Harun Yahya

Türkiye için bir milat: 15 Temmuz



İttifak, güç demektir. İttifakını kaybetmiş toplumlar, kargaşaya ve dış tahriklere açık toplumlardır. İttifakını kaybetmiş din kardeşleri, daima dejenerasyona, yozlaşmaya ve güçsüzlüğe sürüklenen kopuk cemaatler halini alır. İttifakını kaybetmiş milletler, kendi ülkelerinin yıkımı için zemin hazırlarlar. Dolayısıyla ittifak, bir toplumu toplum yapan ana damardır. Damarın kesilmesi, bünyenin ölümünü de beraberinde getirir.

Türk halkının hiç beklemediği darbe teşebbüsü, tüm korkunç sonuçlarına ve açtığı yaralara rağmen, güzel bir hayrı beraberinde getirdi. Uzun zamandır Türk haklı içinde özlenen ittifak ruhu, sadece bir gecede sağlandı. Muhalefet partilerinin yaptıkları darbeyi kınama açıklamaları ve hükümete verdikleri destek, Türk politikasında darbe zihniyetinin asla geçerli olmadığını net olarak gösterdi. Bu kararlı duruş, muhalefet içinde oldukça güçlü bir şekilde halen devam ediyor.

Darbe girişiminin gerçekleştiği tarihten itibaren sokaklarda demokrasi nöbetine devam eden halk, parti flaması taşımamaya özen gösterdi. Çünkü sokaklarda parti temsilcileri değil, bir birlik ve bütünlük içindeki Türk halkı vardı. İlk günden itibaren bu bütünlük ruhunun zedelenmemesine dikkat edildi. Meydanlar, din, dil, ırk, politik görüş, etnik kimlik farklılığına bürünmeden sadece halkı ağırladı. Zaten darbeyi püskürten de halkın gücü olmuştu.

Demokrasi nöbetleri devam ederken, ana muhalefet partisi CHP’nin İstanbul’da gerçekleştirdiği ve tüm partilileri davet ettiği demokrasi mitingi, bu birlik ruhuna önemli bir katkı olmuştur. Hemen ertesi gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tüm parti liderlerini aynı anda kabul ettiği zirve, özlenen uzlaşı ruhunun çok önemli bir sembolüdür. Zirve sonrasında birlik ve beraberlik ruhuna vurgu yapılması ve birliğin en büyük güç kaynağı olduğunun belirtilmesi önemli bir döneme girdiğimizin açık işaretidir.

Türkiye’de özellikle son yıllarda gittikçe belirginleşen keskin siyaset üslubu; insanların siyasi görüşlerine, dine bakış açılarına ve yaşam şekillerine göre yapılan ayrımcılık, bir çok kesim tarafından ciddi boyutlara ulaşmış durumda idi. Kutuplaşma herkesi rahatsız etmeye başlamış, günlük hayata yansımıştı. O günlerde bu satırlarda, klasik siyaset üslubunun ciddi zararları olabileceğini, bu üslup ile öfkenin daha da yaygınlaşacağını, mutlaka sevgi ve birlik üslubuna dönülmesi gerektiğini defalarca ifade etmiştim. Allah, büyük ve yeni olaylarla Türk halkını ve siyasetini güzel bir terbiye ile terbiye etti. Artık bundan sonra beklenen, kardeşlik ruhunun daha da pekişmesidir.  

Şu hiçbir zaman unutulmamalıdır: Darbeler gibi halkın hür iradesine hakaret eden kalleşçe eylemler, halkın içindeki nefret ve ayrılıklardan güç bulurlar. Halkın parçalandığı ve gruplara ayrıldığı durumlar, daima darbecilere fayda sağlar. Böyle durumlarda darbeciler, bölünmüş halkın bir kesiminden muhtemel destekçiler bulabilirler. Toplum içinde öfkeli, soğuk, gaddar, acımasız insanların olması, darbeciler için her zaman gereken zemini hazırlar. Çünkü darbeci, zorbalıkla yönetimi ele geçirmek ve bu zorbalığın bir gereği olarak da kan akıtmak ister. Ona istediği bu ortamı vermek, büyük tehlikenin kapısını açacaktır.

