Harun Yahya

PKK'nın demokratiklik aldatmacası




Komünist terör örgütü PKK, basın açıklamalarında dünya kamuoyunu aldatmak için ‘demokratik ulus, demokratik dönüşüm, özgürlük, barış’ gibi batının hoşuna gidecek terimleri özellikle sık sık dile getirmektedir. PKK böylece, “Sizin güvenebileceğiniz tek demokratik, laik yapılanmayız” yalanını kolaylıkla söylemektedir.

PKK aslında son yüz yıldır diğer tüm komünistlerin kullandığı bir dili aynen kullanmaktadır. Aşağıdaki örneklere bakıldığında aynı PKK gibi ‘demokratik ulus, sosyalizmi inşa, laiklik, ezilenlerin koruma, halkların kardeşliği, işçilerin partisi olma” gibi söylemlerle kurulmuş devletlerin gerçek yüzleri ortadadır.

Vietnam Demokratik Cumhuriyeti

1945 yılında Vietnam’ın kuzey yarısında Ho Chi Minh önderliğinde tek partili komünist bir devlet kuruldu, “Vietnam Demokratik Cumhuriyeti.” Ho Chi Minh rejimi 1960’lara doğru sözde demokrasisini güneye yaymak için Güney Vietnam’da Ulusal Kurtuluş Cephesi yani komünist Vietkong gerillalarına destek kararı aldı. Vietkong, Güney Vietnam yönetimini yıkarak tüm ülkeyi komünist yönetim altında birleştirmeyi hedefliyordu. Bu çekişmeye ABD, Çin ve Rusya’nın da katılmasıyla başlayan Vietnam Savaşı yaklaşık 1,4 milyon insanın ölmesine, 2 milyona yakın insanın yaralanmasına neden oldu.

Bulgaristan Halk Cumhuriyeti

1946 yılında ‘Bulgaristan İşçi Partisi’ lideri Dimitrov, yapılan seçimlerde Başkan seçildi. Ardından sosyal demokratlarla İşçi Partililer Bulgaristan Komünist Partisi’ni kurarak “Bulgaristan Halk Cumhuriyeti”nin kurulduğunu ilan ettiler. “İşçi hakları, sosyal demokratlık, demokratiklik, halkçılık” derken Bulgaristan da ruhsuz, baskıcı, özgürlüklerin kısıtlandığı ve demokrasinin askıya alındığı bir tek partili komünist yönetime geçiş oldu. 1990’da SSCB’nin yıkılmasıyla bu ülkedeki komünist rejim sona erdi.

Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti

1948 yılında ikiye ayrılmış olan Kore’nin kuzeyinde “Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti” kuruldu. Adında demokratiklik olan ülkenin uygulamalarında ise özgürlüklerden eser yoktur. Ülkeye dünyanın en dışa kapalı, özgürlüğün en az ve baskıların en fazla olduğu komünist diktatörlük hakim olmuştur. Juche olarak tanımlanan, kendi kendine yeterlilik ilkesi üzerine kurulu bu komünist rejim “Halkın düşüncede ve siyasette özgür” olduğunu savunur. Ancak gerçekteki durum, halkın adeta dev bir açık hava hapishanesinde yaşadığıdır.

Romanya Halk Cumhuriyeti

Komünist juche yönetimini ülkesinde uygulamak isteyen bir başka kişi de yine bir komünist rejim diktatörü olan Çavuşesku olmuştur. 1947’de kurulmuş olan komünist “Romanya Halk Cumhuriyeti”nde 1965’te başa gelen Nikolay Çavuşesku bu koyu baskıcı rejimi uygulamaya çalışmıştır. Çavuşesku ‘Romanya İşçi Partisi’nin Birinci Sekreteri olunca ilk iş olarak partinin adını ‘Romanya Komünist Partisi’ olarak değiştirmiş, ülkenin adını da ‘Romanya Sosyalist Cumhuriyeti’ olarak ilan etmiştir. 1989’daki Romanya Devrimi’yle ise bu komünist diktatörlük rejimi sona ermiştir.

Alman Demokratik Cumhuriyeti

2. Dünya Savaşı’dan sonra 1949 yılında Sovyet kontrolü altındaki Doğu Almanya’da sosyalist bir rejim kuruldu. Almanya Komünist Partisi ve Sosyal Demokrat hiziplerin birleşmesinden oluşan “Almanya Sosyalist Birlik Partisi” iktidara geldi ve ülkenin adı “Alman Demokratik Cumhuriyeti” olarak ilan edildi. “Demokratik” adıyla kurulan Doğu Almanya’da hiçbir zaman demokrasi olmadı. 1953’te başlayan grev dalgaları SSCB ordusunun yardımıyla kanla bastırıldı. Yaklaşık 3 milyon kişinin Batı Almanya’ya kaçmasının ardından göçü engellemek için 13 Ağustos 1961’de Doğu Berlin’i Batı’dan ayıran Berlin Duvarı inşa edildi. Bu utanç duvarı sözde demokratik olan yönetimin politikalarının tam bir yansımasıydı ve ülke adeta dev bir hapishaneye dönüştü. Totaliterlik altında Doğu Almanya’nın batı dünyasıyla ilişiği tamamen kesildi. Batı sanat, kalite, ekonomik refah ve estetik yönden gelişirken ‘ultra sekülerizmi inşa’ iddiası içindeki Doğu altyapısız, sanatsız ve gri betonlaşma zihniyeti altında ruhsuz ve ölü bir ülke görünümüne büründü. 1990’da iki Almanya’nın birleşmesine kadar sözde demokratik olan bu ülke, Avrupa’nın tam göbeğinde olmasına rağmen huzura, özgürlüğe, demokrasiye aç bir şekilde yaşadı. Demokratik Alman Cumhuriyeti gizli servisi Stasi, bünyesinde 274 bin ajan çalışıyordu. Stasi Gizli Servisi Şili, Etiyopya, Küba, Angola, Mozambik, Suriye gibi onlarca ülkede gizli servis kuruluşlarının oluşturulmasına yardım etti. Bu ülkelerin gizli servislerine komünist işkence yöntem ve taktiklerini öğretti.

