Harun Yahya

Ramazan 2010 - 16. Gün




 



 

Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina kıldı; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel-temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir. (Mümin Suresi, 64)

 



 

"Fakirleri seviniz ve onlara yakın olunuz. Siz onları severseniz, Allah da sizi sever. Siz onlara yakın olursanız, Allah da size yakın olur. Siz onları giydirirseniz, Allah da sizi giydirir. Siz onları yedirirseniz, Allah da sizi yedirir. Siz cömert olunuz ki, Allah Teala da size karşı cömert olsun." (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 17/15)

 



 


 

Her İşte Allah'ın Rızasının En Çoğunu Tercih Etmek


Karşılaştığı her olayda olabilecek en ihlaslı tavrı göstermek isteyen bir insanın her işinde "Allah'ın rızasının en çoğu"nu kazanma arayışı içinde olması gerekir. Allah'ın bu emri "Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü  Allah'adır..." (Maide Suresi, 48) ayetinde geçen "hayırlarda yarışınız" sözleriyle insanlara hatırlatılmıştır. Bir başka ayette ise şu şekilde buyurulmuştur:

"Sonra Kitabı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Artık onlardan kimi kendi nefsine zulmeder, kimi orta bir yoldadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda yarışır öne geçer. İşte bu, büyük fazlın kendisidir." (Fatır Suresi, 32)

Ayette de bildirildiği gibi, Allah'a iman ettikleri halde 'orta bir yol tutan' insanlar da vardır, 'hayırlarda yarışıp öne geçenler' de. İhlas sahibi bir Müslüman hayırlarda yarışmaktadır. Hayatının her anında Allah'ın razı olacağı tavırları göstermek için ciddi bir çaba sarf etmekte, elindeki tüm imkanları kullanarak salih kullardan olmaya çalışmaktadır.

Dini yaşamada orta yolu tutanlar ve hayırlarda yarışanlar arasındaki farkı şu şekilde açıklayabiliriz; insan hayatı boyunca pek çok olayla karşılaşır. Hayatına nasıl bir yön vereceği, olaylar karşısında nasıl bir tavır alacağı, nasıl bir ahlak göstereceği konusunda her zaman için çeşitli seçeneklerle karşı karşıya kalır. Seçim ise tamamen kendi vicdanına kalmıştır. Bu seçenekler arasında her zaman için Allah'ın rızasına uygun olmayan alternatifler de vardır. İman eden bir insanın dikkati bu din dışı seçeneklere karşı son derece açıktır. Dolayısıyla da bu ihtimalleri kayıtsız şartsız reddeder ve Allah'ın rızasına uygun olan tavrı seçer.

Bu noktada önemli olan ise şudur; seçenekler henüz sona ermemiştir. Halen karşısında alternatifler vardır. Ve bunların hepsi de, Kuran ahlakına uygun tavırlar olabilir. Ancak yine de bu durum insanı kandırmamalıdır. Kişinin bu aşamada vicdanını ve dikkatini bir kez daha devreye sokup, Allah'ın rızasını gözeterek bir kez daha seçim yapması gerekmektedir. Eğer insan kendisine 'orta bir yol'u değil de, 'yarışıp öne geçenlerden' olmayı ideal edinmişse, o zaman hangi kararı verirse Allah'ın en çok razı olacağını kolaylıkla anlar. Dolayısıyla karşısına çıkan tüm bu alternatifler arasında Allah'ın en fazlasıyla razı olacağı, dolayısıyla kendisinin de en fazla ecri kazanıp, Allah'a yakınlıkta en fazla yolu katedebileceğini umduğu tavrı seçer. Bu yaptığı tercihin diğerlerinden farkı ise, nefsin hiçbir şekilde karışmaması ve katıksızca Allah'ın rızasını hedeflemesidir. İşte bu vicdani titizlik de ona ihlası kazandırır.

