Harun Yahya

Ramazan Ayında Yemenlilerin Duası Tüm Müslümanların Birliğini İstemek Olmalı




“Yemen Ramazan'a katliamla girdi”,

“Yemen Ramazan ayına ‘mahrumiyetle’ giriyor”,

“BM: Kutsal Ramazan ayı bitmeden Yemen'de çatışmalara son verin"

Türkiye'de yayınlanan bazı günlük gazetelerde yer alan başlıklar bunlar. Verilen haberlerde bombalanan camilerden, çatışmalar nedeniyle ülkeyi saran yokluklardan ve fiyat artışlarından, son üç yılda ülkede ölen sayısının 3 binden fazla olduğundan bahsediliyor.

Tüm bu yaşananlar içinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayının ruhu ile hiç bağdaşmıyor. Çünkü Ramazan ayı Müslümanlar arasında sosyal yardımlaşmanın, kardeşlik ve birlik gibi hayati değerlerin güçlendiği önemli bir vesiledir.

Ramazan ayı boyunca gün doğmadan önce beraberce sahur yapan inananlar, akşam olduğunda yine hep beraber oruçlarını aynı anda açarak iftar yaparlar. Açlık ve susuzluğu tefekkür ederek fakirlerin ve muhtaçların içinde bulundukları durumu ve onlara yardım etmenin önemini daha iyi kavrarlar. İftardan sonra geniş saflar halinde namaz kılıp, Müslümanların birlik ve beraberlik içinde olmalarının güzelliğini ve coşkusunu yaşarlar. .

Oruç ibadetinde olduğu gibi, İslam’da diğer ibadet yöntemlerine bakıldığında yine her zaman birlik ve beraberlik içinde yaşamaya teşvik olduğu anlaşılır. İhramlarına girmiş binlerce Müslüman kardeşler olarak hep birlikte Kâbe’yi tavaf ederler. Sadaka, zekât ve infak gibi birçok Kuran ayeti ile bildirilen ibadetler yoluyla inananlar ihtiyaç içinde olan kardeşleri için harcama yaparlar, onların tüm eksiklerini giderirler. Tüm bu güzel ahlak örnekleri Müslümanları birbirlerine daha fazla yakınlaştırır ve bağlarını güçlendirir.

Ramazan ayında dünya üzerinde tüm Müslümanların birlik içinde sabrederek gerçekleştirdikleri oruç ibadeti, İslam’ın hiçbir ayrım gözetmeksizin inananları dayanışma içinde, birlik beraberlik halinde olmaya teşvik eden unsurlarıdır.  Hz. Peygamber (sav) zamanında Müslümanlar renkleri ve milliyetleri konusunda bir ayrıma gitmemiş, hep beraber yaşamışlardır. Söz gelimi Sahabeden Süheyb-i Rûmi, Selman-i Farisi ve Bilal-i Habeş Arap olmamalarına karşın diğer Müslümanlardan büyük bir sevgi ve saygı görmüşlerdir. Sahabe savaşta ve barışta, bollukta ve darlıkta bu kardeşliklerini asla bozmamış, aksine daha da güçlendirmiş ve kendi aralarında hiçbir ayrıma gitmemişlerdir. Allah onların Kuran ayetlerine uyma konusundaki titizliklerini zaferlerle ödüllendirmiş ve Müslümanlar giderek daha fazla güçlenerek, kısa sürede İslam’ı geniş bir coğrafyaya yaymışlardır.

Bugün İslam dünyasının hükmettiği ülkelerin büyüklüğü, imkânları ve nüfusu o dönemdekiler ile kıyaslanamayacak kadar fazla ancak buna karşın Müslümanların büyük bir bölümü açlık, yokluk ve acı içinde yaşıyor.

Her gün Müslüman ülkelerden birinden gelen yeni bir zulüm haberiyle gözlerimizi açıyoruz. Bir gün Yemen, diğerinde Suriye, sonra Irak, ardından Burma ve Doğu Türkistan. Müslümanlar on yıllardır acımasızca şehit ediliyor, yurtlarından sürülüyorlar. Tüm İslam ülkelerinde on binlerce öksüz ve yetim, bakıma muhtaç kadın ve erkek sığınmacı bulunuyor. Kardeşlerimizin namaz kılmaları ve oruç tutmaları yasaklanıyor, camileri ve tüm ibadethaneleri yıkılıp bir araya gelmeleri engellenmeye çalışılıyor, kız kardeşlerimize tecavüz ediliyor, evlerinden nedensiz yere tutuklanarak götürülenlerden bir daha haber alınamıyor. Müslümanlar diri diri yakılıyor, toplu mezarların yanına getirilip kurşuna diziliyor. Aç, susuz bırakılıp, en ağır işkencelere maruz kalıyorlar.

Kısacası Yemen, Burma, Filistin, Irak, Doğu Türkistan, Afganistan, Kırım, Kerkük, Moro, Patani, Suriye ve daha birçok ülkedeki Müslümanlar kan ağlıyor.  

Bütün bunlar olurken bu zulmün son bulması için alınması gereken tek çözüm bir an önce ve hemen Müslümanların Peygamber (sav) döneminde olduğu gibi tek bir çatı altında birleşmeleri, sevgi ve merhamet bağlarıyla kardeş olmalarıdır. Allah Müslümanların birlik içinde beraberce yaşamalarını emreden birçok ayet bildirmiştir. Al-i İmran Suresi’nin 103. ayetinde, Hucurat Suresi’nin 10. ayetinde, Enfal Suresi’nin 46. ayetinde, Şura Suresi’nin 39. ayetinde ve Saff Sure’si’nin 4. ayetinde de bildirildiği üzere Müslümanların bir arada yaşamaları farzdır.

Allah Al-i İmran Suresi  103. ayetinde “Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın.”  derken bize bu farzı bildirmiştir. Müslüman âleminin en acil ihtiyacı şu an bu farzı yerine getirmek ve birlik olmaktır. Dağılmak, ayrılmak ise özellikle böylesine bir zulüm ortamında haramdır.

Yüce Allah Müslümanların bu farza uymadıklarında başına gelecekleri ise şöyle bildirmiştir: 

"... Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur." (Enfal Suresi, 73)

Allah’ın ayetinde de bildirdiği gibi Müslümanlar birlik olmadan bu fitne ve fesat ortamı dünyadan kalkmayacak, ancak bütün Müslümanların birbirlerine yardım etmeleri ve dost olmaları ile dünya refaha çıkacaktır. Bu nedenle dünyanın her yerinde kan, acı ve gözyaşının sona ermesi için Müslümanların atacakları en hayati adım birlik içinde birbirlerine dost ve yardımcı olmalarıdır.

İslam dünyasının barış içinde yaşadığı eski günlere dönebilmesi için bütün Müslümanlar öncelikle; milliyet, ırk, kabile, mezhep, tarikat ayrımı gözetmeden sevgi ve şefkat ile birbirlerine bağlanmalıdır. Aralarındaki çekişme ve tartışmalara son vermeli, birbirlerini kardeş ve veli edinmeli, mezhep ayrımlarını tamamen sona erdirmeli ve dünya üzerindeki tüm Müslümanları kardeş edinmelidir. Tüm Müslümanların duası ve fiili çabaları İslam aleminin kurtuluşu için bu birliğin sağlanması olmalıdır. 

Adnan Oktar'ın News Rescue'da yayınlanan makalesi: 

http://newsrescue.com/yemenis-prayer-in-the-month-of-ramadan-must-be-for-all-muslims-to-be-united/

Masaüstü Görünümü