Harun Yahya

Mısır Normalleşme Yolunda Nasıl Hız Kazanır?


Amerika’da veya herhangi bir Avrupa ülkesinde bir partiye üye oldukları ya da sadece sempati duydukları için 500-600 kişiye idam cezası verildiğini düşünün. Böyle bir kararın nasıl bir kamuoyu tepkisiyle karşılaşacağını, dünya çapında nasıl büyük bir olay olacağını herkes tahmin eder. Muhtemelen bu kararın geri çekilmesi çok uzun zaman almayacaktır.

Peki aynı durum bir Ortadoğu ülkesinde yaşandığında neler oluyor? Dünya nasıl bir tepki veriyor?

Mısır’dan bahsediyoruz. Ortadoğu’nun belki de en önemli ülkelerinden biri olan Mısır bir süredir darbelerle, idamlarla anılıyor. Bilindiği gibi Mısır’da ordunun 3 Temmuz 2013’te yönetime el koymasının ardından birçok darbe karşıtı gösteri düzenlendi. Bu gösterilerde çok sayıda kişi, “şiddet olaylarına karışmak, izinsiz gösteri düzenlemek” gibi suçlardan gözaltına alınmıştı. Bunu izleyen günlerde ise bir çok kişi idam ve müebbetin yanı sıra çeşitli cezalara çarptırılmıştı:



Darbeden sonraki olaylarda 1400 kişi öldü, 15 bin kişi hapse atıldı. Ülkedeki en eski ve en büyük teşkilatlanmalardan olan 85 yıllık Müslüman Kardeşler, Mısır yönetimi tarafından terör örgütü ilan edildi Arap dünyasının en eski, en etkili ve en büyük İslami hareketi İhvan’ın son dönemde ülkede artan saldırılardan sorumlu olduğu iddia edildi.

Geçtiğimiz Nisan ayında ise mahkeme iki celsede ve 20 dakika gibi bir sürede, 528 kişiye idam cezası verdi, kısa bir süre sonra yine aynı mahkeme ve hâkim tarafından 683 kişi daha idama çarptırıldı. Hali hazırda Mısır’da yeni idam kararlarıyla birlikte darbe karşıtlarına yönelik operasyonlar, gözaltılar ve mahkemeler sürüyor.

Son olarak Mısır güvenlik güçleri, İhvan liderlerinden olan ve darbe yönetimi ile görüşmeleri sürdüren eski Kalkınma Bakanı Bişr’i gözaltına aldılar. Ayrıca başka bir savcı eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin “İran istihbaratına bilgi sızdırmak” gerekçesiyle idamını istedi.

Darbeyle görevden uzaklaştırılan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin yanısıra idam edilecekler arasında bakanlar, parti yöneticileri, sivil toplum kuruluşları başkanları, kadınlar, genç kızlar hatta çocuklar vardı.

Tutuklular halihazırda kafesler içinde mahkemeye getirilip götürülüyorlar. İşkenceye maruz kaldıkları, hatta hapishanelerde ölümler olduğu herkes tarafından biliniyor.

Her ne kadar ilk günlerdeki gibi gündemde olmasa da Mısır’daki bu uygulamalara dünya çapında tepkiler sürüyor ve kamuoyu bilgilendirilmeye çalışılıyor, ama bu hala yeterli değil. Örneğin Temmuz 2013’ten beri devam eden darbe karşıtı gösteriler Mısır’da bütün yasaklamalara rağmen yapılıyor. Son olarak 19 binden fazla darbe karşıtı tutuklu ve mahkumun seslerini duyurabilmek ve darbeye karşı olduklarını anlatabilmek için 76 hapishanede açlık grevi başlattığı bildirildi.

Mursi de casusluk suçuyla yargılandığı mahkemeden, “insanların bilmediği şeyleri” açıklamak için konuşma talebinde bulundu, fakat mahkeme Mursi’nin konuşmasına izin vermedi.

Peki bundan sonra Mısır’da ne yapılmalı, nasıl bir yöntem izlenmeli ve sorunlar nasıl çözülmeli?

Öncelikle Mısır’da yapılması gereken idam cezasının kaldırılması ve adil bir yargılama sürecinin işletilmesidir. İdam, İslam ahlakına uymadığı gibi, insan ve toplum vicdanıyla da çelişen bir cezalandırma yöntemidir. Böyle bir uygulama Kuran ayetlerinde yoktur.

