Harun Yahya

Irak Yeni Bir Kriz Tehlikesiyle Karşı Karşıya



Geçtiğimiz günlerin önemli haberlerinden birisi, Musul’un IŞİD’den kurtarıldığının resmen ilan edilmesiydi. Hava bombardımanları ve şiddetli sokak savaşları sonucunda, Musul adeta hayalet kente dönmüş, neredeyse yıkılmayan veya zarar görmeyen bina kalmamış, cesetlerden kaynaklanan ağır koku sokakları kaplamıştı. Operasyonun getirdiği yıkım ve felaket ortadayken, Irak Başbakanı İbadi’ye göre “büyük bir zafer” kazanılmıştı. Dikkatli gözlerden kaçmayan ayrıntı ise, operasyonun aylarca medyada yakından takip edilmesine karşın sonucunun beklenildiği kadar sansasyonel bir haber konusu olmamasıydı. Bunun başlıca nedeni, Irak’ın yakın geleceğine ilişkin yeni bir gelişmenin ön plana çıkması; yeni savaş ve çatışmaların fitilini ateşleyebilecek son derece tehlikeli bir gelişmenin gerçekleşmesiydi.

Tartışmalara ve büyük tedirginliğe yol açan konu, bir referandum. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani’nin ilan ettiği gibi, 25 Eylül’de yapılacak bağımsızlık referandumu. Kuzey Irak’ta yaşayan seçmenlere bağımsız bir Kürdistan isteyip istemedikleri sorulacak. Tek ve kolay bir sorudan oluşan halk oylaması, muhtemel sonuçları itibariyle endişeleri beraberinde getiriyor  şüphesiz; her ne kadar IKBY yetkilileri aksini iddia etseler de.

Öncelikle, bu referandumun 2005 yılında yapılandan farkı, resmi bir nitelik taşıması. Daha da önemlisi, IKBY’nin Irak’tan ayrılması ve Irak’ın parçalanmasından önceki belki de son adım olması. Barzani’nin bu yöndeki kararlılığını gösteren son açıklamaları, bunun geçici bir siyasi manevra olmadığını düşündürüyor: “Ben Kürdistan’ın bağımsızlığı için doğdum… Bağımsız bir Kürdistan’ın bayrağının gölgesinde ölmek istiyorum… Tüm bu adımlar bağımsız bir Kürdistan için.”

Bunların da ötesinde, IKBY açıklamalarında adeta yeni çatışmalara davetiye çıkaran bir nokta daha var. Referandumun sadece Irak Özerk Kürdistan Bölgesi topraklarını değil, tartışmalı başka yerleri de kapsaması planlanıyor: Kerkük, Sincar, Makhmur, Khanaqin gibi. Bunlar şu anda fiilen IKBY kontrolü altında olmakla birlikte, uzun yıllardır Bağdat ile Erbil, diğer bir ifadeyle, Araplar ve Kürtler arasında ihtilaf konusu olan bölgeler. Özellikle Kerkük her iki tarafın da kırmızı çizgisi. Dolayısıyla, taraflar toprak, yönetim, yetki ve doğal zenginliklerin paylaşımı konusunda anlaşmadıkları sürece, istenmeyen gelişmeler kaçınılmaz olacaktır. Irak merkezi hükümetinin, IKBY’nin bağımsızlık yönündeki çabalarına sert karşılık vermesi istenmeyen fakat olası bir sonuç.

Kaldı ki IKBY tarafında bile halk oylaması kararına karşı ciddi bir muhalefet var. Girişimin öncüsü, Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi. Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği şartlı destek veriyor. IKBY Parlamentosu’nun diğer 2 büyük partisi, Değişim Hareketi (Goran) ve Kürdistan İslami Hareketi ise Eylül referandumuna itiraz ediyorlar. Önceliğin Kuzey Irak’ta halen devam eden siyasi ve ekonomik krizle mücadeleye karşılık vermek olması gerektiğini söylüyorlar. 2015'den bu yana IKBY Parlamentosu’nun kapalı olduğu, anayasanın henüz yapılmadığı ve Erbil’deki hükümetin maaşları zorlukla ödediği düşünülürse bu talepte haklılık payı var. Dahası, bölgede yaşayan diğer halklar, yani Araplar, Türkmenler, hatta Şii Kürtler  (Feylis) ayrılık değil, birlik istiyorlar.

