Harun Yahya

Müslümanlar Şefkatli Olmak ve Sevecen Davranmakla Mükelleftir




 

Müslümanlar Şefkatli Olmak ve Sevecen Davranmakla Mükelleftir

• Müslümanların şefkati ve sevecenliği nasıl olmalıdır?

• Kuran’ın kazandırdığı şefkat anlayışı nasıldır?

Allah, “Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme, onlara karşı hüzne kapılma, mü’minler için de merhamet (şefkat) kanatlarını ger” (Hicr Suresi, 88) ayetiyle Müslümanları şefkatli ve sevecen yaşamaya davet etmiştir. Allah’ın “şefkat kanatlarını germek” olarak tanımladığı bu ruh hali Müslümanların şefkatinin sadece belirli olaylar karşısında değil, hayatın her anını kapsayan bir ahlak modeli olması gerektiğini açıkça gösterir.

www.imanikonular.com

Müminlerin Birbirlerine Göstermesi Gereken Tavır ‘Anne Şefkati’ gibi Olmalıdır

Bir annenin, çevresindeki tehlikelerden tümüyle habersiz ve savunmasız konumdaki çocuğuna karşı yoğun bir dikkati ve şefkat anlayışı vardır. Allah insanların, ilk hayata geldikleri andan itibaren korunmalarına, annelere verdiği bu şefkat duygusunu vesile eder. Ve insandaki şefkat duygusu da, Allah’ın Rahman Rahim isminin bir tecellisidir.

Allah, annelerin yavrularına karşı duydukları bu yüksek şefkat hissini hayvanlarda da aynı şekilde yaratmıştır. Bilim, hayvanların yavrularına karşı olan koruyuculuklarında gösterdikleri fedakarlıkları şaşkınlık ve hayranlıkla izlemektedir. Elbette ki Allah, hayvanların bu davranışlarında da yine insanlar için çeşitli ibretler ve örnekler yaratmıştır.

Allah’ın, insanların kalbine ilham ettiği bu şefkat duygusunun pek çok hikmeti vardır. Hayata gözlerini açtığı andan itibaren, yaşayacağı dünya hakkında hiçbir bilgisi olmayan, iyiyi-kötüyü, doğruyu- yanlışı, güvenliği-tehlikeyi bilmeyen, kendisini korumaktan aciz, ihtiyaçlarından ve bunları nasıl gidereceğinden habersiz olan bir varlığı, Allah ‘anne şefkati’ vesilesiyle tümüyle koruma altına almaktadır.

İşte bu, tüm insanların birbirlerine göstermeleri gereken şefkat anlayışı açısından çok önemli bir ölçü ve örnektir. Nasıl ki bir anne, savunmasız haldeki bir çocuğa ara ara ilgi, alaka şefkat gösterip, ara ara da ‘kendi başının çaresine bakması’ için onu kendi haline bırakamazsa; her an her yerde önceliği mutlaka çocuğuna verirse, işte ideal şefkat anlayışında da bu davranış esas olmalıdır. Nasıl ki bir anne çocuğuna karşı, gözü kara ve hesapsız bir fedakarlık içerisindeyse; her ne olursa olsun çocuğunun rahatını, huzurunu ve ihtiyaçlarını kendininkinden önde tutarsa, insanların da birbirlerine karşı göstermeleri gereken şefkat böyle olmalıdır. Nasıl ki bir anne, ne kadar zor şartlar altında olursa olsun; en yorgun, en uykusuz, en güçsüz, en hasta, en yoğun ve en meşgul anında bile, bu şefkatinden ve ihtimamından ödün vermezse, insanlar arasındaki merhamet de aynı bu güçte olmalıdır.

Ancak ‘anne şefkati’ dendiğinde elbette ki bu, bir kişiyi çocuk yerine koyup, ona, ondan daha tecrübeli, daha akıllı, daha bilgiçmişçesine bir tavır taslamak şeklinde algılanmamalıdır. Bu şefkat anlayışı, tümüyle tevazu ve alçakgönüllülük içerisinde gösterilen bir ahlaktır. Kimi zaman bir insanın anne şefkatiyle yaklaşacağı kişi, kendisinden yaşça çok ileride olan bir kimse de olabilir. Burada önemli olan, o kişiyi koruyup kollamada, ihtimam göstermede, onun ihtiyaçlarını, daha o söylemeden büyük bir hassasiyetle ve hissettirmeden gidermekte çok fedakarane ve ince düşünceli bir tavır içerisinde olabilmektir.