(http://www.imtihaninsirri.com/)

 


 

Hz. Mehdi (a.s.) hiçbir tarikata bağlı olmayacak, zuhur etmesiyle tarikatların tümü ona biat edecektir
 




Ebu Said’den: Hasan b. Ali aleyhi’s-selâm ... şöyle buyurdu: “... YÜCE ALLAH ONUN VELADETİNİ (DOĞUMUNU) GİZLEYECEK VE ŞAHSINI SAKLAYACAKTIR. BÖYLECE O, ZUHUR ETTİĞİNDE KİMSENİN BİATI ONUN BOYNUNDA OLMAYACAKTIR... ONUN GAYBETİNDE ALLAH ONUN ÖMRÜNÜ UZATACAK, SONRA KENDİ KUDRETİ İLE ONU KIRK YAŞINDAN DAHA GENÇ GÖRÜNÜMLÜ OLARAK AŞİKÂR EDECEKTİR ve bu, Allah’ın her şeye kadir olduğunun bilinmesi içindir.”

(Kemal-ud Din, c. 1, s. 315)





Peygamberimiz (s.a.v.) hadis-i şerifinde Hz. Mehdi (a.s.)’ın doğumunun gizli olacağını yani kendisinin evde doğacağını bildirmiştir. Ayrıca Hz. Mehdi (a.s.) uzun bir dönem insanların gözünden uzak bir şekilde evinde yaşayacak, insanların arasına çıkmayacaktır. Hz. Mehdi (a.s.) hiçbir tarikata mensup olmayacak yani zuhur ettiğinde ne Nakşibendi, ne Kadiri ne de başka bir tarikatle bağlantısı olmayacaktır. Aksine tarikatlerin tamamı ona bağlanacak ve Hz. Mehdi (a.s.) bütün tarikatlerin üstünde olacaktır. Ayrıca Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Mehdi (a.s.)’ın uzun ömürlü olacağını ve kendisi daha yaşlı olmasına rağmen Allah'ın onu 40 yaşından daha genç görünümlü olarak zuhur ettireceğini de bildirmiştir.

http://www.gaibolanmehdi.com/


 


 

Sınırları açma ekibi

Kanal 35, 14 Aralık 2008

Adnan Oktar:
Ehli kitap, Allah’ın bize bir emanetidir. Zaten Ermenistan sınırını açacağız Allah’ın izniyle inşaAllah. Gürcistan’ı da açacağız, Litvanya’yı da, Azerbaycan’ı da, Türkistan’ı da, Irak, Suriye’yi de sınırlarını açacağız, büyük bir Türk İslam Birliği yapacağız Allah’ın izniyle. Önümüzdeki yıllar, zaten bu büyük birlikteliğin, bu muhteşem medeniyetin yılları olacak inşaAllah. Gürül gürül gidişat oraya doğru, hükümeti de bu yönüyle kutluyorum, hakikaten çok güzel faaliyetleri var, daha da hızlandırsınlar, daha da cesur davransınlar. Şu Azerbaycan konusu bir kere hiç bekletilecek bir konu değil, Ermenistan konusu hiç bekletilecek bir şey değil, hemen açalım Ermenistan sınırını, hemen açalım Azerbaycan sınırını, ilk başta bir oradan başlayalım.

www.hazretiibrahim.com

Hürriyet, 13 Nisan 2010



 


 

Allah'ın Adıyla Darwin'in Teorisini Reddeden Kişi - 12.05.2010
İsviçre/Tribune de Genève

 

İsviçre'nin Cenevre Kantonunda basılan günlük Fransızca gazetelerden Tribune de Genève, 12 Mayıs 2010 tarihli baskısında Lozan'da Beaulieu Sarayında gerçekleştirilecek olan Harun Yahya konferanslarını konu aldı. 175.000 okuyucusu olan gazetenin haberinde Sayın Adnan Oktar "Allah'ın adıyla Darwin'in teorisini reddeden kişi" ifadeleriyle anıldı.





