Harun Yahya

Yemen’de kalıcı bir barış için zihinlerde değişime ihtiyaç var




 

Husilerin yönetim ile anlaşmaya varması ile birkaç haftadır süren çatışmalar durmuş görünüyor. Anlaşmada, "teknokratlardan oluşan yeni bir hükümet kurulması, Cumhurbaşkanı Hadi'nin hiçbir siyasi partiye üye olmayan birine başbakanlık görevi vermesi, petrol ürünlerine getirilen zammın düşürülmesi, Cumhurbaşkanlığına, Güney Hareketi ve Husilerden birer yardımcı atanması ve Husilerin başkent Sana'da kurduğu protesto çadırlarının kaldırılması" maddeleri yer alıyor.

Anlaşma ile uzun zamandır süren çatışmaların sonlanması ve Yemen’in yeniden istikrara kavuşması bekleniyor. Ancak şu anki şartlar altında bu pek kolay olmayacak. Çünkü Yemen dış basında yer alan bilgilere göre, gerek çatışmalarda, gerekse varılan anlaşmada Yemen dışındaki yabancı unsurların büyük rolü var. 

Dış basında yer alan birçok haberde Yemen’de aslında Suudi Arabistan ve İran’ın çatıştığı, Husilerin silahlı hak arayışı mücadelesi çatışmalara yol açıyor gibi görünse de, aslında yaşananın tam bir mezhep savaşı olduğu iddiaları yer alıyor. Eğer bu iddialar doğru ise Husilerle yapılan anlaşmanın tüm problemleri bir anda çözmesi zor görünüyor. Çünkü  dış kaynaklı çatışmaları sonlandırmak hiçbir ülkede kolay olmuyor. Yemen’dekinden farklı olarak Müslümanlar ile Ortodoks ve Katoliklerin mücadelesi olsa da Bosna’da yaşananlar bunun en büyük göstergesi. Gerçi çatışma Bosna’nın içinde, ama çatışanları destekleyenler Bosna’nın dışında, Sırbistan ve Hırvatistan’daydı. Çatışmalar imzalanan Dayton Anlaşması ile sonlandı, ancak Bosna şimdi bu anlaşma dolayısıyla ortaya çıkan sıkıntılarla mücadeleye devam ediyor. 

Her şeyden önce şunu unutmamak gerekir: siyasi anlaşmalar ile gelen çözümler yöntem olarak tepeden aşağı işler, yani anlaşma ile devlet içindeki yetki paylaşımları, kaynak kullanımları düzenlenir. Kısacası siyasi anlaşmalar devleti düzenler, ama insanların zihniyetini, kafaların içindekini düzenleyemezler. 

Yemen’de çatışmaların temel noktasını Şii-Sünni ayrılığını körükleyen radikal ve bağnaz inanç oluşturmaktadır. “Müslümanların Kardeş olduğu” anlayışı çeşitli hurafeler nedeniyle terk edilmiş, diğer mezheplerin birer düşman olduğu telkini verilmiştir. İşte Yemen’in ve tüm İslam dünyasının ihtiyacı bu çarpık anlayışın giderilmesidir. Akan kanı durdurmaya vesile olacaksa anlaşmanın imzalanmış olması şüphesiz sevindiricidir. Ancak bu anlaşmanın hayata geçmesi ve Yemen’in kalıcı bir barışa ve istikrara kavuşması için farklı adımların da atılması gereklidir.

Atılacak adımlarda; Şiilerin ve Sünnilerin kitaplarının, peygamberlerinin ve dinlerinin aynı olduğu, Allah’ın Kuran’da Müslümanların birbirleri ile çatışmalarını değil, birbirlerini korumalarını istediği anlatılmalıdır. Çünkü gerek Sünnilerin gerekse Şiilerin inançlarına sızmış olan hurafeci din anlayışı, onların birbirlerine düşman oldukları fikrini yaymıştır. Irak’ta ve Suriye’de Müslümanların birbirinlerini katletmelerinin en temel sebebi budur.

Hurafeleri esas alan anlayışın bütün İslam dünyasında vahşeti, dehşeti, düşmanlığı ve sevgisizliği yaygınlaştırmasının ve insanları kitleler halinde gerçek dinden koparmasının önüne ancak eğitimle geçmek mümkündür. Çünkü hurafe dini yanlış bir eğitim sisteminin sonucudur. İster Şii isterse Sünni olsun bu anlayışa tabi pek çok insan yanlış yaptığının farkında bile değildir. Bu yanlış eğitimin oluşturduğu tahribat ancak doğru eğitimle tedavi edilebilir. Bunun için Yemen’de siyasi anlaşmalarla yetinmek yerine, derhal harekete geçmek gerekmektedir.

Ilımlı ve barışçıl siyasi liderler ve Husilerle Sünnilerin dini temsilcileri, kendi aralarındaki bilgilendirme toplantılarında, bu yanlış eğitilmiş toplumlara ulaşacak yollar aramalılar. Yemen’de doğru din anlayışını izah eden kitap, yayın ve konuşmalarla eğitime başlamalılar. Örneğin, savaş, adam öldürme, nefret ve kinin dinde haram olduğunu Kuran’dan ayetlerle izah etmeliler. Hurafeci sistemin zaaflarını ve mantıksızlığını detaylı delillerle Yemen halkına sunmalılar.

Eğer Yemen’de kalıcı bir barış isteniyorsa, bunun yolu doğru din anlayışının anlatılıp, yanlış olanın elimine edilmesidir. Şu durumda ılımlı din anlayışını savunan her Zeydi’nin ve her Sünni’nin üzerine büyük sorumluluk düşmektedir.

Yemen’de, silaha harcanmakta olan paranın böyle bir eğitim seferberliğine harcanmasını teşvik edebilir, sivil toplum örgütlerini bu amaçla bir araya getirebilir, ellerindeki yayın organlarını bu amaçla kullanabilirler. Unutmamak gerekir ki, doğru ve hak olanın anlaşılıp yaygınlaşması daha kolaydır. Dolayısıyla toplumları sırf cehaletten kaynaklanan bir bağnazlık ve düşmanlık içinde bırakmaktansa, o cehaleti ortadan kaldırmak en doğru yöntem olacaktır. İşte o zaman, Yemen’de silahın ve savaşın anlamını yitirmesi an meselesi olacaktır.

Müslümanların derhal mezhep ayrıldıklarını bırakarak bu hatadan dönmeleri ve Allah'ın farz kıldığı şekilde birlik olmaları gerekir. Allah'ın Kuran'da tüm Müslümanlara ‘tek bir topluluk olarak’ birlik içerisinde hareket etmelerini bildirmiştir:

“Allah´ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah´ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O´nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.” (Âl-i İmran Suresi, 103)

 

Adnan Oktar'ın National Yemen'de yayınlanan makalesi:

http://nationalyemen.com/2014/09/30/mindsets-need-to-change-for-a-permanent-peace-in-yemen/

Masaüstü Görünümü