Harun Yahya

Rant peşindeki bazı yazarların din ve mukaddesat aleyhine yazılar yazmaları neden destekleniyor?


Bir ülkede düşünce ve ifade özgürlüğü olması, o ülkenin ilerleyebilmesi ve toplum içinde kalıcı bir huzur ortamının oluşması için gerekli olan önemli şartlardan biridir. Fakat edebiyat dünyasının din ahlakına karşı olan bazı kesimlerinde, düşünce ve ifade özgürlüğü dönem dönem farklı amaçlar için kullanılmaktadır.

Düşünce ve ifade özgürlüğü kisvesi altında din ve mukaddesat aleyhine provokasyon ve rant amaçlı kitaplar yazılmakta ve bu, sözde aydın olmanın bir parçasıymış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Ancak açıktır ki; düşünce ve ifadeleri yazılarına hakaret özgürlüğü olarak yansımış olan bazı yazarların din aleyhine kitaplar yazmaları, mukaddesata karşı hakaretamiz ifadeler kullanmaları ve bunun bazı çevrelerce desteklenmesi tamamen planlı bir oyunun parçası gibi görünmektedir.

Tarih boyunca din ahlakının yaşanmasından ve yayılmasından rahatsızlık duyan çevreler mutlaka olmuştur. Bu nedenle iman etmeyenler her dönemde hak din, peygamberlerimiz ve diğer iman edenlere maddi ve manevi olarak sözde zarar vermek amacıyla türlü yollara başvurmuşlardır. İçinde bulunduğumuz dönemde de bunun önemli örnekleri yaşanmaktadır. Bazı yazarlar, din ve mukaddesat aleyhine yazılar yazarak gündeme gelmektedirler. Binlerce konu varken özellikle bu konuların seçilmesi oldukça dikkat çekicidir. Ancak mukaddesata ve saygıya uygun olmayacak şekilde kullanılan ortak dil ve Batı dünyasının din ahlakına düşman olan çevrelerinden alınan ortak destek görüldüğünde, hiçbir mantıklı ve vicdani açıklaması olmayan bu yakışıksız davranışların sebebi net bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu gibi sözde yazarların amacı; çeşitli çevrelerde kendilerinden söz ettirerek ünlü olmaktır. Nitekim dine ve mukaddesata karşı saldırgan yazılar yazmadan önce pek tanınmayan ve eserleri hiç bilinmeyen bu yazarlar, din aleyhindeki yazıları yazdıktan sonra dünya çapında bir üne sahip olmuşlardır. Dikkat çeken diğer amaçlarından biri ise kendileri ve çirkin izahları hakkında yazılar yayınlanmasını sağlayarak topluma kirli düşüncelerini yaymaktır. Bu şekilde (Yüce Allah'ı tenzih ederiz) Allah'a ve dindarlara zarar verebileceklerini zanneden kişilerin bu çirkin davranışlarından daha çirkin olan ise bazı çevrelerin bu kişileri sözde düşünce ve ifade özgürlüğü kisvesi altında desteklemeleridir.

Hakarete Destek Kabul Edilemez

Dine ve mukaddesata yönelik hakaretler içeren kitabı nedeniyle kendisine açılan davaları hala sürmekte olan bir kişiye, "Düşünce ve İfade Özgürlüğü" ödülü verilmesi, bazı çevrelerce mukaddesata hakaret edilmesine verilen desteğin son örneklerinden biridir.

Bu çevrelerin iddia ettiği -ve aslında çok da iyi bildiği- gibi hakaret bir düşünce ve ifade biçimi değildir. Hakaret, ancak düşünceleri bulunmayan kişilerin ortak dilidir. Dolayısıyla kitabında dine hakaret eden bir kişiye ödül vermek; bu kişiyi cesaretlendirmek ve o hakarete ortak olmak demektir. 

Din Ahlakına ve Mukaddesata Karşı Mücadele Eden Yazarların ve  Onlara Batı Dünyasından Gelen Desteğin Amacı Provokasyondur

Ele alınabilecek birçok konu varken bazı yazarlar tarafından din ahlakına hakaret etmeyi amaçlayan konuların seçilmesi ve bunların desteklenmesi tamamen planlı bir oyundur. Gerek bu saldırgan yazıları yazan kişiler, gerekse bu yazarları destekleyen yerel ve Batılı çevreler, aslında içeriği bu denli saygıya uygun olmayan yazıların inançlı, dindar kişileri ne denli rencide edebileceğini çok iyi bilmektedirler. Buna rağmen din ve mukaddesat aleyhinde pervasız ve saldırgan yazılar yayınlamaktadırlar. Müslümanlar bu yazılar karşısında gereken açıklamaları yaptıklarında ve hukuki yollara başvurduklarında ise, dini hassasiyeti olmayan çevreler ve bu kişilerin Batıdaki destekçileri hep bir ağızdan demokrasi ve düşünce özgürlüğü diyerek bu kişilere destek olmaktadırlar.

