Harun Yahya

Kunduz’dan Alınması Gereken Ders: Taliban’ın Yenilgiye Uğratılması Ancak İdeolojik Olarak Mağlup Edilmesiyle Mümkün Olur




Geçtiğimiz Temmuz ayında Taliban dünya gündeminde bir kez daha öne çıktı. Bu kez kanlı baskınları değildi haber konusu olan; örgütün “efsanevi lideri” olarak kabul edilen Molla Ömer’in ölüm haberiydi. Beklenmedik gelişmenin tüm kaynaklarca teyit edilmesiyle, çeşitli yorumlar ardı ardına gelmeye başladı.

Bazı analistlere göre Molla Ömer yeri doldurulamayacak bir isimdi; muhtemelen Taliban içinde bir liderlik kavgası yaşanacak, fikir ayrılıkları ve kabileler arası anlaşmazlıklarla birlikte Taliban bölünecek ve güçsüz duruma düşecekti. Afganistan’da özlenen barış için büyük bir fırsat doğduğunu ileri sürdüler. Hatta “Taliban için yolun sonu mu?” yorumları yapıldı.

Ne var ki Eylül ayının son günlerinde gelen bir haber tüm bu beklentileri boşa çıkardı: Yüzlerce Taliban militanı ani bir baskınla Kunduz şehrinin kontrolünü ele geçirmişti. Kunduz Afganistan’ın büyük şehirlerinden biri. Ülkenin kuzeyindeki ticaret yollarının merkezi olması nedeniyle stratejik bir öneme sahip. Askeri uzmanlar kentin düşmesini, 2001 yılında başlayan Amerikan işgalinden bu yana, Taliban’ın “en büyük askeri başarısı” olarak tanımladılar.

Kunduz baskını Molla Mansur’un ittifakla örgüt liderliğine seçildiği haberlerinden kısa bir süre sonra geldi. İstihbarat kaynakları ve Taliban sözcülerinin açıklamaları doğrulanmış oldu bir bakıma: Tüm militanlar birlik içinde yeni liderin etrafında toplanmışlardı.

Aslında ortada şaşırtıcı bir durum yok. Taliban yanlış da olsa bir fikir etrafında kenetlenen, radikal bir ideoloji uğruna mücadele eden bir örgüt. Liderin ölümü (veya öldürülmesi) kesinlikle bir çözüm değil. Yeni bir lider seçmek çok kolay onlar açısından. Onlarca yeni lider çıkarabilirler. Dahası yeni liderler çoğu zaman daha fanatik, daha şiddet yanlısı, daha kanlı eylemlere istekli olabilir. Önemli olan, liderin değil radikal ideolojinin ölümü. Bu gerçek göz ardı edildiği sürece Taliban ayakta kalacaktır.

Kunduz saldırısı Afganistan Ulusal Birlik Hükümeti’nin birinci kuruluş yıldönümüne denk geldi ve Kabil’deki yöneticiler için büyük bir şok oldu. Taliban’ın artık zayıfladığını düşündükleri bir zamanda, yüzlerce militan binlerce Afgan güvenlik görevlisi tarafından korunan bir şehri bir anda ele geçirmişti. Taliban’ın ideolojik yönünü hafife almanın getirdiği bir bedeldi bu.

Kunduz’un Taliban’ın eline geçmesi sadece Kabil’de değil, dünyada da şaşkınlığa neden oldu. Düşüncelerini medyada ifade edenlerden birisi, Afganistan’da görev yapmış Amerikan askeri Ryan Blum’du.[i] Blum bir sene boyunca Kunduz’da, komutasındaki askerlerle birlikte Taliban’a karşı savaşmış, yaşanan kayıplar ve savaşın dehşeti karşısında kendi kendine “buna değer mi?” diye sormaya başlamış,[ii] Kunduz’un düştüğünü öğrendikten sonra ise, adamlarının gözlerinin içine bakıp “buna değerdi” diyebileceğinden emin olmadığını itiraf etmiş.[iii]

Okuduğunuz makale kaleme alındığı sırada, Kunduz şehir merkezinde Taliban militanları ile güvenlik kuvvetleri arasındaki çatışmalar devam ediyordu. Gazete manşetlerinde yanlışlıkla bombalanan mekanlar ve hayatını kaybeden siviller ile ilgili haberler yer alıyordu.