İdam “geri dönülemez” bir karardır, kişinin yaptığı hatadan pişmanlık duymasına, tevbe etmesine ve kendini düzeltmesine fırsat tanımaz. Özellikle hukuk standartları düşük, yargılama süreci objektiflikten uzak ve demokratik gelenek ve kurumların güçlü olmadığı ülkelerde idam cezasının uygulanması, telafisi imkansız sonuçlar doğurabilmektedir.

Siyasi cezalandırma ve diğer kişilere gözdağı vermek amaçlı alınan ölüm kararlarında insanlık vicdanı harekete geçirilmelidir. Cılız tepkiler hem bu cezaları uygulayanları engellememekte hem de Mısır’da olduğu gibi daha sonra verilecek kararların rahat alınmasına yol açabilmektedir.

İdamlar Mısır’daki tek sorun değil elbette. İdamların yanısıra Mısır'da darbe karşıtlarının yargılandığı davalarda, 9'u 18 yaşın altında olan 69 kişiye, 1 ila 25 yıl arasında hapis cezaları verildiği basına yansıdı.

Ayrıca Güçlü Mısır Partisi lideri ve eski cumhurbaşkanı adayı Abdül Moneim Ebul Futuh hakkında “vatana ihanet” suçlamasıyla dava açılıyor. Mahkemenin davayı kabul etmesi durumunda Ebul Futuh’un askeri mahkemede yargılanabileceği belirtiliyor.

Mısır’ın adı artık, muhalefetin susturulmasıyla, kitlesel katliamlarla ve idamlarla birlikte anılmamalı. Mısır genç kızların kafeslerde tutulduğu, hapishanelerde yaşamını geçirdiği, çocukların hapse atıldığı, muhalif olan herkese baskı uygulanan bir ülke olmaktan çıkmalı.

Bir ülkede muhalif insanların olması güzelliktir, farklı fikirler olması renktir. Yönetime dinamizm katar, doğrulara daha kolay ulaşmaya vesile olur. Bu açıdan bakıldığında Mısır’da yapılması gereken şey tek sesli bir yönetim yerine hemen bir yenilik yapılarak siyasette çeşitliliğin sağlanması, yönetime farklı kesimlerden insanların dahil edilmesi ve en önemlisi de darbe karşıtı muhalefet ile de görüşmekten kaçınılmamasıdır.

General Sisi kendi sözleriyle, "30 yıldır hayalini kurduğu" Cumhurbaşkanlığı koltuğunda sürekli olmak ve ülkesinde huzuru tesis etmek istiyorsa hemen idam cezalarını kaldırmalı, mücadeleyi korku taktiklerinden ziyade hukuki ve siyasi zemine çekmelidir. Cumhurbaşkanının her suçu affetme yetkisinin bulunduğu bir ülke olan Mısır’da bunlar son derece kolaylıkla çözülebilecek konulardır.

Darbenin üzerinden geçen zamana rağmen ülkede gidişatın daha da kötüleşmesi, ekonomik yönden yaşanan sıkıntılar ve ülke çapında devam eden çatışmalar göz önüne alındığında aciliyetli olarak, köklü bir değişikliğin yapılması gerektiği açıktır. Bu değişikliğin en önemli aşaması ise elbette ki ülkede özgürlüklere kapı açan uygulamaların ivedilikle başlatılması olacaktır.

Hiçbir siyasi iktidar tüm halkın kendisi gibi düşünmesini isteyemez, her uygulamasının tasdik edilmesini de bekleyemez. Bu düşünceyle hareket eden bir yönetim ruhsuz, soğuk, içine kapalı ve en önemlisi de öfkeli insanlardan oluşan bir toplumsal yapıya yol açar ki böyle bir ülkede yaşamayı hiç kimse istemez. Mutsuz, tedirgin insanlardan oluşan bir toplumda sorunlar katlanarak artar. Şiddet döngüsü içinde hapsolmuş bir ülkenin refaha kavuşamayacağı herkesin malumudur.

Çocukların siyasi tutuklu olmadığı, insanların her gün sokaklarda protestolar yapmadığı, çatışmaların yaşanmadığı, iç dinamikleri sağlam bir Mısır oluşturmak mümkün.

Kadınların kafeslerde değil güzel evlerde, parklarda ve tertemiz, huzur dolu mekanlarda yaşadığı bir Mısır, ülkenin iktisadi olarak da kalkınmasında önemli bir etken olacaktır.  İstikrarlı bir Mısır Arap dünyasında da olumlu etkiler yapacak ve bölgesel düzende normalleşme yolunda önemli adımlar, hızla atılabilecektir.

Masaüstü Görünümü