Harun Yahya

Tevhid inancında birleşmek


Hak dinin temelini oluşturan tevhid inancı nedir?

Tevhid inancını doğru kavramak, neden büyük önem taşımaktadır?

Tevhid inancına sahip olmanın insana kazandırdığı üstünlük nedir?

Hak dinin özünü ve temelini ifade eden kavram, tevhid yani Yüce Allah’ın "Bir"liğidir. Bu, Yüce Allah’ı tek İlah olarak kabul etmek ve O’ndan başka hiçbir varlığa kulluk etmemek anlamına gelir. Ancak bazı insanlar Allah’a inandıklarını söyleseler de kendilerine Yüce Allah’tan başka ilahlar edinerek şirk koşarlar. Bu insanları yanılgıya düşüren ise tevhid inancını doğru kavramamalarıdır. Dolayısıyla Allah'ın tek İlah olduğuna iman etmek çok önemlidir. Çünkü Yüce Rabbimiz, Kuran’da şöyle buyurmuştur:


"Sizin İlahınız tek bir İlahtır; O’ndan başka İlah yoktur; O, Rahman’dır, Rahim’dir (bağışlayan ve esirgeyendir)." (Bakara Suresi, 163)


Kuran’da Bildirilen "La İlahe İllAllah" Hükmü

Kuran'ın temel hükümlerinden biri, Allah'tan başka İlah olmadığıdır. Bu, Kuran'da "La İlahe İllAllah" hükmü ile haber verilir ve Kuran'da pek çok kere tekrarlanarak imanın önemli bir şartı olarak bildirilir. Örneğin İhlas Suresi'nde Yüce Allah'ın bir olduğu, hiçbir şeye muhtaç olmadığı, doğurmadığı ve doğurulmadığı, O'nun hiçbir denginin bulunmadığı çok açık bir biçimde haber verilir. Kafirun Suresi'nde de ibadetin ancak Allah'a yapılacağı, Hz. Peygamber (sav)'in, kafirlerin yaptıkları gibi Allah’ın dışında birden fazla ilaha asla tapmayacağı birkaç kez tekrarlanmıştır. Kuran’da Allah'ın birliğinin, eşi ve benzerinin bulunmadığının bildirildiği ayetlerden biri şöyledir:


"Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir ve O'nunla birlikte hiçbir İlah yoktur; eğer olsaydı, her bir ilah elbette kendi yarattığını götürürdü ve (ilahların) bir kısmına karşı üstünlük sağlardı. Allah, onların nitelendiregeldiklerinden yücedir." (Mü'minun Suresi, 91)


Kuran’da başka ayetlerde de Yüce Allah’ın birçok sıfat ve özellikleri haber verilmekte, her şeyi yaratanın Allah olduğu ve bu sıfatlara sahip olan başka hiçbir varlığın bulunmadığı açıkça bildirilmektedir. Bu konuda Hz. İbrahim’in Kuran’da bildirilen duası önemli bir örnektir:


"(İbrahim) Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü? Hem siz, hem de eski atalarınız? İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç; Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur; Bana yediren ve içiren O'dur; Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur; Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur, Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur; Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;" (Şuara Suresi, 75- 83) 


Bediüzzaman Hıristiyanlıkta olacağını söylerken, Hıristiyanların tevhid inancına döneceklerini bildirmiştir  

Adnan Oktar'ın 30 Aralık 2009 tarihli Samsun Aks, TV Kayseri ve Gaziantep Olay TV röportajından
 


 


Tevhid İnancını Yıkan Büyük Hata: Allah’tan Başka Varlıklara Benlik Verme

İnsanların bir kısmı tevhid inancına sahip olduklarını düşünseler de, gizli şirkin etkisi altındadırlar ve işledikleri bu büyük günahtan da habersizdirler. Bu kişiler, Allah’tan başka ilah edinmenin, yalnızca üç boyutlu ve cansız bir suret olan tahtadan taştan yapılmış putların ya da totemlerin önünde secde etmek olduğunu sanırlar. Oysa bu, bir varlığa kulluk etmenin yalnızca sembolik bir ifadesidir ve bir varlığın önünde secde etmeden de onu ilahlaştırma günahı işlenebilir.

