Harun Yahya

Eski Ramazanlar, Eski Dostluklar




İnsanlığın ahlaki değerlerden uzaklaşarak manevi anlamda gerileme kaydettiği günümüzde hiçbir şeyden zevk almayan mutsuz insanların sayısı da aynı oranda artmış durumda. Dostluk ve kardeşliğin öncelikli görülmediği, şefkat, merhamet, hoşgörü gibi hasletlerin unutulup arka plana atıldığı ve maddiyatın en önemli güç addedildiği dünya, saf sevgiye dayalı eski arkadaşlıkları, sarsılmaz dostlukları hasretle arayan insanlarla doldu. Hiç kuşku yok modern hayatın günlük koşuşturması içinde dünyevi amaçlar peşinde oradan oraya savrulan bu insanların en büyük özlemi hırsların, çatışmaların, çıkacılığın, samimiyetsizliğin olmadığı, her yere barış ve kardeşliğin hakim olduğu huzurlu bir hayat.

Gerçek şu ki maneviyatını yitirmiş, dejenere olmuş dünyanın gidişatından herkes şikayetçi. Candan muhabbetin, sevgi ve kardeşliğin dört bir yanı sardığı, birbirlerini tanıyan tanımayan herkesin sokaklarda en güzel biçimde selamlaştığı, kapıları kilitlemeye ihtiyaç duyulmadığı, her yere güvenin, dayanışmanın hakim olduğu eski zamanları, eski dostlukları, eski muhabbetleri, eskinin içtenliğini herkes özlüyor ve bir gün o huzurlu atmosfere kavuşmayı umutla bekliyor.

Eski zamanların coşkulu sevgi ve kardeşlik ortamından bahsederken şüphesiz akla hemen eski Ramazanlar geliyor. Günahlardan arınma ve sevap kazanma ayı olan kutlu Ramazan ayının eski zamanlarda tam bir birlik ve beraberlik içinde geçtiği herkesçe malum. Zengin fakir, yaşlı genç yediden yetmişe herkesin büyük bir sevgiyle birbirine kenetlendiği ve adeta tek vücut olduğu o eski günleri bugün hala özlemle yad etmemizin nedeni de bu.

Eski Ramazanların nasıl yaşandığına biraz değinecek olursak, bu mübarek ayın Müslümanlar tarafından, şimdi de olduğu gibi, büyük bir şevkle beklendiğini görüyoruz. Öyle ki daha üç aylardan itibaren her yere adeta bir bayram sevinci yayılıyor, sokaklar, camiler, minareler aydınlatılıyor, İslam aleminin her noktasını coşkulu bir bekleyiş kaplıyordu. Evler, camiler, sokaklar özenle temizleniyor, her yer Ramazan’ın ruhaniyetine hazır hale getiriliyordu. Tüm Müslümanlar birbirlerini iftara davet ediyorlar, haber vermeden iftara gelen misafirlerini dahi 'Allah misafiri' diyerek sofraya alıyorlar, onları da en güzel şekilde ağırlıyorlardı. Kendini en karlı gören kişi, en fazla misafir ağırlayan kişi olurdu. Zenginler bir ay boyunca evlerinin kapısını açık tutarlar, insanlar iftar saatlerinde davet edilmeseler dahi doğrudan kapıdan girer, oruçlarını açarlardı. Kim oldukları, nereden geldikleri sorgulanmaz, her gelen içeri alınırdı. Köşk ve konaklar bir ay boyunca adeta ziyafet yerine dönerdi. İftar sonrası topluca teravih namazına gidilir, namaz topluca eda edildikten sonra bu kez sahur ve onun da ardından sabah namazı için toplanılırdı. İnsanlar arasında ayrım yapılmaz, zengin fakir, dil, ırk ayrımı gözetmeden herkes birbiriyle kucaklaşırdı. Zengin olanlar fakirlere yardımda bulunmaktan büyük haz duyarlar, tüm ihtiyaçlarını karşılarlardı. Ayrıca Ramazan’ın bereketiyle tüm nimetler Müslüman, Hıristiyan ve Musevi demeden herkes tarafından eşitçe ve kardeşçe paylaşılırdı.

Görüldüğü gibi eski Ramazanların eşsiz ruhu İslam alemini sevgiyle kaplıyor, tüm kalpleri yumuşatıyor, herkes birbirine şefkat ve merhamet hissiyle yaklaşıyordu. Mezhep, dil, din, ırk ya da görüş ayırt etmeden tüm insanlar kardeşçe birbirini kucaklıyor, Allah'ın beğendiği derin bir ruh hali her noktayı kuşatıyordu. Müslümanlar var olan güzelliklerini bu manevi atmosferle birlikte daha da zirveye taşıyorlar, bu kutlu ayı iman ve yakinlerini daha da artıracakları kıymetli bir fırsata dönüştürüyorlardı.

Umuyoruz ki önümüzdeki dönemler de sevgi ve dostluk temellerinin atılacağı ve insanlar arasında fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşının hakim olacağı kutlu bir dönem olacaktır. Tüm dünya bu dönemle birlikte aydınlığa kavuşacak, yeryüzünden kaybolmuş olan sevgi, saygı ve adalet ortamı yeniden başgösterecektir. Ve tabii ki bu ihtişamlı devirde Ramazanlar da görülmeye değer muazzam bir gösterişe sahip olacaktır. Bütün Müslümanlar aralarındaki dargınlıkları, ayrılıkları bir kenara bırakıp tekrar coşkuyla birbirlerine kenetlenecek, rahmet ve bereket yüklü sofralarda coşku ve heyecan içinde oruçlar açılacak, güzel ahlak ve maneviyatın sıcaklığı her yere hakim olacaktır. Yine umuyoruz ve inanıyoruz ki yakın bir gelecekte müminler hasretle kucaklaşacak, tüm İslam alemi yeniden barış ve huzur içinde yaşayacak, kalpler sevgi tohumlarıyla yeşerecek, tüm insanlık çok büyük bir sevgi ve kardeşlikle biraraya gelecek, ruhlardaki derin sevme ve sevilme eğilimi yeniden ortaya çıkacak, insanlar Allah’ı aşkla sevecek, Allah'ın üstün güzelliğini, yarattığı varlıklardaki tecellileri görme arzusunun verdiği şevk ve heyecan her yeri kaplayacaktır. Eskiden olduğu gibi şimdi de böyle büyük bir sevgi ortamına kavuşmak hepimizin duası. 

Adnan Oktar'ın New Straits Times'da yayınlanan makalesi:

 

http://www.nst.com.my/node/90704

 


Masaüstü Görünümü