Harun Yahya

ABD’de görülen polis şiddeti ne anlama geliyor?



ABD’de siyahi vatandaşlara yönelik polis şiddeti bütün hızıyla devam ediyor. Ülke çapında düzenlenen protestolara ve Başkan Obama’nın açıklamalarına rağmen, durumun kötüye gittiği aşikar. Her gün yeni bir polis şiddeti vakası ortaya çıkarken, bu olaylardaki artış Amerikan toplumunda derin bir problemin mevcudiyetine işaret ediyor. Ancak, medyaya yansıyan korkunç şiddet olayları buzdağının sadece görünen kısmı.

Geçmişinde tarihin en kötü ırkçılık örneklerine ev sahipliği yapmış olan Amerika, o zamandan bu yana çok yol kat etti ve demokrasi ve insan haklarının önde gelen savunucularından biri oldu.  Üstelik siyahi bir politikacıyı başkan olarak seçerek bu başarısını taçlandırdı.

Fakat, tüm bu güzel gelişmeler, derinlerde ciddi bir problem olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu problem ilk defa olarak, siyahi Rodney King’in beş polis memuru tarafından korkunç bir şekilde dövülmesi ile ortaya çıktı. Zaman içinde siyahi Amerikalılara karşı polis şiddeti arttı ve patlama noktasına ulaştı. Bu durum şu anda o kadar ciddi ki, İngiliz Guardian gazetesine göre, ABD’de polis şiddeti nedeniyle her 28 saatte bir siyahi can vermektedir.

Rodney King 20 yıl önce beş polis memuru tarafından vahşice dövüldüğünde, mahkeme ona saldıran polis memurlarını serbest bırakmıştı. Bu durum ünlü 1992 Los Angeles ayaklanmaların başlamasına yol açtı ve bu ayaklanmalar sırasında 53 kişi can verdi. Ancak polisin uyguladığı şiddet bu tarihten sonra da durmadı. Aksine hızlanarak korkunç boyutlara ulaştı. Bu olaylardan bazıları kısaca şu şekildedir:

* 49 yaşındaki evsiz, siyahi Amerikalı Milton Hall, sekiz polis memuru tarafından kurşuna dizilerek öldürüldü. Sekiz memur bu olayda Hall’a 46 kez ateş etmişti. Oysa daha sonra yazılan raporlara göre, Hall’un elinde sadece “bir çakı’’ vardı. Olay videoya da çekilmesine rağmen kimse suçlanmadı. ii

* 6 yaşındaki otistik Jeremy Mardis, iii iki polis memuru babasının arabasına ateş açtığı için arabanın içinde can verdi. Ancak kameralara da yansıyan olayda, babasının ellerini kaldırıp teslim olduğu net bir şekilde görülüyordu.

* Hem evsiz hem şizofreni hastası olan Kelly Thomas, polis memurları tarafından dövülerek öldürüldü. Ancak onun da saldırganları mahkeme tarafından aklandı. iv

* Astım hastası Eric Garner, vergisiz sigara sattığından şüphelenen polis memurları tarafından tutuklanmak üzere, boğazına bastırılmak suretiyle yere yatırıldı. Kameralara yansıyan olayda “nefes alamıyorum” diye bağırmasına rağmen, polisler boğazına bastırmaya devam ettiği için can verdi. v

* 12 yaşındaki Afrika kökenli Amerikalı Tamir Rice polis tarafından iki kez vuruldu. Elinde oyuncak bir silah vardı. vi

* Bayan Marlene Pinnock, emirlere itaat etmediği gerekçesiyle bir polis memuru tarafından vahşice dövüldü. Olay, oradan geçen biri tarafından kameraya alındı. vii

* Edgar Vargas Arzate teslim olmasına rağmen polis tarafından vahşice dövüldü. Buna rağmen Arzate, polis memuruna saldırmakla suçlandı.

Bunlar ve diğer benzeri vakalar, ortada ciddi bir problem olduğunu ve acilen bir çözüme ihtiyaç olduğunu gösteriyor.viii

Ancak bu tür olaylar genelde hasıraltı ediliyor ve nadiren halkın dikkatini çektiğinde de olaya karışanlar çoğunlukla aklanıyor. Öyle ki vatandaşlar bir olaya karıştığında %90 oranında dava edilirken, bu oran polis memurları için sadece %1.

Kuşkusuz bu rahatsız edici eğilim, toplumun ahlak yapısından bağımsız olarak gelişmiyor. Aksine bu eğilim, toplumda gizlice ve sinsince hüküm sürmeye devam eden ayrımcılıkla besleniyor.

