Harun Yahya

Ramazan 2010 - 15. Gün




 



 

Allah’ın izni olmaksızın hiç bir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz. (Al-i İmran Suresi,145)

 



 

"Allah Teala Hazretleri güzeldir, güzelliği sever. Kibir ise hakkın ibtali (hükümsüz bırakılması), insanların tahkiri (hor görülmesi)dir." (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 24)

 



 



İyilerle İttifak Etmeyi Ertelemek Doğru Olmaz

Dünyada inançsızlığın yerleşmesi ve kötülüğün yaygınlaşması için çaba harcayan insanlar bulunmaktadır. Bu insanlar, sahip oldukları kötü özellikleri tüm insanlara yaymak, onları bu kötülüklerin etkisi altına almak için, şeytanın da sevkiyle işbirliği halindedirler. Günümüzde son derece etkili bir hale gelen kötülerin ittifakına karşı, iyilerin de vakit kaybetmeden Kuran ahlakını yaşamak ve insanlara anlatmak amacıyla birbirleri ile ittifak etmeleri ve var güçleriyle kötülüklere karşı koymaları gerekmektedir.

Bu ittifakı geciktirmek veya “Önce herkes yapacağını yapsın, ben de ona göre davranırım” düşüncesiyle hareket etmek, kötülerin zulümleri ile mağdur olan mazlum insanları yalnız bırakmak olur. Unutulmamalıdır ki, Allah Saff Suresi’nin 4. ayetinde Müslümanların, “... birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi...” olmalarını emretmektedir.

Herhangi bir zulüm karşısında, iyilerden taraf olduğunu söyleyen bir insanın, zulmedenlere karşı elinden gelen her türlü desteği gücünün sonuna kadar vermesi gerekir. Bunun için yapması gereken ilk şey de, hangi tarafta olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktır. Çünkü sessiz kalan, karşı koymak için elindeki imkanları kullanmayan bir insanın samimiyetinden, dürüstlüğünden şüphe edilir.

Şunu unutmamak gerekir ki kötülerin ittifakına destek olmak için mutlaka onların yanında olmak gerekmez. Onların yaptıklarına kayıtsız kalmak da dolaylı olarak onlara destek olmak anlamına gelir.

Allah Hud Suresi’nde insanları bu konuda, “Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur...” (Hud Suresi, 113) ayetiyle uyarmaktadır. Kayıtsız kalarak destek olmak da zulme eğilim göstermenin başka bir şeklidir. Bediüzzaman Said Nursi de eserlerinde bu gerçeğe dikkat çekmiştir:


“Küfre rıza küfür olduğu gibi, dalalete (sapkınlığa), fıska (günaha), zulme rıza da fısktır (günahtır), zulümdür, dalalettir (sapkınlıktır).” (Emirdağ Lahikası, sf.145)


Şu halde bir insan eğer gerçekten vicdan sahibi ise iyilikten ve dürüstlükten yana tavrını açık ve net bir kararlılıkla ortaya koymalıdır. Aksi takdirde, yani çekimser ve duyarsız kaldığında, kötülerin tarafına geçmiş olur. Örneğin bir yerde zavallı ve masum insanlar hiçbir sebep olmadan şehit edilirlerse ve iyilerden olduklarını iddia edenler olup bitenler karşısında ses çıkarmaz, seyirci kalırlarsa; bu durumda bizzat kötülere ve zalimlere destek vermiş ve hatta onları daha da cesaretlendirerek yeni kötülüklere kapı açmış olurlar. Dolayısıyla tüm Müslümanların dünyadaki zulme karşı tek vücut halinde mücadele etmeleri, olabilecek en kısa sürede İslam birliğini oluşturacak yönde faaliyetlere başlamaları şarttır.