Harun Yahya en önde gelen Müslüman Yaratılışçı.





Söz konusu haberde Evrim Aldatmacası Konferansı ve yazarın Darwin karşıtı faaliyetleri ile aktarılan bilgilerden bir kısmı şöyle oldu:

Bu afişleri gözden kaçırmak çok zor. Birkaç günden beri, Darwin'in evrim teorisinin üzerini çizen afişler, İsviçre'nin Fransızca konuşulan bölgelerinde ve İsviçre'nin başka büyük şehirlerindeki istasyonları ve caddeleri kaplamış durumda. Ünlü bir Müslüman Yaratılışçının Lozan'daki Beaulieu Sarayı'na gelişini bildiren etkileyici bir bildiri kampanyası söz konusu. Gerçek adı Adnan Oktar olan Harun Yahya, 25 Mayıs'ta dünya görüşünü ortaya koymaya hazırlanıyor.

Harun Yahya, 2007 yılında Yaratılış Atlası'nın Cenevre, Belçika ve Fransa'daki okullara ulaşmasıyla kendinden bahsettirmişti. 770 sayfalık bu lüks kitapta, Yaratılışçı görüşlerini tanıtıyor. Harun Yahya, Müslüman dünyasının en etkili evrim karşıtı hareketinin önderi. Ona göre Darwinizm aldatmacası, özellikle "ırkçılık, faşizm, komünizm gibi şiddet içeren ideolojilere ve diğer barbar dünya görüşlerine" sebep oldu. Çok sayıdaki internet sitelerinden birinde, Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin yıkılması, terörist hareketlerin kaynağı olarak Darwinistlere mal ediliyor…
 









Harun Yahya'nın Lozan'daki konferansını tanıtan afişler, İsviçre'nin Fransızca konuşulan bölgelerindeki istasyonlarda ve başka çok sayıdaki şehrin duvarlarında boy göstermeye başladı.





(http://www.materyalizminsonu.com)     

 


 

Hz. Mehdi (a.s.) Hakkında Bilgiler
 


 

www.harunyahya.org/imani/mehdi_bilgiler/mehdi_bilgiler_01.htmlX
 

Bu kitabın hazırlanma amacı; içinde yaşadığımız Ahir Zamanda zuhur edecek olan, gelmiş geçmiş en büyük müceddid olan Hz. Mehdi (a.s.) hakkında Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin Kuran'ı Kerim ve Peygamberimiz (s.a.v.)'in hadis-i şerifleri ışığında yapmış olduğu tüm izahları, hiç bir yoruma hiçbir tevil ya da tefsire başvurmadan orijinal halleriyle sunmaktır.

Bazı şahısların Risale-i Nur Külliyatı'nı anlaşılmaz ve tefsire ihtiyaç gerektirir bir eser olarak tanıtmalarının aksine, Bediüzzaman’ın eserleri son derece açık ve anlaşılırdır. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin kendi anlatımıyla Risale-i Nur Külliyatı, bir ortaokul çocuğu ya da okuma yazma bilen bir kadının kendi kavrayış güçleri oranında gayet rahat bir şekilde anlayabilecekleri kadar açık ve anlaşılır yazılmış bir eserdir.

"…BİR ORTAOKUL ÇOCUĞU VEYA OKUMASINI BİLEN BİR KADIN, BÜYÜK BİR FEYLESOFUN ESERİNİ OKUDUĞU ZAMAN İSTİFADE EDEMEMİŞTİR. FAKAT RİSALE-İ NUR'DAN HERKES DERECESİNE GÖRE İSTİFADE ETMEKTEDİR." (ŞUALAR, SF.549)

Bu kitapta, Ahir Zaman ve Mehdiyet konularıyla ilgili olarak gündeme gelen muhtemel soruların doğru cevaplarını bizzat Üstad'ın kendi ağzından ve orijinal halleriyle bulmak mümkün olacaktır.
 


 





Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu?

