Harun Yahya

Türkiye: Suriyeliler için ikinci bir ev



Türkler İslam ahlakı gereği her zaman vicdanlarına göre hareket etmişler "mantık" yolunu takip etmekten daima kaçınmışlardır; çıkarlarına ters düşse de her zaman doğru olanı yapmaya gayret etmişlerdir. Türkler, yani Türk, Kürt, Süryani, Arap, Çerkez, Ermen, Yahudi veya Laz, bu topraklarda yaşayan herkes, Türkiye'de darbe girişimi gecesi yazdıkları cesaret ve fedakârlık destanıyla değişen zamanın ve koşulların bu karakteri değiştirmeyeceğini ispatlamıştır.

Bu nedenle Türkiye'nin üç milyon Suriyeli mülteciyi Türk vatandaşı yapmaya hazır olduğunu açıklaması aslında kimseyi şaşırtmamıştır. Türkiye bir kez daha vicdanın sesini dinlemiş, sınırlı olan kaynaklarına rağmen dünyanın en büyük Suriyeli mülteci nüfusuna kucak açtıktan sonra, şimdi de bu mazlumları Türk vatandaşı yapmaya karar vermiştir.  

Darbe girişiminden önce, vatandaşlık meselesi medyada ve sosyal medyada muhtemelen en fazla tartışılan konuydu. Ancak sayısı az da olsa nefret dolu tutumlarıyla ünlü bazı marjinal kişiler, bu fikre yüksek sesle karşı koydular. Türkiye ve Türklere karşı ciddi bir önyargıyla hareket eden Batı medyası da bu durumu Türk insanının tamamının düşüncesini yansıtan bir durum olarak lanse etmekte gecikmedi. Ama bir kez daha yanılıyorlardı. Türkler, sonucu ne olursa olsun mazluma kucak açan insanlar olduklarını zaten kanıtlamışlardı ve bunu tekrar yapmaya hazırlardı.

Suriyeli kardeşlerimizin vatandaşlıklarını yakında kazanacaklarını umuyoruz. Bu hak, yalnızca Türk toplumuna entegrasyonlarını hızlandırmakla kalmayacak, aynı zamanda ihtiyaçlarını daha kolay bir şekilde karşılayabilmelerini sağlayacak. İş bulma, tıbbi hizmetlere erişim, eğitim ve diğer konulardan yararlanma artık Suriyeliler için de son derece kolay olacak. Ayrıca, Suriyeli mültecilerin büyük bir kısmının eğitimli ve nitelikli insanlar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu insanların ülkemiz için inanılmaz birer değer olacaklarından şüphe yoktur.

Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi çoğunlukla kendini ve isteklerini düşünen küçük bir grup bu fikre hala karşı çıkıyor ve bu insanların tutumlarını kısa bir süre içinde değiştirmesi pek olası gözükmüyor.

Yine de bu kişilerin argümanlarını incelemek ve bu iddiaların neden geçerli olmadığını açıklamak yerinde olacaktır. Her şeyden önce, tüm Suriyelileri suçlu olarak göstermek son derece yakışıksız bir tutumdur. Her toplumda mutlaka suçlular ve kötü insanlar vardır ve bu durum Türkler için de geçerlidir. Ayrıca yapılan araştırmalar, suça karışan Suriyelilerin oranının çok düşük olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Mültecilerin sosyal gerginliğe neden olabileceği iddiası da aynı şekilde temelsizdir: her şeyden önce, Suriyeliler kesinlikle 'yabancı' değillerdir. Bir yüzyıl öncesine kadar aynı topraklarda, Osmanlı İmparatorluğu’nun halkları olarak kardeşler olarak yaşadık. Daha da önemlisi, aynı Allah’a, dine, kitaplara ve peygamberlere inanıyoruz ve çok yakın tarihsel geçmişe ve benzer bir kültüre sahibiz. Suriyeli kardeşlerimizin darbe girişimi gecesi Türklerle birlikte sokağa koşarak ülkeyi canları pahasına korudukları unutulmamalıdır.

Bu nedenlerden dolayı kardeşliğimizi resmileştirmeye ve kardeşlerimize bu güçlük zamanında yardımcı olmaya hazırız. Küçük bir grubun nefret dolu haykırışları birbirimize duyduğumuz sevgiyi asla bastıramaz.

Adnan Oktar'ın EKurd Daily & News Today'de yayınlanan makalesi:

http://ekurd.net/turkey-second-home-syrians-2016-10-18

http://www.newstoday.com.bd/index.php?option=details&news_id=2456652&date=2016-11-08


Masaüstü Görünümü