Harun Yahya

Ramazan 2010 - 5. Gün




 



 

Allah'a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)

 



 

"Sizin şu soyunuz-sopunuz kimseye üstünlük ve kibir taslamaya vesile olacak şey değildir. (Ey insanlar)! Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Hepiniz bir ölçek içindeki birbirine müsavi buğday taneleri gibisiniz… Halbuki, hiç kimsenin kimseye din ve takva müstesna üstünlüğü yoktur. Kişiye kötü olması için; başkalarını yermesi, küçük görmesi, cimri, kötü huylu, had ve hududu aşmış olması yeter." (Müsned-i Ahmed b. Hanbel, 4/158, İbnu Kesir, 4/128)

 



 


 

Şeytan'ın gücü iman edenler üzerinde zayıftır


Şeytan hakkında unutulmaması gereken çok önemli bir gerçek vardır. Şeytan Allah'tan müstakil bir güç değildir. Şeytanı Allah yaratmıştır ve O'nun kontrolündedir. Düşmanlığı insana karşıdır.

Şeytanın Allah'tan bağımsız bir güç olduğunu düşünenler yanılırlar. Bu kimseler şeytanın Allah'a karşı bir mücadelesi olduğunu zannederler. Oysa şeytanın insanlara Allah'ın dinini yaşatmak istememesinin nedeni, bunun insanları yıkıma uğratmak için tek yol olduğunu bilmesidir. Sonuç olarak o da Allah'ın yarattığı bir varlıktır ve O'nun izniyle faaliyetini sürdürmektedir. Kendisine tanınan süre bittiğinde, cezasını çekmek üzere o da saptırdığı insanlarla beraber cehenneme atılacaktır. (detaylı bilgi için bkz. http://www.harunyahya.org/imani/Seytan.html)

Unutulmaması gereken, şeytanın müminler üzerinde bir gücü olmadığıdır. Şeytanın gücü yalnızca Allah'ın tespit ettiği, daha doğrusu cehennem için özel olarak yarattığı insanlar üzerinde geçerlidir.





Şeytan Allah'ın mümin olarak yarattığı bir kulu saptıramaz. Sadece, müminin dünya hayatındaki imtihanı gereği bazı küçük hatalar yapmasına vesile olabilir. Şeytanın saptırma etkisi yalnızca kalbinde hastalık bulunan kimseler üzerindedir. Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilir:


Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üzerindedir. (Nahl Suresi, 99-100)


Şeytan da yaratılmış bir varlık olduğuna göre, herşeyde olduğu gibi onun yaratılışında da sonsuz hikmet vardır. Örneğin şeytanla beraber büyük bir insan topluluğunun cehenneme sürüklenmesi, kıyamet günü müminlerin Allah'a şükürlerini, cennete karşı duyacakları sevinci artıracak bir unsurdur.

Şeytan aynı zamanda mümin topluluğun içinde gizlenen münafıkların ortaya çıkmasını sağlar. Bu hastalıklı kimseleri etkisi altına alarak, müminler aleyhine faaliyette bulundurur. Böylece münafıklar mümin topluluğu içinde gizlenemeyerek kendi kendilerini deşifre etmiş olurlar. Müminler de içlerinde barınmaya çalışan bu grubu kolaylıkla teşhis ederler.

(http://www.seytaninsistemi.com)

 



 

Allah Hz. Mehdi (a.s.)'yi kendisine atılan iftiralardan temize çıkaracaktır
 




Muhammed (sav) ailesinden El-Mehdi (Hz. Mehdi (a.s.)) ... geniş karınlıdır, ... bacakları çok enerjiktir, omuzları geniştir, ... onun gecesi Allah’a boyun eğerek ve secde ederek yıldızlara nöbet tutarak geçecektir, kendisini suçlayanların attığı suçlar onu Allah’ın huzurunda etkilemeyecektir, o nur yayan bir kandildir.

(Bihar-ül  Envar: 86-81)






 

Hadiste Hz. Mehdi (a.s.)’nin Peygamberimiz (sav)’in soyundan geleceğine değinilmektedir. Hz. Mehdi (a.s.)’nin fiziksel özelliklerinden geniş karınlı olması, bacaklarının enerjik olması ve geniş omuzları hadiste anlatılmaktadır. Hadiste Hz. Mehdi (a.s.)’nin geceleri ibadet ederek ve Allah rızası için ilmi faaliyetlerle geçireceğine dikkat çekilmektedir. Ayrıca hadiste Hz. Mehdi (a.s.)’yi haksız yere suçlayanlar olacağı da belirtilmektedir. Fakat inşaAllah Allah Hz. Mehdi (a.s.)’yi, kendisine atılan iftiralardan temize çıkaracaktır. Hz. Mehdi (a.s.), toplumun yaşadığı karanlık ahlak özelliklerinin arasında hemen belirgin olan temiz İslam Ahlakı ile nur yayan bir kandil gibi olacaktır.

http://www.mehdi-deccal-masonluk.com/


 


 

Dünya takdir etti


TASCA, 21 Kasım 2008

Muhabir: Sizce Türkiye, mademki Türkiye ve Türkler öncülüğünde diyorsunuz, Türkiye böyle bir göreve hazır mı?

