Harun Yahya

11 Eylül sonrası "Terörle Savaş" Dünyayı hangi noktaya getirdi?



11 Eylül 2001 terör saldırısı tüm dünyayı dehşete düşüren ve insanlık tarihinin en büyük ve kanlı terör eylemi olarak kayıtlara geçti. Aynı zamanda, 2000'li yılların başlarından itibaren tarihin akışını etkileyen kritik bir dönüm noktası da oldu.

Başta ABD halkı olmak üzere tüm ulusları sarsan bu insanlık dışı, hunhar saldırıların hemen ardından ABD Başkanı George W. Bush ünlü "Terörle Savaş" (War on Terror) ilanını yaptı. Kongre'deki konuşmasında yaptığı bu savaş ilanının üzerinden henüz bir ay bile geçmeden Bush, 7 Ekim 2001 tarihinde Afganistan'a hava saldırısı emrini verdi.

Afganistan'ın işgali sürerken, dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair ve İngiliz istihbaratının, 'Irak'ta kitle imha silahları bulunduğu'na dair "sözde" raporunu gerekçe gösteren Bush yönetimi 20 Mart 2003 tarihinde bu sefer de Irak'ı işgal emrini verdi.

Oysa bugün Chilcot raporuyla, ABD'yi Irak savaşına sokan Blair'in istihbarat raporunun gerçek dışı olduğu ortaya çıktı. Irak'ta kitle imha silahı falan yoktu. Blair de sonunda bunu itiraf etmek zorunda kalmıştı. Son dönemde ise basında Blair'in 2001-2007 tarihleri arasında Bush'a gönderdiği mesajlar ifşa edildi. Bu mesajlar onun her konuda ABD Başkanı'na yol gösteren kişi konumunda olduğu gibi Afganistan Savaşı'nın akıl hocası olduğunu da gözler önüne serdi.

Sonuçta, "Terörle Savaş" politikası teröristler dışında herkese zarar getirdi:

– İslam coğrafyası tarihinin en büyük felaket ve yıkımını yaşadı. Binlerce yıllık tarihi kentler, ana yerleşim merkezleri yerle bir oldu. Milyonlarca masum sivil hayatını kaybetti, milyonlarcası yerlerinden oldu, mülteci konumuna düştü. Yüzbinlercesi yaralandı, sakat kaldı. Onbinlercesi akıl almaz işkencelere, tecavüzlere uğradı. Geriye kalan zavallı insanlar ise yoksulluk, hastalık ve sefaletle boğuşuyor. Irak'ta ve Afganistan'da siviller üzerinde denenen beyaz fosfor ve seyreltilmiş uranyum içeren bombalar yüzünden bugün birçok çocuk sakat doğuyor.

– Batı dünyası da, İslam alemi kadar olmasa da "Terörle Savaş"tan payını aldı ve halen almaya devam ediyor. Askeri mücadele yöntemi terörü bitirmek şöyle dursun, daha da çoğalıp gözü dönmüş hale gelmesinden ve tüm dünyaya sıçramasından başka işe yaramadı. Boston Globe'dan Andrew J. Bacevich'in ifadesiyle terörün "metastaz" yapmasına neden oldu.

Mart 2004 MADRID; Temmuz 2005 LONDRA; Ocak-Kasım 2015 PARIS; Ocak 2016 İSTANBUL; Mart 2016 BRÜKSEL; Temmuz 2016 NICE; Aralık 2016 BERLIN; Ocak 2017 İSTANBUL; Nisan 2017 STOCKHOLM, Mayıs 2017 MANCHESTER; Haziran 2017 LONDRA; Ağustos 2017 BARCELONA...

'Terörle Savaş' sonrası Ortadoğu'dan Avrupa'ya sıçrayan radikal terörün en kanlı örneklerinden bazıları bunlar...

Dünya genelini katarsak bu liste yüzlerce maddeye uzuyor...

– ABD'ye gelince, "Terörle Savaş" kampanyasının ülkeye verdiği maddi ve manevi zarar, 11 Eylül'ün yol açtığından kat kat fazla oldu.

Irak'ta 2003-2014 yılları arasında toplam 4.491 ABD askeri öldü. 2016 Ekim ayı itibarı ile ise Afganistan Savaşı'nda ölen ABD'li asker sayısı 2.386'ya ulaşmıştı. 20.049 ABD'li görevli ise savaş sırasında yaralandı. Savaş esnasında Afganistan'da hayatını kaybeden sivil ABD'li sayısı ise 1.173.