Tepkilere bakıldığında, IKBY’nin, dünyadan aradığı desteği kesinlikle bulamayacağı görülüyor. BM, referandum sürecine “hiçbir şekilde dahil olmayacağını”  duyurdu. ABD, “birleşik, istikrarlı, demokratik ve federal”  bir Irak’ı; Rusya ise, Irak’ın “birlik ve bütünlüğünü” desteklediklerini açıkladı. Almanya IKBY’ni tek taraflı  bir karar almaktan kaçınmaları yönünde uyardı; bölgede yeni bir devlet teşebbüsünün ateşle oynamakla eşdeğer olacağını belirtti. Bölgenin söz sahibi iki gücü, Türkiye ve İran da gerilimi ve istikrarsızlığı artıracağı gerekçesiyle referandum kararına karşı çıktılar. Uluslararası güçlerin ve komşu ülkelerin neredeyse tamamını karşısına alan böyle bir girişimin ise başarılı olması çok zor.

Bir anlığına Kuzey Irak’ın şu şartlar altında bağımsız bir devlet olduğunu varsayalım. Bu olsa olsa, komşularından dolayı büyük sorunlar yaşayan, içeride siyasi ve ekonomik krizlerle boğuşan, ayrıca PKK gibi azılı bir terör örgütüyle baş başa kalan, güçsüz, zayıf, kendi ayakları üzerinde durmakta zorlanan bir devlet olacaktır. Bu, ekonomik istikrar amacıyla yapılacak fakat gerçekte bölgedeki Kürtlere ve diğer halklara beklenen barış, huzur, istikrar ve refahı getirmeyecektir. Bu huzurun ve refahın gelebilmesi için önce bölgenin kendi sorunlarını, barış temelli bir paydada çözmesi gerekmektedir. Ortadoğu’nun içinde bulunduğu hassas dönemde, Irak parçalanır ve yeni bir Kürt devleti kurulursa, en büyük zararı masum, mütevazı ve güzel ahlaklı Kürtler ve bölge insanları görebilir.

İlk anda bağımsızlık fikri cazip ve çekici gelse de, IKBY’nin duygusal yaklaşımı bir kenara bırakıp, sağduyu ile karar vermesi en doğrusu olacaktır. Ortadoğu şu anda bölgesel kurtarma çabalarına kapalıdır. Kurtuluş, Ortadoğu'nun tümünü kapsayacak bir projeyle olmalıdır. Bölgeden izole olarak tehlikelerden kaçabilmek mümkün olmamaktadır. Bu, Müslüman Ortadoğu halkının kurtuluş için birlikte hareket etmesinin ne kadar önemli olduğunu da göstermektedir.

Irak’ın karmaşık sorunları Irak’ın ulusal bütünlüğünü korumasıyla daha kolay çözülebilir. Bu çözüm ise ayrılıklarla değil, işbirliği, dayanışma, uzlaşma, sevgi ve dostlukla olur. Sorunlar, Kürt olsun Arap olsun, Sünni olsun Şii olsun tüm Müslümanların birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleriyle çözülebilir. Acı ve sıkıntılara yenilerinin eklenmemesi için ayrılık değil dayanışma; hasretle beklenen huzur, istikrar, adalet ve refah için ise çatışma değil dayanışma gerekiyor. Aynı Allah’a, aynı dine, aynı Kitap’a ve aynı peygamberlere iman ediyor, aynı kıbleye yöneliyor, aynı camide namaz kılıyor, aynı kültürü ve değerleri paylaşıyorlarsa, sevgi, kardeşlik ve dostluk içinde ulusal bir birlik inşa etmek çok daha kolaydır. Ama önce buna inanmak, arada ayrılık çıkaran fesat merkezlerini tespit edip bu şer odaklarını susturmak ve istikrarın ittifakta olduğunu sürekli olarak dile getirmek gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, İslam toplumlarını güçsüzleştiren unsur daima onların parçalanmaları olmuştur.

Adnan Oktar'ın Kashmir Reader'da yayınlanan makalesi:

http://kashmirreader.com/2017/08/02/iraq-danger-facing-new-crisis/

 

Masaüstü Görünümü