(http://www.dinsizligindiniilemucadele.com)
 



Mehdi (a.s.) İslam dinindeki bidatleri temizleyecek, insanları Kuran'a ve Peygamberimiz (s.a.v.)'in sünneti seniyyesine yönlendirecektir




İNSANLAR KURAN’I KENDİ NEFİSLERİNE GÖRE YORUMLADIKLARI ZAMAN HZ. MEHDİ (A.S.) ONLARIN DÜŞÜNCELERİNİ KURAN’A DOĞRU YÖNLENDİRİP ONU KURAN’IN GERÇEKLERİNİN HİZMETİNE SUNACAK. SONRA SİZE KİTAB VE SÜNNETİN NASIL UNUTULDUĞUNU GÖSTERECEK VE ONUN CANLI ANLAMLARINI İHYA EDECEK.

Nehcü’l Belağa, hutbe 134.








Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur ettiği ahir zamanda bazı insanlar Kuran'ı kendi nefislerine, kendi çıkarlarına göre yorumlayacaklar, insanları da bu yorumlara çekmeye çalışacaklardır. Hz. Mehdi (a.s.) ise insanlara Kuran ayetlerinin gerçek anlamlarını açıklayacaktır. İnsanların Kuran ayetlerinden, Peygamberimiz (s.a.v)'in sünnetinden manen çok uzaklaştıkları bu dönemde onlara ayetlerin gerçek anlamlarını açıklayacaktır.

http://www.bediuzzamanvemehdi.com/
 



Cumhurbaşkanı: Çekişmeyin hızlı ilerleyelim


Samsun AKS TV, 28 Ekim 2009

Adnan Oktar:
Türk İslam birliği oluşacak İnşaAllah.  Alevisi Sünnisi, Kürdü ile Çerkezi ile kurşunla kaynatılmış binalar gibi olacağız inşaAllah. Sırf  Türk İslam birliği değil dünya hakimi olacağız Allah’ın izni ile, dünyaya adalet vereceğiz. Bütün dünya huzur, kardeşlik, barış, sevgi getireceğiz. Bütün silahları kaldıracağız. Atom bombası, hidrojen bombası, efendim napalm bombası, genel maksat bombası hiçbir şey kalmayacak. Plastik oyuncak silah bile kalmayacak hepsini kaldıracağız Allah’ın izni ile. Uyuyan kişi uyandırılmayacak.  Hz. Mehdi’ye tabi olacağız inşaAllah talebeleri olarak.... Türk İslam Birliği'ni kuracağız. Azerbaycan, Suriye, Irak, Türkistan, Doğu Türkistan, Kazakistan, Yakutistan, Mısır, Libya hepsini bağrımıza basacağız. Bütün sınırları açacağız Allah’ın izni ile. Herkes özgür, herkes demokrat zemin içerisinde fikirlerini istediği gibi beyan edecek.  Allah Allah diyecekler özgürlük ne güzelmiş.  Dünya ne güzelmiş, sevgi ne güzelmiş, sevilmek ne güzelmiş,  barış ne güzelmiş, kardeşlik ne güzelmiş diyecekler inşaAllah.

www.kurandayaratilis.com


Türkiye, 16 Nisan 2010



Nazarbayev’in kendisine “Osmanlı’dan sonra aradan uzun yıllar geçti ve Türkiye’nin bayrağı dünyanın her tarafında tekrar şaha kalktı’ dediğini hatırlatan Gül, herkesin; Türkiye’nin aldığı mesafenin farkında olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin siyasi tartışmalarla enerjisini boşa harcadığını belirterek, “Bu gereksiz tartışmalara enerji harcamasaydık ilerleme çok daha hızlı olurdu” dedi.
 



Danimarka'da İslam'a Yönelen Danimarkalıların Sayısında Hızlı Bir Artış Oldu / Timetürk / 13.01.2010

Danimarka'da İslam'a olan ilgi artıyor. Kopenhag Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre, İslam'a yönelen Danimarkalıların sayısında hızlı bir artış var.