Bu deneyimden geçen Türkiye’nin artık bundan sonra daha hassas ve özenli davranması şarttır. Siyasetçilerin yeni uzlaşı üslubu mutlaka devam etmeli ve gelişmelidir. Sert ve iğneli demeçlere hiçbir şekilde yer verilmemelidir. Bu üslubun, halka ve demokrasiye zarar verdiği ve Türkiye’ye zarar vermeye çalışanlara imkan verdiği unutulmamalıdır. Siyasiler, halka psikolojik zarar verecek ve baskı uygulayacak konuları iyi hesap etmeli ve özenli olmalıdırlar. Elbette siyasiler herkesin her isteğini gerçekleştiremezler ama çoğunluğu hoşnut edecek bir orta yolu bulmaları her zaman mümkündür. Bu amaçla, güzel bir başlangıç yapan birlik mitingleri mutlaka devam etmelidir.

Özellikle iktidar partisinin, sadece kendi kitlesini değil, muhalefetin hitap ettiği kitleleri de kazanacak bir politikaya doğru yol alması güzel olacaktır. Bu politikayı uygularken, iktidarın, “kendi kitlemi kaybeder miyim” diye bir endişeye düşmemesi gerekir; çünkü halkın genelini kazanmak iktidara da, Türkiye’ye de en büyük faydayı getirecektir. Türkiye, her görüşten insanın barış ve rahatlık içinde birlikte yaşayabileceği bir ülke olmalıdır. Tüm insanların kalbine hitap edecek bir anlayış ve üslup, Türkiye’ye de, Müslüman camiasına da çok şey kazandıracaktır.

Halkın, parti flamalarını bırakarak ısrarla meydanlarda birlik içinde olması oldukça sevindiricidir. Bu ruhun devam etmesi için halkın öfkeli seslere hiç itibar etmemesi, muhalif konuşmaları pozitife çevirecek bir reflekse sahip olması şarttır. Kavga ve ikilem çıkarabilecek konuları güzellikle kapatmak ve öfkeli insanların provokasyonuna izin vermemek elzemdir. Nefret insanlarının her toplumda olabileceği unutulmamalıdır; önemli olan onların provokasyonlarına itibar etmemektir.

Deccaliyet, nefretin yayıldığı ortamda gelişir. Sevgi ise deccaliyetin panzehiridir. Türk halkı, sevgi ve birlikteliğin, korkunç ve hain bir darbe girişimini engelleyebilecek bir gücü olduğunu, tüm dünyaya göstermiştir. Aslında Türk halkı, bu birlik gücünün nasıl hain planları ortadan kaldırabileceğine kendisi de hayretle tanık olmuştur. Daha önce sevgi ve bütünleşmenin gücüne inanmayanlar da, bunu yaşayarak görmüşlerdir. Şer sandığımız bir musibet, hayra dönüşmüştür.

Darbenin gerekçelerini ortadan kaldırmak ise, bundan sonraki düsturumuz olmalıdır. Modernliğin, bilimin ve sanatın ön planda olduğu bir Türkiye, kaçınılmaz olarak darbelere de kapalı olacaktır. Halkın gücü ve iradesi, 15 Temmuz tarihinde yaşadığımız örnekte de görüldüğü gibi, darbelere büyük bir settir. Fakat darbelerin hiçbir şekilde zemin bulamaması daha derin bir çaba gerektirir. Bunun sağlanması; modernlik, kalite ve sanatın, İslam ruhu ile iç içe yaşanması ile mümkün olacaktır. Böyle toplumlar ilerici olurlar, bünyelerinde nefreti barındırmazlar, öfkeye yol vermezler, her fikre saygı duyarlar. Böyle toplumlarda, “darbe” gibi 3. dünya gelenekleri yaşam alanı bulamazlar. Bu değerlerle güçlenen bir millet iradesini, artık hiçbir pusu yenemeyecektir.

Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan makalesi:

http://www.arabnews.com/node/961711/columns

Masaüstü Görünümü