Harun Yahya

Süleyman Şah Operasyonu, Türkiye ve Kürtler




Türkiye düzenlediği operasyonla Suriye sınırları içinde bulunan Süleyman Şah Türbesi’ni, yine Suriye içinde ama kendi sınırına daha yakın bir bölgeye taşıdı. Bölgenin koşulları, özellikle son dönemlerde Türbe çevresinde artan çatışmalar, Türk askerinin provokatif saldırılardan korunması için böyle bir tedbir alınmasını zaruri kılmıştır. Ancak bu geçici bir durumdur, Türkiye’nin  geri çekilmesi veya tarihi emanetlerinden vazgeçmesi asla söz konusu değildir.

Özellikle Türkiye’de yoğun tartışmalara sebep olan bu operasyonun gündeme getirdiği önemli hususlardan biri ise, söz konusu operasyonun Türkiye ile PYD ilişkilerini nasıl etkileyeceği idi.

Şunu önemle belirtmek gerekir ki, PYD Marksist Leninist bir terör örgütüdür. Türkiye’de de terör örgütleri listesinde yer almaktadır. Ve Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması operasyonu bu gerçeği hiçbir şekilde değiştirmemiştir. Nitekim Cumhurbaşkanlığı Sözcüzü İbrahim Kalın da yaptığı açıklamada, “PYD bizim için terör örgütüdür. Bizim Suriye Eşmesi olarak belirlediğimiz yer, Türkiye Cumhuriyeti’nin koruması altındadır” demiştir.

Türkiye, Kürtlerin Dostudur

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından Irak, Suriye ve Türkiye arasında dağınık durumda kalan (İran’daki nüfuslarıyla birlikte dörde bölünmüş olan) Kürtler, çeşitli zorluk ve baskılarla karşılaştılar. Irak’ta Saddam, Suriye’de Esad diğer bir deyişle Baas rejimleri Kürtleri yok etmeye yönelik bir baskı siyaseti izledi. Saddam, kimyasal silahlarla Kürtlere toplu katliam yaparken, Esad Kürtlere nüfus kağıdı dahi vermiyor, onları tamamen yok sayıyordu. Türkiye’de ise derin devlet zihniyetinin hakim olduğu dönemlerde Aleviler, dindarlar, muhafazakarlar gibi Kürtler de baskı altına alındı. Ancak son 10 yılda Türkiye’nin demokratikleşme yolunda yaptığı atılımlar halkın tüm kesimleri gibi Kürtlerin de koşullarının iyileşmesini sağladı.

Kürtlerle Türkler bin yılı aşkın bir zamandır bir arada yaşayan ortak değerlere, kültüre ve hepsinden önemlisi aynı inanca sahip halklardır. Bin yıllık ortak tarih tam bir kaynaşma sağlamıştır. Ne var ki Ergenekon örgütü (derin devlet yapılanması), Kürtler üzerinde ağır baskı uygulayarak nefreti körüklemek ve Kürtlerle Türkleri birbirinden ayırmak stratejisi izlemiştir. PKK da derin devletin ürünü olarak ortaya çıkmış, kırk binden fazla insanın ölümüne sebep olmuştur.

Ancak şiddetin en yoğun olduğu dönemlerde dahi Türkler ve Kürtler arasındaki sevgi bağı zedelenmemiştir. Kuşkusuz bunda inanç birliğinin etkisi büyüktür. Bu inanç birliği, kardeşlik bağının sağlam bir şekilde korunmasını sağlamıştır.

Nitekim Türkiye, Kobani çatışması sırasında 200 binden fazla Suriyeli Kürt kardeşimizi bir gecede kabul etmiş, hepsinin en iyi şekilde ağırlanmasını sağlamış, sağlık ve insani yardımla sivil Kürt halkını korumuştur.

Kürtleri, PKK Unsurlarının İnisiyatifine Bırakmak Zulüm Olur

Bugün bazı Batı çevrelerinde PKK unsurlarının Kürtlerin temsilcisi ve IŞİD’e karşı savaşan etkili güç gibi algılanması yanılgısı vardır. Oysa PKK sadece propaganda ile gündemde kalan ve Kürtlerin bütününü hiçbir şekilde temsil etmeyen bir örgüttür. Kürtler dindar, inançlarına bağlı, barışsever insanlardır. PKK, PYD ve uzantıları ise dinsiz, Marksist, Leninist terörist örgütlerdir. Yani, PKK bölgenin bünyesine ters, hastalıklı bir yapıdır. PKK Kürt halkı üzerindeki bugünkü etkisini ise elindeki silahla orantılı olarak kazanmıştır. Türkiye’de ilk eylemleri Kürtlere yönelik olmuş, işe muhalif Kürtleri infaz ederek başlamışlardır. Kuzey Suriye’de de benzer bir strateji izleyen PYD, muhalif tüm Kürtleri ya hapishanelere doldurmuş ya da cinayetlerle ortadan kaldırmıştır. Suriye iç savaşı başladığı dönemden itibaren Türkiye’ye göç eden Kürtlerin çok büyük bir kısmı PYD zulmünden kaçanlardır.

Dolayısıyla, masa başında geliştirilen stratejilerle Marksist Leninist bir örgütü, dindar Kürt halkının temsilcisi haline getirmeye çalışmak bölge için tam bir felaket anlamına gelmektedir. On yıllarca Baas rejiminin baskısı altında acı çeken Kürtleri, şimdi de PKK’nın proletarya diktatörlüğüne teslim etmek kuşkusuz çok büyük zulüm olur. Kürtlerin isteği PKK’nın despot dünyası değil, demokrat, güvenli ve huzurlu bir yaşamdır. Ve bu yaşamın inşa edilmesinde Türkiye öncü bir rol oynayacaktır.

Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, bununla birlikte Kürtler, Araplar, Türkmenler, Ermeniler, Museviler ve bu topraklarda yaşayan tüm halkların insanca yaşaması Türkiye’nin bölge siyasetinin dayanak noktalarından biridir. Bölgede huzur ve barış isteyenlerin de desteklemesi gereken bölgede bir Kuzey Kore inşa etme hedefinde olan PKK değil, modern, laik, demokrat bir ülke olan Türkiye’dir. 

Adnan Oktar'ın Urdu Times ve Daily Mail'de yayınlanan makalesi:

http://dailymailnews.com/2015/02/28/the-suleyman-shah-operation-turkey-and-the-kurds/


Masaüstü Görünümü