysa samimi olarak bilimsel bulguların ortaya koyduğu bilgileri değerlendirseler, kendileri de, 'fosil kayıtları karşısında evrim teorisinin yıkılmış olduğunu' göreceklerdir. (http://www.evrimbilimdegildir.com)






FIRAT NEHRİ'NİN SUYUNUN KESİLMESİNİN ARDINDAN TIRMANIŞA GEÇEN PKK TERÖRÜ, HZ. MEHDİ (A.S.)'NİN ÇIKIŞ ALAMETLERİNDENDİR






“FIRAT NEHRİ’NİN SULARI ÇEKİLEREK ALTINDAN BİR DAĞ ORTAYA ÇIKACAK, İNSANLAR BUNU ALMAK İÇİN VURUŞACAK VE HER YÜZ KİŞİDEN, SADECE BİRİ HAYATTA KALACAK. Bu zaman gelinceye kadar kıyamet kopmaz.”

(Müslim, Fiten, 29)






“FIRAT NEHRİ’NİN ALTIN BİR DAĞ ÜZERİNDEN AÇILMASI YAKINDIR. İnsanlar bunu işitince ona yürüyecekler ve onun yanında bulunan insanlar, ‘bundan bir şey alınmasına müsaade edersek, bunun hepsi götürülür’ diyecektir. MÜTEAKİBEN ONUN İÇİN HARB EDECEKLER VE HER YÜZ KİŞİDEN DOKSAN DOKUZU ÖLDÜRÜLECEK.”

(Müslim, Fiten, 29)





İNSANLAR ONUN İÇİN HARB EDECEK VE HER YÜZ KİŞİDEN DOKSAN DOKUZU ÖLDÜRÜLECEK, ONLARDAN HER ADAM, KEŞKE KURTULAN BEN OLSAYDIM, DİYECEKTİR BUYURMUŞLAR.

(Sahih-i Müslim, 11/320)







Fırat Nehri ile ilgili bu hadislerde, ahir zamanda bu bölgede yaşanacak olan  çatışmalara ve bu sırada çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine dikkat çekilmektedir. Bilindiği gibi Fırat Nehri’nin suyunun kesilmesi Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkış alametlerinden biridir.

Özellikle Fırat’ın; üzerine kurulan barajlarla, suyunun kontrol altına alınmış olması yani hadiste kullanılan ifadesiyle “sularının çekilmesi” olayı basında;

“KOCA FIRAT DOĞDUĞU YERDE DURDU.” gibi başlıklarla yer aldı.






Hürriyet Gazetesi, 4 Kasım 1973





Bu stratejik durum, hadiste bildirildiği gibi, PKK terörünün şiddetini iyice artırmasına neden olmuştur. Hadiste; “HER YÜZ KİŞİDEN DOKSAN DOKUZU ÖLDÜRÜLECEK” ifadesinin kullanılması ise burada çok büyük bir katliamın olacağını vurgulamak içindir.






'EV EŞYALARINA HACİZ GELMESİN' TEKLİFİ





Ne Demişti

Büyükhaber, 12 Aralık 2008

Adnan Oktar: ... Piyasa hareketlenmezse devletin kasasına para da girmez. Yani bir yandan devlet akıtırsa bir yandan da para akışı devlete çok yoğun olacaktır. Üretim çok artar. Faizlerin sıfırlanması tam anlamıyla bir patlama getirir. Ekonomi adeta böyle şahlanır. Özellikle vergilerin en az yarı yarıya düşürülmesi hatta daha da geri çekilebilir. Bu da piyasayı müthiş şahlandırır. Fakat özellikle de söylüyorum borçların affedilmesi. Çünkü Kuran’da da var, Kuran ahlakıdır, Cenabı Allah diyor “borçlu olduğunda onu affederseniz o sizin için daha hayırlıdır” diyor. Bu insandan birşey götürmez, daha çok kazanç getirir, yani şimdi ben paramı tutayım başkası parasını tutsun, BORÇLUNUN EVİNE GİDELİM, HACZE GİDELİM KAFASI EKONOMİYİ FELÇ EDER BU SEFER, yani onu yapan adamı da fakirleştirir o. Dolaylı yoldan fakirleşir. Eğer zengin olmayı da düşünüyorsa Allah’ın rızasını da düşünüyorsa o kişileri affederse piyasa hareketlenir canlanır ona o verdiği paranın kat kat fazlası gelir.



