Harun Yahya

Aşırı Milliyetçilik hala büyük bir tehdit




Her insanın, kendisini ait kabul ettiği milletin adetlerini, dilini, kültürünü ve yurdunu sevmesi, bunlarla gurur duyması en tabii hakkıdır. Ancak “milliyetçilik” olarak isimlendirilen bu tanımlama yurtseverlik çizgisinden çıkıp “büyüklük ve üstünlük” ideallerine dönüştüğünde olumsuz sonuçlar verebilmekte. Yakın tarihte bu tür aşırılıkların en şiddetli cereyan ettiği yerlerden biri  Balkanlar.

Balkan uluslarında aşırı milliyetçi eğilimler, yayılmacı devlet politikalarına dönüşerek büyük çatışmalara yol açtı. Bu süreç Balkan uluslarının Osmanlı egemenliğinden çıkması ile işlemeye başlamış, hatta 1. Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olmuştu.

Balkanlardaki aşırı milliyetçi akımlar, Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı Bloku arasındaki rekabet nedeniyle adeta uykuya daldı, ancak komünizmin yıkılması ile uyanarak yeniden güçlendi. Peki, 20. yüzyılın sonunda milliyetçilik neden yeniden yükselişe geçti?

Birincisi, daha önce temel sosyal ve insani haklardan yoksun bırakılmış Balkan toplumları (özellikle eski Yugoslavya’dakiler) kimliklerinin farkına varmış ve daha güçlü uluslara özenmeye başlamışlardır.

İkincisi, sosyalist baskıdan kurtulan dini gruplar kendi aidiyetlerini milliyetler ile özdeşlemiştir. Aşırı milliyetçiler ile Ortodoks din görüşüne sahip gruplar ortak çıkarlar altında buluşmuş ve bunları elde etmek için diğer mezhepler ve milliyetlere karşı ortak hareket etmişlerdir. 

Üçüncüsü, Balkanlara yayılmış olan birçok etnik grup, kendi ata vatanının sınırları dışında kalması nedeniyle kendi geleceğini belirleme hakkı (self determinasyon) arayışına girişmiştir.  

Dördüncüsü, Komünizmin çöküşü ile Balkan ülkelerindeki ekonomik değişim “işsizliğin ve yoksulluğun hızla artmasına memnuniyetsiz” büyük kitlelerin oluşmasına neden olmuştur. Bu kitleler durumlarından başkalarını; düne kadar beraber yaşadığı başka etnik grupları ya da diğer din ve mezhepten olanları sorumlu tutmayı tercih etmişlerdir. Aşırı milliyetçi Arnavutlar Sırplardan, aşırı milliyetçi Sırplar Hırvat ve Boşnaklardan, aşırı milliyetçi Makedonlar ise Arnavutlardan kurtulurlarsa sorunların çözüleceğini zannetmişlerdir.

Beşincisi, Sosyalist düzende önemli roller üstlenen birçok toplumsal kurum tasfiye edilmiş, ancak yerlerine yenileri oluşturulamamıştır. Geçimleri devlet tarafından garantilenmiş şekilde yaşayan insanlar, devlet desteğinin çekilmesi ile büyük ekonomik sıkıntılar çekmeye başlamışlardır. Bu kimseler güçlü eski sosyalist devletin yerine kendi uluslarını güvence olarak görmüşlerdir. Sözgelimi Bosna’daki Sırplar güçlü bir Sırbistan’ın parçası olduklarında tüm sıkıntılarının sona ereceğine inanmışlardır.

Altıncısı, Komünizm zamanında verilmiş olan materyalist eğitim, barış ve uzlaşma yerine aşırı milliyetçilerin “çatışarak güçlenme” felsefesinin kolaylıkla benimsenmesini sağlamıştır.

Yedincisi, Doğu blokunun çözülmesinden sonra Balkanlarda ulusal ve uluslararası politikalarda bir belirsizlik ortamı doğmuştur. Devletler dış politikalarını ve ait oldukları kampları tam belirleyememiştir. Boşluktan ilk istifade edenler aşırı milliyetçiler olmuş ve yayılmacı hedeflerini bir “devlet politikası” olarak uygulamışlardır. Uluslararası alanda oluşan güvenlik boşlukları, aşırı milliyetçilerin yayılmacı politikalarına zamanında müdahale edilmesini engellemiştir.

Bu yedi önemli neden aşırı milliyetçiliği Balkanlarda huzuru ve barışı tehdit eden en önemli unsur haline getirmiştir. Tabi Rusya başta olmak üzere ABD ve Almanya’nın bölgeye olan ilgisi, hatta müdahalesi, bu nedenlerin daha hızlı ve şiddetli etki etmesine yol açmıştır.

Bölge dışı ülkeler Balkan ülkelerini kendi çıkarları doğrultusunda manipüle etmekten vazgeçmelidir. ABD, Rusya ya da Almanya gibi ülkeler Balkan ülkeleri ile ticaret yapmalı, işbirliğini artırmalı, ama yakınlık kurduğu ülkelerin yayılmacı politikalar geliştirmelerini teşvik etmemeli, bilakis engel olmalıdırlar. Bu yapıldığı takdirde Balkanlarda kalıcı bir barışın tesis edilmesi kolaylaşacaktır.

Sırbistan hem Rusya’yla dost kalarak ilişkilerine aynen devam edebilir, hem de AB ile Ortaklık ve Serbest Ticaret Antlaşması’nı imzalayarak Avrupa’yla yakın ilişkiler geliştirebilir. Belgrad, bir yandan Bağımsız Devletler Topluluğu’na üye ülkelerle ilişki ve antlaşmalarını bozmayacağı garantisini verirken, diğer yandan AB’nin istediği uygun hukuki, sosyal ve siyasi kriterleri kabul ederek bunları Moskova’dan uzaklaşmadan kendine uyarlayabilir.

Aşırı milliyetçi akımlar kriz ortamlarında güçlenmekte ve taraftar bulmaktadır. Bu nedenle bölgede yoksulluğa ve yolsuzluğa karşı politikalar geliştirilmeli, hükümetlerin bu yöndeki politikaları uluslararası kuruluşlar tarafından desteklenmeli.

Aşırı milliyetçiliğin doğurduğu düşmanlık ortamına karşı çözüm olarak bir eğitim programı geliştirmelidir. Balkan ülkelerindeki hükümetler bu çözüm çalışmalarına destek olabilir; çeşitli eğitim ve kültürel ortaklık teşebbüsleriyle aşırı milliyetçiliğin karşısında durabilir, cehaletin önünü kesebilirler. Çok yönlü bir kültür seferberliğiyle, farklı dinden ve ırktan insanların savaş dilini bir yana bırakıp, sevgi ve barış dilini şiar edinerek fanatizmden uzak yaşamalarının mümkün olduğu  ortaya konabilir.

Balkanlarda merhametin, barışın ve esenliğin hâakim olması, aşırı milliyetçiliği bölgedeki tüm uluslar için bir tehdit olmaktan çıkaracaktır. Tabi bunun sağlanması için her şeyden önce barış yanlısı, sevgi ve uzlaşıyı hedefleyen, çatışmayı ve kavgayı körüklemeyen insanların bölgeye barış getirmek için ittifak etmesi gerekmektedir. 

Adnan Oktar'ın Indian Muslim Observer & The Bosnia Times'da yayınlanan makalesi:

http://www.thebosniatimes.com/en/extreme-nationalism-still-major-threat/

http://indianmuslimobserver.com/2014/10/07/balkan-extreme-nationalism-is-still-a-major-threat/


Masaüstü Görünümü