Harun Yahya

Küresel Güçlerin Ukrayna üzerinden güç gösterisi




Güç Oyunları Altında Ezilen Sivil Ukrayna Halkı



Kasım 2013… Ukrayna eski Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç 'AB Ortaklık Anlaşması'nı imzalamayı reddetti. Çok geçmeden sokaklar hareketlendi. Çünkü muhalifler için AB’yi reddetmek, Ukrayna’nın geleceğine, Ukrayna’nın bağımsızlığına bir darbeydi. Yanukoviç çatışmaları dindiremedi, koltuğunu bırakıp yurt dışına kaçtı.

Ukrayna krizi böyle patlak verdi ve 1,5 yıldır gelinen noktada Rusya Kırım’ı ilhak etti, toplam 6 bin kişinin öldüğü Ukrayna’nın Doğu bölgelerinde çatışmalar Minsk’te imzalanan ateşkes anlaşmasına rağmen devam ediyor ve ikinci bir soğuk savaşın gölgesi bölgeyi yavaş yavaş kaplamaya başladı.

BM, Doğu Ukrayna'da 6 bini aşkın insanın öldürülme dışında zorla kaçırılma, alıkonma, işkenceye uğrama ve kaybedilme gibi uygulamalara maruz kaldıklarını da rapor etti. Ülkedeki çatışma, 1 milyondan fazla insanın yerlerinden olmasına neden oldu.


Yeni Bir Soğuk Savaşa Doğru mu?



ABD-AB cephesi ile Rusya'nın son günlerde gitgide tırmanan karşılıklı güç gösterileri ve stratejik oyunları, "2. Soğuk Savaş dönemine mi giriliyor?", "Yeni Berlin duvarı Ukrayna'dan mı geçecek?" gibi soruları kaçınılmaz olarak akla getiriyor.

Geçtiğimiz günlerde Amerikan Ordusu, aralarında 750 tankın da olduğu ağır silah ve askeri mühimmatı Rusya sınırındaki Letonya’ya gönderdi. Orgeneral John R. O'Connor, NATO ittifakı kapsamında Baltık ülkelerinin askerlerini eğiteceklerini ifade etti. Bölgeye gönderilen ABD askerleri Litvanya askerleri ile askeri tatbikat yaparken 3 bin ABD askerinin daha Baltık ülkelerine doğru yola çıktığı bildirildi. Yakın dönemde ABD ve NATO ülkelerinin Ukrayna'da 4 ayrı tatbikat, Polonya ve Baltık ülkelerinde ise ikili ve çoklu tatbikatlar planladığı açıklandı.

Bu gelişme karşısında Rusya da eş zamanlı olarak Kırım, Güney Osetya, Abhazya ile Ermenistan'da bulunan askeri üslerdeki 8 bin askerin katılımı ile 19 farklı alanda dev bir tatbikat başlattı. Rusya Merkezi Askeri Birliği'nde yer alan özel komandolar da Sverdlovsk bölgesinde 5 gün sürecek bir tatbikata başladı. Rusya’nın Uzakdoğu bölgesi Amur’da ise lojistik birimlerin başlattığı terör karşıtı tatbikata 600’den fazla askerle 300 civarında zırhlı özel ağır araç katıldı.

Karadeniz'de füze taşıyan Rus amfibi Bora gemisi, Ivanovets savaş gemisi ve R-109 botlar, düşman gemisi simülasyonuna gerçek roketlerle saldırı gerçekleştirdi. Su-24 savaş uçakları da tatbikatta görev üstlendi. Aynı anda NATO savaş gemilerinin Karadeniz'de devam eden tatbikatı bölgede tansiyonun yükselmesine neden oldu. Her ne kadar NATO komutanı her iki tarafın da uluslararası kurallara uyduğunu açıklayıp ve tatbikatların olağan olduğunu vurgulayıp tansiyonu düşürmeye çalışsa da her iki tarafın mesajı net: “Bölgede hakimiz.”

Tatbikatlar devam ederken Moskova yönetiminden gelen bir açıklama gerginliğin çapını büsbütün ortaya koydu. Putin, Batı ile Rusya arasındaki Soğuk Savaş'ı sonlandıran en önemli belge olan Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması (AKKA)'yı iptal ettiğini duyurdu. NATO, bunun kaygı verici bir gelişme olduğunu açıklarken gelinen noktada her iki tarafın da bir an evvel telafi edici adımları atmasının gerekliliği ortada. Rusya ve Batı arasında Soğuk Savaş dönemine benzer bir gerilim yeniden tırmanışa geçiyor. Bloklar oluşmaya, ABD ve AB ülkeleri Rusya'ya karşı cepheleşme hızını günden güne artırmaya devam ediyor.


Yaptırımlar Çözüm Değil



Carnegie Merkezi uzmanları yaptırımlar konusunda, "Yaptırımlar Ruslarda sadece, onların ülkesi ABD’nin daimi baskısı altındadır izlenimini güçlendirir. Bu da Rusya vatanperverliği ve milletçiliğini körükler, ayrıca Amerika’yı da bir dış düşman olarak gösterir." açıklamasını yapıyor. Nitekim Putin’in politikalarını destekleyenlerin oranı her ay 5-10 puan artarak Ekim 2014'te yüzde 88'e ulaştı.