Hakaretin ifade özgürlüğü gibi sunulması, din ve vicdan özgürlüğüne bu yolla saldırılması, dine hakaret içeren yayınların yapılması, bu yayınların desteklenmesi ve çirkinliğin ödüllendirilmesi açıktır ki büyük çoğunluğu Müslüman olan insanlarımıza karşı bir tavırdır.

Müslümanlara Düşen, Tüm Meşru ve Hukuki Yolları Kullanmalarıdır

Müslümanları bağnaz ve gerici, Batılıları ise sözde modern ve aydın gibi göstermeye çalışan yazarlar, materyalist ve ateist düşüncedeki insanlardır. Bu özelliklerini ranta çevirmek ve kitaplarının satılmasını sağlamak için Müslümanlara ve dini değerlerine saldırmaktadırlar.

Bu noktada inançlı insanlarımıza düşen; dini değerler ve mukaddesat konusunda çok duyarlı olmaları, Yüce Allah'ın bildirdiği din ahlakına ve dini değerlerimize sahip çıkmaları ve ateist çevrelerin planlı oyunları karşısında ittifak ederek haklı tepkilerini hukuki ve meşru zeminde en uygun şekilde ortaya koymalarıdır. Müslümanlar bu şekilde ittifak ederek bir arada hareket ettiklerinde Allah'ın izniyle bu tip oyunların amacına ulaşması mümkün olmayacaktır. Allah'ın bu vaadi, bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmiştir:


"Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır." (Maide Suresi, 56)


 

 





Düşünce Özgürlüğünü Savunduklarını İddia Eden Batılı Çevrelerin Gerçek Yüzü

Her zaman düşünce özgürlüğünün savunuculuğunu yapan çevrelerin, konu Yaratılış ve Allah inancı olduğunda tam aksi bir tavır içine girmeleri ve yasakçı bir kimliğe bürünmeleri son derece düşündürücüdür. Söz konusu çevrelerin bu tutumları, Ortaçağı anımsatan uygulamaları gündeme getirmelerine sebep olmaktadır. Örneğin, Sayın Harun Yahya (Adnan Oktar)'ın Yaratılış Atlası adlı eserinin çeşitli dillerde basılması ve Avrupa'nın en tanınmış simalarına ve pek çok eğitim merkezine ulaştırılmasının ardından Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, -Allah'ın varlığını reddetmek (Allah'ı tenzih ederiz.) ve materyalist felsefeyi çöküşten korumak uğruna- yüzyıllardır savunduğu özgürlükçü geleneğini bir çırpıda terk etmiş ve kitap hakkında yasaklama kararı almıştır.

Düşünce özgürlüğüne ve kanaati yayma hürriyetine getirilen kısıtlamalara şiddetle karşı olduğunu ileri süren Avrupa Konseyi, bu kararıyla aslında savunduğu özgürlüklerle ilgili olarak samimi olmadığını da ortaya koymuştur. Batılı çevrelerin, mukaddesat aleyhindeki kitap ve yazılara destekçi çıkarken Yaratılış Atlası hakkında engelleme kararı alması ve bu karara hiçbir kurumun tepki göstermemesi oldukça manidardır.





SONUÇ: Ateist Çevrelerce Sergilenen Tüm Kirli Oyunlara Rağmen Din Ahlakı Hızla Yayılmaya Devam Ediyor

Yazının başında da belirttiğimiz gibi, din ahlakına karşı düşmanlık taşıyan ateist çevreler bu düşmanlıkları doğrultusunda planlı şekilde hareket etmektedirler. Bu sinsi planın bir parçası olarak dini değerlere saldırırken düşünce özgürlüğünü bir kalkan olarak kullanmaktadırlar. Diğer yandan da sistemli şekilde dinsizlik propagandası yapmaktadırlar. Bu kirli plan, kimi zaman bir roman ile, kimi zaman bir karikatür ile, kimi zaman ateizm propagandası yapan otobüs afişleriyle ortaya çıkmakta ve bu girişimler sürekli olarak canlı tutulmaktadır. Ayrıca bu oyunun bir parçası haline gelen kişilere de çeşitli ödüller verilerek onların daha da cesaretlendirilmesi sağlanmakta ve benzerlerinin ortaya çıkması teşvik edilmektedir. Ancak bilinmelidir ki, tüm bu oyunlar ateist çevrelerin son çırpınışlarıdır. Gerek ülkemizde gerekse dünyada ortaya koydukları çabaya rağmen din ahlakı Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) döneminden sonra ilk kez bu kadar hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılmaktadır.  Darwinizm ve ateizmden kurtulan dünya, büyük bir şevkle Allah'a ve din ahlakına yönelmektedir.

Masaüstü Görünümü