Harun Yahya

Charlottesville: Irkçılık belası Amerika’yı terk etmedi



Geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri'nin Charlottesville kentinde yaşanan iç savaş ortamı dünyanın gözünü bir kez daha ABD’deki ırkçı ideolojilere ve yapılanmalara çevirdi. Özellikle, barışçıl bir şehrin sokaklarının ağır silahlı milisler tarafından kuşatılması ve insanlara terör estirilmesi birçokları tarafından kaygı ile karşılandı. Uzun yıllardır sosyal barış konusunda dünyaya örnek olmuş bir ülkenin birkaç ay içinde şiddet gösterilerine maruz kalması akılları zorluyor. ABD hükümeti, hem yükselen ırkçılık hem de karşısında yükselen şiddet yanlısı gruplar konusunda acilen tedbirler almalı. Dünyanın aklı selimin hakim olduğu bir ABD’ye ihtiyacı var.

ABD belki de ırkçılık konusunda en kötü tarihe sahip ülkelerden biri. Amerikan halkı sadece 150 yıl önce kölelik temelli bir iç savaşla birbirini kırdı. 4 yıl içinde her iki taraftan 1 milyon Amerikalı can verdi. Güneyin zengin ve verimli toprakları ve alt yapısı harap oldu. Savaşın sonunda kölelik yasal olarak kalksa da gerçek hayata yansıması için 1 yüzyıl daha geçmesi gerekti. Bu dönemde Ku Klux Klan gibi zenci karşıtı örgütler, yasal alanda kazanılan hakların sosyal alana uygulanmasını önlemek için çaba sarf ettiler. 20. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Öjeni (Eugenie) ve ırk hijyeni gibi hareketler de ırkçı yaklaşımlardandı. 

Irkçı şiddet başta güney bölgeler olmak üzere ABD topraklarından II. Dünya Savaşı sonuna kadar hiç eksik olmadı. Beyazlar ile siyahilerin aynı okulda okumaları, aynı otobüste seyahat edebilmeleri, aynı restoranda yemek yemeleri 1960’lardaki sivil halk hareketleri sayesinde gerçekleşti. Bugün hala toplumun bazı kesimlerinde insanları renklerine göre ayrıştırmayı uygun gören bir ideolojik alt yapı var. Bu şiddet iklimi ise 168 kişinin ölümüne neden olan Oklahama bombacısı Timothy McVeigh gibi kendini vatansever addeden teröristleri doğuruyor. Bu, ABD toplumunun kendi içinde çözüm bulması gereken bir konu.

 White Supremacy olarak adlandırılan ırkçı hareketler Nazi bayrağı taşıyorlar ve Svastika dövmelerine sahipler. Saf kan ve saf toprak manasına gelen “kan ve toprak” gibi Nazi sloganları atıyorlar. Charlottesville‘de olduğu gibi anti-Semitik Musevi düşmanı fikirlere de sahipler.  Bunlar ABD toplumunun bir parçası olmayan değerler, fakat ırkçı aşırı sağcı kesimde taraftar buluyorlar.

Radikal sağ teröristler son birkaç yılda birçok toplu katliama da imza attı. 2012’de Wisconsin’de Sikh tapınağına yapılan saldırıda 6 Hintli can verdi. 2014 Musevi toplum merkezi saldırısında da 3 masum Musevi katledildi. Son dönemin en büyük saldırılarından birini ise Dylann Roof gerçekleştirdi. Charleston Güney Kaliforniya’da siyahilere ait bir metodist kilisesindeki katliamda 9 dindar Hristiyan can verdi. Tüm bu saldırıların arkasındaki isimler beyaz üstünlüğüne inanan organizasyonların takipçileriydi.

Bugün ırkçı hareket ABD sınırları içinde birçok küçük yapılanmaya sahip. Bu grupların başını Neo Naziler çekiyor. Neo Naziler faaliyetlerini internet üzerinden koordine ediyorlar. Neo Nazilerin ardından gelen bir diğer ırkçı grup ise beyaz milliyetçiler (White Nationalists). Bu hareket Neo Nazilere göre daha ılımlı, ama saf ırka dayalı bir etnik devlet (ethnostate) oluşturmak için mücadele ediyorlar. Bu grubun bir altında ise Neo konfederasyoncular var. Bu kadronun da hedefi aynı: beyazlara devlet kurmak. İç savaş öncesi döneme nostaljik bir bağlılıkları var. KKK hareketi de bunlar kadar yaygın olmasa da ülkenin belirli kesimlerinde faaliyetlerini devam ettirmekte.

Son dönemde daha modern ve şehirli bir hareket olarak ortaya çıkan Alt-Right ise kendini ırkçı olarak konumlandırmıyor. Liberaller, feministler, sosyal adalet savaşçıları ya da göçmenler aynı fikirde değil.

Son 3 seçimde bu tartışmalar siyasete dahil oldu. Sağ seçmen Obama’nın Amerikan değerlerine aykırı olduğunu düşündüğü uygulamaları karşısında bir birlik oluşturdu. Dindar ve muhafazakar seçmenin oyları ile Donald Trump az bir farkla başkan seçildi. Seçim sonuçlarının açıklanmasıyla da sokaklar sol eğilimli seçmenlerin protestoları ile doldu. Radikaller protestoları şiddet boyutuna taşıdı. Bugün şiddetin şiddeti nefretin nefreti doğurduğu kısır bir döngü yaşanıyor.  Çözüm üretmesi gereken siyasetçiler, devlet adamları, aydınlar ise gün geçtikçe aklıselimden uzaklaşıyor. 

Bu akıldışı ortam, hem radikal sağ hareketleri, hem de radikal sol hareketleri destekliyor ve büyütüyor. Bir avuç şiddet yanlısının provokasyonuyla başlayan organizasyonlar, merkezi de içine alarak toplumsal tabanını hızla genişletiyor.

Diğer yandan, radikal sağ eylemler şiddet yanlısı sol bir hareket olan Antifa’yı ortaya çıkardı. Bugün nerede sağ bir hareketlenme olsa, Antifa bunun karşısında maskelerle sopalarla dikiliyor. Muhafazakar kadroları ırkçı ilan ediyor. Barışçıl protestoları savaş alanına çeviriyor.

Oysa, ABD tarihinde ırkçılığa karşı büyük başarılar, barış yanlısı liderler tarafından kazanılmıştı. Ünlü Salem yürüyüşü barışçıl bir hareketti. Kara Panterler gibi şiddet yanlısı organizasyonlar ise sivil halklar arayışına sadece zarar verdi. Benzer şekilde, bugün de şiddeti savunan hiçbir tepki ve hareketin başarı kazanamayacağı açıkça tecrübe edilmiş bir gerçek. Irkçılık sorunu, tarihte sadece akılcı, uzlaşmacı ve barışçıl yöntemlerle yenilmiştir. Aynı şekilde, bugün de barıştan uzak bir modelin başarılı olması imkansızdır. Bugün yaşanan şiddet ırkçılığı desteklemekten başka bir amaca hizmet etmeyecektir. Artık sesini yükseltmesi gerekenler, barış yanlılarıdır.

Adnan Oktar'ın American Herald Tribune'de yayınlanan makalesi:

https://ahtribune.com/us/1877-charlottesville-racism.html

Masaüstü Görünümü