Kaldı ki gerek Rus insanı gerekse pek çok objektif kesim Moskova'nın yeni bir Sovyet İmparatorluğu kurma peşinde olduğuna inanmıyor. Putin, NATO’nun Açık Kapı politikasını Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra kendilerine verilen sözlerin ihlali olarak ele alıyor. Bu nedenle Rus halkı, ABD'nin başını çektiği Batılı güçlerin yıllar boyu Gürcistan, Ukrayna ve Baltık ülkeleri üzerinden sürdürdüğü kuşatma planına, tedrici izolasyon ve yalnızlaştırma politikasına karşı Rusya'nın yakın çevresini koruma ve güvenliğini sağlama adına doğal ve haklı bir savunma refleksi gösterdiğini düşünüyor. Putin, Minsk görüşmelerinin ilk gününde Rusya’nın resmi radyo kanalına yaptığı açıklamada amaçlarının savaşmak olmadığını, sadece Amerika’nın tek lider olduğu bir dünya düzenini kabul etmeyeceklerini belirtmişti. Putin’in özellikle Rus halkının savaş değil işbirliğini istediğini anlatan şu sözleri dikkat çekiciydi: “… Biz kimse ile savaşmak istemiyoruz. Sadece iş birliği istiyoruz. Rusya’da tek Allah’a inanan tüm farklı mezheplerden kardeşlerimiz diyorlar ki; ‘Allah’a yönelirsek tüm vesveseler, sıkıntılar kaybolur. Allah kendisine yardım edenlere yardım eder.’ Allah’a dua edip kendimiz de gayret ediyoruz. Hep birlikte ülkemiz için gayret edersek herşeyi başarabiliriz”.

ABD'nin baskısıyla kutuplaşmaya sürüklenen AB ülkeleri de Rusya ile gerginliği uzatmanın kendi ekonomilerinde derin sorunlara yol açacağının farkında. Örneğin Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’nın Rusya’da faaliyet gösteren 6000’den fazla şirketi ve son yirmi yılda 20 milyar Euro’nun üzerinde yatırımı bulunuyor ve bu yaptırımlar diğer Avrupa ülkelerini olduğu gibi Avrupa Birliği ekonomisinin başatı pozisyonundaki Almanya’yı ciddi olarak etkiliyor. Minsk görüşmelerinde Rusya ile Ukrayna arasında ateşkesi sağlamak için Merkel’in gösterdiği ciddi çaba elbette boşuna değildi. Merkel bu kriz nedeniyle AB ülkelerinde oluşan 21 milyar Dolar'lık zararın durdurulması gerektiğinin farkındaydı. Bu görüşmelerde Merkel’in yanında Holland’ın olması da aslında süpriz değildi. 2014 yılını sıfıra yakın büyümeyle sonlandıran Fransa, şu an Avrupa’nın hasta adamı pozisyonunda. Fransız Ekonomi Bakanı’nın değiştirilmesi de dünyanın 5. büyük ekonomisi Fransa’nın sıralamada bir basamak geriye düşmesine engel olamadı. Hollanda’nın Rusya’ya olan yaptırımların gevşetilmesi yönündeki talebi de, en büyük petrol şirketlerinin Rus topraklarında faaliyet gösteriyor olmasından kaynaklanıyor. Diğer yandan, Avrupa ülkeleri %90 oranında Rus doğalgazına bağımlı. Avrupa'nın, yaptırımlara karşı Rus tarafından uzun süreli doğalgaz kesintisi şeklindeki bir misillemeye karşı koyabilecek bir alternatifi de yok.

Buna karşılık Rusya, kendisine ambargo uygulayan Batı'ya bağımlı olmadığını gösterme adına Asya ülkeleri ile ilişkilerini derinleştirme yoluna gidiyor. Çin'le imzaladığı, toplam değerinin 400 milyar dolardan fazla olduğu tahmin edilen 30 yıllık doğalgaz satış anlaşması Rusya'nın bu alternatif pazar girişimlerinden biri. Çin’in yanısıra, Mısır ve Türkiye ile de yeni enerji projeleri üzerinde görüşmeleri devam ediyor.

Dolayısıyla, yaptırımlara karşı elindeki kozları sonuna kadar kullanmakta kararlı olan Moskova'nın özellikle Kırım gibi temel maddelerde taviz vermeyeceği tahmin ediliyor. Bu noktada her iki tarafın da yol yakınken kalıcı barış ve istikrarın sağlanması için gereken adımları atması şart. Her iki cephe arasındaki gerilim hattı olan Ukrayna'nın konumunun belirlenmesi krizin çözümünde kilit rol oynayacak. Ne Rusya ne de Batı'nın kontrolünde olan, ancak iki tarafı da dışlamayan, geçici süreçte bir tür tampon bölge görevi sağlayacak bağımsız bir Ukrayna tarafların ortak bir zeminde buluşmasını mümkün kılabilir.

1945'de başlayıp 1991 yılında SSCB'nın dağılmasıyla sona eren "Soğuk Savaş" her iki tarafa da bir fayda sağlamadı. Bir ikincisinin de dünyaya yıkım ve felaketten başka bir şey getirmesi mümkün görünmezken NATO ve Rusya’nın dünya barışı için yatıştırıcı, dengeli politikalar izlemesi önemli.

Adnan Oktar'ın English Pravda ve News Rescue'da yayınlanan makalesi:

http://english.pravda.ru/opinion/columnists/06-04-2015/130196-global_powers_ukraine-0/

 

http://newsrescue.com/global-powers-show-their-force-in-ukraine/

 


Masaüstü Görünümü