Doğu Türkistan'daki zulme dur denmeli

Türkiye, 21 Mart 2010



Türkiye, 21 Mart 2010



Vakit, 21 Mart 2010



Vakit, 22 Mart 2010



Vakit, 25 Mart 2010



 



Sayın Adnan Oktar ne demişti?


Doğu Türkistan Asia RFA Kanalı, 14 Haziran 2008

Adnan Oktar:
Bu konuda Türk İslam Birliği düşüncesini savunan herkesin yer yerinden oynatması lazım. Bizim önümüzdeki günlerde bu yönde bir çalışmamız başlıyor. İlk başta bir Azerbaycan ile başladık. Şimdi sıra Doğu Türkistan’da, Doğu Türkistan’ı basında gündeme getireceğiz, yani Çin’in artık elini bu ülkeden çekmesi, bu insanları rahat bırakması lazım. Bir de sürekli adam öldürmek, yazı yazdı diye adam öldürmek, havaya baktı diye, yere baktı diye adam öldürmek. Bu zulüm, en vicdansız insanın bile yapacağı bi şey değildir. Çin bunu yapmakla dünyada küçük düşüyor. Kendini küçük düşürüyor. Her şeyini küçük düşürüyor. Milletini küçük düşürüyor, devletini küçük düşürüyor bunu yapmasın. Bunu bir dürüstlük anlayışı içerisinde bir akılcılık, efendilik anlayışı içinde yapsın, düşünsün. Çekilsin bıraksın bu ülkeyi hür olsun Doğu Türkistan. Bakın o zaman dünya Çin’e nasıl açılıyor. Türkiye’nin bakış açısı ne kadar güzel oluyor. Mesela Türkiye’den işçiler gider Çin’e, çalışmaya giderler, buraya gelenler olur. Bambaşka bir çizgi olur. Ama bu kanayan yara olduğu müddetçe, bütün milletin kalbinde bir öfke oluşacaktır. Yani birçok insan birçok ticaret adamı iş kurmak için Çin’e sırf bu nefretten dolayı gidemiyor. Çünkü bu kadar insanı öldüren, bu kadar cinayet işleyen bir ülkeye, insan göğsünü gere gere gidebilir mi? İnsan kanı dolu yerler. İnsan kanına basarak yürüyeceksin Çin’de. İnsan kanının üstünde Müslüman yürüyemez. O kanı yerden temizleyecekler. Bu cinayetleri durduracaklar bu zulüm kalkacak. Bıraksınlar Doğu Türkistan’ı demokratik olsun. Laik olsun. Dünyada bağımsız bir ülke olarak güzel yerini alsın. Çin bundan kat kat zengin olur. Yani bundan kaybı olur diye düşünmemesi gerekir. Prestij kaybetmez Prestij kazanır bundan. Bu gurur meselesi yapılacak birşey değil... Türkiye işin doğrusu bir Türk İslam Birliği politikasını ruhunda ister istemez muhafaza ediyor. Yani genlerinde var. Her Türk Türk İslam Birliği'nin kurulmasını bilinç altında ister. Ama Türkiye’nin Çin’e tek başına gücünün yetmesi mümkün değil. Bu ancak Türk İslam Birliği ile olur. Türk İslam Birliği'ni hızlandırmak lazım. Çok süratlendirmek lazım. Bu birlik Çin’e de fayda getireceğini, Çin’e güzel bir üslupla anlatmak lazım. Yani Çin devletine bunu çok güzel bir üslupla anlatmak lazım. Çin belki bu Birliğin aleyhinde olacağını düşünebilir. Çin’in lehine, Çin’i kurtarır bu yani her yönden kurtarır. Askeri yönden de kurtarır, bir saldırıya karşıda kurtarır. Ekonomik yönden de kurtarır. Modernleşmesini sağlar, yazık Çin’de kendi halkı da sürünüyor. Ben görüyorum gazetelerde falan ahır gibi yerlerde yaşıyorlar küçücük. Sürünüyor milleti. O insanlarda ferahlar rahatlarlar. Kendi milletinin kurtuluşu için de Türk İslam Birliği'ni, Çin’in desteklemesi gerekiyor. Bu birlik bir işgal birliği değil, bir egoist birlik değil. Bu bir sevgi birliği bir dostluk birliği ve yardımlaşma birliği ve anlayış hoşgörü, ılımlık birliği ve laik zeminde olacaktır. Yani zemini laik zemine oturacak bu çok önemli. Laik olduktan sonra, barışçıl olduktan sonra, demokrasiyi savunan bir sistem olduktan sonra Çin’in bundan çekinmesi için bir sebep yok.

