Harun Yahya

Gargat Ağacı Efsanesi Musevilere Yönelik Düşmanlığı Körüklüyor



Müslümanların bir kısmı İslam dinini uygularken batıl inançları ve gelenekleri hayata geçirme eğiliminde oluyor. Bu sebeple, Kuran’da tarif edilen hakiki İslam yerine, zamanla, mesnetsiz, Musevi karşıtı bir ahlak anlayışı gelişiyor ve bu durum halihazırda istikrarsız haldeki Ortadoğu’yu daha da karışık hale getiriyor. Bu uydurulmuş düşmanlık kültürü bölgeye barışın gelmesine engel olmakla kalmıyor aynı zamanda Müslüman nüfus üzerinde psikolojik baskı oluşturarak bazı inanç gruplarını düşman görmelerine de sebep oluyor.

Uydurma hadisler, Müslüman toplumları Musevilerden nefret etmeleri yönünde zehirliyor. Bu sahte hadisleri dinin esası kabul eden bazı Müslümanlar Kuran ahlakının dışında bir bakış açısı benimsiyorlar. Ortadoğu’daki bazı din adamları ve politikacılar da toplumları manipüle etmek adına bu uydurulmuş fikirlerin ardına sığınıyorlar.

Örneğin geleneksel Ortodoks düşünceye sahip Müslümanlar arasında yaygın kullanılan “Gargat Ağacı” hakkındaki hadis Musevilere yönelik düşmanlığı körüklemek için delil gösteriliyor. Ayrıca Hamas Bildirgesinin [i], yedinci maddesinde bu sözün Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e ait olduğu iddia ediliyor ve bölgede İsrail karşıtlığını ifade etmek için sıklıkla bu örneğe başvuruluyor.

“Öyle ki Yahudiler taşların ve ağaçların arkasına saklanacak ama ağaç ve taş dile gelerek 'Ya Müslim! Ey Allah (c.c.) kulu! Gel, bak benim arkamda Yahudi var, buraya gizlendi, benim arkamda, gel onu cezalandır.’ diyecek. Sadece 'gargat' ağacı bunu söylemeyecek çünkü o Yahudi ağacıdır.” [ii]

Bir Musevi’yi sırf ağaçtan ya da kayadan emir aldığı için öldürmeye kalkışan birinin akıl hastası olduğunu düşünürüz. Halbuki bu kafa yapısı –her ne kadar Kuran ahlakına zıt olsa da– Müslüman Arap coğrafyasında oldukça yaygındır ve bu şekilde Musevi düşmanlığını körüklemek ciddi bir takva göstergesi sayılır.

Öncelikle Kuran’a bağlı bir Müslüman bu hadisin sahte olduğunun farkındadır ve böyle bir eylemin Kuran’a muhalif olacağını bilir. Hiç kuşkusuz Kuran, Müslümanlar için nihai ve tartışılmaz bir kaynaktır. Allah, Müslümanların yalnızca Kuran’ın hükümlerini uygulamakla sorumlu olduklarını ve ahirette bununla sorguya çekileceklerini Kuran’da bildirir. [iii]  Dolayısıyla bilinmelidir ki; eğer Hz. Muhammed (sav)’in sözlerini ve hayatını anlatan hadisler Kuran ayetleri ile çelişiyor ise sahtedir ve Müslümanlar tarafından asla dikkate alınmamalıdır. Kuran’da Allah şöyle buyurur:

Eğer o, Bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı. Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik. Sonra onun can damarını elbette keserdik. O zaman, sizden hiç kimse araya girerek bunu kendisinden engelleyip-uzaklaştıramazdı. (Hakka Suresi: 44-47)  

Yukarıda bahsettiğim gargat ağacıyla ilgili sahte hadis de Kuran ayetleriyle açıkça çelişir. Allah, Maide Suresi’nin 32. ayetinde bir tek masum kişiyi öldürmenin tüm insanlığı öldürmekle eşdeğer olduğunu bizlere bildirmiştir. Oysa bu sahte hadis yalnızca tek bir masum insanı öldürmeyi emretmekle kalmaz, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar dahil tüm Musevileri öldürmeye teşvik eder. Bu tehlikeli ve çarpık bakış açısı adeta “dini kullanarak Musevileri öldürmenin günah olmayacağını” dikte eder; hatta Müslümanların bu eylemi gerçekleştirmeye hakları olduğuna inandırır. 

Allah, Kuran’da bu çarpık bakış açısını kesinlikle kınamıştır (Saffat Suresi:154-157). Bir Müslüman bu sahte hadisi ciddiye alıp da masum bir Musevi’yi öldürürse bilmelidir ki Kuran’a göre kendisi –pişman olması ve Allah tarafından bağışlanması haricinde- sonsuz cehennem ile cezalandırılacak ve canını aldığı Musevi de belki cennete kavuşacaktır.