Öyle ki bu ayrımcılığın ana okulunda başladığı görülüyor: US News’un haberine göre; ix siyahi anaokulu öğrencilerinin cezaya kalması beyaz öğrencilere göre üç kat daha olası iken; siyahi yüksekokul mezunları iş ararken beyaz mezunlara nazaran iki kat daha zorluk çekiyor. Hatta bir araştırmaya göre, adı siyahi ismine benzeyen kişiler iş başvurusu yaparken, adı beyaz ismi olanlara göre yüzde 50 daha fazla yere başvurmak zorunda. Beyazların yaklaşık yüzde 73’ü ev sahibi iken; bu sayı siyahilerde sadece %43 oranında. Beyazlar ve siyahilerin gelirleri arasındaki farklılık da oldukça büyük (beyazlar 91,000 $, siyahiler 7000$) ve bu farklılık son 25 yılda üçe katlandı. Siyahi aileler için orta seviyede net gelir sadece 28,500 $ iken; beyaz aileler için bu rakam 265,000 $ seviyesinde. Eğer siyahi biri beyaz birini öldürürse, siyahi birini öldüren bir beyaza nispeten ölüm cezasına çarptırılması olasılığı iki kat daha fazla. Öldüren kişi siyahi ise yerel savcılar bu kişi için genelde daha ağır cezalar istiyorlar.

Tüm bu endişe verici rakamlar ve gerçeklere ve rağmen, kapsamlı bir önlem henüz alınmış değil ve bu yara kanamaya devam ediyor.

Oysa, ABD dış dünyaya karşı demokrasinin, eşitliğin, insan haklarının ve barışın sadık bir savunucusu görüntüsünü verir; hatta öyle ki, bu amaçla savaşlar açar, askeri harekatlar düzenler ve ambargolar uygular. Ancak ülkede yaşanan polis şiddeti verilen görüntüyle bu taban tabana zıttır.

Şüphesiz, ABD yönetimi de bu durumdan rahatsızdır. Ancak çeşitli önlemler alınmış olmasına rağmen, bu önlemler yetersiz kalmıştır ve sorun büyümeye devam etmektedir. Irkçılığı ve ayrımcılığı görmezden gelmek ve belirli bir kesime sürekli olarak haksız uygulamalarda bulunmak, korkunç sonuçlar doğurabilir ve tüm ABD toplumunu, ekonomisi ile birlikte, çökertecek bir olaylar zincirinin başlangıcı olabilir.

Bu nedenle de, Obama yönetiminin bir an önce durumu kabul edip, gerekli tedbirleri alması çok önemlidir. Polis memurlarının kanun karşısındaki sorumluluğunu arttıran yeni yasalar  ve etnik kökeni, geçmişi, inancı ya da ırkı ne olursa olsun her insan hayatının değerli, kıymetli olduğunu ve eşit muameleyi hak ettiği anlayışına dayalı ahlaki prensiplerle güçlendirilmiş polis eğitimleri son derece faydalı olacaktır. Belki de daha önemlisi, Amerikan toplumunda derinde yatan bir sorun olan nefret kültürünün hedeflenmesi sorunun kökten çözülmesine yardımcı olabilir. Çözüm sevgi ile başladığında, her şey eninde sonunda rayına girecektir.

İnsan hakları ve demokrasinin savunucusu ABD’nin, kendisini bugün dünyanın süper gücü yapan değerleri hatırlaması ve bu değerleri yeniden hayata geçirmesi önemlidir. Ancak o zaman, adalet ve demokrasi çabaları daha başarılı olacak ve ırkı, geçmişi, inancı fark etmeksizin vatandaşlarının tamamının ihtiyaç duydukları mutluluğu ve adaleti sağlayabilecektir.

i http://www.theguardian.com/world/2015/jun/24/racism-us-north-south-confederate-flag
ii http://www.mirror.co.uk/news/world-news/watch-shocking-video-eight-white-4527217
iii https://en.wikipedia.org/wiki/Shooting_of_Jeremy_Mardis
iv http://www.huffingtonpost.com/2014/08/23/police-brutality-michael-brown_n_5700970.html
v http://www.huffingtonpost.com/2014/07/18/nypd-chokehold-death_n_5599252.html
vi https://en.wikipedia.org/wiki/Shooting_of_Tamir_Rice
vii http://www.cbsnews.com/news/marlene-pinnock-settlement-beating-california-highway-patrol-daniel-andrew/
viii http://www.huffingtonpost.com/2014/08/23/police-brutality-michael-brown_n_5700970.html
ix http://www.usnews.com/news/blogs/at-the-edge/2015/05/06/institutional-racism-is-our-way-of-life

Adnan Oktar'ın Ekurd Daily'de yayınlanan makalesi:

http://ekurd.net/police-brutality-say-about-usa-2016-01-29

Masaüstü Görünümü