Harun Yahya

Ebola: Dünya Büyük Tehdit Altında






Dünya Ortadoğu’da ardı arkasına felaketlerle kavrulurken, Suriye ve Irak’ta olup bitenlere çözüm ararken, IŞİD’in ismini ve tehdidini yoğun olarak duyduğumuz o günlerde Batı Afrika’da yaşanan ayrı bir dram vardı. Ebola salgını yaygınlaşmış, iki ülkeyi esir almış, üçüncü ülke Nijerya’ya da sıçramıştı. Son dakika haberlerinde Irak’taki patlamalar, Suriye’de bombalamalar, Lübnan’da karışıklıkların arasında bir de sürekli değişen bir istatistik yer alıyordu. Her hafta, Ebola’dan ölenler listesine yüzlerce insan ekleniyordu.

Pek dikkat vermedi dünya bu olaya. Söz konusu olan nasılsa Batı Afrika’ydı. Nasılsa insanlığın terk edildiği, sömürülen, unutulmuş diyarlardı. Ebola, virüs ile herhangi bir şekilde temasta bulunan her kişiye bulaşıyor ve tedavi bulunamıyordu. Grip veya sıtma için verilen tedavilerin cevap vermesi umuluyor, fakat yaşanan her yere salgın ulaştığı için ölümlerin önüne geçilemiyordu.

Dünya Sağlık Örgütü, Afrika’da yıllardır tanınan, fakat şu anda önüne geçilemeyen bir katil olan Ebola’nın tedavisi konusuna para ayırmaya o kadar da istekli olmadı. Çünkü salgının yoğun olduğu iki ülke, Liberya ve Sierra Leone, Afrika’nın en fakir ülkelerindendi ve bazı zihniyetlere göre bu ülkelerin sağlık sektörü kar getirecek gibi gözükmüyordu. Nitekim Ulusal Sağlık Enstitüsü başkanı Francis Collins, “eğer bütçe kesintileri olmasaydı Ebola aşısı çoktan bulunmuştu” açıklamasını yaptı ve ekledi: “Hastalığa para ayrılmış olsaydı, şu an bulunduğumuz durumdan bir veya iki yıl ileride olurduk ve bu da her şeyi değiştirirdi.”1

Şu anda Batı Afrika’da Ebola neticesinden ölü sayısı 5000 kişiye yaklaştı, iki ülkeye gidiş gelişler durdu, ülke ekonomileri çöktü. Hastalığın, gelecek sene sonuna kadar zaten fakir olan Batı Afrika ekonomisine 32 milyar dolarlık bir etkisi olacağı belirtiliyor. Daha kaç kişinin hayatına mal olacağı ise meçhul. Ve Ebola, hala, sebebi de çözümü de bulunamamış bir hastalık. Ne anlaşılabiliyor ne de durdurulabiliyor.

Aylar boyunca sessizce binlerce canı alan Ebola artık dünyanın gündeminde. Bunun sebebi ise ABD ve Avrupa’da Ebola vakalarına rastlanmış olması. Ebola, sadece temas ile geçen bir hastalık olduğundan söz konusu hastaların kendi ülkelerine ulaşana kadar temas ettikleri yerler, kişiler, bu kişilerin temas ettikleri diğer kişiler senaryoyu daha ürkütücü hale getiriyor. Sağlık örgütleri artık bu felaketten konuşur oldular. Tanınmış gazeteler hastalığı manşetten konu etmeye, dünyaca ünlü kanallar konu hakkında yetkilileri konuşturmaya başladılar. Dünya Sağlık Örgütü aniden Ebolayı son dönemin en ciddi sağlık krizi olarak nitelendirdi.2