Adnan Oktar: Hazır. Bir de tarihi şartlar da bunu zorluyor. Şu an bütün İslam ülkeleri ve Türkiye, rahatsız durumda. Türkiye de içinde rahatsız. Mesela PKK sorunu var, hayat pahalılığı var. Neşesizlik var bizim milletimizde, neşesi kaçtı milletin. İslam ülkeleri de öyle ama başsız her sistemde bu olur. Başı olmayan bir gövde yaşamıyor. Başı olan bir sistem olduğunda Türkiye liderliği çok güzel yapabilecek bir ülke. Osmanlı'dan gelen bir tecrübesi var. Olgun ve yetişmiş kadroları var. Aklı başında, büyük bir idareci sınıfı var Türkiye’de. Bu çok başarılı bir güç demektir, büyük bir güç demektir. Ve buna itiraz eden de yok. İnsanlar mutlu olduktan sonra, Türkiye’nin ağabeyliğinden, liderliğinden büyük bir hizmet aldıktan sonra ve büyük bir fayda gördükten sonra Türkiye’ye niye itiraz etsinler?
 

Yenişafak, 21 Mayıs 2010




www.bilimveteknoloji.org

 


 

Din ahlakının etkisi giderek artıyor / Yeni Asya / 13.03.2010


Roma'da düzenlenen "Dinler ve Sivil Otorite" adlı konferansın kapanışında konuşan, Vatikan'da Papanın ilahiyatçı danışmanı olarak görev yapmış Kardinal Georges Marie Martin Cottier dinin dünyadaki etkisinin giderek arttığını belirterek: "Son yıllarda dünyada bir dini uyanışa tanık oluyoruz. Küreselleşme sayesinde dinin etkisi giderek artmakta ve olumlu bir değişime uğramakta. Farklı kimliklerin bir çatışma sebebi haline gelmesine izin verilmemeli" dedi.
 


 

(http://www.guzelelestiriler.com)

 


 

Kuran’da Yaratılış
 


 

www.Kurandayaratilis.com

 

"... Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir." (Araf Suresi, 54)

"Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir." (Bakara Suresi, 29)

 

Bu sitede Rabbimiz'in yaratmasındaki delilleri Kuran'dan ayetler ile okuyacaksınız. Evrenin Yaratılışı, Bitkilerin Yaratılışı, Besinlerin Yaratılışı, İnsanın Yaratılışı ve Canlıların Yaratılışı gibi başlıklar altında Allah'ın sonsuz gücüne bir kere daha şahit olacaksınız.

 


 





Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu?

Türkiye Osmanlı geçmişine dönüyor

Cumhuriyet, 19 Mayıs 2010


 

Cohen, “dünyanın en kudretli ordusuna komuta eden” ABD Başkanı Barack Obama’nın olayları etkileme gücünün kayıp gittiğini vurguladığı makalede, Ortadoğu’da hiçbir değişiklik yaratamadığını, Avrupa bütünleşmesinin sembolü olan Avro’nun sendelediğini, Rusya’nın demokratikleşme yönündeki çağrılara yüz çevirdiğini kaydetti. Cohen, Türkiye’yle ilgili olarak ise şu değerlendirmede bulundu:

“Avrupa’nın dış kenarındaki Türkiye, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgede sahip olduğu nüfuzu yeniden kurma arayışında... Amerika’nın şimdiki zamanının sönmekte olan çekimi, Osmanlı geçmişinin çekimiyle boy ölçüşemez..."

 



Sayın Adnan Oktar ne demişti?


Ekin TV, 29 Ocak 2009

Adnan Oktar: Çünkü Türkiye’de bir Osmanlı tecrübesi ve bir devlet tecrübesi var. Yani bu herkesin kabul ettiği bir şey ve çok iyi yetişmiş kadromuz var bizim. Çok seçkin siyasilerimiz var, çok seçkin liderlerimiz var. Yani bunu Türkiye çok çok kolay başaracak güçte.
Mısır da istiyor, İsrail dahi geçenlerde söylediler. Diyorlar ki onlar: Siz on tane asker, bir tane de çavuşla bu bölgeyi yönetiyordunuz ve hiç bir sorun da çıkmıyordu. Biz koskoca bir ordu ile burada başaramıyoruz, burada düzeni sağlayamıyoruz ve kendimiz de sıkıntı çekiyoruz diyorlar. Kendimiz de acı çekiyoruz, etrafımızı da bir anlamda huzursuz ediyoruz şeklinde konuşmuşlar. DEMEK Kİ OSMANLI’NIN EVLATLARINA TÜRK MİLLETİNİN BU YİĞİT FERTLERİNE İHTİYAÇ VAR...