Kopenhag Üniversitesi tarafından hazırlanan 69 sayfalık kapsamlı bir raporun sonuçları, söz konusu uzmanların görüşlerini doğrular nitelikte çıktı. Dün hükümet yetkililerine sunulan raporun içeriği henüz tam olarak basına açıklanmadı, ancak raporu inceleyen bazı politikacılar yaptıkları açıklamalarda Müslümanlığı seçen Danimarkalı sayısını şaşırtıcı olarak nitelendirdi. Hükümetteki Liberal Parti’nin sözcülerinden Karsten Lauritzen konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Ne kadar Danimarkalının Müslümanlığı seçtiğini öğrendiğimde çok şaşırdım" dedi.
 




(http://www.guzel-sohbet.com)

 



Kuran'da Şükür



www.kurandasukur.com


Şükür, Kuran'da üzerinde en çok durulan konulardan biridir. Yetmişe yakın ayette şükretmenin öneminden bahsedilir, müminlere şükretmeleri hatırlatılır, şükredenlerin ve şükretmeyenlerin örnekleri verilir, akıbetleri anlatılır.

Şükrün Kuran'da bu derece önemle vurgulanmasının nedeni, bunun imanın ve tevhidin en büyük göstergelerinden biri olmasındandır. Bir ayette şükretmek, "yalnızca Allah'a kulluk etme"nin şartı olarak belirtilir:


Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah'a şükredin. (Bakara Suresi,172)

 


 





Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu?

Lübnanlı Berry'den, Avrupa'da İslam piyasası kuralım önerisi


Cumhuriyet, 25 Mart 2010



Akşam, 25 Mart 2010



Türkiye Büyük Milllet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berry, “Türkiye’nin kulağına birşey fısıldamak istiyorum. Batı piyasalarına ortak olarak girmemiz gerekiyor. Vakit kaybetmeyelim. buna büyük bir İslami piyasa da  diyebilirsiniz. Türkiye’nin öncülüğünde İslam ülkelerinin Batı’ya açılacağı ‘İslam Piyasası’ kuralım” önerisinde bulundu. Berry konuşmasında “Eğer birlikte hareket edebilirsek hem bu pazarlarda daha güçlü oluruz, hem de Batı’nın İslam dünyasında daha saygılı yaklaşmasını sağlayabiliriz” dedi.
 



Sayın Adnan Oktar ne demişti?

Arabnews, 9 Kasım 2008



Adnan Oktar:
İslam Birliği bütün dünya ülkelerini kucaklayan, hepsine sevgiyle bakan, karşısındakini düşman olarak görmeyen, ama kendisine düşman olanı da affedip kendisine dost hale getiren bir sistem. Dolayısıyla böyle bir sistemin düşmanı olmayacaktır. Çünkü bu sistemin düşman olduğu bir ülke yok. Düşman olmadığı için onun da düşmanı olmayacaktır bu sistemin. Türk-İslam Birliği dünyaya barış, kardeşlik, sevgi ve huzur getirmek amacı ile kurulacaktır. Bunun altyapısı şu an tamamdır. Çünkü bütün İslam ülkeleri, İslam Birliğini istiyor. Yani İslam ülkelerinde bir anket yapılsa halkın %99’unun, %95’inin İslam Birliğini istediğini görürüz. Türk devletlerinde de arandığında da aynı şeyi görürüz. Türk-İslam Birliğini isteyen kişilere sorduğumuzda “Siz istiyor musunuz bunu?” diye eğer anket yaparsak Türk Devletlerinde hepsinin Türk-İslam Birliğini istediğini görürüz ve görüyoruz. Ben bizzat buna şahidim. O yüzden halk bunu istiyor. Sadece üst seviyede siyasilerimizin ikna edilmesi, cesaretlendirilmesi ve  teşvik edilmeleri gerekiyor. Bu her an olabilecek bir şey. Şu an ekonomik çöküntünün olduğu ortamda, hemen şu fikirler ortaya atıldı. Gümrük Birliği oluşturalım. Ortak para birimi oluşturalım. ORTAK PAZAR OLUŞTURALIM, GİBİ DÜŞÜNCELER SÜRATLE DEVREYE GİRDİ. DEMEK Kİ, İSLAM BİRLİĞİ’NİN ALTYAPISI HAZIR. Ve kısa sürede de kabul edilecektir, bu inanç, bu düşünceler. Güzel bir şekilde neticelenecektir. Çünkü, bu sistemin düşman gördüğü hiçbir ülke yok. 