Militanlar muhtemelen kısa süre içinde şehir merkezinden kırsal alandaki mevzilerine çekilecek ancak bu bir gerçeği değiştirmeyecektir: Taliban’ın Kunduz’daki güç gösterisini.

Nitekim Molla Mansur’un Kunduz’u “sembolik bir zafer” olarak adlandırması sebepsiz değil. Taliban şehri terk ederken para, silahlar ve araçlara el koyarak çıkacak. Şehrin merkezi yerlerinde dalgalanan beyaz Taliban bayrakları, militanlar ile selfie çeken Kunduz halkı imajı hafızalarda kalacak. İster kabul edin ister etmeyin, tüm dünyaya “Güçlü Taliban” propagandası yapılmış olacak.

Medyadaki haberlerde yeterince üzerinde durulmayan çok önemli bir gerçek var: 14 yıldır devam eden Taliban ayaklanmasındaki en kanlı yıl 2015 oldu. Gerek Afgan güvenlik güçleri gerekse siviller arasında en çok can kaybı bu sene yaşandı.[iv] Devasa askeri operasyonlar, bitmek bilmeyen bombardımanlar, hayatını kaybeden yüz binlerce masum insan, 1 trilyon Amerikan Dolarını geçen askeri harcamalar; aradan geçen 14 yıllık süre sonunda gelinen nokta işte bu.

O halde ilk olarak Amerikalı liderlerin şu soruları kendilerine samimiyetle sormaları gerekiyor: “Biz nerede yanlış yaptık?", "Taliban’ı hala böylesine güçlü ve kararlı kılan ne?", "Militanları en zor koşullarda, hatta ayaklarında ayakkabıları dahi olmadan, gözünü kırpmadan ölmeye, öldürmeye, kan dökmeye motive eden ne?”

Taliban’ı radikal ve eli kanlı bir terör örgütüne dönüştüren unsur, sapkın ideolojisi. Tüm bunları para, çıkar veya şöhret amacıyla yapmıyor, ideolojisi uğruna yapıyor. Bu nedenledir ki Taliban’ın askeri olarak yenilgiye uğratılması ancak ideolojik olarak mağlup edilmesiyle mümkün olur. Taliban’ın ideolojisinin temelinde ise bağnaz, radikal, hurafelerle dolu, yanlış bir din anlayışı var. Bu din anlayışının kaynağı kesinlikle Kuran değil, din adına sunulan hurafeler, batıl inançlar, uydurma hükümler...

Taliban’ın İslam’ın katıksız haliyle, Kuran ile yapılacak bir eğitime ihtiyacı var. Taliban terörünün bitmesi, Afgan kardeşlerimizin yaşadıkları acıların, sıkıntıların ve zulmün sona ermesi için tek yol bu. Özgür, güçlü, istikrarlı, huzurlu, insan haklarına saygılı, zengin, adil ve modern bir Afganistan için başka bir yol yok.





[i] http://foreignpolicy.com/2015/10/01/a-grunts-thoughts-on-the-loss-of-kunduz-i-used-to-tell-my-squad-that-it-was-worth-it/
[ii] I began to ask myself the same question: “Is this worth it?”
[iii] I’m not sure I could look my men in the eye and say: “it was worth it.”
[iv] This has been the bloodiest year in the 14-year-old Taliban insurgency. Both Afghan troops and civilians have suffered the highest number of casualties in 2015. http://www.bbc.com/news/world-asia-34406648



 

Adnan Oktar'ın Ekurd Daily'de yayınlanan makalesi:

http://ekurd.net/learning-lesson-from-kunduz-2015-10-15



 

Masaüstü Görünümü