Müminlerde görülen bu ‘anne şefkati’, iman edenlerin birbirlerine duydukları sevginin de çok önemli bir alametidir. Çünkü ancak hiçbir menfaat beklentisi içerisinde olmadan, yalnızca Allah rızası için seven bir insan böyle yüksek bir ahlak gösterebilir. Dolayısıyla bu ahlakın, -kişi ayırt etmeden- tüm Müslümanlara karşı ve sürekli olarak gösterilmesi, aynı zamanda o kişinin samimi iman ettiğinin de önemli bir delilidir.

Kuran’da müminlerin birbirlerine karşı göstermeleri gereken şefkat anlayışını Allah bir ayette şöyle bildirmiştir:

Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme, onlara karşı hüzne kapılma, mü’minler için de (şefkat) kanatlarını ger. (Hicr Suresi, 88)

Gerçek şefkatin kaynağı Allah sevgisidir. Kişinin Allah’a olan sevgisi, O’nun yarattığı varlıklara karşı kalbinde bir sıcaklık hissetmesine neden olur. Allah’ı seven insan, O’nun yarattıklarına karşı doğrudan bir muhabbet, şefkat ve merhamet hisseder. Kendisini ve tüm insanları yaratan Rabbimiz’e karşı duyduğu bu güçlü sevgi ve bağlılıktan dolayı, Kuran’da emredildiği doğrultuda insanlara karşı güzel ahlaklı davranır. Allah’ın kendisine, merhamet konusunda emrettiklerini yerine getirir. Bir insanın Kuran’ın bu emirlerini tümüyle yerine getirmesiyle gerçek merhamet ortaya çıkar. Çünkü gerçek merhametin ne anlama geldiğini ve merhametli bir insanın neler yapması gerektiğini en doğru şekilde tarif eden kaynak Kuran’dır.

www.Kurandaihlas.beyazsiteler.com

Adnan Oktar Diyor ki;

✓ Sevgi, şefkat, merhamet, iyilik, güzellik, aklın hep kökeninde Allah korkusu vardır. Allah korkusu olmadığında, akıl almaz zulüm yapabilir insanlar. “Ben Allah’ı seviyorum” der ama korkmuyorsa anormal her şeyi yapabilir. ALLAH KORKUSU GÜZEL AHLAKIN, GÜZEL DAVRANIŞIN TEMELİDİR.

✓ Küfür menfaati olduğu müddetçe dosttur. Menfaati bittiği yerde karşına hasım olur. Ama Müslümanlıkta öyle değil, Müslümanlıkta sabır var, şefkat var. (A9 TV; 23 Haziran 2014)

✓ Şefkat, merhamet, halimlik. Allah’tan istediğimiz bu değil mi? Cennette ne istiyoruz? Cenab-ı Allah’ın bizi affetmesini, bize karşı halim, şefkatli ve koruyucu olmasını istiyoruz. Bizim de insanlara karşı bu şekilde olmamız gerekiyor. (A9 TV; 19 Mayıs 2014)

Güçlü Bir Şefkat Anlayışı Yalnızca ‘Allah Korkusu’ ile Yaşanabilecek Bir Duygudur

Allah, çocukların korunması için annelerine bu şefkat duygusunu ilham ederek onları yönlendirmektedir. Ancak bir insanın bu şefkat anlayışını hayatı boyunca sürdürebilmesi ve bunu tüm insanlara yöneltebilmesi için, bu kişinin mutlaka Allah’tan korkan, Kuran ahlakına uyan bir kimse olması gerekir.