 




SAYIN ADNAN OKTAR'IN İSLAM BİRLİĞİ'NE ÇAĞRI KİTABINDAN BİR BÖLÜM (Ağustos 2003)



Ekonomik iş birliği, hem istikrarın sağlanması hem de kalkınma açısından önemlidir. Pek çok Müslüman ülkenin acil ihtiyacı, ekonomisinin istikrara kavuşması ve sağlam temeller üzerine oturtulmasıdır. İslam dünyasında endüstrinin gelişimine önem verilmesi, gerekli yatırımların yapılması zaruridir. Bütün olarak bir kalkınma projesi geliştirmek gerektiği de açıkça görülmektedir. Eğitim, ekonomi, kültürel yapı, bilim ve teknoloji birarada gelişmelidir. Bir yandan çalışma alanları teknolojik olarak geliştirilirken, öte yandan çalışanların eğitim düzeyinin ve kalitesinin artırılması sağlanmalıdır. Toplumlar daha üretici olmaya özendirilmelidir. Çoğu Müslüman ülkede yaşanan yoksulluğun, eğitimsizliğin, gelir dağılım dengesizliğinin ve diğer sosyo-ekonomik sıkıntıların ortadan kaldırılmasında ekonomik iş birliklerinin büyük katkısı olacaktır. SERBEST TİCARET ALANLARI OLUŞTURULARAK, GÜMRÜK BİRLİĞİ SAĞLANARAK VE ORTAK PAZARLAR MEYDANA GETİRİLEREK BU İŞBİRLİĞİ KURULABİLİR.

(http://www.turkislambirligiyolunda.com/)    





 



İki Santimlik Kanser Doktoru

Japonya'nın Ritsumeikan Üniversitesi araştırmacıları, mini tıbbi robot ürettiler. Mini robot, insan vücudunda ilerliyor ve istendiğinde vücutta çeşitli işlemler yapabiliyor.

1 cm çapında, 2 cm uzunluğunda ve 5 gr ağırlığındaki mini robot, enfeksiyonlu veya kanserli dokuya geldiğinde tedavi amaçlı ilaç enjekte edebiliyor veya ameliyat yapabiliyor. Robotta kamera gibi mini aygıtlar ve mini enjektör bulunuyor. Mini robotun tanıtımı, üniversitenin Kusatsu kentindeki kampüsünde yapıldı ve büyük ilgi gördü.
(http://www.haber7.com)





Unutulmamalıdır ki, teknoloji, Yüce Allah'ın insanlara olan rahmetinin bir örneğidir ve tüm bu gelişmelerin kaynağı gibi görünen bilim adamları gerçekte teknolojinin gelişmesi için yalnızca birer vesiledir.

(www.harunyahya.net)

 



Endosimbiyoz, Darwinistlerin çaresizlikten ürettikleri bir aldatmacadır


Darwinistler hücrenin yapısındaki organellerden mitokondrilerin, ökaryot bir hücrenin içine giren bir bakterinin sözde hücre ile ortak bir yaşam oluşturmasına bağlamaya çalışırlar. Endosimbiyoz hipotezi denilen bu iddianın bilimsel olarak hiçbir tutarlılığı yoktur. Bunun nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

1.     Hücrelerde, lizozom adı verilen organeller bulunur. Lizozom, zarla çevrili bir organeldir. İçinde sindirim enzimleri bulunur. Hücre içi ve dışı sindirimi gerçekleştirir. Yaşlanmış organellerin ve hücrelerin parçalanmasını sağlarlar. Hücre savunmasında birinci derece etkilidirler.