Demokratik Kampuçya

Kızıl Kmerler Kamboçya’da yönetime geldikleri 1975-1979 tarihleri arasında devletin rejimini ‘tarım sosyalizmi/kır komünizmi’ olarak adlandırdıkları bir rejime dönüştürdüler. Pol Pot yeni bir sosyalist akımla ortaya çıktığını ve demokratik bir ülke inşa etmek istediğini ifade ediyordu. Yeni ve süslü tanımlamalarla ortaya çıkmaktan hoşlanan komünistlerin ‘tarım sosyalizmi’ adı verdikleri sistem temelinde Maoculuk ve Stalinizm’e dayanıyordu. Kır komünizmini uygulayan Mao ve kollektivizasyonu ilk olarak hayata geçiren Stalin’in idealleri doğrultusunda tarım sosyalizmi fikri gelişmişti. Yeni rejim, ülkenin adını da “Demokratik Kampuçya” olarak ilan etti. Demokratik olduğunu iddia eden Kızıl Kmer Rejimi ilk iş olarak muhalif kıyımına başladı. Pol Pot’un iktidarda kaldığı 4 yıl içinde, Kamboçya kaynaklarına göre 7 milyonluk nüfusun 3 milyon 300 bini katledildi. Zorunlu işçilik, işkence, büyük çapta infazlar ve yetersiz beslenme gibi nedenlerden ötürü toplam nüfusun neredeyse yarısına yakının yaşamını yitirdiği bu dönem “Kamboçya Soykırımı” adıyla anılmaktadır.

Arnavutluk Halk Cumhuriyeti

Enver Hoca da Arnavutluk’ta sosyalizmi inşa ettiğini savunuyordu. Hoca’nın Marksist, Leninist, Stalinist, Maocu çizgiler arasında ülkeyi tek başına yönettiği 41 yıllık dönem içerisinde “Arnavutluk Halk Cumhuriyeti”, dünyadaki ilk ateist devlet haline geldi. Hoca’nın partisi olan kulağa hoş gelen adıyla “Arnavutluk Emek Partisi” ise 45 yıl boyunca ülkedeki tek siyasi parti olarak iktidarda kaldı.

Federal Demokratik Nepal Cumhuriyeti

1996’dan sonra Nepal’de mevcut rejimi değiştirerek ülkeye komünizmi getirmek isteyen Maocu gerillalar 2006’ya kadar birçok terör eylemine imza attı. Yaklaşık 13 bin kişi bu eylemler sonucunda hayatını kaybetti. Başlayan barış görüşmeleri ve af yasasının ardından Maocu hareket örgütlenmesini iyice geliştirdi. 2007 seçimlerinde mecliste dörtte birlik sandalye elde eden Maocular, demokratikleşmenin eksik olduğunu söyleyerek hükümetten çekildiler. 2008’deki Anayasa Meclisi seçimlerinde ezici üstünlük sağlayan Maocular Nepal Hakanlığı yıkılarak yerine komünist “Federal Demokratik Nepal Cumhuriyeti” kurdu.

SONUÇ

PKK’nın ‘demokratiklik aldatmacası’ altında yapmak istediği şey tarihteki diğer örneklerde de olduğu gibi komünist bir devlet kurmaktır.

Terör örgütü PKK, Marksist-Leninist-Stalinist ideolojiyi kullanarak yaptığı terör eylemleriyle Türkiye’de yaklaşık 40 bin kişinin hayatını yitirmesine yol açmıştır. Adının açılımı “Kürdistan İşçi Partisi” olan terör örgütünün hedefi Marksist Leninist temelde bağımsız komünist bir devlet kurmaktır.

Nitekim PKK lideri Abdullah Öcalan kitaplarında bu gerçeği şu şekilde dile getirmektedir: “PKK, MARKSİZM-LENİNİZM geleneğine uygun bir gelişme yaşamıştır. Bundan sonrası açık ki etle tırnak gibi birbirinden ayrılmayan bu miras üzerine şekillenecektir.” (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, s. 78)

PKK hem Türkiye, hem de Suriye’de (PYD adı altında) kendisine muhalif olan tüm partileri şiddet yoluyla engellemiş, liderlerine suikastlar düzenlemiş, birçoğunu da bölgeden sürmüştür. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Barzani de PKK tarafından sürekli tehdit edilmektedir. PKK’nın bir statü kazanması durumunda ise bu Marksist-Leninist-Stalinist yapı, aynı Pol Pot dönemi gibi tam kapsamlı katliamlara, Vietnam ve Doğu Almanya örneklerinde olduğu gibi dünyanın birçok ülkesindeki komünist hareketleri desteklemeye hız verecektir.

Dolayısıyla ABD, Ortadoğu’da yeni bir Pol Pot, yeni bir Kuzey Kore oluşumuna sebebiyet verecek politikalara asla izin vermemelidir.

Adnan Oktar'ın Jefferson Corner'da yayınlanan makalesi:

http://www.jeffersoncorner.com/the-pkks-deception-about-being-democratic/

Masaüstü Görünümü