İman etmeyen insanlar, böyle güçlü bir merhamet ahlakını ancak aralarında menfaat bağları olan kişilere; yani halihazırda ya da gelecekte, gösterdikleri şefkatin mutlaka bir şekilde kendilerine bir çıkar sağlayacağını düşündükleri kişilere gösterebilirler. Ve bunu da ancak geçici bir süre devam ettirebilirler.

Müminler ise, şefkatli ve merhametli olmayı, kişiliklerinin bir parçası olarak tüm hayatları boyunca yaşarlar. Allah’ın insanlara örnek bir model olarak gösterdiği ‘anne şefkati’ni de, yine bir karakter özelliği olarak benimserler. Beraberlerindeki müminlere karşı, bir annenin çocuklarına gösterdiği ihtimamdan çok daha koruyup kollayıcı bir tavır içerisinde olurlar. Müslüman kardeşlerini, dostları, arkadaşları ve yakınları olarak sevip sayar, onlara karşı hürmette kusur etmezler. Ancak şefkat göstermede, aynı bir annenin yavrusuna sahip çıkıp onun her türlü ihtiyacını, sıkıntısını, beklentisini söyletmeden düşünüp gidermesi gibi, titiz bir ahlak içerisinde olurlar. Onların sorunlarını, ihtiyaçlarını, sıkıntılarını, kendilerininkinden önde tutarlar. En zor şartlarda bile, önce Müslüman kardeşlerini koruyup kollamaktan taviz vermezler.

Bir toplumun rahat, huzurlu ve mutlu bir hayat sürebilmesinin tek yolu, Kuran’da haber verilen gerçek şefkat anlayışının o toplumun insanları tarafından yaşanmasıdır. Kuran’da bildirilen bu model yaşanmadığı sürece insanlar hangi yolu denerlerse denesinler kargaşadan, adaletsizlikten ve huzursuzluktan kesinlikle kurtulamazlar. Çünkü şefkatin olmadığı yerde zulüm vardır. Zulmün hüküm sürdüğü bir toplumda ortaya çıkan model ise insanların hem maddi hem de manevi yönden ciddi zararlara uğramasına neden olur.

www.adnanoktaricinnedediler.com

Peygamberimiz (s.a.v.) Yanındakilere Daima Şefkatle Davranmıştır

Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanında her karakterden, her düşünceden insan vardı. Ancak Peygamberimiz (s.a.v.) hayatı boyunca her biri ile tek tek ilgilenmiş, her birinin eksiklerini ve hatalarını düzeltmek için onları uyarmış, temizliklerinden imanlarına kadar onları her türlü konuda eğitmeye çalışmıştır. Onun bu şefkatli, sevgi dolu, anlayışlı ve sabırlı tavrı, birçok insanın kalbinin din ahlakına ısınmasına ve Peygamberimiz (s.a.v.)’e büyük bir içtenlik ve sevgi ile bağlanmalarına vesile olmuştur. Yüce Allah, Efendimiz (s.a.v.)’in çevresindekilere gösterdiği bu güzel tavrını Kuran’da şöyle bildirmektedir:

“Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya Suresi, 107)

Allah’tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile… (Al-i İmran Suresi, 159)

Allah bir başka ayetinde ise Peygamberimiz (s.a.v.)’e çevresindekilere karşı nasıl davranması gerektiğini şöyle bildirmiştir:

Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur’an ile öğüt ver. (Kaf Suresi, 45)

Peygamberimiz (s.a.v.), çevresindekilere dini zor kullanarak veya şart koşarak kabul ettirmeye çalışmamış her türlü durumda güzellikle anlatmıştır.

Peygamberimiz (s.a.v.) güçlü vicdanı ile ümmetini her yönüyle sahiplenmiş, onlara her konuda bir velinimet olmuştur. Bu özelliklerinden dolayı Peygamberimiz (s.a.v.) Kuran’ın birçok ayetinde “sahibiniz” (arkadaş, sıkı dost, sahip) olarak zikredilir. (Sebe Suresi, 46/Necm Suresi, 2/ Tekvir Suresi, 22) İman edenlere düşen ise bu muhteşem ahlakı örnek alarak, her an uygulamaktır. 

Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan makalesi:

http://www.arabnews.com/islam-perspective/news/683016

Masaüstü Görünümü