Harun Yahya

Libya’nın Mülteci ve Göçmen Çıkmazı




Bir an için düşünün: Güvenlik içinde ülkenizde yaşıyorsunuz. Her şey yolunda gidiyor. Ancak dünyevi hırs ve nefret belasının neden olduğu karmaşa birden yıkıcı bir çatışma ortamı doğuruyor ve masum insanlar kitleler halinde katlediliyor. Bu durum Suriye, Irak, Libya, Myanmar gibi dünyanın birçok yerinde halihazırda yaşanıyor. Söz konusu acımasızlık öyle şedit ki, masum kadınlar, çocuklar ve erkekler dünyanın gözleri önünde şehit ediliyor.  

Zulüm kapınıza dayandığında canınızı kurtarmak için tek çözüm kaçmaktır. Sevdiklerinize güvenli bir sığınak bulma umuduyla yanınıza alabildiğiniz herkesi alır ve kendi ülkenizde ya da başka bir ülkede mülteci haline gelirsiniz. Ve bu asla keyfi bir seçim olmaz; acı ve ölümden kaçmak için tek yolunuz olur.

Bu durum şu anda Libya’da yaşanıyor; binlerce mülteci ve göçmen, evlerini terk edip güvenli bir gelecek, iyi bir yaşam umuduyla Libya’ya geliyorlar. Eritre, Irak, Filistin, Somali, Sudan ve Suriye’den gelen bu kişilerin sayısı 2011’den bu yana ciddi şekilde arttı. Üstelik çoğu kişinin ülkelerinde yaşadıkları vahşet sonrasında özel bir bakıma ihtiyacı oluyor. Nisan 2014 itibariyle Libya’da UNHCR’e kayıtlı toplam 9230 mülteci ve 26.298 sığınmacı var. Üstelik  birçok kişi yasadışı kanallar yoluyla ülkeye giriş yapmaya devam ediyor. Ancak Libya’da meydana gelen şiddet ortamı bu kişileri yeni bir sorunla baş başa bırakıyor.  

Libya’daki birçok diplomat ve yabancı uyruklu kişi son aylarda artan şiddet olayları dolayısıyla ülkeyi terk etti. Ancak ülkede hala ellerindeki tüm parayı insan tacirlerine vererek bu ortamdan kaçmaya çalışan binlerce mazlum mülteci ve göçmen var. 1000 dolara yakın bir parayı bir şekilde toplayan mülteciler önce çeteler tarafından Libya’daki Sahra Çölü’nden geçiriliyor ve sahilde deniz yolculuğunu yapacak diğer tacirlere teslim ediliyor.

Libya için bu alışılmadık bir durum değil. Kaddafi döneminde bile Libya insan tacirlerinin merkezi kabul ediliyordu. Ülkelerindeki zulümden kaçan sığınmacılar için Libya, önce Güney İtalya’ya oradan da Avrupa’nın diğer şehirlerine geçiş için bir çıkış noktası gibi. Libya’dan Avrupa’ya yola çıkan tekne sayısı çatışma öncesinde günde beşken bugün günde on beşe çıkmış durumda. Şu anda binlerce kişi- özellikle Sahra altı Afrika’dan gelen göçmenler ikinci yurtları olarak kabul ettikleri Libya’daki şiddet ortamından kaçmak için güvenilmez balıkçı teknelerine bel bağlıyorlar. Bu yolculuk sırasında mültecilerin birçoğu ölüyor. Öyle ki sadece bu sene Akdeniz’de 1000 kişi bu şekilde vefat etti. Tahminlere göre Libya’dan yapılan bu yolculuk sırasında her on kişiden birisi hayatını kaybediyor. Tacirlere verecek parayı bulamadıkları için Libya’da kalanlar ise şiddet, kaçırılma ya da tutuklanma gibi tehlikelerle karşı karşıyalar. On binlerce göçmen ülkede şu anda inşaat işçisi, hizmetli, bakıcı olarak çalışıyor ve şiddet ortamına rağmen Libya’dan ayrılamıyorlar. Ülkede kalıp çalışmayı tercih edenler olsa da, ayrılmak isteyenler için çoğu zaman konsolosluklarından ya da işverenlerinden destek gelmiyor. Hatta göçmen çalışanlar da artık devam eden çatışmanın bir parçası haline geliyor ve kaçırılma, fiziksel şiddet ve cinsel şiddetin mağdurları arasında yerlerini alıyorlar. Bu kişiler ciddi bir tehdit altında olmalarına rağmen çatışma bölgesinden çıkamıyor ve güvenli bir sığınak bulamıyorlar. Trablus ve Bingazi’deki UNHCR ofislerinde kayıtlı yaklaşık 37.000 mülteci var ve son derece iptidai şartlarda yaşamalarına rağmen devam eden çatışmalar dolayısıyla buradan ayrılamıyorlar.

Ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalan kişiler de Libya’daki diğer önemli bir sorun. Öyle ki devrim sırasında 550.000 kişi bu şekilde evlerini terk etmek zorunda kaldı: Bu insanların büyük çoğunluğu geri dönmüş olsa bile 59.425 kişi hala geri dönmek için evlerinin yeniden inşasını ya da tamir edilmesini bekliyor.  Son derece kalabalık olan, gıda, sağlık hizmetleri ve hijyen açısından yetersiz gözaltı merkezlerinde tutulan bu kişiler çoğunlukla politik nedenlerle evlerini terk etmek zorunda bırakılmışlar. Örneğin Kaddafi’ye destek verdikleri için köyleri ve kasabalarından ayrılmak zorunda bırakılan bu insanlar çeşitli silahlı grupların ellerinde şiddet, istismar ve kölelik gibi insan dışı muamelelere maruz bırakılıyor.

Ülke içinde göç etmek zorunda kalan kişiler ve göçmenlerin karşı karşıya olduğu diğer bir sorun ise ayrımcılık. Birçoğu senelerdir Libya’da yaşamalarına, bu ülkeyi ikinci vatanları olarak benimsemelerine rağmen yabancı muamelesi görüyorlar. Uzun süredir bu ülkede yaşamaları ve burada kurdukları düzen ve dostluk bağları nedeniyle ülkeyi terk etmek istemeyen kişiler şiddet ortamını tüm zorluğuyla yaşıyorlar. Diğer bir deyişle hem mülteciler hem de göçmenler Libya’da çok zorlu koşullarla karşı karşıyalar ve her an silahlı militanlar, suç örgütleri ya da insan tacirlerinin hedefi olma tehdidiyle yaşıyorlar.

Farklı grupların çeşitli suçlar işlediği Libya’da düzenin bir an önce sağlanması, kanunların uygulamaya konması hayati önem taşıyor. Ülkede ciddi bir adli sistem olmadığı için suçlar soruşturulmuyor, mahkemelere intikal etmiyor. Libyalılar ülkelerine zarar veren bu krizin üstesinden gelmek için bir araya gelmeli, çünkü birlik sağlanmadan Libya’nın herhangi bir istikrara kavuşması mümkün değil. 

Adnan Oktar'ın Voix Magazine'de yayınlanan makalesi:

http://voixmag.com/the-conundrum-of-libyas-refugees-and-migrants/

Masaüstü Görünümü