Harun Yahya

Türkiye Kadına Verdiği Değerle Öne Çıkmalı




Son dönemlerde, özellikle yabancı basında, Türkiye aleyhinde sistemli bir propaganda çalışması göze çarpmaktadır. Gezi olaylarıyla birlikte artış gösteren Türkiye karşıtı haberler, ABD’nin IŞİD müdahalesi ve Kobani eylemleriyle birlikte en üst seviyeye çıkmıştır. Bu haberler incelendiğinde Türkiye’ye yönelik ithamları belli başlıklar altında toplamak mümkündür:


Türkiye’nin AB’ye girme hedefinden, dolayısıyla demokratikleşme çabasından ve Batı’dan uzaklaştığı,

Başta ifade özgürlüğü olmak üzere özgürlüklerin kısıtlanmaya başladığı,

Kadına değer veren, modern, aydın, ilerici anlayışın zayıfladığı.


Türkiye aleyhindeki “Batı’dan kopuyor” iddiasının temel dayanak noktalarından biri AB sürecinde yaşananlardır. Bir çok çevre Türkiye’nin AB’ye katılmak için eskisi gibi istekli olmadığını iddia etmektedir. Bu eleştirilerin eksik yönü, AB’nin Türkiye’ye yönelik pek de adil olmayan tutumuna hiç değinmemeleridir. Tüm bunlara rağmen Türkiye’nin yüzünün her zaman Batı’ya dönük olması, bölgenin ve genel İslam aleminin de ihtiyacıdır. Zira Türkiye’nin daha modern, daha aydın, daha demokrat, daha ilerici olması sadece milletimizin değil tüm İslam toplumlarının ihtiyacıdır. Demokrasi, insan hakları, insana değer verme, yaşam koşullarını iyileştirme, sanatı önemseme, mekanları güzelleştirme gibi Doğu’da eksik olan yönler, Batı’ya eğilimle daha kolay pekiştirilebilir. İslam ahlakının özünde olan bu güzelliklerin hayata geçirilmesi konusunda Avrupa Birliği’ndeki model esas alınabilir. Türkiye de bu konuda tüm İslam coğrafyasına örnek olabilir.

Ancak Türkiye aleyhinde yürütülen söz konusu propagandada tüm bunların ötesinde bir durum vardır. Avrupa solu ve derin Amerika, Ortadoğu’da Türkiye yerine yeni bir modeli lanse etmeye çalışmaktadır. Hiçbir gerçekliği olmamasına rağmen PKK, Batı’nın ittifak edebileceği “modern aktör” olarak gösterilmektedir. Ve asıl tedbir alınması gereken tehlike de budur.

Batı basını dikkatlice incelendiğinde, PKK’nın sözde modern ve aydın bir yapı gibi gösterilmeye çalışıldığı bunun için de özellikle “kadın” unsurunun ön plana çıkarıldığı görülecektir. Kadın teröristlerin kapak olduğu dergiler, haberlerde sıkça yer verilen kadın teröristlerin hayatı, PKK yöneticilerinin beyanlarında yer alan “kadını öne çıkaran” açıklamalar Batı basınını süslemektedir. Buna karşılık Türkiye hakkında oluşturulan imajda ise, “kadını ikinci sınıf gören ve ezen”, “hamile kadınların sokağa çıkmasını dahi doğru bulmayan”, “kadına gülmeyi, neşeli olmayı, hayatın içinde olmayı layık görmeyen”, “dekolte giyinen, bikini ile denize giren hanımları dışlayan” bir anlayış görülmektedir. Ve ne yazık ki, bu imaj Türkiye’deki bazı kişiler tarafından yapılan ilginç açıklamalarla da pekiştirilmektedir.

Baştan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu olmak üzere bir çok yöneticimiz sık sık başı açık olanın da örtülü olanın da eşit olduğunu, hepsinin kardeş olduğunu, hepsinin değerli olduğunu vurgulamaktadır. Bu açıklamaların hayatın farklı sahasındaki atılımlarla da desteklenmesi gerekir.

Mecliste, parti yönetiminde, kamu kurumlarında kadınların çok daha fazla görev alması; baş örtülü hanımların olduğu kadar açık ve dekolte hanımların da siyasetin ve sosyal hayatın ön planında olmasının sağlanması önemlidir. Örneğin Parti mitinglerinde veya toplantılarında genel ortamın ağırlıklı erkek olması yerine, yarıdan fazlasının kadın olması, bu kadınlar arasında her renkten insanın bulunması çok güzel bir model teşkil edecektir. Özellikle Hükümette ve AkParti yönetiminde hem açık ve dekolte hanımların hem de başörtülü hanımların daha fazla sayıda yer alması, Batı medyasından gelen eleştirileri bir kalemde susturacaktır.

Amerika, Rusya ve Avrupa’da bazı çevrelerde genel olarak beliren anlayış; “İslamcı yöneticiler yerine halk tarafından kabul edilmese de diktatör yöneticilerin iş başına getirilmesi” doğrultusundadır. Bu görüşün egemen olmasında “kolay idare edilebilir yöneticileri” tercih etme düşüncesi etkindir. Ancak bazı İslam ülkelerinde örneği sıkça görülen ve yoğun olarak propagandası yapılan “tutucu, katı, modernlikten uzak”  uygulamaların da etkisi büyüktür. Türkiye demokratik modern bir Cumhuriyet’tir ve bazılarının iddia ettiği gibi İslamcı değildir, dürüst Kuran Müslümanlığı anlayışına sahiptir. İşte bu gerçeğin hayattan örneklerle, bizzat uygulamalarla dünyaya gösterilmesi gerekir, ki bu yolla aleyhteki propaganda çürütülsün.

PKK kadına zerre değer vermediği, kadını kullanılacak bir tür araç olarak gördüğü, bir çok kadın teröristi infaz ettiği halde kadının savunucusu gibi görünebilmektedir. Dinsiz olduğu ve dindarlara, hatta kendisinden farklı düşünen seküler gruplara dahi, yaşam hakkı tanımadığı halde laik gibi kendini lanse edebilmektedir. PKK gibi Stalinist, baskıcı, proletarya diktatörlüğü hedefleyen bir örgütün özgürlükçü, demokratik, kadını öne çıkaran, ekolojik dengeyi koruyan bir yapı gibi tanıtılması tarihin en dayanaksız propagandalarından biridir.

Bu propagandaya sessiz kalmak ya da klasik siyasi söylemlerle geçiştirmeye çalışmak da tarihi bir hata olur. Kadına değer vermenin anlamını bilen, modern, aydın, demokrat Hükümetimiz bu konuda çok daha etkin olmalı, alanı PKK’nın eline bırakmamalıdır. Hükümetimiz canlı, dinamik, aydın, modern dünyanın tüm imkanlarını en akılcı şekilde kullanan manevi bilince de sahip bir gençlik ve kadın hareketi ile hem Ortadoğu’ya örnek olmalı hem de PKK’nın propagandasını yıkmalıdır.

Adnan Oktar'ın MBC Times & Daily Mail'de yayınlanan makalesi:

http://www.mbctimes.com/english/turkey-are-they-role-model-on-social-equality-of-women

http://dailymailnews.com/2014/11/27/turkey-should-be-famous-for-its-respect-for-women-and-women-rights/


Masaüstü Görünümü