Yalnızca 2012 yılında bu savaşlara katılan ve bunalıma girip intihar eden ABD ordu mensuplarının sayısı da 349. Bu rakam aynı yıl savaşta ölen ABD askerlerinin sayısından (295) bile fazla.

"Terörle Savaş" ABD'nin aynı zamanda ekonomisine de en büyük darbeyi vurmuştur. Nitekim, 2001 yılından beri süregiden Afganistan Savaşı ABD tarihinin en uzun savaşıdır. Harvard Üniversitesi'nden Linda J. Bilmes'in araştırmasına göre Irak ve Afganistan savaşlarının ülkeye maliyeti 4-6 Trilyon dolar arasındadır. Bilmes araştırmasının sonucunda haklı olarak "4 Trilyon Dolar ile ne satın aldık?" sorusunu sormaktadır.

Elbette bu ekonomik çöküşün en büyük yansıması ABD toplumu üzerinde görülmektedir. Feeding America'ya göre nüfusun %15'ini oluşturan 48 milyon ABD'li yoksuldur. 42 milyon ABD'li ise açlıkla mücadele etmektedir. Michigan ve Harvard üniversiteleri araştırmacıları tarafından düzenlenen bir araştırmaya göre günde 2 dolardan az gelirle yaşayan aşırı fakir aile sayısı son 15 yılda iki katına çıkmış ve 1,5 milyon olmuştur. 20 milyon ABD'li karavanlarda yaşamaktadır. Her gece 565 bin evsiz sokaklarda yatmaktadır, bunların 48 bini eski askerdir.

11 Eylül'den bu yana Ortadoğu'ya düzenlenen askeri operasyonların Batı'ya transfer ettiği radikal terör, suçsuz ABD halkının bir korku toplumuna dönüşmesine neden olmuştur. ABD'de son 5 yıl içinde 3 ayrı terör saldırısı düzenlenmiştir:

Boston Maratonu'nda 2013'te radikal bir teröristin düzenlediği bombalı saldırıda 3 kişi öldü, 264 kişi yaralandı. Aralık 2015'te evli bir çift, engellilere hizmet verilen sağlık kurumunu hedef alarak 14 kişinin ölümüne neden oldu. Saldırının IŞİD bağlantılı olduğu ortaya çıktı.

Yine, terörle mücadele ve güvenlik gerekçeleriyle Patriot Yasası gibi, ABD halkı üzerinde baskı, korku, özel hayatın gizliliğinin kalkması gibi olumsuzluklar oluşturan sayısız yasa ve düzenlemeler de bütün bunların tuzu biberi oldu...

Sonuçta, Blair-MI6 işbirliğinin yönlendirmesiyle ABD'nin içine sürüklendiği "Terörle Savaş" fiyaskosunun ülkeyi getirdiği durum hiç de içaçıcı görünmüyor. Bu tarihi hatadan dönmek şöyle dursun yeni yönetimler de yüzlerce sonuçsuz ve başarısız tecrübeye rağmen aynı hatada ısrarcı olmayı sürdürüyor.

Oysa, küçük bir akademik çalışmayla bile, radikal terörün gerçekte İslam'ın özü ve temeli olan, barış, sevgi, birlik ve kardeşliğe çağıran Kuran'a bütünüyle zıt olduğu kolayca görülebilirdi. Radikal terörist zihniyetin eski dönemlerden kalma töre, kabile kültürü gibi ilkel ve vahşi geleneklerden, hurafelerden kaynaklandığı rahatlıkla anlaşılabilirdi. Ardından terörün yegane ideolojik dayanağı olan bu Kuran dışı bağnaz, radikal inanç sisteminin kökü, geniş çaplı ve profesyonelce organize edilmiş Kuran'a dayalı bir eğitim kampanyasıyla tüm İslam coğrafyasından temelli kazınabilirdi.

Bunlar elbette, bugüne kadar bu amaçla yapılmış tüm askeri müdahalelerden çok daha yapıcı, kalıcı, masrafsız, güvenli, kansız, yıkımsız, barışçıl ve kesin çözümü sağlayan en mükemmel yöntemler olurdu.

Şu ana kadar bu uygulanamamış olabilir, önemli olan kaybedilen zamanın hemen telafi edilmesi ve bir an önce yeni 11 Eylüllerin yaşanmasının engellenmesi için hep birlikte çalışılmasıdır.

Adnan Oktar'ın American Herald Tribune'de (Amerika) yayınlanan makalesi:

https://ahtribune.com/politics/1895-ramifications-of-the-post-9-11.html

Masaüstü Görünümü