Harun Yahya

Bedene yaydığı bütün güzelliklerin yanında Ramazan çok özel bir ay…




 

Müslüman âlemi olarak hem bedenimize hem ruhumuza bereket yağdıran bir Ramazan ayını daha yaşıyoruz. Rabbimizin izniyle farz olan bu güzel ibadeti sabırla, şükürle ve içtenlikle yerine getiriyoruz.

 

Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız. (Bakara Suresi, 183)

(Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz-sizin için daha hayırlıdır. (Bakara Suresi, 184)

 

Bildiğiniz gibi vücudumuzda birçok sistemin çalışmasını düzenleyen sempatik ve parasempatik otonomik sinir sistemi mevcut. Otonomik sinir sistemi bizim bu işi yapmak için hiç düşünmediğimiz ve otomatik olarak yapılan işleri organize ederler. Örneğin kalbimizin çarpması, gözlerimizin uzak veya yakın bir objeye bakarken sürekli netliği kaybetmeden görebilmesi gibi. İki sistemin dengesi bozulunca çarpıntı, terleme ve ishal gibi yakınmalar ortaya çıkabilir. Ancak oruç tutmak da sempatik sistem ve parasempatik sistem arasındaki olması gereken dengeyi sağlayan etkili bir yöntem.

 

Şeker hastalarında (Tip 2) görülen insülin direncinin en iyi tedavilerinden biri egzersiz, diğeri ise alınan besinin azaltılması, yani oruç. Oruç döneminde pankreas dinlenir, vücut glikoz kullanımından ziyade yağları ve keton cisimlerini enerji kaynağı olarak tüketmeye zorlanır. Bu durumda glikoz daha az olacağından dolayı, pankreas da yüksek glikozu düzeltmek için daha fazla çalışmak, aşırı miktarda insülin salgılamak zorunda kalmaz.

 

Oruç tutmanın vücuda getirdiği diğer bir fayda da insanın bağışıklık sistemi hastalıklarına yakalanma riskini azaltmasıdır. Özellikle ince bağırsaktaki mukoza yüzeyi bir filtre gibi çalışarak vücut için gerekli olan maddeleri alırken daha büyük proteinleri, antijenleri ve bazen daha büyük yapıları vücudun içerisine sokmamaya çalışır. Bu olayın sürekli yaşandığı durumlarda bu mukozal bariyerlerde bozukluklar oluşmaya başlar. Sonuçta da filtre sistemi bozulur. Otoimmün hastalık grubu denilen durumda, immün sistem (bağışıklık sistemi) kontrolsüz bir şekilde çalışarak vücut dokularına zarar verir. Oruç dönemlerinde sindirim sistemi dinlendiği için sindirim yolundaki filtre yapısı da kendini yeniler ve görevini daha kolay yaparak istenmeyen birçok yabancı maddenin vücuda emilmesini ve lüzumsuz şekilde immün sistemi uyarmasını engeller. 

 

Oruç tutmak bütün bu faydalarının dışında vücutta faydalı enzimlerin uyarılmasını sağlar. Oruç tutarken özellikle yağların yıkılmasıyla ilgili enzim sistemleri adeta antrenman yaparmış gibi uyarılmakta böylece daha hızlı yağ yıkımı yapabilecek hale gelmekte. Enzimlerin, bu aktif ve uyarılmış hali oruç bittikten sonra da bir süre daha devam edebilmektedir. Oruçluyken karaciğer normal zamanda yapmayı bıraktığı veya azalttığı bazı faydalı metabolik aktiviteleri tekrar yapmaya başlar. Bunlardan birkaçı diğer maddelerden glikoz oluşturmak (glukoneogenez), karaciğerde depolanmış bekleyen glikoz depolarını kullanıma sunmak (glikojenoliziz) ve yağ depolarının yıkılarak kullanımını hızlandırmaktır. 

 

Oruç tutmanın bedene verdiği bunca faydanın dışında ruha yaydığı güzellikler de saymakla bitmez. Müminler bir ay boyunca yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak için bu ibadeti büyük bir şevkle ve heyecanla, yerine getirirler. Ramazan ayının her günü sevaplarla doludur. Mümin sabah gözünü açtığından itibaren akşam gözünü kapayana kadar amel defterine sevaplar işlenir. Müslümanlar bu mübarek ayda Rabbimizin her nimetine şükreder, her nimetin güzelliğini daha fazla tefekkür ederler. Bu nimetlere olan ihtiyaçlarını, acizliklerini, Allah’a ne kadar muhtaç olduklarını çok iyi fark ederler. İşte Ramazan orucu, hakiki, hâlis, çok büyük bir şükrün anahtarıdır. Hakiki açlığı tatmak küçük bir lokma eğmeğin ve bir damla suyun ne kadar kıymetli olduğunu anlamayı sağlar. Mümiler ister fakir olsun, ister zengin, hepsi nimetlere olan ihtiyaçlarını hissedip, onların değerini anlayıp şükürle secdeye kapanırlar.

 

Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Şüphesiz Allah, Gani (hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan)dır, Hamid (hamd da yalnızca O'na ait)tir. (Lokman Suresi, 26)

Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır. (Fatır Suresi, 15)

 

Ramazan ayı Müslümanların mutmain bir nefse kavuşmaların için de çok güzel, bereketli ve hayırlı bir aydır. Müslümanlar bu ayda nefislerini yatıştırır, derin imanla eğitirler. Birbirlerine gösterdikleri sevgiyle, hürmetle, fedakarlıkla ahlaklarını süslerler. Kurulan sofralar Allah’ın zikredilip yüceltildiği sofralar olur. Bu sofralarda cennet sofralarının ve cennet sohbetinin özlemi konuşulur. Böylece Müslüman alemi tam bir ay boyunca yaptığı zikirlerle, ibadetlerle, şükürle ve duayla sevaplarına sevap katar. Bu kısacık dünya hayatında müminlerin amacı nefislerini terbiye etmek, Allah’ın rızasını kazanarak gerçek yurtları olan cennete kavuşmaktır. Oruç ibadeti de nefsin azametini kırar, onu doğruluğa, adalete, merhamete, eşitliğe, sevgiye, ihlasa yöneltir. Böylece mümin cennete girme yolunda ruhunu adım adım eğitir…

 

Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, (Fecr Suresi, 27)

Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. (Fecr Suresi, 28)

Artık kullarımın arasına gir. (Fecr Suresi, 29)

Cennetime gir. (Fecr Suresi, 30)

 

Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan makalesi:

http://www.arabnews.com/news/603426

Masaüstü Görünümü