 



MPL TV, 21 Kasım 2008

Adnan Oktar: DÜNYANIN YENİ BİR OSMANLIYA, MODERN BİR OSMANLIYA İHTİYACI İNSANIN SUYA İHTİYACI GİBİ. Yani, Türk-İslam Birliği, Türkiye’nin liderliğinde, Türk devletlerin desteğinde büyük bir Türk-İslam Birliği.
Bu dünyanın adeta cennet hayatına dönmesi demektir. Ekonomik yönden fevkalade zengin olması demektir. Avrupa’nın, Amerika’nın, Rusya’nın ve Çin’in Çünkü bütün İslam ülkelerinin, bütün Türk ülkelerinin petrolü ve madenleri bu ülkelere akacaktır. Oralardan alınacak teknik aletlerle, teknik imkanlarla onlar da ticaretlerini geliştirmiş olacaklardır. Gelip hastaneler kuracaklar, tesisler, yollar açacaklar. Biz gideceğiz onların işyerlerinde, diğer uygun çalışma yapılacak yerlerinde faydalı faaliyetler yapacağız, faydalı çalışmalar yapacağız. Karşılıklı bir hem teknoloji hem bilim hem sanat alışverişi olacak. Terör ani şekilde duracaktır. Kökünden ve kesinlikle duracaktır. Teröre harcama diye bir konu olmayacaktır. Bunun sonucunda huzur ve istikrar da olacağı için bereket ve bolluk rivayetlerin açıklaması ile yani yağmur gibi olacak. Müthiş bir ferahlık olacaktır. Çağımız Osmanlı çağıdır. Türklük çağıdır. Türk-İslam Birliği çağıdır. İslam’ın sosyal adaletini güzel ahlakının hakim olma çağıdır. Bunların hepsini önümüzdeki 10 yıl 15 yıl içerisinde göreceğiz İnşaAllah.

(http://www.turkislambirligiyolunda.com/)    





 


 

Semenderlerden Örnek Alınarak Üretilen Yeni Bir Robot Felçliler İçin Umut Olabilir
 

Robot teknolojisinde, robotların yürümek, yüzmek ve koşmak gibi hareketlerini düzenlemek oldukça zorlu bir iştir. Bu nedenle robot araştırmacıları doğadan ipuçları alarak çalışmalar yapmaktadırlar. Fransız ve İsviçreli araştırmacıların geliştirdiği ve yazılımında 'semenderin hareketlerinden esinlenilen bir robot, felçlilerin yeniden hareket edebilmeleri için bir umut olarak görülüyor. Bir metre uzunluğundaki semender robot, suya girdiğinde yürüme hareketinden yüzme hareketine geçiş yapabiliyor. Karada mı suda mı olduğunu anlamasına yarayacak algılayıcıları olmayan robotun geçişleri uzaktan kumanda ile sağlanıyor. Kablosuz olarak gönderilen sinyallerin canlı hayvanlardaki beyinden omuriliğe gönderilen sinyallere benzer olduğu bildiriliyor.

Amerikan Sciences dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, bilim adamları, "robot semender"e beynin omuriliğe gönderdiğine benzer elektrik dalgaları verdi.
 Bu sinyaller, robotun hızını ve yönünü değiştirmesi veya suya girdiğinde yüzmek için yürümeyi kesmesini sağladı.

Makalede, bu robot modelin karada yaşayan omurgalı tetrapodların (dört ayaklı canlıların) kımıldama hareketini ve omurilikte sinir hücreleri tarafından bu mekanizmanın nasıl kontrol edildiğini daha iyi anlamaya olanak tanıyacağı ve böylece felçli hastaların tedavisi için yeni yöntemler geliştirilebileceği belirtildi.

Araştırmaya katılan Lozan Federal Politeknik Okulu'ndan Auke Jan Ijspeert, ayrıca bu deneyde bir robot ile biyolojik kavramların test edilip doğrulanabileceğini de gösterdiklerini kaydetti. (http://www.newscientist.com/article/dn11338-salamander-robot-uses-spinal-cord-to-move.html)

Bu gibi bilimsel gelişmeler Rabbimiz'in yaratma sanatının benzersizliğini bir kere daha ortaya koymaktadır. Allah herşeyi yaratan üstün güç sahibi olan Rabbimiz'dir.