İnsanın, Yüce Allah’a ait olan sıfatları, kendisi de dahil olmak üzere bir başka varlığa atfetmesi, tevhid inancından sapmaya ve dolayısıyla şirke sebep olur. Bu nedenle her zaman Yüce Allah’ın varlığını bilip, tüm işleri yaptıranın, her olayı düzene koyanın O olduğunu unutmamak gerekir. Örneğin hastalanan bir kişi ilacın ya da doktorun kendisini iyileştireceğini düşünürse gizli şirk hatasına düşmüş olur. Oysa burada Yüce Allah’ın Şafi (Şifa veren) sıfatı hatırlanmalı, ilaç ve doktorun ise kişinin iyileşmesinde vesile olacağı, şifanın ancak Allah’ın dilemesiyle gerçekleşeceği asla unutulmamalıdır. Bunun gibi, kişi eğer bir işi “Ben yapıyorum” diye düşünürse ya da davranışlarını Allah’ı değil yalnızca insanları memnun edecek şekilde düzenlerse yine gaflete düşerek Allah’a gizli şirk koşmuş olur. Oysa Rabbimiz kullarına katıksız bir imanı şart koşmuş ve onlara müşriklerden olmamayı emretmiştir. Aynı zamanda yalnızca Kendisi'ne yöneleni dosdoğru yola yöneltip ileteceğini bildirmiştir. (Ra’d Suresi, 27) Dolayısıyla doğru yolu bulabilmek için şirk koşulmaması çok önemlidir ve şarttır. Yüce Allah gizli şirk yanılgısında olan ve Kuran’da “müşrik” olarak adlandırılan insanların büyük hüsrana uğrayacaklarını şöyle haber vermiştir:


"Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: "Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız? Sonra onların: "Rabbimiz olan Allah'a andolsun ki, biz müşriklerden değildik" demelerinden başka bir fitneleri olmadı. Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve düzmekte oldukları da kendilerinden kaybolup-uzaklaştı." (Enam Suresi, 22-24)


Tevhid İnancını Kavramak Çok Kolaydır

Yüce Allah’ın "Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım" (Zariyat Suresi, 56) ayetinde haber verdiği gibi insan, tevhid inancına sahip olacak ve bu inanca uygun bir şekilde yaşayacak özelliklerle yaratılmıştır. Dolayısıyla da asıl kolay olan tevhid inancıyla her an Allah’a yönelmektir. Rabbimiz bu gerçeği bir Kuran ayetinde şöyle haber verir:


"Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler." (Rum Suresi, 30)


Ayette bildirildiği üzere insan, içinde yaşadığı çevrenin olumsuz telkinlerinden hak din ahlakı anlatıldığında hemen uzaklaşacak, Yüce Allah'ın varlığını ve birliğini kabul edecek fıtratta yaratılmıştır. Aslında insanların tevhid inancına sahip olabilmeleri için kendilerine mutlaka tebliğ yapılması da gerekmez. Sadece bir yaprağa veya küçük bir böceğe bakarak bile bu gerçeğin farkına varabilirler. Bu konuda en güzel örnek, Hz. İbrahim kıssasıdır. Kavminin asırlardır içinde yaşadığı şirk sisteminden Yüce Allah’ın kendine ilham ettiği akıl ile kurtulan Hz. İbrahim, Allah’ın varlığını ve birliğini kavmine de açıklayarak, onların bu şirk inancına dayalı sistemlerinin temelini yıkmıştır. Hz. İbrahim’in tebliği Kuran’da şöyle bildirilir:


"Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: “Bu benim Rabbimdir.” Fakat kayboluverince: “Ben kaybolup-gidenleri sevmem” demişti. Ardından Ay’ı, doğar görünce: “Bu benim Rabbim” demiş, fakat o da kayboluverince: “Andolsun” demişti, “Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum.” Sonra Güneş’i doğar görünce: “İşte bu benim Rabbim, bu en büyük” demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: “Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım. Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri Yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim." (Enam Suresi, 76-79)


Tevhid İnancının Büyük Mükafatı: "Allah’ı Dost Edinmek"

Tevhid inancına sahip olmanın kazandırdığı en büyük mükafat, Yüce Allah’a yakınlaşmak ve O’nu dost edinmektir. Bu durumda Allah korkusuna ve sevgisine sahip olan müminin hayattaki tek amacı da O'nun hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmak olur. Bu nedenle de:





Kalbinde ve aklında daima Yüce Allah olduğu için gördüğü güzellikler karşısında "Allah ne güzel yaratmış, O övülmeye layıktır" der, Allah'ı en güzel isimleriyle tesbih eder.





Kendisine verilen her nimetin Yüce Allah'tan olduğunu bilir ve Allah'a çokça şükreder.





Herhangi bir sıkıntı ve zorlukla karşılaştığında ise, bunun Allah'tan bir deneme olduğunu ve hayırlarla birlikte yaratıldığını bilir.





Allah için güzel bir sabır gösterir, tevekkül eder ve ahiret yurdu için salih amellerde bulunur.





Bediüzzaman Said Nursi'nin söylediği "Elhamdülillahi ala külli hal" (Her şartta Allah'a hamd olsun) sözünü kendisine rehber edinir ve nimet içinde de, zorluk içinde de olsa hep Allah'a hamd eder.





Tevhid, Allah’a yakınlaşmanın Allah’ı dost edinmenin yoludur. Allah Kuran'da bu onurlu makama ulaşmaları için tüm müminleri teşvik etmektedir. Yüce Allah müminlere, Zatına yakınlaştıracak vesileler aramaları neticesinde bu dünyada da ahirette de kendilerine dost olacağını şöyle müjdeler:


"... Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcı." (Hac Suresi, 78)
 

Masaüstü Görünümü