Harun Yahya

Dünyayı Saran Kötülükler Yaşamın Doğal Bir Parçası Değildir




Bir grup narkotik polisi uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor...

Mallarından çaldığını düşündükleri adamın evini basıyorlar...

Polisler evdeki tüm aileyi katlediyor, dört yaşındaki bir çocuğu bile...

Aileden kurtulan tek kişi küçük bir kız çocuğu...

Bunların hepsi meşhur bir filmden sahneler. Film, pek çok Hollywood filminde olduğu gibi acımasız bir dünyayı canlandırıyor. İzleyiciler ise ellerinde patlamış mısırları ve içecekleri ile onlarca kişinin vahşice katledilmesini büyük bir zevkle izliyorlar.

Şiddet dolu filmlerin yanında, televizyon dizilerinden kitaplara kadar pek çok yayında ahlaki dejenerasyona uğramış bireyler insanlara adeta birer kahramanmış gibi sunuluyor. Bu yayınlarda birbirlerini aldatan eşler, ensest ilişkiler, güç ya da iktidar için işlenen cinayetler, yolsuzluklar, suiistimaller, entrikalar, kadınları aşağılama hatta dövme gündelik hayatın doğal bir parçası olarak gösteriliyor insanlara.

Çoğunlukla tüm bunların gerçek hayattan alınmış kesitler olduğunu düşünürüz. Oysa birçok toplum bilimci ve psikolog işleyişin tersi olduğunu düşünüyor ve medyada yaygın olarak kullanılan abartılı şiddet unsurunun toplumlara olumsuz etkisine dikkat çekiyorlar.

Bunlardan birisi de Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinin başhekimlerinden biri olan Doç. Dr. Medaim Yanık. Doktor Yanık yaptığı bir söyleşide şunları söylüyor:

“Medya şiddetin algılanma biçimine etki ediyor. ... Şiddetin aşırı görselleştirilmesi, başka şiddet davranışını kolaylaştırıcı etki yapabilir. Şiddet ile ilgili haberlerin verilmesinde meslekî etik standartlar vardır. Fakat genellikle bu kurallara uymak modern haberciliğin yarışmacı tarzına uygun gelmiyor.” (1)

Şimdi bu tespitin doğruluğunu delillendirelim:

Bir çocuk küçük yaşından itibaren erişkin olana kadar ister filmlerde isterse haberlerde olsun binlerce insan öldürme sahnesine şahit olur. Bu sahnelerin pek azında cinayet işleyenin pişman olmasına, çektiği vicdan azabına yer verilir. Çocuk adeta izlediklerinin etkisiyle adam öldürdükten sonra da “yaşam aynen devam ediyor,  hapse atılsam bile orası da yatılı okul gibi olağan bir yaşam tarzı” şeklinde düşünmeye teşvik ediliyor. İşte bunun gibi olumsuz örneklerin güçlü telkinlerle empoze edilmesi, şiddeti olağan karşılayan bireylerin yetişmesine yol açıyor.

Çocuklukları, şiddetin telkin edildiği filmlerle, öldürmenin, kavganın hakim olduğu bilgisayar oyunları ile geçenler insan öldürmeyi çok makul görebiliyorlar. Onlarca kişinin ölümüne yol açabilecek bir ölüm makinesini kullanan Amerikalı Yüzbaşı Chad’in “Bombayı attıktan bir saat sonra Las Vegas’tayız” sözü bunun en somut örneklerinden biri (3). Bu ürkütücü ve garip rahatlık sadece Yüzbaşı Chad’e özgü değil şüphesiz. Yüzbaşı bombayı attıktan sonra ertesi gün yayınlanan, “Yemen’de El Kaide militanlarına yönelik olduğu öne sürülen bir İHA saldırısında bir düğünden dönen konvoydaki 12 sivil öldü” (4) şeklindeki bir haberi birçok insan hiç düşünmeden okuyup geçebiliyor. Bu haber hayatlarında hiçbir değişikliğe yol açmıyor, onları rahatsız etmiyor, hatta çoğu zaman dikkatlerini bile çekmiyor.