Tempo TV, 3 Mart 2009

Adnan Oktar: Bana bir yetki verilse ben derim ki herkes herkesin borcundan vazgeçsin derim. Yani, çünkü zaten parayı ödemesi gereken adam, parayı alamıyor, başka şahıstan alamıyor. Yani ödeyeceği adam da aynı konumda, yani herkes aynı konumda. Yani herkes felç olmuş vaziyette. Parası olmayan bir adamın gidip yakasına yapışıp ondan para istemek hiç doğru değil. İşte burada Kuran ahlakını, Cenab-ı Allah’ın o güzel çözümünü uygulamak lazım. Cenab-ı Allah diyor ki, eğer ödeyemiyorsa onu affedin, borcunu affedin. Affedecek. Yani eğer kendi şirketini kurtarmak da istiyorsa, hayır yani hem Allah’ın rızasını kazanmak hem de, çünkü kendi şirketinin kurtulmasında da Allah’ın rızası var, o zaman ekonomi yeniden canlanır. Yani şimdi ölünün etini, budunu habire çekiştiriyorlar, yani ölmüş. Kolunu, budunu hareket ettirmekle bir şey çıkmaz ondan. Ama affederlerse o zaman o kişiler yeniden bir canlanır. Yeniden üretime geçer, yeniden kazanır. Kazandığı vakit zaten gerekirse de gider o insanın parasını öder. Ama bu durumda böyle onbinlerce icra davası var, onbinlerce haciz yapılıyor, yüzbinlerce haciz yapılıyor. Yani bunlara gerek yok. Bu bizim insanlarımıza, bence gitmiyor, yakışmıyor. Şefkatle yaklaşılması lazım, merhametle yaklaşılması lazım. Adam zaten takır takır bomboş evde oturuyor, yani evine otuz tane haciz gelmiş. Gidip adamın yakasına yapışmak, yani illa para, zaten olsa adam niye o hayatı yaşasın. Onun için merhamet ve şefkat, affedicilik çok önemlidir. Fakirlere para dağıtmak çok önemlidir. Yani ölü paraları tutmamak lazım. Özellikle fakir halka dağıtılması çok büyük bereket ve bolluk olur. Ama biz tabi ne dersek diyelim, yine bunun bir vakti, merhunu var. Bu ancak Hz. Mehdi devrinde olacak olaydır, inşaAllah.





Ne Oldu



Timetürk, 8 Mayıs 2009



'Ev eşyalarına haciz gelmesin' teklifi



MHP'li vekiller, evine haciz gelip eşyaları kaldırılan insanların düştükleri dramlara çare olabilecek bir kanun teklifi hazırladı. Teklif yaşalaşırsa ev eşyalarına haciz konulamayacak.

TBMM Başkanlığına sunulan İcra İflas Kanunun ''haczi caiz olmayan mallar ve haklar'' başlıklı bölümünde değişiklik içeren teklife göre, borçlunun mesleğini sürdürmesi için gerekli olan eşya, alet ve edevat ile ev eşyaları haciz edilmeyecek. Ancak, para, kıymetli evrak, antika, değerli taş ve madeni süs eşyaları haciz kapsamında olacak._

Hacizle evden eşya kaldırılmasının, birçok ailenin parçalanmasına da yol açtığı bildirilen gerekçede, ''İnsanlık tarihinde, insan haklarına saygının en üst seviyeye ulaştığı çağımızda modern dünyanın standartlarının çok altında yaşam mücadelesi veren Türk halkının evinden ev eşyası haczi ve kaldırılması, çağdışı bir uygulama olarak devam etmektedir. Çoğu zaman kaldırılan eşyalar, haciz ve satış masraflarını karşılamamakta, depolarda çürümektedir. Ne alacaklının ne de borçlunun işine yaramamakta, mahkemelere sayısız iş yükü, taraflara da geri dönüşü zor masraf olarak yansımaktadır'' denildi.__Gerekçede, alacaklıların hakkının kutsal ve savunmaya değer olduğu, ancak bundan böyle ev eşyası kaldırılarak alacak tahsili yapamayacağı bilinciyle herkesin ticari yaşamını yeniden tanzim etmesi gerektiği savunuldu.









Dünya ve Ahiret




Allah dünya hayatını, insanlardan hangilerinin daha güzel davranışlarda bulunacağını, kimlerin sadakat gösterip, Kendisi'ne bağlı kalacağını denemek için yaratmıştır. Başka bir deyişle dünya, Allah'tan korkup sakınanlarla, O'na nankörlük edenleri ayırt etmek için hazırlanmış bir imtihan yeridir. Bu imtihan yerinde güzelliklerle çirkinlikler, iyiliklerle kötülükler, eksikliklerle mükemmellikler biraraya konmuş ve kusursuz bir imtihan sistemi kurulmuştur. İnsanlar, imanlarının ortaya çıkması için türlü şekillerde denenmektedirler. Sonuçta da Allah'ı hakkıyla tanıyıp, takdir edebilenler inkarcılardan ayrılacak ve kurtuluşa ereceklerdir.

Allah dünyanın geçici bir yurt olduğunu ve asıl yurdun ahiret olacağını Kuran'da insanlara açıklamış, ahirette sonsuza kadar devam edecek olan cennet ve cehennem hayatının tüm detaylarını tarif etmiştir. Buna rağmen insan çok kısa süren bu hayata yönelir ve nefsine fayda sağlamaya çalışır. Halbuki olayları biraz akılcı değerlendirebilen ve gerçekleri düşünen bir insan, dünya hayatının sonsuz hayat yanında ne kadar değersiz olduğunu görüp anlar. Ve ahirette sonsuza kadar sürecek olan hayatını eşsiz nimetlerle dolu cennette geçirmek için çalışır. Bunun tek yolu da ihlasla Allah'a yönelmektir. Kesinlikle gerçekleşecek olan sonu hiç düşünmeyip, dünya hayatının biteceği anı görmezden gelenler ise sonsuz azabı hak etmişlerdir kuşkusuz...



Masaüstü Görünümü