Dolayısıyla Darwinistlerin iddia ettikleri şekilde bir ökaryot hücrenin içine giren bakteri, derhal sindirilerek yok edilecektir. Eğer hücre bu bakteriyi sindirecek enzimlerden yoksunsa, zaten beslenemez ve yaşamını devam ettiremez. Ayrıca saldırıların tümüne karşı savunmasız hale gelir ve yine yaşamını devam ettiremez. Yani Darwinistlerin endosimbiyoz hipotezi, yalnızca bu nedenle dahi tutarsızdır.





2.     Hücreler ancak tüm organelleri ve partikülleri ile beraber var olduklarında normal işlevlerini devam ettirebilirler ve hayatta kalabilirler. Organellerinin bazıları eksik olan hücreler ya hiç canlı kalamaz ya da hastalıklı olur. Bu hücreler çoğalamaz ve çok kısa sürede ölürler. Dolayısıyla mitokondri gibi çok hayati bir organelden yoksun hücrelerin bir zamanlar var olduğu, bu şekilde yaşamaya devam ettikleri gibi dayanağı olmayan bir iddia tamamen geçersizdir.

3.     Mitokondrilerin içinde de DNA bulunur. Buna mtDNA adı verilir. Fakat bu, mitokondrinin sözde bir zamanlar bakteri olduğu anlamına gelmez. Çünkü mtDNA, varlığını sürdürebilmek için, hücrenin ana DNA’sının sentezlediği proteinleri kullanmak zorundadır. Dolayısıyla mitokondrinin DNA’sı, ana hücre olmadan tek başına bir işlev sahibi olamaz.

4.     Darwinistlerin endosimbiyoz iddiasının temeli, iddianın ilk ortaya atıldığı 1981 yılındaki teknoloji ile mitokondrinin bakteri hücresine benzer sanılmasına dayanmaktadır. Darwinistler mitokondrinin çift katlı membran yapısını ve DNA’sının çember şeklinde olmasını bakterilere benzettikleri için, bu organın eskiden bir bakteri olduğunu iddia etmişlerdir. Söz konusu iddianın geçersizliği, çeşitli bilimsel gelişmeler sonucunda kapsamlı şekilde ortaya çıkmıştır.
 




Bu yüzeysel bakış açısı ile, son derece kompleks olan canlı organizmaları açıklamak mümkün değildir. Bu mantık; “örümceklerin de 8 adet bacakları var, ahtapotların da 8 adet bacakları var. Demek ki aralarında evrimsel bir bağ var” demeye benzer. Farklı canlıların, benzer yapılara sahip olan bölümlerinin olması, aralarında evrimsel bir bağ olduğu anlamına gelmemektedir.

Özet olarak, endosimbiyoz iddiası, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan bir fantazidir. Evrimcilerin kendileri de bugün bu mantık dışı hipotezin herhangi bir kanıtının bulunamayışı nedeniyle, hipotez olarak kalma zorunluluğunu itiraf etmektedirler.  Daha da önemlisi, bu hipotezin hiç bir şekilde ilk hücrenin meydana gelişine dair bir açıklama getiremiyor olmasıdır. Olasılık hesaplarına göre dahi, tek-hücreli organizma, o kadar karmaşıktır ki; bu karmaşık yapının, tamamen tesadüf ve rastlantıyla bir araya gelme ihtimali, 1/1078436 olarak hesaplanmıştır, yani imkansızdır.

(http://www.evrimkomedisi.com)
 



Mantis karidesi ve yılan balığı
 




Fosil Bilgisi

Yaş:
95 milyon yıllık

Dönem: Kretase

Bulunduğu yer: Hakel, Lübnan




 



 



 




Bu fosilde bir mantis karidesi ve yılan balığı birlikte görülmektedir. Bilimsel bilgi ve bulgular göstermektedir ki, yılan balıkları hep yılan balığı, mantis karidesleri hep mantis karidesi olarak var olmuşlardır. Herhangi bir sözde ilkel ataları yoktur. Bir başka canlıdan türememiş, bir başka canlıya dönüşmemişlerdir. Soylarını devam ettirdikleri müddetçe hiçbir ara aşamadan geçmemişlerdir.

(http://www.denizlerdekimucize.com)




 


 

Masaüstü Görünümü