Aslında bu bir şiddet sarmalı: Birisi öldürmeyi meşrulaştıran kurgular oluşturuyor. Bu kurgular halka gazetelerden, televizyonlardan her gün kesintisiz olarak telkin ediliyor. Terörizmle mücadele veya benzer başka bir bahane gösterilerek çoğu zaman masum insanlara “öldür” emri veriliyor. Bu sarmalın bir tarafındaki Yüzbaşı Chad gibileri bu emri uyguluyor, kurgularla yönlendirilen diğer tarafa yani topluma ise yaşananları uykulu gözlerle izlemek, kanıksamak kalıyor.

Yalnız şiddeti değil, hırsızlık, suiistimal, adaletsizlik benzeri her türlü kötülüğü barındıran bu ürkütücü sarmalı kırmak elbette mümkün.

Bunun için medya, çok izlenme, para kazanma amacıyla kötülükleri teşvik etmek, tetiklemek yerine bu dejenerasyonu yok etmek ve dizginleyebilmek adına da içerik üretebilir. Türkiye’nin saygın üniversitelerindenGazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aydan Özsoy’da bu görüşte olanlardan birisi. Doç. Dr. Aydan Özsoy medyanın toplumsal konularda üstlenmesi gereken sorumluluğu şu şekilde açıklıyor:

“Toplumda şiddet ve cinayet eğilimindeki artışın pek çok farklı nedeni olduğu da açık. Medya, toplumdaki bu artışı çok izlenme, para kazanma amacıyla tetiklemek yerine dizginleyebilmek adına da içerik üretebilir. Toplumda bu bağlamda yaratılabilecek her farkındalık önemlidir. Özellikle yerli dizilerin kahramanları; izleyicinin yoğun olarak kahramanlarla özdeşlik kurduğu düşünüldüğünde, bu farkındalığın yaratılmasında önemli bir rol üstlenebilirler.”(5)

Medya özellikle izleyicinin yoğun olarak özdeşlik kurduğu film kahramanlarını kullanarak eğitici rolü üstlenebilir. Bunun için şiddeti ana yöntem edinmeden kötülüklerle mücadele eden dürüst kahramanlar, yaptıkları kötülüklerinden pişmanlık duyanlar konu edilebilir. İnsanlar arasındaki çarpıklıkların ve kötülüklerin düzeltilmesi ile oluşturulan dünyanın sıcak, güvenli ve müreffeh olduğu vurgulanabilir.

Yardımlaşmayı, birlik ve beraberliği, sevgiyi, merhameti teşvik etmenin saflık olmadığı, kişinin salt bencil çıkarları ile hareket etmesinin zararları primetime’da yayınlanacak programlarda tanınmış sanatçılar tarafından işlenebilir. Sosyal medyada bu konuda gündem oluşturulabilir. Ders kitaplarında şiddetin çözüm olmadığı, topluma ve kişiye verdiği zararlar istatistiki bilgiler ve uygun örnekler ile anlatılabilir.

Şiddet sarmalının kırıldığı böyle bir dünyada çocuklar sokaklardan rahatça oynayabilecek, kadınlar en karanlık sokaklardan korku duymadan geçebilecek, çocuklar yetim, eşler dul kalmayacaktır. Silahlar ve bireysel savunma araçlarına ayrılan yüz milyarlarca dolar insanlık yararına kullanılabilecek, bunun yanısıra savaşlar, yoksulluk, açlık, cahillik insanlığın baş belası olmaktan çıkacaktır. Bu bir rüya ya da ütopya değil, çok kolay başarabiliriz, yeter ki kötülüğe karşı iyiliği isteyenler birlik olsunlar.

Referanslar:

(1)  http://www.anlayis.net/makaleGoster.aspx?dergiid=74&makaleid=2073
(2)  http://www.usasabah.com/Guncel/2013/03/16/iste-irak-isgalinin-faturasi
(3)  http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21085842.asp
(4)  http://www.democracynow.org/2014/2/21/turning_a_wedding_into_a_funeral
(5)  http://www.aljazeera.com.tr/gorus/yerli-dizilerin-urettigi-siddet-cinsiyetcilik-ve-kadin-cinayetleri

Adnan Oktar'ın Diplomacy Pakistan'da yayınlanan makalesi:

http://www.diplomacypakistan.com/articles/the-scourges-enveloping-the-world-is-not-a-natural-part-of-life/

Masaüstü Görünümü