Hiç kuşkusuz her toplumda suçlular vardır.  Elbette Musevi toplumundan da böyle kişiler çıkabilir. Ancak bu asla masum insanların öldürülmesini haklı çıkarmaz. Toplumda adaleti sağlamak mahkemelerin görevidir. Suç işleyen kişi Musevi ise  bir Müslümanın ona diğer suçlulardan farklı davranma hakkı yoktur. Hele ki tek başına bir mahkeme mercii gibi hareket edip onu cezalandırarak canını almaya hiçbir şekilde hakkı yoktur. Burada doğru olan suçluyu adalete teslim etmek ve suçu mahkemenin değerlendirmesine izin vermektir.

Musevilerin mutlaka öldürülmesi gerektiğine inanmak bir akıl hastalığıdır, kanun dışı bir eylemdir ve vicdansızlıktır. Allah, Kuran’da Müslümanlara her durumda adaletli davranmaları ve sınırı asla aşmamalarını emreder. (Bakara Suresi:190) Dolayısıyla, Müslümanlar kendilerine karşı suç işlense dahi adaletli ve ölçülü davranmakla yükümlüdürler. (Maide Suresi:2)

Allah, Kuran’da hissedilen öfkenin insanı adaletten alıkoymaması gerektiğini de şöyle buyurur:

Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi: 8)

Hiç bir ayırım gözetmeden tüm Musevilere yönelik böyle bir eylemin teşvik edilmesi nasıl olur da Kuran ile mutabık görülür? Kuran ayetleri ile çelişmesine rağmen Hz. Muhammed (sav)’in böyle bir sözü söylediğine nasıl inanılır? Oysa Allah, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e Kuran’ın dışında bir şey söylediği takdirde cezalandırılacağını açıkça bildirmiştir. [iv]

Allah, Kuran’da Musevilere ve Hristiyanlara karşı sevgi, saygı ve merhametle davranılmasını emretmiştir [v]. Kuran’da “Kitap Ehli” diye adlandırılan Hristiyanlar ve Musevilere yönelik düşmanca hisler Kuran’ın vahiy ile indirilişinden çok sonra ortaya çıkmıştır. Bu kaynakların çoğu bariz şekilde Kuran ile çelişir ve Musevi karşıtlığını besleyerek kimi Müslümanların sevgi ve akıldan yoksun bir bakış açısıyla Kuran’ı yorumlamalarına ve yanlış yönlenmelerine sebep olur. Oysa gerçek hiç de öyle değildir.

Allah, Müslümanların Museviler ile yakın ilişkiler içinde olabileceklerini hatta onlarla evlenebileceklerini açıklar. Takdir edilmelidir ki evlilik dostluğun ötesinde bir hayat arkadaşlığıdır ve Allah böyle bir yakınlığın Müslümanlar ile Museviler arasında kurulabileceğini bildirir. (Maide Suresi:5) Müslümanlar Museviler ile birlikte yemek yiyebilirler, birbirlerini ağırlayabilirler. Hatta koşer yani Musevi din kurallarına göre hazırlanmış yiyecek ve içecekler Müslümanlar için helaldir. Tüm bunlar bize Musevilerle dostluk içinde olunması gerektiğini net olarak gösterse de, sahte hadisler ya da uydurma hikayelere dayanıldığında Kuran’daki pek çok ayet göz ardı edilmiş olur. Oysa Kuran’da birçok ayette Allah, Kitap Ehlini yaptıkları salih ameller nedeniyle övmüştür;

Gerçek şu ki, iman edenlerle Yahudiler, Sabiîler ve Hristiyanlardan Allah'a, ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. (Maide Suresi: 69) [vi]

Sonuç olarak tüm Müslümanlar Kuran’ın dışındaki kaynaklara başvurmayı bırakmalı ve İslam’ın gerçek rehberi olan Kuran’a tabi olarak sevgi, barış ve kardeşliği öğütleyen, Allah’ın tarif ettiği güzel ahlakı hayata geçirmelidirler.

[i] http://archive.adl.org/main_israel/hamas_charter.html#.Vth2LZN97wc
[ii] Sahih Muslim, Book 41, Hadith 6985
[iii] Kuran-ı Kerim, 43:44, 25:30, 12:111, 2:2, 29:51, 5:87, 69:40-47, 6:57, 18:26
[iv] Kuran-ı Kerim, 69:44, 45, 46, 47
[v] Kuran-ı Kerim 5:5, 7:159, 3:113-115, 3:199, 28: 52-53, 4:162, 2:62, 5:69, 5:82-85, 5:12, 29:46, 3:64
[vi] Kuran-ı Kerim 5:5, 7:159, 3:113-115, 3:199, 28: 52-53, 4:162, 2:62, 5:69, 5:82-85, 5:12, 29:46, 3:64

Adnan Oktar'ın Jerusalem Online'da yayınlanan makalesi:

http://www.jerusalemonline.com/news/middle-east/the-arab-world/op-ed-gharqad-tree-myth-still-continues-to-stir-enmity-against-jews-20091

Masaüstü Görünümü