(http://www.doguturkistan.com)     







 

Allah'ın Kar Tanelerinin İçinde Yarattığı İhtişam


Birbirleriyle gevşek bir şekilde bağlanarak kar tanesini meydana getiren kristaller, birbirlerinden o kadar farklı şekillerde oluşurlar ki, hiçbir kar tanesi bir diğerine benzemez. Kar kristallerindeki muhteşem yapının fark edilmesi, bilim dünyasını şaşırtmış ve bilim adamlarında büyük bir hayranlık meydana getirmiştir. Öyle ki, kar kristalleri üzerinde ilk araştırmaları yapan Amerikalı Wilson Bentley, gördüğü muhteşem sanat karşısında çok etkilenmiş ve elli yıl boyunca sürekli kar kristali resmi çekerek bu kar tanelerini incelemiştir. Bentley keşfettiği kristal aleminin eşsizliğini ise şöyle dile getirmiştir:

“Mikroskobun altında kar tanelerinin mucizevi güzellikte olduğunu keşfettim. Bu güzelliğin başkaları tarafından görülmemesi ve gerekli önemin gösterilmemesi büyük bir kayıp. Her kristal bir tasarım harikası ve hiç­bir dizayn bir daha tekrarlanmıyor....”  (http://snowflakebentley.com/)





Kar kristallerinde görülen farklılıklar bitip tükenmediği için günümüzde halen bu konuda araştırmalar devam etmektedir.

Evreni en ince ayrıntısına kadar Allah yaratmış ve Kendi sıfatlarıyla şekillendirmiştir. Var olan her şey O'ndandır. Tüm güzellikler, incelikler O'nun aklının tecellileridir. İnsana düşen, Allah'ın yarattıklarındaki eşsiz sanatı görmek ve bunların üzerinde düşünmektir.
 


 

''Doğal seleksiyon bilinçli seçim yapar'' iddiası, tarihin en büyük aldatmacalarından biridir


Doğal seleksiyon güçlü olanın doğal şartlarda tehlikelerden korunarak hayatta kalması, zayıf olanların ise ortam şartlarına ve tehlikelere yenik düşerek elenmesi mantığıdır. Darwinistler bunu organ ve yapılara indirirler. Mutasyonların oluştuğunu ve mutasyonlar sonucunda faydalı bir yapı ortaya çıktıysa bunun olasılıklar dahilinde diğer başarısız yapılara göre doğal olarak seçileceğini ve bu seçilimler sonucunda doğru yapılarla doğru organların oluşacağını iddia ederler. Tesadüf iddiasını bu konuda reddederler. “Mutasyonlar tesadüfi gerçekleşir ama buradaki faydalı, sonucu doğal seleksiyon seçer” derler. Pek çok olasılık arasından en faydalı olanı ayırt eder mantığıyla mantıklı bir şey oluyormuş izlenimi vermeye çalışırlar.

Darwinistlerin bu iddiasını kesin olarak çürüten noktalar şunlardır:

    * Canlıya fayda getiren, mevcut yapıyı geliştiren herhangi bir mutasyon gerçekleşmesi imkansızdır. Mutasyonların %99’u zararlı, %1’i etkisizdir. Şimdiye kadar fayda getiren bir mutasyon GÖZLEMLENMEMİŞTİR. Dolayısıyla “doğal seleksiyonun faydalı mutasyonlara göre bir seçim yapabilmesi” İMKANSIZDIR.