 



 

Atın evrimi serisi bir sahtekarlıktır


"Atın evrimi"ni sembolize ettiği iddia edilen şemalar, yakın bir zamana kadar, evrim teorisine kanıt olarak gösterilen fosil sıralamalarının en başında gelmekteydi. Oysa bugün pek çok evrimci, atın evrimi senaryosunun geçersizliğini açıkça kabul etmektedir.

1879 yılında dönemin tanınmış evrimcileri arasından iki isim, Amerikalı fosil araştırmacısı Othniel Charles Marsh ile Thomas Huxley, bazı toynaklı fosilleri, arka ve ön ayaklarındaki tırnak sayılarına ve diş yapılarına göre dizerek bir şema oluşturdu. Bu hayali seri, sonraki yüzyıl boyunca atın sözde evrimine en büyük kanıt olarak gösterildi. Tırnak sayısındaki düşüş, ebatta ise küçükten büyüğe doğru giden düzenli artış evrimcileri ikna etmeye yetmişti.

(http://www.yaratilisvebilimsiteleri.com/)








İngiltere Doğa Tarihi Müzesi'nde yer alan "atın evrimi" sergisi. Bu ve benzeri "atın evrimi" şemaları, farklı devirlerde, farklı coğrafyalarda yaşamış bağımsız canlı türlerinin, son derece taraflı bir bakış açısıyla birbirleri ardına dizilmesiyle oluşturulur. Gerçekte "atın evrimi"ne dair hiçbir somut bilimsel bulgu yoktur.





Ancak yapılan kazılarda rastlanan ve sahte at serisine dahil edilmeye çalışılan yeni fosiller Darwinistler için sorun oldu. Çünkü fosillerin yeri, yaşı, tırnak sayısı gibi özellikler birbirleriyle çelişkili bir durum oluşturarak seriyi bozmaya başlıyordu. At serisi bu yeni bulgular karşısında tutarsız ve anlamsız bir fosil yığınına dönüştü.

Zamanla pek çok Darwinist atın evrimi senaryosunun gerçek kanıtlara dayanmadığını kabul etmek zorunda kaldı. Kasım 1980'de Chicago Doğa Tarihi Müzesi'nde 150 evrimcinin katıldığı, dört gün süren ve kademeli evrim teorisinin sorunlarının ele alındığı bir toplantı yapıldı. Toplantıda söz alan evrimci Boyce Rensberger, atın evrimi senaryosunun fosil kayıtlarında hiçbir dayanağı olmadığını ve atın kademeli evrimleşmesi gibi bir sürecin hiç yaşanmadığını şöyle anlatmıştı:

Yaklaşık 50 milyon yıl önce yaşamış dört tırnaklı, tilki büyüklüğündeki canlılardan bugünün daha büyük tek tırnaklı atına bir dizi kademeli değişim olduğunu öne süren ünlü atın evrimi örneğinin geçersiz olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Kademeli değişim yerine, her türün fosilleri bütünüyle farklı olarak ortaya çıkmakta, değişmeden kalmakta, sonra da soyu tükenmektedir. Ara formlar bilinmemektedir.

Fakat bugün biliyoruz ki, hem tek toynaklı, hem de üç toynaklı türler Kuzey Amerika'da beraber yaşamışlardı. At çeşitlerinin aynı anda var olduğu gerçeği, evrim teorisinin açıklamasıyla bütünüyle tutarsızdır. Buna ek olarak Hyracotherium, Miohippus ile Equus arasındaki kayıp halkalar asla bulunamamıştır. Evrime destek olması bir yana dursun, atın tarihi daha çok özel yaratılışla uyumludur - günümüzdeki eksiksiz canlılar aynı anda yaratılmışlardır.
 




(http://www.darwinizmnedir.com)
 


 

Zürafa Kafatası




Fosil Bilgisi

Yaş;
65 milyon yıllık

Dönem: Kretase

Bulunduğu yer: Meng Gu, Çin




 



 



 


 

Zürafalar, uzun boyunlarıyla dikkat çeken canlılardır. Darwinistler bu olağanüstü canlının boynunun, yüksekteki dallara uzanırken zamanla uzadığı varsayımında bulunmuşlardır. Evrim teorisinin bu en ünlü aldatmacalarından biri, resimde görülen fosil deliliyle ortadan kalkmış bulunmaktadır. Çünkü zürafalar günümüzden 65 milyon yıl önce de aynıdırlar. Bunların sürekli değişim geçiren, dallara ulaşmak için gitgide uzamaya başlayan örneklerinden fosil kayıtlarında eser yoktur. Zürafa, bugün nasılsa, 65 milyon yıl önce de aynıdır.

www.insanmucizedir.com
 


 



 

Masaüstü Görünümü