Ebola gerçekten de son dönemde dünyanın karşılaştığı ürkütücü ve benzeri az rastlanır felaketlerden bir diğeridir. Dikkat verilmemesi, ürkütücü senaryoyu ortadan kaldırmamaktadır. Şu an ABD ve Avrupa’da vakaların görülmesi bu felaketin dünyanın çeşitli yerlerine ulaşmakta olduğunun alarmını vermektedir. Gönül isterdi ki, dünyanın bu konuya ilgisi Afrika’da iki ülke karantina haline gelmeden, bu kadar can yitirilmeden önce olsaydı. Eğer bu ilgisizlik “bize dokunmazsa ne olursa olsun” mantığından kaynaklanıyorsa veya maddi kaygıların neticesiyse, şu hatırlatmayı yineleyelim: Terör, hastalıklar ve felaketler bir kanser gibidir. Gün gelir bütün bünyeyi sarabilir. Bu nedenle, “kendi ırkım, kendi ülkem, kendi geleceğim” bencilliğiyle değil “insanlık” diyerek sahip çıkmak gerekmektedir.

Şu anda dünyayı sarmak üzere olan bu gizli felaketle ilgili yapılabilecekler elbette var. Öncelikle hastalığın yaygın olduğu üç Batı Afrika ülkesinde karantina konusunda ayrı ve özel bir çalışma yapmak gerekmektedir. ABD’nin o bölgelere son dönemde sağlık ekipleri gönderdiği bilinmektedir. Fakat bunun dışında, hastalığın yaygınlaşmasını önlemek için teşhis konan kişilerin, hastalıkları süresince hiçbir şekilde dış dünya ile bağlantı kuramayacakları fakat son derece rahat edecekleri, oldukça iyi bakılacakları bir özel bölgenin ayrılması şarttır. Bunun kurulma ve uygulama koşulları Avrupa ve ABD’de uygulanan karantina koşullarında olmalıdır. Bunun için de Batının devrede olması elzemdir.

Francis Collins, Ebola konusundaki şikayetlerinin ardından, hastalık konusunda araştırmalar için Kongre’den acil bir ek ödenek çıkarılması talebinde bulunmuştur. Fakat kongre üyelerinin bu konuda hiç de hevesli olmadığını eklemiştir. Ellerindeki mevcut bütçe ile en acil çözümleri bulmaya çalıştıklarını fakat en muhtemel senaryoya göre Aralık ayında klinik deneylere başlanacağını ve ilacın işe yarayıp yaramadığının ancak Şubat veya Martta anlaşılabileceğini belirtmiştir. Bu, oldukça uzun bir süredir. Sadece birkaç ay içinde binlerce kişinin öldüğü dikkate alınırsa, böyle bir senaryonun ne kadar vahim sonuçlara sebep olacağını tahmin etmek zor değildir.

Şu anda Irak ve Suriye’deki hedefler için sadece birkaç dakikada milyarlarca silah harcaması yapmış olan ABD’nin, bu harcamanın çok daha azını yaparak Ebola belasına çare bulabileceği açıktır. Ne ABD ne de Afrika’da, dünyanın hiçbir yerinde bu korkunç hastalık nedeniyle daha fazla canın yitirilmesini istemeyiz. Ama eğer acil tedbirler alınmazsa, hastalığın dünyanın dört bir yanına ulaşabileceği kuvvetle muhtemeldir.

Dünyanın benzersiz felaketlerle buluştuğu şu günlerde, genç-yaşlı, Müslüman-Hristiyan, kadın-erkek-çocuk ayırt etmeden her milletten herkesi vurabilen, sadece tuttuğunuz bir bardaktan bile bulaşabilen hastalığın sonuçları ürkütücü olabilir. Afrika’yı görmezden gelmenin, felaketi daha da büyüttüğü açıktır. Dünya devi ABD ve diğer ülkeler, hastalığın tedavisi konusunda büyük bir bütçe ayırmalı ve bu konuyu bir numaralı gündem konusu yapmalıdırlar.

1.      http://www.huffingtonpost.com/2014/10/12/ebola-vaccine_n_5974148.html

2.      http://www.haaretz.com/news/world/1.620437

Adnan Oktar'ın Caravan Daily & Arab News'da yayınlanan makalesi:

http://www.arabnews.com/columns/news/646001

http://caravandaily.com/portal/can-killer-ebola-unite-humanity-harun-yahya/


Masaüstü Görünümü