    * Doğal seleksiyon bilinçli bir mekanizma değildir. Gerçekleşen mutasyonlar arasında en doğrusunu seçebilme gibi bir bilinci yoktur.

    * Doğal seleksiyon ile en faydalı yapı seçilmiş olsa bile, bu durum hiçbir şekilde o canlıya yepyeni bir yapı ekleyemeyecektir. Hızlı koşan zebralar hayatta kalır, zayıf olanlar av olur, fakat bu durum hiçbir zaman zebraları kaplanlara dönüştürmez.

    * Doğal seleksiyonun seçim yaparak önceden belirlenmiş bir plana göre hareket etmesi imkansızdır. Bu doğal seleksiyonda bilinç olduğunu iddia etmektir. Şuursuz rastgele gerçekleşen olaylarda bilincin olduğunu iddia etmek ciddi bir mantık hezimetidir. Fakat Darwinistler, tesadüf iddialarının küçük düşürücü etkisinden kurtulabilmek için, doğal seleksiyonda bir bilinç olduğu izlenimi vermeye çalışmakta ve insanları aldatmaktadırlar.

    * Darwinistlerin iddiasına göre, doğal seleksiyon, ortada hiçbir şey yokken göz gibi bir organı planlamalı, onun bütün özelliklerini önceden bilmeli ve bir plan dahilinde HİÇ HATA YAPMADAN en doğru aşamaları en doğru şekilde yerine getirmelidir. Ortaya gören bir göz çıkana kadar hiç hata yapmadan belli bir plan dahilinde hareket etmelidir. Ardı arkasına mükemmel yapılar meydana getirmeli, görüntüyü gören bir beyin var etmeli ve gördüklerini algılayabilecek bir şuur var etmelidir. Ve bunların tümünü aynı anda yapmalıdır. Elbette, şuursuz atomların bunu yapabilmeleri imkansızdır. Fakat Darwinistlerin ısrarla savundukları şey tam olarak budur.  

Bizzat Charles Darwin’in doğal seleksiyon ile ilgili şöyle bir itirafı olmuştur:


Teorimle ilgili güçlükler ve itirazlar şöyle sınıflandırılabilir: ... İkincisi; örneğin yapısı ve alışkanlıkları bakımından yarasa olan bir hayvan, çok farklı yapısı ve alışkanlıkları olan başka bir hayvanın değişiklik geçirmesiyle oluşabilir mi? Doğal seleksiyonun bir yandan zürafanın sinek kovmaya yarayan kuyruğu gibi pek az önemli bir organ ve öte yandan, göz gibi şaşılası bir organ türetebildiğine inanabilir miyiz? (Charles Darwin, Türlerin Kökeni, s.186)


(http://www.dogalseleksiyonvedarwinizm.com/)     
 


 

Mayıs Sineği
 




Fosil Bilgisi

Yaş:
125 milyon yıllık

Dönem: Kretase

Bulunduğu yer: Yixian Oluşumu, Chao Yang, Liaoning, Çin









 

Mayıs sinekleri ömürlerinin büyük bölümünü larva ya da nimf olarak geçirirler. Ergin olarak birkaç saat ya da sadece bir gün yaşarlar. Bu nedenle birgün sinekleri olarak da adlandırılırlar. Resimde görülen 125 milyon yıllık mayıs sineği bir yaşayan fosil örneğidir. Günümüzde yaşayan mayıs sineklerinin aynısı olan 125 milyon yaşındaki bu fosil, evrimcilerin iddialarını geçersiz kılmakta ve Yaratılış gerçeğini ortaya koymaktadır.

(http://www.muhtesemresimler.com)
 


 


 

Masaüstü Görünümü