Harun Yahya

Çuval olayı ve Amerikan askerleri




 

Irak işgalinin başladığı dönemlerde Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde karargah kurmuş bulunan 11 Türk askeri, sürpriz bir baskın sonucunda Amerikan askerleri tarafından kafalarına çuval geçirilmek suretiyle götürülmüş ve 60 saat süresince alıkonulmuşlardı. Operasyonun ABD bağımsızlık günü olan 4 Temmuz’a ve Cuma gününe denk gelmesi, bu yapılan hataya hemen tedbir alınmasını engellemiş ve askerlerimizin günlerce tutulması şaibeyi daha da güçlü hale getirmişti. Amerika, müttefiki Türkiye’ye yönelik bu olağanüstü küçük düşürücü olayın hemen ardından kapsamlı bir özür mesajıyla karşılık vermişse de, olay, o dönemden bu yana ABD-Türkiye ilişkilerinde adeta bir kara leke olarak kaldı. 2003’de yaşanan bu olayı kimi provokasyon, kimi tedbirsizlik, kimi de Türkiye’nin İncirlik üssünü açmamasına yönelik bir intikam olarak değerlendirdi. Ancak sebebi her ne olursa olsun çuval hadisesi Türk kamuoyunda hiçbir zaman unutulmadı.

 

Bu olayın yansımalarından bir tanesine ise geçtiğimiz hafta şahit olduk. Kendilerine Tüm Gençlik Birliği (TGB) diyen bir grup, Karadeniz’deki NATO tatbikatından dönen ve İstanbul kıyılarına demirleyen ABD savaş gemisi denizcilerinden üçünün başına sokak ortasında çuval geçirdi. 2003 yılındaki çuval olayına misilleme amacıyla önce sözlü ve fiili saldırılara, ardından çuval eylemine maruz kalan ABD’li gençler çareyi bölgeden uzaklaşmakta buldular. ABD Dışişleri sözcüleri konuyu gün boyu gündemde tutarken, ABD Büyükelçiliğinden Twitter yoluyla şu açıklama geldi: “Türk halkının büyük çoğunluğunun da Türkiye’nin misafirperverliğine saygısızlık teşkil eden böyle bir eyleme karşı çıkmakta bizlere katılacağı konusunda hiçbir şüphe duymuyoruz ...”

 

Bu olay, kuşkusuz ki Türkiye’nin misafirperverliğine oldukça büyük saygısızlık teşkil eden bir eylemdir. Misafirperverliğin de ötesinde insanlığın gereklerine muhalefet eden, sevgi inşasını önleyen oldukça vahim bir olaydır. ABD’nin 2003 yılında yapmış olduğu kabul edilemez vahim bir hata nedeniyle yaşı oldukça küçük Amerikan askerlerini suçlamak, onları bunun sorumlusu saymak, tanımadıkları bir ülkede onlara bu dehşeti yaşatmak ve Türkiye gibi sevgi ve dostluk anlamında dünyaya örnek olması gereken bir ülkeyi böylesine vahşi tanıtmak kimsenin harcı değildir. Bu Amerikan gençleri 2003’de yaşanan vahim olayda muhtemelen henüz hiçbir şeyden habersiz birer çocukturlar. Sokakta görülen herhangi bir Amerikalının Amerikan yönetiminin politikası veya hataları nedeniyle suçlanır hale gelmesi her iki ülkenin insanı için de dehşet vericidir. Velev ki söz konusu kişiler doğrudan çuval olayının sorumlusu olan kişiler olsalar bile bunun karşılığı aynı vahşi tavrı onlara yöneltmek kuşkusuz ki değildir. Böyle bir konuda hata varsa hukuki karşılığı verilir, özür ve pişmanlık varsa affedilir. İslam ahlakının ve üzerinde yaşadığımız Anadolu geleneğinin gereği budur.

 

Uluslararası basının bu konuda değerlendirmelerinin büyük ölçüde abartıya dayandığını buradan belirtelim. Söz konusu eylem hiçbir şekilde Türk milletinin tümünü temsil etmez, tam tersine bu, ülke içinde hiç de tasvip edilmeyen küçük bir Marksist grubun eylemidir. Söz konusu grup elemanları genelde ideolojik ve fikri anlamda büyük yenilgiler aldıklarından Leninizm’in bir gereği olan saldırganlık ve anarşi yöntemleriyle gündeme gelmeye çalışmaktadırlar. Kendi fikirlerini benimsemeyenleri darp eden, ideolojilerine darbe vuran bilimsel sergilere saldırarak yüz milyonlarca yıllık fosilleri kıran, sadece kavga ve nefret söylemiyle etki uyandırmaya çalışan başarısız bir topluluktur. Türkiye %99 oranında komünizm karşıtı bir çoğunluğu barındırdığından, yenilginin getirdiği psikolojik çöküntü ile hareket etmektedirler. Amerikan askerlerine yönelik saldırıları da intikam hissinden çok büyük ölçüde ABD’nin komünizm karşıtı olmasından kaynaklanmaktadır.

 

Dolayısıyla bu etkisiz ve önemsiz grubun yaptığı hareket hiçbir şekilde Türkiye’yi bağlamamaktadır. Özellikle uluslararası basında “Türkiye’nin Amerika karşıtlığı” olarak lanse edilmeye çalışılması bu sebeple elzem bir hata olur.

 

Fakat şunu dile getirmek gerekir: Ortadoğu genelinde son yapılan anketler Amerika’nın sevilme oranının %20’leri bulmadığını göstermekte. Üstelik bu oran, 2009 yılından beri Ürdün’de 13, Mısır’da ise 17 puan düşmüş durumda. Suriye ve Irak’taki son gelişmeler ekseninde bu oranın daha da düşebileceği gözlemleniyor.

 

Durum Amerika içinde de o kadar iç açıcı değil. Kendilerini güzel günlerin beklediğini düşünen Amerikalıların oranı sadece %34. Bu düşüşü yıllar bazında konu edinen yazar Dean Obeidallah sorunu şöyle özetliyor: 1972’den beri yanlış yoldayız.

 

Amerika; insanlarıyla, demokrasisiyle, özgürlüğüyle çok güzel bir ülke. Ama Obeidallah’ın de belirttiği gibi uzun bir zamandır yanlış yolda. Sadece savaş ve silah üzerinde yoğunlaşan Ortadoğu politikaları, Amerika’ya karşı, olmaması gereken bir öfkeyi tetikledi. Normal şartlarda sevilecek ve örnek alınacak bir ülke, sevilmeyen ülke haline geldi. Amerikan halkı büyük ölçüde umutlarını yitirdi, neşesini kaybetti.

 

Türkiye’de Amerikan askerlerine yönelik bu yakışıksız olay kınanmayı hak etse de, Ortadoğu’daki Amerika algısını gözden geçirmek için bir fırsat bilinmeli. Amerika mutlaka yöntemini değiştirmeli. Kendi demokrasisi ve özgürlük anlayışını mutlaka Ortadoğu’da ve dünyada hakim etmeli ama bunun için silahı değil eğitimi kullanmalı. Güzel insanları ile dünyaya neşe ve güzellik getirebilecek Amerika gibi bir ülke, yanlış politikalar yüzünden sevilmeyen bir ülke olmamalı. Artık dünyayı sevgiye alıştırmaya başlamalıyız.

 

Adnan Oktar'ın The Frontier Post & Arab News'de yayınlanan makalesi:

 

http://www.arabnews.com/columns/news/663571


 

http://www.thefrontierpost.com/2014/11/two-wrongs-dont-make-a-right/

 




 

Masaüstü Görünümü