Harun Yahya

Türkiye için Uzlaştırıcı Bir Cumhurbaşkanı






Eski Yunan’dan beri siyaset, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı olarak tanımlanmıştır. Asıl amacı, toplumda çatışma halinde olan çıkarların uzlaştırılması faaliyetidir. Yönetim erkini elinde tutan, bu uzlaşma faaliyetini de üstlenmek zorundadır.

Bu uzlaşmanın sağlanabilmesi için siyasetin iplerini elinde tutanlar kendi toplumlarının geneline kulak vermek zorundadırlar. Bir kesimi mutlu eden faktörlerin diğerlerini nasıl etkileyeceğini gözlemlemeli, halkın geneline nasıl ulaşacaklarını keşfetmelidirler.

Bu günümüzde daha zorlu bir hedeftir. Çünkü geçmişte toplumlar sınırlı iletişim ve eğitim imkanlarına sahiptiler. Bunun etkisiyle toplumlarda görüş ayrılıkları sınırlı düzeydeydi. Fakat şu an toplumlar içinde fikir, yaşam, inanç ve etnik kimlik bakımından çeşitlilik artmıştır. Böyle bir toplumu uzlaştırmak, bu toplumun her ferdini mutlu etmek ve huzurlu toplumlar oluşturmak daha güçtür. Bu yüzden günümüzde siyasetçiler daha fazla uzlaştırıcı yollar bulmalı, siyaset sanatı için daha fazla çaba harcamalıdırlar.

Türkiye’den örnek verelim: Bilindiği gibi önümüzdeki Ağustos ayında Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Tarihinde ilk defa cumhurbaşkanını Türk halkı seçecek. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı adaylarının halka verdikleri imaj ve vaatler büyük önem taşıyor. Asıl çekişme, iktidar partisi adayı Tayyip Erdogan ile muhalefet partilerinin ortak adayı Eklemeleddin İhsanoğlu arasında geçeceğinden dikkatler iki adayın verdikleri mesajlara odaklanmış durumda. Halkın en çok dikkatini verdiği konu ise tüm Türk halkına hitap eden bir cumhurbaşkanı modeli.

Sn. Tayyip Erdoğan 2003 yılından beri Türkiye’nin başbakanı. Türkiye’ye farklı bir görünüm, anlayış ve ruh getirmiş, Türkiye’nin kalkınmasında ve gelişmesinde büyük katkıları olmuş değerli bir hizmet insanı. Seçildiği dönemden beri halkın %50’sinin desteğini daima kucakladı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında da bu desteğin devam etmesi kuvvetle muhtemel.

Fakat geçtiğimiz yıl yaşanan Gezi parkı olayları, halkın geri kalan %50’sinin taleplerini ve rahatsızlıklarını bir anda gündeme taşımıştı. Başbakan bu taleplere kayıtsız kalmadı kuşkusuz. Fakat Türkiye’de kutuplaşma henüz sona ermediğinden, Başbakan Erdoğan için cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde bu kesime de hitap eden bir görünüm kuşkusuz çok daha etkili olacaktır. Ki cumhurbaşkanlığı seçimleri için yapılan mitinglerde sık sık 77 milyon kardeş olarak ilerleyeceğiz vurgusu yapmaktadır.

Başbakan Erdoğan dindarlığı, halktan bir insan olması, Anadolu insanının ruhunu yansıtması ile gönülleri fethetmiştir. Fakat Türkiye metropollerinin ve kıyı şeridi halklarının talebi olan entelektüel, Avrupa kültürü ve sanatını ön plana alan bir görünüm vermesi de aynı şekilde kendisi için güzel olur. Bu imaj, Başbakanın ne dindarlığı ne de halkan bir insan imajı ile çelişmeyecektir. Bu imaj tam tersine, bir kısım Anadolu halkının da bu vesileyle Avrupai bir toplum anlayışına yönelmesini sağlayacak olumlu bir etmen olacaktır. Avrupa kültürü ve kalitesi, ve aynı zamanda özgürlük anlayışı, özellikle Ortadoğu halkları için oldukça gereklidir. Bu anlayışın Ortadoğu’da öncülüğünü Türkiye yapmalıdır. Bunu gerçekleştiren dindar bir cumhurbaşkanı, Türk halkının tümünün mutlaka onayını alacaktır.

Ekmeleddin İhsanoğlu ise İslam İşbirliği Teşkilatı’nın genel sekreteri olarak uzun zaman boyunca İslam aleminin bir nevi liderliğini gerçekleştirmiş oldukça değerli bir isim. Kalitesi, görgüsü, entelektüel ve Avrupai görünümü, saygılı ve herkesi kucaklayan konuşma tarzı, eğitimi ile Türkiye orta sınıfına hitap edecek güçte bir cumhurbaşkanı adayı. Fakat İhsanoğlu’nun Türkiye cumhurbaşkanı olarak seçilebilmesi, Türkiye’de ancak dindar halkı kucaklamasıyla mümkün olacaktır. Kendisine artı puanlar getiren özellikler güzel ve gereklidir; ama Türkiye için yeterli değildir.

Bunun için Sayın İhsanoğlu’nun mutlaka Başbakan Erdoğan’ın halkı kazanma biçimini örnek alacak bir yöntem belirlemesi önemlidir. İhsanoğlu Kuran bilgisi çok iyi olan bir hafızdır aynı zamanda İslam ülkelerinin meseleleriyle yıllarca ilgilenmiş bir isimdir. Dolayısıyla tıpkı Başbakan Erdoğan gibi dindar bir üslup kullanan, Kuran ayetleriyle konuşan bir lider görünümü vermesi güzel olur. Dindarlığını vurgulamayan bir siyasetçinin Türkiye’de lider olarak seçilmesi mümkün değildir. Bunu aslında Türkiye’de sol partiler dahi anlamış ve buna göre üslup ve tavır değişikliğine gitmiş durumdadırlar. Türkiye’de liderlik, bu dindarlığın güçlü ve tavizsiz şekilde gösterilmesi ile mümkün olmaktadır. Özellikle Suriyeli mülteci kardeşlerimiz ile ilgili ifadelerine açıklama getirmesi ise çok elzemdir. 

Türkiye, Avrupa ile Ortadoğu kültürünün kesiştiği önemli bir ülkedir. Ortadoğu’ya ulaşması gereken özgürlükçü, demokratik ve modern Avrupa anlayışı ve Avrupa’ya ulaşması gereken sevecen ve üstün İslam kültürünün geçiş noktasıdır. Türk devleti, kendi halkına olduğu kadar tüm İslam camiasına yönelik olarak da sorumlulukları olan bir devlettir. Dolayısıyla Türkiye cumhurbaşkanı, bütün bu sorumlulukların bilincinde hareket eden, kargaşa içindeki coğrafyaya uzlaşma getirebilecek güçte bir siyasetçi olmalıdır. Bu, mümkün ve son derece kolaydır. Eğer halkın lideri toplumların farklı düşünce ve hayat tarzlarına rağmen uzlaşabileceklerini gösterebilirlerse, halk da buna kolaylıkla inanır ve iç çatışmalar son bulur. İşte o zaman siyaset gerçek hedefine ulaşır ve “toplumda çatışma halinde olan çıkarları uzlaştırabilir.”

Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan makalesi:

http://www.arabnews.com/news/600411

Masaüstü Görünümü